Hayatın içinden

Geçen gün bir arkadaşımla buluşacaktık. Sözleştiğimiz yere gittim oturdum, arkadaşımı beklerken boş masa bulamamış bir amca benim masama geldi.

Haberin Devamı

Bu tontonla muhabbete daldık. O konuşuyor, ben yorum yapıyordum. Emekli öğretmenmiş. Anılarını anlattı...
Sonra gözümün içine bakarak “Kızım sevmek mi istersin sevilmek mi?” dedi.
Ne cevap vereceğimi bilemedim: “İkisini de desem, çok şey mi istemiş olurum?” “İkisi sunulmadı! Sana sadece birini seçme hakkı veriliyor.”
Düşünüyorum düşünüyorum, cevapsızım. Sevilmek, evet çok güzel. Ama sen sevmedikten sonra o seni sevse ne olur? Ya sevmek? Eğer karşındakinin seni sevmediğini anlarsan, o da acı verir.
Ben karşımdakinin beni sevmediğini öğrendiğimdeki acıyı tatmak pahasına da olsa sevmeyi seçtim.
“Evet, cevabım SEVMEK. Bu sorunun cevabını siz de verecek misiniz?” dedim hınzırca.
“Tabi ki kızım. Bundan 35 yıl önce çok yakışıklıydım, bakma şimdi yaşlandım. Hep sevildim. Sonunda beni seven, ileride seveceğimi düşündüğüm biri ile evlendim.
Ömrümün yarıdan fazlasını bir gün severim ümidiyle geçirdim. Eşim beni çok sevdi. Bir gün bile saygıda kusur etmedi. Onu sevmediğimi hissetmesin diye çok uğraştım. Geçen gün karımı toprağa verdik.
Ölmeden önceki son konuşmamızda bana ‘Sana çok teşekkür ederim, beni bu hayatta mutlu ettin, beni bilerek hiç üzmedin. Senin beni sevmeni sağlayamadım ama seni çok sevdim’ dedi karım. Meğer anlamış onu sevemediğimi” dedi.
Ben ağzım açık amcanın anlattıklarını dinliyorum.
“Peki, hiç âşık
olmadınız mı?”
“Oldum elbette.”
“Peki, niye onunla evlenmediniz?”
“Çünkü o başkasını seviyordu. Ona söyleyemedim. Onun için kızlarla hep gönül eğlendirdim. Olmadı, ondan başkasını sevemedim.”
Yaşlı çapkına bak sen diye geçirirken içimden, “Ne mutlu size ki sizi çok seven biriyle evlenmişsiniz” dedim.
“Evet, kızım haklısın ama ben SEVİLMEK şıkkını seçtiğim için olmadı. İstemeden ona da hak ettiği mutluluğu yaşatamadım. Sevilmeye doydum ama sevmeye hâlâ açım” dedi ve yan taraftaki boşalan masayı görünce müsaade istedi, kalktı yanımdan.
Yaşlı amcanın sözlerini hazmetmeye çalışırken arkadaşım geldi. Gözlerinden alevler çıkıyor bizimkinin, “Kocam öldürecek beni sinirden!” dedi. “Dur sakin ol, anlat” dememle başladı dökülmeye: “Bu adam yeminle arabasına âşık. Benden çok onunla ilgileniyor. Çok sinirliyim çok!”
Ben bir kahkaha patlattım, o “Anlatayım da sen karar ver artık!” dedi.
- Alo, hayatım neredesin?
- Arabayı servise götürdüm.
- Yine mi? Daha geçen gün götürmedin mi? Senin de bir ayağın serviste. Varsa yoksa araban...
- Senin de bir ayağın alışveriş merkezinde! Bir de varsa yoksa evin...
“Evet, erkekler arabalarına, kadınlar evlerine itina gösterir” dediğimde arkadaşım garip halde yüzüme baktı. Öyle erkekler vardır ki arabasının sesini dinler. “Acaba bu ses nereden geliyor? Egzoz mu patladı? Frenler mi boşaldı?” der dururlar.
Kadınlar, “Ay bu halının burasına ne dökülmüş? Bu masa neden eskimiş? Eve iyi bir bakım yapmak gerek. Mutfak masraflarını kısarak evin eşyalarını değiştireyim” gibi hesaplar yaparlar...
Peki, ama kaç erkek ve kadın “Evliliğim nasıl gidiyor?” diye düşünür?
Arabasından gelen her sesi dinleyen erkek, eşinin çıkardığı ufak tefek seslere kulak verip:
“Hanımdan bu ses neden çıkıyor? Bir yanlış mı yapıyorum? Evi mi ihmal ediyorum? İlgim mi azaldı? Ondaki bu memnuniyetsizliği gidereyim” diyor mu?
Arabasını bakıma aldığı gibi evliliğini bakıma alıyor mu?
Eşinin mutluluğu için davranışlarında değişiklik yapıyor mu? Yoksa hep eşinden gelen serzenişlere “Şu cızırtıyı kes” demekle mi yetiniyor?
Tek görevinin para kazanmak olduğunu düşünüp sonra da eve gelip TV’nin karşısında çayını, kahvesini yudumlayarak eşinin ve çocuklarının bütün sıkıntılarına kulağını mı tıkıyor? Eşiyle iki çift laf etmeden koltukta uyuya mı kalıyor? Çalışma odasına çekilip “Beni rahatsız etmeyin” diye hobileriyle mi ilgileniyor?
Peki, ya hanımlar? Bizler ne yapıyoruz? Evini temiz tutmak için gösterdiğin özeni eşinin gönlünü hoş tutmak için gösteriyor musun? Yoksa günlerce kalbinde saklayıp sık sık eşinin önüne serip “Filan zaman sen benim kalbime böyle bir kin tohumu atmıştın” mı diyorsun? Kendini tamamen koyuverip “Boş ver, nasıl olsa alan aldı satan sattı” mı diyorsun?
Tek görevini ev temizleyip yemek yapıp çocuklarla ilgilenmek olarak mı görüyorsun? Akşam yorgun olarak eve gelen eşiyle ilgilenmek yerine takip ettiği dizilerin karşısında taş mı kesiliyorsun?
Ayşe’nin notu: Sanırım her erkek arabasına, her kadın da evine gösterdiği itinayı eşine gösterse bütün evlilikler ilk günküne yakın canlılığını korur!

Yazarın Tüm Yazıları