Ayçe Bükülmeyen

Ege Bölgesi farklı turizm alternatifleri denemeli

8 Eylül 2013

TURİZMİN şekli değişiyor. Deniz, kum, güneşten oluşan klasik turizm anlayışı artık yerini daha farklı konseptlere bırakıyor. Dünyanın birçok bölgesinde değişik konular, özellikler içeren tematik parklar inşa ediliyor ve milyonlarca insan sadece bu parkları görmek üzere seyahat ediyor. Peki bizim bölgemiz bu turizm şeklinin neresinde, elindeki imkanlar dışında bir alternatif yaratabiliyor mu? Bu konuda uzun zamandır çalışan turizmci Emre Gezgin ile Ege’de uygulanabilecek alternatif turizm imkanlarını konuştuk.

AVRUPA’NIN 3 BOYUTLU İLK TURİZM FUARI’NDA TEK TÜRK FİRMAYDIK

- Turizm alanında şimdiye kadar neler yaptınız?
- 19 yaşında transfermenlikle adım attıktan sonra üniversite yıllarında kültürel gruplara Fransızca rehberlik yaptım. Yurtdışında işletme yönetimi
master eğitimi aldıktan sonra uluslararası bir tur operatörüne transfer oldum. 7 sene sonra İzmir’de seyahat acentemi kurdum. Halen Türsab bünyesinde ‘Engelli Turizmi’ üzerine uzman araştırmacı, Uluslararası Skal İzmir Derneği Genel Sekreterliği görevlerini yürütüyorum. Uluslararası Sivil Kuruluş Örgütü’nün (Rotary) Yurtdışı organizasyon komitesi başkanlığınının yanısıra 9 Eylül Üniversitesi Turizm Bölümü’nde ‘Engelli Turizmi’, ‘Cruise Turizmi’ konusunda ders veriyorum, başta TRT Turizm Belgesel Kanalı olmak üzere bölgesel televizyon kanallarında ve TRT 1 radyosunda aynı konularda uzman konuşmacı olarak program yapıyorum.

- Daha çok turizmin hangi alanlarında çalışıyorsunuz ?

Yazının Devamını Oku

CHP 30 yıl önceki sistemi değiştirmek zorunda

5 Eylül 2013


CUMHURİYET Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin röportajımıokuyanlar neden CHP ilgili soru sormadın diye sitem etti. Merak etmeyin çok şey sordum, ama hepsine yer vermek mümkün değil. Gezi Parkı ile başlayan sürecin parti sisteminde de mutlaka bir değişim getirmesi gerektiği inancında olan Tekin, ‘Seçmen CHP’den emin olamıyorsa sorun kendimizi anlatamamamızdır, basından önce kendimizi suçlamalıyız’ diyor.

- Alternatif arayan insanlar neden CHP’de kolay karar veremiyor?- İnsanlar sanıyor ki CHP’de kavga var. Kavga falan yok, sadece eskimiş bir sistem var. CHP sistemini değiştirmek zorunda. 30 yıl önceki sistemle bugünü götüremezsiniz. Ben İstanbul il başkanıyken kendi çapımda bir değişiklik yaptım ve çok başarılı oldu. Bu, gazetede ‘Çürümüş Sistem’ manşetiyle çıkınca kıyamet koptu, o zamanki genel başkanımız Deniz Bey beni aradı, çağırdı. Senin modelin ne dedi? Ülkemizin önemli bir markasının modeli olduğunu söyledim. Nasılmış deyince, onların Ar-Ge merkezlerini gezdiğimi ve buradaki 8 genç çalışanın, 6 bin bayiyi 24 saat izlediğini ve merkeze devamlı rapor sunduğunu söyledim. Hangi bayi neden satmıyor, derdi nedir araştırıyorlar. Ben de 81 ilimize bu sistemi getirelim, Kars İl Başkanımızdan o gün Kars’ta olan herşeyi öğrenelim, insani durumlarda yanlarında olalım dedim. Maalesef henüz bunu gerçekleştiremedik, ama Gezi ile bunun da değişmesi gerektiği çıktı.

BİZ KENDİMİZİ ANLATAMIYORUZ, SONRA BASINA KIZIYORUZ

- Bu siyasi iklim içerisinde basın çok suçlandı…- Ben basını suçlamıyorum. Biz kendimizi iyi anlatamıyorsak, sesimizi duyuramıyorsak niye partiyiz o zaman, örgütümüz niye var? Basın ayrıca tartışılabilir, ama durum ne olursa olsun siz anlatacaksınız kendinizi. İlçeleriniz, belediyeleriniz, il başkanlarınız, yönetimleriniz niye var? Siyasi partilerin sistemine bakın, MYK, altında parti meclisi, altında il başkanları, altında ilçe başkanları örgütler, delegeler... Birbirini yiyen, didikleyen, çamur atan bir anlayışla ilerleyemeyiz. Delege için bu kadar çabalıyorsunuz da bu yapılanları niye anlatmıyorsunuz? Bu CHP’nin en büyük eksiklerinden biridir, hiç kusura bakılmasın. Gidilecek, köy köy, kapı kapı anlatılacak. Vatandaşa sorunun ne olduğu söylenecek. O zaman isteyen gazete yazsın isteyen yazmasın.

- CHP iktidara gelse nasıl yönetecek, yeterli ekibi, politikası var mı sözlerine ne diyorsunuz?

Yazının Devamını Oku

Yerel seçim değil referandum olacak

2 Eylül 2013
AK Parti’nin adayı kim olursa olsun İzmir’i alamayacağını ifade eden CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, duyarlı seçmenin kötü gidişata dur demek için CHP’ye oy vereceğini söyledi.

CUMHURİYET Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, yaklaşan yerel seçimlerin gerçek bir referanduma dönüşeceğini belirtiyor. Gezi olaylarından sonra ülkenin kötü gidişinden memnun olmayan duyarlı seçmenin mutlaka CHP’ye oy vereceğini söyleyen Tekin, İzmir’de AK Parti’nin adayı kim olursa olsun başarılı olmayacağı görüşünde. “AKP isterse Sayın Başbakanı aday göstersin, İzmir’i alamaz” diyen Gürsel Tekin, iyi bir belediye ve yönetim için görüşlerini Hürriyet Ege’ye anlattı.

AKP İZMİR’İ ALAMAZ
- İzmir’de konuşulan çok önemli adaylar var. Siz nasıl görüyorsunuz?
Ben tüm aday arkadaşlarıma başarılar diliyorum. 10-12 aday adayı oluyor, ama bir kişi kesinleşiyor. Mutlaka en doğru kriterler doğrultusunda seçilecektir. Birçok şey konuşuluyor, şu aday olursa bu olur, bu aday olursa şu olur. İzmir’den kim olursa olsun, AKP’den isterse Sayın Başbakan aday olsun İzmir’i alamaz. Şu andaki süreç AKP iktidarına uygun bir gidişat değildir. Bu kez CHP çok ciddi oy alacak, çünkü bu seçimler sadece yerel seçim değil, bir referandumdur. İlk kez bir belediye seçimi bir referanduma dönüşecek ve o havada geçecektir. Duyarlı seçmen kötü gidişata dur demek için CHP’ye oy verecek. Adaylar önemli ama bu seçimde adaya bakılmaksızın CHP ilk tercih olacaktır.

SİSTEM DÜZGÜN OLMALI
- Sizce seçmenler adaylarda ne aramalı?

Yazının Devamını Oku

İnsanlarınız evde melek trafikte canavar

1 Eylül 2013


BİRBUÇUK yıl önce Alaçatı’ya yerleşen dünyaca ünlü Fransız fotoğrafçı Matthieu Paley, şimdiye kadar National Geographic, Geo, Time, Vanity Fair gibi dünyanın en önemli yayınları için çalışmış. Bir uçtan bir uca gezdiği Asya’daki ücra köşelerde bulunan farklı toplulukların hikayelerini çıkardığı fotoğraf kitaplarıyla anlatan Paley, son eseri ‘Pamir; Dünyanın Çatısında Unutulmak’ için tam 13 yıl çalışmış. Eserleri www.paleyphoto.com ve amazon sitelerinde bulunan Paley, fotoğraf çekmenin bir kare görüntülemek değil hikaye anlatmak olduğunu söylüyor.

NEW YORK’TA EĞİTİM ALIP HEMEN MOĞOLİSTAN’A GİTTİM

- Fotoğrafçılığa nasıl başladınız?
- Fransa’da doğdum, ama New York’ta fotoğrafçılık eğitimi aldım. Sonrasında ise hemen fotoğraf çekmek için seyahat etmeye başladım. 1998’de Moğolistan’a gittim ve 3 ay kalıp fotoğraflar çektim. Portföyümü oluşturup editörlerle tanışınca 1999’da ilk işimi aldım. Sonrasında birçok iş alarak Asya’yı gezdim.
- Hangi dergiler için çalıştınız?

Yazının Devamını Oku

Yarımada Paltformu, plajları işgalden kurtarıyor

29 Ağustos 2013

GEZİ olaylarından sonra kurulan Yarımada İçin Elele Halk Platformu, Çeşme Yarımadası adına önemli çalışmalar yapmaya devam ediyor. Her hafta pazartesi akşamı halka açık yaptıkları toplantılar dışında kurdukları birçok komisyon ile sadece lafta kalmadıklarını gösteriyorlar. En önemli çalışmalarından biri ise Kıyı Koruma Kanunu ile ilgili yaptıkları çalışma...

Biliyorsunuz plajlarımızın çoğu, ya otellerin ya da beach-club adıyla hizmet veren işletmelerin işgali altında. İşgal diyorum çünkü söz konusu kanundaki yönetmeliğe göre;

“Kıyılar ve doldurma-kurutma yoluyla kazanılan araziler, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyı, herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz.”

Oysa plajlarımıza bakınca maalesef tam tersi bir durum söz konusu. Bırakın çitleri, telleri resmen binalar, localar kondurulmuş kıyılara... Neredeyse bir yağma kültürü sonucu kapanın elinde kalmış güzelim kumsallar... Hal böyle olunca Yarımada İçin Elele Halk Platformu, Çevre Komitesi bir güzel çalışmış, bu işgallerin fotoğraflarını çekmiş, dosyalar hazırlamış, gerekli yerlere ulaştırma yolunda... Yani, sizin bizim hakkımızı kolluyorlar. Ne diyelim, iyi ki varsınız, Yarımada’nın duyarlı insanları...

SAMBA PERKÜSYON GRUBU HER AKŞAM ALSANCAK’TA

Hafta sonu plajda güzel bir sürprizle karşılaştık. ‘Bloco Entrudo’ isimli Samba Perküsyon Grubu bir anda, harika müziği ve ritimleriyle bambaşka bir hava yaşattı herkese. Grubun kurucusu olan dünyanın en önemli Latin müzik tarihçilerinden Enrique Maestre ile yıllar önce röportaj yapmıştım. İzmir’e yerleşen Maestre, 2008 yılında Latin Centre Ritim atölyesini kurmuş ve yüzlerce kişiyi Latin müziği ile tanıştırmış bugüne kadar.

Maestre liderliğinde Deniz Arpaz, Çağrı Arpaz ve Yonca Onaran tarafından kurulan Bloco Entrudo ise Türkiye’nin en büyük Samba Perküsyon topluluğu. Birçok organizasyonda çalan grup İzmir Fuarı süresince her akşam 20.00 - 22.00 arası Kordon’da Gündoğdu ile Cumhuriyet meydanları arasında müzik yapacak. Dünyanın en önemli müzisyenlerinden birini ve grubunu yakından dinleme fırsatını kaçırmayın derim...

Yazının Devamını Oku

Alaçatı’nın sihirli bir yanı var

25 Ağustos 2013

Carlo Bernardini, Venedik’teki aile otellerinde büyükannesinin yaptığı yemeklerle büyümüş. Çocukluğundaki bu tatların etkisiyle yemek yapmaya aşık olan Bernardini, İtalya’da aşçılık, İsviçre’de de otelcilik eğitimi almış, uzun yıllar önce İstanbul’a yerleşmiş. Bu yaz Alavya Otel’deki Mitu ve Fogo restoranlarının ortağı ve şefi olarak Alaçatı’ya gelen Carlo Bernardini, farklı bir enerji ve huzur olduğunu düşünüyor. Yemek yapmayı, mutluluğu paylaşmak için bir yol olarak gören Bernardini ile güzel bir Alaçatı sabahında sohbet ettik.

- Alaçatı’ya daha önce gelmiş miydiniz?- Evet, birkaç kez tatil için gelmiştim. Fakat ilk kez çalışmak ve yaşamak için geldim.

- Burada iş yapma teklifi aldığınızda nasıl karşıladınız?- Hiç aklımda olmayan bir şeydi. Geçen yıl bu projeyle ilgili konuşmaya başladığımızda Alaçatı bana ilginç geldi. Kış boyunca her hafta gelmeye başlayınca ne kadar farklı ve özel bir yer olduğunu gördüm. Alaçatı ve Çeşme hakkında çok şey öğrendim ve sevmeye başladım.

İNSANLARI DOĞASIYLA ÇOK ÖZEL

- Alaçatı’da çalışmaya başladıktan sonra neler düşünüyorsunuz?

Yazının Devamını Oku

Forbes’in listesinde bir Alaçatılı

22 Ağustos 2013

DÜNYANIN en ünlü dergilerinden olan Forbes ‘Türkiye’ye Gitmek İçin 10 Neden’ adı altında bir yazı yayınladı. Gezi olaylarının yarattığı atmosferden tutun da Türk hamamlarına, iklime, yemeklerimize, çarşılarımıza kadar birçok özelliğin sayıldığı listede Alaçatı’daki Alavya Otel de nedenlerden biri olarak gösteriliyordu. Bu yıl açılan otelin benim için özel bir anlamı da var. Alaçatı’ya ilk yerleşen Leyla Figen’in evi bu binalardan biriydi. 20 yıl önce onun davetiyle gittiğim evini, şimdi yine en az onun yaptığı kadar estetik ve güzel tasarladıklarını görünce mutlu oldum.

Ünlü mimar ve şef Alavya’daOdalarından herbiri farklı olan Alavya’nın dekorasyonu, Alaçatı aşığı iç mimar Hakan Ezer’in zevkleriyle tasarlanmış. Her biri farklı manzaraya açılan otelde Ezer, doğaya olan sevgisi ile geçmişle bugünü müthiş uyumlu yansıtmış. Otelin öne çıkan bir başka özelliği de restoranları... Ünlü İtalyan Şef Carlo Bernardini’nin harika fikirleri var. Kendisiyle yaptığım görüşmeyi pazar günü okuyabilirsiniz.

Dünyanın en zenginleriForbes Dergisi, aynı yazıda Alaçatı’nın taş evleri, lavanta bahçeleri, pahalı otelleri, üreticiden-masaya ürünler sunan restoranlarıyla İstanbul ve Orta Doğu’daki yerler arasında yepyeni bir çekim merkezi olarak öne çıktığını anlatıyor. Amerikalı zenginler ve özellikle finans çevreleri tarafından en çok okunan dergilerden olan Forbes’un Alaçatı’ya gösterdiği bu ilgi, bakalım Alaçatı’ya nasıl yansıyacak?

Yazının Devamını Oku

İstanbul’daki hayat beni bitirdi Alaçatı’da dirildim

18 Ağustos 2013

ALAÇATI birçok insanın yeniden canlandığı, ikinci hayatının başladığı yer.

İstanbul’da iyi bir kariyeri ve bol kazancı bırakıp sörfe başlayan ve şimdi dünya sıralamasında yer almayı başaran, 35 yaşındaki Melek Toraman da bunlardan birisi.

Küçüklüğü, ailesinin Erzincan’dan Kuzey Denizi’ndeki bir Alman adasına göç etmesiyle farklı bir ortamda geçen Toraman, “2 ay” diye geldiği Alaçatı’da 2 yıldır yaşıyor ve sörfünü daha üst noktalara taşımaya çalışıyor.

- Sörften öncesi nasıl bir hayat?- İstanbul’da acaip sıkışık ve yoğun bir hayat. Moda tasarımcısı olarak 10 yıl çalışma. Hatta artık tasarım konusunda oldukça üst noktalara çıkmıştım.

Yazının Devamını Oku