Ayşe Aral - Kelebek

Sünger ve eskiler

7 Ağustos 2015
Sıcaktan mıdır, menopoza giriyorum ondan mıdır bilmiyorum ama bende yaklaşık 10 gündür gerilim yine başladı. Taş gibi kadın derler aynı o kıvamdayım. Bütün vücudum, kaslarım gerim gerim gerilmekte. Kazık kesmiş gibiyim.


Nedeni; yine takılı kalıverdim geçmişe. Kaç zamandır dönüp dolaşmıyordum hâlbuki eskilerde.
Kendime acımaktan ve kendimi acındırmaktan herhalde keyif alıyorum. Bu sebeple de en yakınlarımın kafasında boza pişiriyorum.
“Ama bana şu da oldu, bak bana bunu da yapmıştı” diyerek yiyip bitiriyorum kendimi.
Duruyorum duruyorum, horoz misali kabarıyorum.
Herkese artık sıkıntı geldi bu halimden. Ama iki kişi var ki; biri kız kardeşim kadar sevdiğim Aslı’m asistanım, bir de Aykut adında can bir arkadaşım. Onlar daha bir senelikler, bana katlanıp beni çekmekteler.
Geçen akşam yemeğe geldiler. Aykut’un elinde harika çiçekler. Aaaa baktım Aslı’nın elinde de küçük ama çirkince ambalaj edilmiş bir şey.

Yazının Devamını Oku

Kız Kulesi

5 Ağustos 2015
Hava sıcak ne yapsam, ne yapsam diye düşünürken can dostlarımdan biri telefonla aradı. O da bunalmış...

“İtiraz istemem, gelip seni alıyorum, püfür püfür bir yere gideceğiz” dedi.
Her zamanki tembelliğimle ilk etapta tabii ki “hayır” dedim. Ama ne mümkün, az sonra geldi, beni adeta paketledi...
“Nereye?” diyorum; “Sus bekle” diyor...
Köprüyü geçtik. Aaaa Salacak’a geldik. Park ettik. Ufak bir tekneye bindik, hâlâ ağzım açık ama hakikaten püfür püfüre kavuştuk...
Meğer yüz yıllardır Boğaz’a hayat veren Kız Kulesi’ne gidiyormuşuz.
Bilmem kaç kuşak İstanbullu olan bendeniz, hep görüp de nedense hiç gitmediğim bu emsalsiz değere ayak basınca, hele ki güzelim İstanbul’a bir de buradan bakınca, el öpüp bayram harçlığı almış yaramaz çocuk gibi sevince boğuldum. Masamız ayrılmış, süper ortam falan filan. Yemekler şahane zaten, detaya girmeyeceğim.
Eve döndüğümde geçtim bilgisayarın başına tarih merakım mı ne depreşti, haydi Google amca dedim...

Yazının Devamını Oku

Hayatın içinden

1 Ağustos 2015
Geçen gün bir arkadaşımla buluşacaktık. Sözleştiğimiz yere gittim oturdum, arkadaşımı beklerken boş masa bulamamış bir amca benim masama geldi.

Bu tontonla muhabbete daldık. O konuşuyor, ben yorum yapıyordum. Emekli öğretmenmiş. Anılarını anlattı...
Sonra gözümün içine bakarak “Kızım sevmek mi istersin sevilmek mi?” dedi.
Ne cevap vereceğimi bilemedim: “İkisini de desem, çok şey mi istemiş olurum?” “İkisi sunulmadı! Sana sadece birini seçme hakkı veriliyor.”
Düşünüyorum düşünüyorum, cevapsızım. Sevilmek, evet çok güzel. Ama sen sevmedikten sonra o seni sevse ne olur? Ya sevmek? Eğer karşındakinin seni sevmediğini anlarsan, o da acı verir.
Ben karşımdakinin beni sevmediğini öğrendiğimdeki acıyı tatmak pahasına da olsa sevmeyi seçtim.
“Evet, cevabım SEVMEK. Bu sorunun cevabını siz de verecek misiniz?” dedim hınzırca.
“Tabi ki kızım. Bundan 35 yıl önce çok yakışıklıydım, bakma şimdi yaşlandım. Hep sevildim. Sonunda beni seven, ileride seveceğimi düşündüğüm biri ile evlendim.

Yazının Devamını Oku

Ve Oğuz Aral...

29 Temmuz 2015
11 yıl mı olmuş ey amcam ey! Olmuş. Şimdi yazsaydım şuraya çok duygusal şeyler, çok kızardın.

Her ne hâl olsun dik durulacak derdin. Bu nedenle içimdekileri yazıp kimseleri ağlatmayacağım. Rüyamda bana boş bir defter ve kalem vermiştin ya, ha işte yazıyorum, köşem var. O köşemi bugün sana bırakacağım. İkinizin de bu yazıyı beraber okuyacağınızı biliyorum. Teko’mu çok öp e mi, ben de seni...
Buyurun Oğuz Aral yazısı, eskilerden....
Ölmeden duramayan bir millet
“Haydin hanımlar beyler, azcık sıkışalım. Şişşt dayı birazcık geri gidiver!”
“Guşuguh!”
“Sen de çocuğunu kucağına alıver bacım.”
“Deli misin ayol, kazık kadar herifi kucağıma nasıl alabilirmişim? Çocuk 13 yaşında!”

Yazının Devamını Oku

Anne ve küçük kızı

24 Temmuz 2015
Yine memleketçe çok kötü günler yaşıyoruz. Giden evlatlara, şehit olan polislerimize ve askerimize kan ağlıyoruz.

Geçen gün de dünya iyisi bir dostu kaybettim. Gencecik Abdullah Özmelek en sevdikleriyle birlikte trafik kazası sonucu göçtü gitti...
Tüm sevenlerinin başı sağ olsun. Evlat deyince alttaki yazıyı paylaşmak istedim.

Sevgili kızım...
Seni uyurken seyretmek, nefes alışını duymak için sessizce odana girdim.
Gözlerin kapalı, huzur içindesin. Sarı buklelerin melek yüzünü çerçeveliyor.
Birkaç dakika önce çalışma odamda çalışırken birdenbire içimin sıkıldığını fark ettim.

Yazının Devamını Oku

Ece para pul istemiyor, şimdi oldu mu?

15 Temmuz 2015
Bazılarınızı anlamakta, düşünce tarzlarınızı kavramakta zorlanmaktayım.

Sadece bu konu için geçerli değil yazdıklarım. Genel olarak hep bir saldırı halindesiniz, işte ona şaşarım.
Nedir bu öfke dolu yaklaşım? Hiç mi sabrınız kalmadı? Hiç mi bakış açınızı geliştirmeyi denemiyorsunuz anlamadım!
Ece’nin mektubunu yayınladıktan sonra yorumlarınızı tek tek okudum. Olayla ilgili sosyal medyadaki yorumları da inceledim. Üzülenler de var, empati kuranlar da...
Diğerleri ise “zengin avcısı”, “şımarık”, “evlenmesinin tek nedeni zaten çocuktu” gibi yorumlarla Ece’yi yargılar şekildeydi.
Sorarım size sevgili okurlar; siz evliliği süresince Ece’yle birlikte miydiniz? Kendisiyle bir samimiyetiniz var mı? Eşinin maddi durumu hakkında kesin olarak ne tip bilgilere sahipsiniz?
Bu ülkede bir kadının boşanması ne derece güç bilir misiniz? Ece’nin başına gelenler ya sizin ya da bir arkadaşınızın, kız kardeşinizin, yeğeninizin, kuzeninizin, herhangi bir akrabanızın başına gelseydi... O zaman da Ece’ye bu kadar katı davranabilir miydiniz?
Paranız pulunuz olsa da yalnız başına bir evlat büyütmek kolay mı dersiniz?

Yazının Devamını Oku

Ece’den mektup var

11 Temmuz 2015
İşim sebebiyle şu ünlüler camiası denilen çevreden çok tanıdığım var.

Selamlaştıklarım var, bir de arkadaşım olanlar.
Ecoş bunlardan biri. O benim nazlı, küçük bebeğim.
Bir tarafı çok saf, herkesi kendi gibi sanır hep.
O zarar vermez ya kimseye sanır ki ona da gelmeyecek zarar.
Dilimde tüy biter ama işte Ece sevdi mi dinlemez gider.
Ece’nin yaşadıklarını ilk bilenlerdenim ama hep “Dur, geçecek aman, aile arasında olur böyle geçer” filan dedi.
Şimdi diyor ki “Yaşadıklarım, bu davamla beraber birçok kadının aklını başına getirsin. Ben onlara ses olayım...”

Yazının Devamını Oku

Ne falcıyım ne de medyum

10 Temmuz 2015
Zati öyle yeteneklerim olaydı önce kendi kapımın önündeki çöpleri temizlerdim.

Kapımın önü pislenmeden önce şaka bir yana, bakın görün tez zamanda dünyada evlilik diye bir şey kalmayacak.
Herkes evlenmekten korkar oldu artık... Ya bir gün boşanırsam o zaman yaşanacaklardan!
Bugünlerde en büyük âşıklar bile evlenirken akıllarından bir gün boşanabilirizi geçirmiyorsa ben de yarın istifamı vereceğim!
Onu da bilin.
Gerçi şimdilerde herkes kendini maddi olarak koruma altına almakta bir şekilde. Ama ya çirkeflik niye?
Yaşadığın, paylaştığın her şeyin, manevi değerlerin korunması nerede?
Evlenirkenki senle, o düğün resimlerindeki melek yüzlü halinle, boşanırken mahkeme salonunda bir resim versen yan yana korkutursunuz herkesi kesinlikle.

Yazının Devamını Oku