Kavurdu resmen bizi.
Belki de içimiz üzüntüden kavrulduğundan biz sıcağı daha çok hissettik, suçu güneşe verdik.
Bu yaz güzel geçmedi. Ne karpuz, ne kavun, ne kiraz tat verdi. Denizin mavisi bile hayaller kurmaya yetemedi.
Neden mi?
Aslında hepsinin tek bir nedeni var.
Sevgi, daha doğrusu sevgisizlik.
Sokakta yürürken birbirimize moka bakar gibi bakan insanlarız.
Yabancı dizi elbette, adı Proof.
Konusu epey ilginç. Hemen sardı beni.
Dr. Carolyn Tyler adında bir profesör var.
İşinde acayip iyi, şüpheci, başarılı ve sert bilimci biri bu.
Oğlunun hayatını kaybetmesiyle hayatı altüst oluyor.
Evlat kaybetmek kolay mı? Allah yaşatmasın çok zor.
Anamı yazarım sıklıkla, Bayan Rotenmayır, Gestapo başlığı altında... Her seferinde “Seni dava edeceğim!” der. “Hele yaz bir daha!”
Bu sefer enteresan bir durum gelişti.
Bodrum’daki evinden bana fotoğraflar yollayıp “Ne olur bizi yaz!” dedi. Yazıyorum, hem üzülerek hem de sevinerek...
Yer: Bodrum Gündoğan Cennet Evler Sitesi...
Malum, yer Bodrum olunca özellikle yaz aylarında nüfus patlaması yaşanıyor. Herkes orada... Nüfus normalin beş altı katına kadar çıkıyor.
Sadece insan kalabalığı değil, tekne artışı da yaşanıyor burada. Demirleyen teknelerin kontrolü çok da sağlıklı yapılmıyor kanımca. Çünkü teknelerin boşalttığı atıklar denetlenmiyor. Sintineler denizde yani!
Katil belli değil ama eldeki kanıtlara göre muhtemelen Ali Ağaoğlu ya da çalışanlarından biri.
Olayın ortaya çıkmasına sebep olan, büyük bir cesaret örneği göstererek suç duyurusunda bulunan kişi Hazal Mesudiyeli.
Genç kız, pardon genç kadın, verdiği ilk ifadede şöyle dedi: “Cesedi üzerime attı. Ayrıca bu fotoğraf da delilimdir.”
Valla aslında şu yazdıklarım komik olsun diye değil, sinir olduğum ve üzüldüğüm içindir.
Ali Ağaoğlu’na sinir olup üzülecek değilim. Hayatla geçiyor dalgasını.
Ben şimdi düşünüyorum tavuğa mı üzüleyim, Hazal’a mı?
Hadi zavallı tavuğun eninde sonunda geleceği nokta buydu desek. Tabii ki geriye pırlanta gibi bir genç kız kalıyor.
Şimdi çıkar üç beş akıllı sorar “Eeee elektrikler yokken nasıl yazıyorsun?” diye, ama kızmam. Dedim ya beynimi mühürledim, yani elime aldım kumandayı, pause’ladım kendimi.
Çünkü malumunuz, yaz Ertuğrul Bey’in (Özkök) dediği gibi geçmedi.
Devlet memleket meseleleri, giden evlatlar, verdiğimiz şehitler, hâlâ başımızın açıkta olması... Eh insanız, hepsi haliyle sarstı bizi.
Zaten kendi içimizde de sarsıla sarsıla bir hâl olmaktayız
değil mi?
Bak daha ayağımı suya basmadım duştan başka okur kardeşim.
Hadi siz yine, geçenlerde Cengiz’in (Semercioğlu) dediği gibi “Bize laf sallayıp rahatlıyorsunuz”...
Ama bir adam var ki iki günü geçti belki. Her türlü imkânımı kullanmama rağmen ona ulaşamadım. Kimsenin de ulaşabileceğini sanmıyorum.
İlgilenmiyor azizim bizimle.
Yahu benim aramalarımı bırakın gazete yoluyla arıyorum, yani arayan gazete gözüküyor telefonda. Açmıyor, açmıyor işte.
Halbuki onunla üç soruluk röportaj yapacaktık, terörist kediye dair.
Selahattin Duman...
Bir; sen can seversin, bu Toxoplazma gond bahane! Bir veterinere götürür halledersin, esas korkun bağlanmak mı?
İki; kedi hâlâ bahçede mi?
Ama öküz çok dedi, zor dedi.
Yani ben bebeğimi uluorta emzirirken bunu görenlerden birçoğu haz duyabilir dedi.
Duyabilir evet, neticede hâlâ hayvanlara bile cinsel açıdan ilgi duyan insanlar var. Bilinmedik bir durum değil bu.
Ama ben de kendimce içimden dedim ki, olsun kimse sana karışamaz. Orada bir öküz varsa, bir sürü de sevecen gözlerle bakan ana babalar illa var ve hep olacaklar.
Ayşe’nin yazdıkları çok doğruydu. Çok samimi, harika bir yazıydı.
O ara kendimi
düşündüm.
O sırada bu gençlerle çok yakın temaslarım oldu. Öğrendiklerimi, nasıl yaşadıklarını paylaştım sizlerle.
Dün bir haber geldi sevindirici. Ah dedim içimden, geç bile kalındı ya neyse ama tebrik ederim yine de tabii.
Bu cumartesi TRT’de yeni bir dizi başlıyor, adı Son Çıkış.
Gençlerin bağımlılıkları ile ilgili. Her yerden yetkili, dizinin oluşumunda çaba göstermiş. Ama şunu ekleyeyim, esas konuşulması gereken bunu yaşayan; hem bırakıp temizlenmiş gençler hem de hâlâ savaşmakta olanlardır. Sadece doktorların, hastanelerin, bilirkişilerin fikirleriyle eksik kalır, biline.
Karaayak
Bu hafta içimden gelmedi gülücüklü yazılar, malum her gün iç yakan haberler alıyoruz.
Anekdot tadında yazmak istedim biraz. Gözümüzden kaçanları hatırlayalım anlamında.