Ayçe Bükülmeyen

Ben halkıma aşık oldum

19 Haziran 2013

İtiraf ediyorum, bazen Atatürk’ün bizim hakkımızdaki söylemlerini bizi motive etmek için biraz abartarak söylediğini düşünürdüm.

Ben de birçokları gibi şikayetçiydim ne duyarsız halkız, ne ilgisiz tipleriz diye...

Cesaret, adalet, doğruluk, dürüstlük çok da umrumuzda değil sanırdım...

Hatta Aziz Nesin’in dediği gibi zekamızdan bile şüphe ettiğim zamanlar olmuştu, yemin ederim...

Oysa şimdi, bu düşündüklerimden utanıyorum.

Sonra da hayranlık, derin bir takdir ve yürekten bir aşkla bakıyorum insanlarımıza, gençlerimize...

Yazının Devamını Oku

Cezayla adam olunsaydı

16 Haziran 2013

TAM da sıkıntılı günler yaşadığımız şu günlerde ilaç gibi gelecek bir proje duydum. Hem de İzmir’de başlayıp Türkiye’nin birçok iline yayılan bir proje. Dokuz Eylül Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Abbas Türnüklü ve ekibinin yürüttüğü Akran Arabuluculuk ve Anlaşmazlıkların Çözümü Projesi’ni, Kalkınma Ajansı, Rotary gibi birçok kurum ve sivil toplum kuruluşu destekleniyor. İngiltere’de “sınıf içi davranış ve bunların çözümü” üzerine uzmanlaşan Türnüklü’nün deyimiyle, ayrıştırıcı değil, arabulucular yetiştirerek birleştiriciliği destekleyip toplumsal dönüşüm, barış ve diyalog projesi yapıyorlar. Çünkü dinlemeyen, anlamaya çalışmayan, barışçıl ve uzlaşmacı olmayan bireylerle toplum da, siyaset de barışçıl olamaz. Doğru söze ne denir?

KİMSEYE CİNSİN NE DİYE SORMA HAKKIMIZ YOK

- Siz Arabulucu Akran Projesi’yle ne yapmaya çalışıyorsunuz?

- Biz çocuklara sadece müzakere ve diyalog öğretmeye çalışıyoruz. Biz insanlara iyilik dağıtmaya çalışıyoruz. Doğada farklılık esastır. Tüm insanlar benim gibi olsun demek akla zarardır. Aynı ağaçtan 2 meyve koparıp aynı tadı alamazsınız. Bütün köpekler tek cins olsun diyemediğimiz gibi tüm insanlar tek tip olsun diyemeyiz. Kesinlikle din ve siyasete girmiyoruz, bu konuda konuşmuyoruz. Hiç kimse annesini seçmez. O nedenle etnik kimliğinizi de seçemezsiniz. O nedenle kimseye cinsin ne, kimlerdensin diye sorma hakkımız yok. Neden insanlar farklı diyeceğimize neden insanlar farklılıklarını yönetemiyor demeliyiz. Biz bu soruyu soruyoruz..

- Yanıt ne peki?

- Çünkü, sosyal becerileri yok, çünkü müzakereyi kazanmamışlar, çünkü anlaşmazlık çözüm becerisi yok. İş böyle olunca bu becerileri kazandırmak gerekli ama bunlar öğrenilmez. Nasihatle, öğütle adam olunmaz, azarlayarak, aşağılayarak, ceza vererek insan değişmez. Ancak diyalogla, anlayarak ve anlaşarak çözümlenir, değişir. O zaman yetişkinlerin çocukların derdini anlama olasılığı çok zayıf. Çocukları ancak yaşıtları daha iyi anlar ve değişmesine yardımcı olur. Çocukları arkadaşları üzerinden değiştirebilirsiniz, eğitebilirsiniz.

SABANCI VAKFI FARK YARATAN PROJE SEÇTİ

Yazının Devamını Oku

SİL GÖZYAŞLARINI, TUT ELİMİ... HERŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK

13 Haziran 2013

Yaşananlar karşısında hissettiklerimi ifade edebilmem çok zor. Kimyam bozuldu. Büyüklük beklediklerimizin devamlı germesinden, korku kültürü yaratmaya çalışmalarından, göz göre göre söylenen yalanlardan artık bıktım.
Peki ya yurtdışında yaşayan ve sadece televizyonlardan izleyenler ne düşünüyor, ne hissediyorlar?
Ege’nin karşı kıyısından, orada yaşayan bir İzmirli’nin gözünden nasıl göründüğümüzü, Sevgili Papatya Papadopulos’un kaleminden aktarmak istiyorum.

Onlarla tanıştığımda Yugoslavya’da savaş vardı. O zaman ikisi de Yugoslavyalıydı, şimdi biri Sırbistanlı oldu, öteki Karadağlı. Birisi yüksek lisans için, diğeri çalışmak için kaçıp gelmişti, aileleri geride, uzakta, kaynar kazanda. ‘Orada evimiz, işimiz, geniş bir çevremiz, iyi bir hayatımız vardı’ derken, geride kalanlara kayıyordu aklı. O paçayı kurtarabilmişti ama geride kalanlar, kaçma ihtimali olamayanlar. Çalıştığı kafeye gider, savaştan konuşurduk saatlerce. Ben de ‘Aileler darmadağınık oldu. Savaş ne kötü şey ya..’ diye ahkam keserken, neler hissettiğini birazcık olsun anlayabildiğimi sanırdım. Bir bok anlayamıyormuşum.

3 Haziran 2013
Yıpratıcı, sinir bozucu 3 gün 3 gece yalnızca internet üzerinden görebildiğim vahşetin, uykusuzluğun, umutsuzluğun, üzüntünün, yürek daralmasının etkisiyle, ben de patlamaya hazır bir bomba gibiydim. Savaşı görmüş, yaşamış insanlar geldi aklıma bir bir.
Olur da aklımı boşaltır, huzur bulurum diye, matımı alıp yogaya gittim. Zoraki bir “günaydın” deyip oturdum yerime. Dersin sonuna doğru yoga hocası yanıma gelip “nasılsın Papatya?” dediğinde, pimimi çekmiş oldu. “Nasıl olayım?” deyip ağlamaya başladım.

Yazının Devamını Oku

İzmir şehri bunları hak etmedi

9 Haziran 2013

Geçtiğimiz hafta İzmir’de yaşananlar hepimizi huzursuz ve tedirgin etti. Gezi Parkı’na, doğaya, özgürlüğe ve çevreye duyarlı bir hareketi desteklemek için Gündoğdu Meydanı’na giden gençlerimizin yaşadıklarına en yoğun tepkiyi sivil toplum kuruluşları gösterdi. Bunlardan biri de İzmir Barosu’ydu. Baro Başkanı Avukat Sema Pekdaş ile hem yaşananları, hem de bir demokrasi ve hukuk devleti olan ülkemizde yurttaşların hangi haklara sahip olduklarını konuştuk.

TEPKİ GÖSTERME VE DİRENME EN TEMEL HAKTIR

- Sade bir yurttaşın memnun olmadığı konularda ne gibi hakları var?

- Demokrasilerde, demokratik hukuk devletlerinde yurttaşların tepkilerini göstermeleri meşrudur. Bu tepki gösterme hareketi en temel evrensel haklardan biridir. İstanbul’da yapılacak projede insanlar ‘bu yapılaşmayı istemiyoruz’ dediler ve dava açtılar. Dernek kurdular, kamuoyuna açıklama yaparak bu durumu duyurdular. Hukuk devletinde idarenin her türlü işlem ve eyleme itiraz etme ve dava açma hakkı vardır yurttaşın. Fakat burada itiraz olup konu yargıya gidip idare mahkemesinden yürütmeyi durdurma kararı verilmesine rağmen dozerler gelip fiili olarak yıkıma başlayınca insanlar bu kez orada direnme hakkını kullanmaya başladılar.

- Direnme hakkı nedir?

- Demokrasilerde, hukuk devletlerinde bir de direnme hakkı vardır. Barışçıl eylemlerle istenmeyen durumlara itiraz edilebilir. Zaten oradaki insanlar da oradaki yapılaşmaya direnmek için orada beklediler. Fakat bir gece yarısı dozerler parka girdi, gaz sıktı, insanlar tartaklandı. Ne oldu, insanların demokratik bir hakkı olan direnme hakkı çiğnendi. Burada olması gereken yurttaşlarla idare arasında ortak bir uzlaşma platformu sağlanmalıydı. Zaten oradaki insanların isteği de buydu. Ama ne yapıldı, uyuyan insanların üzerine gaz sıkıldı, dozerle gidildi. Halbuki dernekleri var, sözcüleri var.

- Olaylardan sonra hükümetle görüşmeye gidebildiler…

Yazının Devamını Oku

Biz sizin bildiğiniz milletlerden değiliz

6 Haziran 2013

Hani bazen evlilikler ne badireler geçirir, tıkı çıkmaz... Ama birgün minicik görünen bir sorundan patlayıverir. Bizim milleti de tanımayan biri, şok geçiriyordur...

Ya, biz bu milleti kaderci, vurdumduymaz bilirdik, nelere ses etmedi de bu kadar gürültü patırtı sadece bir park için mi diye? E, tabi yabancı biri anlamıyordur, toplumun (yüzde kaçı olursa olsun) bazı temel değerlerini hafife alınca ya da yaşam alanına, başkasına hiçbir zararı olmayan seçimlerine karışınca nasıl bir sıkıntı ve sıkışmışlık hissi yaşandığını... Sonra da tek yaptığı ağaçlara kendini siper etmek olan genç insanların üzerine gazla gidince, aslında hepsinin birikmişliğiyle nasıl bir duygusal patlama yaptığını...

KİM BU GENÇLER?

Hele gençler; o kendinden emin, kararlı gençler... Ya, bunlar düne kadar facebok, twitter’dan mesajlaştığı, bütün gün playstation oynadığı, en büyük sıkıntıları hafta sonu gidilecek mekana karar vermek olduğu için eleştirilen gençler değil miydi? Meğer Tommiks, Teksas kitaplarının arasında gizli gizli ders kitapları okurlarmış... O ne büyük ve anlamlı sözler söylemeler, tespitler yapmalar ve her şeye rağmen direnme kararlılığı... İnanılır gibi değil. Geçen gün biri ‘Çok farklı, hiç bilmediğimiz bir kuşak var karşımızda. Korkuları yok, yenmişler ve hatta üstüne gitmeyi öğrenmişler bu korkularının’ dedi. Çok haklı. Doğrusu, ben artık bu gençlere bambaşka gözlerle bakıyorum... Bırakın anne-babalarını, kimsenin onlara nasıl yaşaması gerektiğini söylemesini istemiyorlar.

BURASI TEKSAS MI?

Tüm bu olaylara damgasını vuran başlangıçtaki sert müdahalelere ne demeli? Maalesef bazen yoldan geçen, ilgisi dahi olmayan gençler, yaşlılar bile şiddet gördü. Bir de eli sopalı adamlar konusu çıktı ya işte bu tam bir rezalet. Böyle bir sertliğe ne gerek vardı? Yine de sonrasındaki müdahale etmeme durumu sevindirici.

Bir olay sokağa çıktı mı kontrolü de o kadar güç. İşte yakıp yıkmalar, verilen zararlar... Tasvip etmek mümkün değil. Biraz önce de söylediğim gibi Gündoğdu Meydanı’ndaki protestocuların çoğu kadın ve çocuk. Böyle bir şey yapmaları mümkün değil. O nedenle provakatörlerin, hem mobeseler hem de insanların evlerinden çektiği görüntüler incelenerek bulunması şart. Bu teknoloji çağında bunun yapılamayacağını söyleyen çıkarsa kesinlikle art niyet olduğu düşünülür.

SOSYAL MEDYA NEDEN BAŞA BELA

Yazının Devamını Oku

EXPO ile herkese sağlık MS hastalarına özel hastane

2 Haziran 2013

 

Genellikle genç yaşlarda ortaya çıkan MS hastalığını son dönemde daha geniş bir kesim biliyor. Türkiye’de ilk kez İzmir’de kurulan MS Derneği ve Rehabilitasyon Merkezi, hastalar ve yakınlarına sağladığı önemli destekle öne çıkıyor. Yıllarını, MS ve hastalarına adayan derneğin onursal başkanı Prof. Egemen İdiman ve Dernek Başkanı Dr. Gürkan Gürel ile sohbet edip merkezi dolaştık. Güzel, temiz ve modern merkezin yanısıra en büyük isteklerinin, Urla Kekliktepe’deki sağlık imarlı arsalarında Türkiye’nin ilk MS Hastanesi’ni kurmak olduğunu söyleyen İdiman, “EXPO herkese sağlık diyor, biz de MS hastalarımıza özel bir hastane” sözleriyle hedeflerini gösteriyor. Geçen hafta 25. yılını kutlayan dernek için düzenlenen gecede, MS hastalarının gerçek öykülerinin anlatıldığı ‘Yol Arkadaşımsın’ adlı kitap da tanıtıldı.


DR. GÜRKAN GÜREL UZMANLARI DA EĞİTİYORUZ
- MS Derneği ne zaman kuruldu?
- 1988 yılında Türkiye’nin ilk Multipl Skleroz Derneği olarak kurulduk. 25 yıl önce bırakın toplumu, bazı doktorların bile MS’i bilmemesi olasıydı. 10. yılında derneğimiz kamu yararına çalışan dernek statüsüne geçti.

Yazının Devamını Oku

Ünlü fütüristten EXPO önerisi

30 Mayıs 2013

Herkese genetik kod kartı verilsin

Dünyanın en önemli fütürist - gelecek bilimcilerinden Amerikalı Jerome C. Glenn İnci Holding’in davetlisi olarak İzmir’e geldi. Milenyum Projesi Başkanı, Gelecek Durum Endeksi Proje Direktörü olan Jerome Glenn ile kısa bir görüşme yapma imkanım oldu. Fütürizmin, geleceği tahmin etmek değil, bugünü gözlemleyerek gideceği yönü tahminlemek olduğunu belirten Glenn, dünyadaki bir çok önemli şirketin yanısıra Amerika Kalkınma Ajansı, Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programları, UNESCO ve Kanada Hükümeti gibi birçok önemli kuruma da danışmanlık yapmış. İnci Holding ve Yönetim Kurulu Başkanı Perihan İnci, böyle önemli bir konuşmacıyı getirerek şehrin vizyonunun gelişimine de önemli katkı sağlıyorlar.

Tema sağlık ve teknoloji olmalı

Geleceğin ne yönde şekillenebileceği ve bunu yakalayabilmek için yapılması gerekenleri anlatan Glenn’le sohbetimiz sırasında İzmir’in EXPO adaylığından bahsettim. Çok ilgilendi, ama esas önemli fikirler İzmir içilen seçilen temanın sağlık olduğunu söyleyince ortaya çıkmaya başladı. Glenn, gelecekte sağlık alanında birçok önemli gelişme olacağını ve İzmir’in 2020 EXPO adaylığı için mutlaka bu gelişmeleri de gündeme alması gerektiğini belirtti. En can alıcı önerisi ise, kayıt yaptıracak her kişiye kayıt sırasında uygulanabilecek bir ‘Genetik Kod’ testi. Katılımcının tırnağı ya da saçından alınacak bir parça ile genetik kodunun hemen saptanacağı ve bir karta aktarılarak kayıt dökümanı ile birlikte katılımcıya verilebileceğini söyleyen Glenn, ‘Genetik kod testleri henüz pahalı ama çok az kaldı. Yakında hem fiyat, hem de uygulanabilirlik olarak çok daha iyi yerlere gelinecek. O zaman bu söylediklerimin ne kadar doğru olduğunu göreceksiniz’ dedi.
EXPO’da ana tema sağlık olabilir, ama belki buna teknolojiyi de eklemek doğru bir yaklaşım olacaktır. Hele ki 2020 gibi tarih için aksi bir eksiklik bile olabilir. Malum teknolojinin etkilemediği ve değiştirmediği alan neredeyse yok. Glenn’e gelecekten en çok hangi sektörlerin etkileneceğini sorduğumda, insan vücudu gibi her parçanın önemli olduğu ve hepsinin aynı şekilde etkileneceğini anlattı. Yani, teknolojiden kaçış yok.

Gelecek nasıl gelecek?

Gelecek benim de özel ilgi alanlarımdan biri. Düşünüyorum da gelecek istesek de istemesek de kendisiyle ilgilenilmesini sağlıyor. Üstelik belki de bundan önce hiçbir kuşakta olmadığı kadar belirsiz görünüyor. Nedeni ise çok hızlı yön değiştirmesi. Bir başka özelliği ise kurum ve kuruluşlardansa, bireylerin kendini gösterebileceği ve gücünü yansıtabileceği platformlar sağlaması. Daha önce ancak bir bütünün parçası olarak ve bunun sağladığı platformları kullanarak sesini duyurmak mümkünken, bugün kimseye ihtiyaç duymadan, hatta biraz da bu büyük kurumlara kafa tutarak güçlü olmak, değişiklikler yapabilmek olası. Bunun en büyük kanalı ise bilgisayar ve internet teknolojileri...

Yazının Devamını Oku

İzmirli kıza aşık olursa

26 Mayıs 2013

‘Alvin ve Sincaplar’, ‘My Name is Earl’ gibi Hollywood yapımlarından tanıdığımız aktör Jason Lee, İzmirli Ceren Alkaç ile evlenince, daha önce hiç gelmediği Türkiye’ye sıkça gelmeye başladı. Özellikle İzmir’i çok seven Jason Lee, şimdi de Çeşme’de tatil yapıyor.

Ceren Alkaç’ın babası öğretmen Vaner Alkaç’ın çalıştığı Hasan İçyer İlköğretim Okulunu’da ziyaret eden Jason Lee ve ailesi, öğrencilerden yoğun sevgi ve ilgi gördü. Türk çocuklarının gururlu olmaları ve şükretmeyi bilmelerinden etkilendiğini anlatan Lee, özellikle birliktelik kültürümüze hayran kalmış.

Birkaç yıl içinde Çeşme’den mutlaka ev alacağını söyleyen Lee ile bakarsınız, başka Hollywood yıldızları da Çeşme’ye akın eder...

- İzmir’e hoşgeldiniz. Bu ilk gelişiniz mi?

- Jason: Hayır, ikinci gelişim. Birkaç yıl önce gelmiştik. O zaman da okulu ziyaret etmiştik.

- Eşinizle tanışıp İzmir’e gelmeden önce Türkiye’ye gelmiş miydiniz?

- Jason: Tüm dünyayı gezdim ama Türkiye’ye gelmemiştim. İstanbul hakkında çok güzel şeyler duymuştum. Ama doğruyu söylemek gerekirse birçok Amerikalı’nın kafasında Türkiye deyince yanlış fikirler oluşuyor.

Yazının Devamını Oku