Paylaş
CUMHURİYET Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, yaklaşan yerel seçimlerin gerçek bir referanduma dönüşeceğini belirtiyor. Gezi olaylarından sonra ülkenin kötü gidişinden memnun olmayan duyarlı seçmenin mutlaka CHP’ye oy vereceğini söyleyen Tekin, İzmir’de AK Parti’nin adayı kim olursa olsun başarılı olmayacağı görüşünde. “AKP isterse Sayın Başbakanı aday göstersin, İzmir’i alamaz” diyen Gürsel Tekin, iyi bir belediye ve yönetim için görüşlerini Hürriyet Ege’ye anlattı.
AKP İZMİR’İ ALAMAZ
- İzmir’de konuşulan çok önemli adaylar var. Siz nasıl görüyorsunuz?
Ben tüm aday arkadaşlarıma başarılar diliyorum. 10-12 aday adayı oluyor, ama bir kişi kesinleşiyor. Mutlaka en doğru kriterler doğrultusunda seçilecektir. Birçok şey konuşuluyor, şu aday olursa bu olur, bu aday olursa şu olur. İzmir’den kim olursa olsun, AKP’den isterse Sayın Başbakan aday olsun İzmir’i alamaz. Şu andaki süreç AKP iktidarına uygun bir gidişat değildir. Bu kez CHP çok ciddi oy alacak, çünkü bu seçimler sadece yerel seçim değil, bir referandumdur. İlk kez bir belediye seçimi bir referanduma dönüşecek ve o havada geçecektir. Duyarlı seçmen kötü gidişata dur demek için CHP’ye oy verecek. Adaylar önemli ama bu seçimde adaya bakılmaksızın CHP ilk tercih olacaktır.
SİSTEM DÜZGÜN OLMALI
- Sizce seçmenler adaylarda ne aramalı?
Belediye adaylarına sormak gerekli; Benim hayatımı olumlu yönde değiştirecek, bana dokunacak ne planın, projen var, onu söyle diye. Bir Londra Belediyesi, bir Berlin Belediyesi olabilecek misin? Olamayacaksan talip olma yönetime zaten. Yoksa Ahmet gider, Mehmet gelir, hatta o parti gider bu parti gelir. Sorun sistem sorunudur.
- Sistem derken neyi kastediyorsunuz?
Bu öyle bir sistem ki evrensel hukuk kurallarına uymuyor. Ne yazık ki evrensel değerleri de Türkiye’de bir türlü oturtamadık. Çünkü kurallar oturmazsa değerler de korunamaz. Dünyanın en demokratik ülkeleri bizden daha yasaklı olabilir. Çünkü bazı değerler insanoğlunun inisiyatifine bırakılmamalıdır. İyi adam kötü adam arayışı sadece geri kalmış ülkelerde olur. Gelişmiş ülkelerde ise sadece iyi sistem, kötü sistem olur. İyi sistem iyi adamı zirveye çıkarır, kötü adamı alır atar zaten, bir şey yapmaya gerek kalmaz. Yani biz önce hem genel yönetimde, hem de yerel yönetimlerde bu sistemleri oturtmalıyız.
SUÇ ORTAKLIĞIDIR ZOR BOZULUR
- Belediyecilik sistemimizi sorgulamalı mıyız yani?
İçişleri Bakanlığı’na soru önergesi verdim. Türkiye’de irili ufaklı 1300 civarı belediyenin 1097 tanesi yargılanıyor. Onlarca belediye başkanınız tutukluysa, görevden alınmışsa, 5000’den fazla bürokratınız yargılanıyorsa, hala bu sistemle belediyeciliği yöneteceğim demek Türkiye’ye ihanettir.
- Peki niçin değişmiyor bu?
Sebebini en güzel açıklayan söz; Bütün ortaklıklar bozulur, suç ortaklıkları bozulmaz. Çünkü hemen herkes bu ranttan besleniyor. Ve bunun adı maalesef hırsızlık. Ben yaşadığım kentte 100 milyar doların nasıl rantta paylaşıldığını, kimlere verildiğini bir harita üzerinde tüm kamuoyu ile paylaştım. Doğru değilse beni tekzip etsinler dedim tık yok. Hatta daha da ileri gittim, namuslu bir savcı arıyorum, yalan söylüyorsam beni dava etsin dedim, ama bu konu Antep’te baklava çalan çocuk haberi kadar ses çıkarmadı.
- Hizmetler yarım kaldığında yetki karmaşası ya da genel yönetimle bağlantı kopukluğundan bahsediliyor...
Türkiye’de belediye başkanlarında olan yetki, dünyayı yöneten Obama’da yoktur. Açın bakın. Ama bu çoğunlukla hizmet yetkisine dönüşemeyen rant yetkisi olarak kalmıştır. Bir kentin bütünlüğünü bozacak yetkiniz var, dokusunu değiştirebilecek yetkiniz var, ama kentin trafik polisine gücünüz yetmeyecek. Böyle belediyecilik olur mu? Ya da okulunuza, eğitim veren kurumunuza dahliniz olmayacak, bunların hepsi yanlış. Başarılı bir belediye başkanı olmak istiyorsanız öncelikle kentle ve seçmenle bütünleşeceksiniz. Alacağınız her kararı onlarla alacaksınız. O zaman yanlış karar da olsa tepkiyle karşılaşmazsınız, çünkü kentliyi de o karara ortak etmişsinizdir.
SİYASETİN BAŞ BELASI KOMİSYON, RÜŞVET DEMEKTİR
- Yerel yönetimlerde neler değişmeli sizce?
Bir; yönetim cam gibi şeffaf olmalı, vatandaş bilgisayardan ödediği verginin nereye gittiğini görecek. Ben senin vergini istediğin gibi kullanırım diyorsa, yok öyle şey kullanamazsın kardeşim denmeli. İkincisi; bürokratik engeller kaldırılmalı. Bir işletme ruhsatı almak için 10 kapı dolaşırsınız. Oysa ruhsatı verecek birim kapınıza gelmeli. İşte o zaman rüşveti de engellersiniz. Zaten komisyonlara yönlendiriliyorsunuz ya bu Türk siyasetinin başının belasıdır. Komisyon, rüşvet çarkını kolaylaştıran bir mekanizmadır. Tüm büyük kentlerin özel kent yasalarıyla yönetilmesi gereklidir. Her kentin de kendi yapısına göre bir belediye yasası olmalıdır. Belediyelere gittiğinizde kapısında insandan geçilmiyor. Oysa hizmet tam olsa kapıya kimse gitmez. Berlin’de bir Alman ya da Londra’da bir İngiliz belediye başkanına gider mi? Ancak ziyarete gider. İmar işim olmadı derse, bu bizim işimiz değil derler çünkü..
EN BAŞARILI BÜYÜKERŞEN
- İyi bir belediyeci nasıl olmalı sizce?
Önce sistem düzenlenmeli. Ama mevcut sistem içerisinde de iyi bir belediyeci olunabilir. Hem de hemen öne çıkar ve farkedilir. Çünkü bu kadar yanlışın içerisinde doğru kalabiliyorsanız bu daha da önemlidir. Şu andaki belediyecilik lobiye dayalı belediye başkanlığıdır. Oysa fark yaratarak, hayatlara dokunarak öne çıkmalısınız. Bir şehri belki baştan yaratmalısınız..
- Büyükerşen’in Eskişehir’i yarattığı gibi mi?
Aynen öyle. O bütün kötü sistemin içerisinde, bir Orta Anadolu şehrini dünyanın, Birleşmiş Milletler’in farkedeceği, ödül vereceği şekilde baştan yarattı. 24 saat yaşayan bir şehre döndürdü. Eskişehir yakınındaki daha iddialı başka şehirlerde bu değişimin birazı bile yokken ortaya bu kadar başarılı bir dönüşüm çıkardıysa benim için en başarılı belediye başkanı Büyükerşen’dir.
ADAM NAMUSLU MU DİYECEĞİMİZE, SİSTEM İŞLİYOR MU BAKMALIYIZ
- Türkiye’de belediye başkanlığı için namuslu olanı mı seçelim, işi iyi bileni mi diyorlar? Hepsi bir arada olması zor mu sizce?
Hiçbir demokratik ülkede bir aday için namuslu mudur değil midir konuşulmaz. Her insan namusludur. Avrupa’da sordum; ‘Sizin burada hiç görevden alınan belediye başkanı oldu mu?’ diye. Önce hatırlayamadılar, sonra Hollanda’da ve İngiltere’de olmuş onu söylediler. Olay şu, kardeş belediyeden gelen bir hediyeyi demirbaşına koymadığı için görevden alınıyor. Alman Cumhurbaşkanı’nı bir bankanın genel müdüründen bir yakını için bir ricada bulunduğundan görevden alındı. İşte, Türkiye’nin ihtiyacı olan budur. Dürüst adam, sahtekar adam diye soracağımıza sistem düzgün işliyor mu diye bakmalıyız.
HER GELEN ÇALDI ÇIRPTI, SİSTEM DÜZENLENMELİ
- Yolsuzluk ve hırsızlık bu ülkenin kaderi mi?
Sağ parti, sol parti, 60-70 yıldır toplumun büyük kesimi bununla kandırılıyor. Kimi dini, kimi Atatürkçülüğü, kimi milliyetçiliği, vatanseverliği kullanıyor. Geriye dönüp bir bakalım aralarında çalıp çırpmayan kaldı mı? Çalan çırpanlardan ancak kurallı bir sistemle kurtulabilirsiniz. Türkiye’nin belediyecilik konusunda mutlaka bu düzenlemeleri yapması gerekli. Belediye Başkanı olunca ailesi zenginleşenler var. Avrupa’da bizden büyük ve zengin belediyelerin bu kadar koruması, makam araçları yok. Aynı şey genel yönetim için de geçerli. Böyle bir şatafat olur mu? Millet kendisine temsilci seçiyor, milletle o temsilci arasına barikatlar giriyor. Başka ülkelerde ise bakanlar metroya biniyor. Beni temsil ederken benden korkuyorsan yapma bu işi kardeşim.
Paylaş