Paylaş
BİRBUÇUK yıl önce Alaçatı’ya yerleşen dünyaca ünlü Fransız fotoğrafçı Matthieu Paley, şimdiye kadar National Geographic, Geo, Time, Vanity Fair gibi dünyanın en önemli yayınları için çalışmış. Bir uçtan bir uca gezdiği Asya’daki ücra köşelerde bulunan farklı toplulukların hikayelerini çıkardığı fotoğraf kitaplarıyla anlatan Paley, son eseri ‘Pamir; Dünyanın Çatısında Unutulmak’ için tam 13 yıl çalışmış. Eserleri www.paleyphoto.com ve amazon sitelerinde bulunan Paley, fotoğraf çekmenin bir kare görüntülemek değil hikaye anlatmak olduğunu söylüyor.
NEW YORK’TA EĞİTİM ALIP HEMEN MOĞOLİSTAN’A GİTTİM
- Fotoğrafçılığa nasıl başladınız?
- Fransa’da doğdum, ama New York’ta fotoğrafçılık eğitimi aldım. Sonrasında ise hemen fotoğraf çekmek için seyahat etmeye başladım. 1998’de Moğolistan’a gittim ve 3 ay kalıp fotoğraflar çektim. Portföyümü oluşturup editörlerle tanışınca 1999’da ilk işimi aldım. Sonrasında birçok iş alarak Asya’yı gezdim.
- Hangi dergiler için çalıştınız?
- Onlarca var. Ama ilk sırada National Geographic, Elle, Geo, Newsweek, Time, Outside, Discovery, Vanity Fair, Le Monde, Figaro’yu sayabiliriz. Serbest çalıştığım için farklı yerlerde çalışmalarım yer alıyor.
AFGAN MÜLTECİLERİN OLDUĞU PASİFİK’TEKİ ADADA ÇALIŞTIM
- Kitaplarınıza ve sergilerinize bakınca Asya’ya özel bir ilginiz olduğu izlenimine kapılıyor insan. Özellikle de bilinmeyen yerlere gitmişsiniz…
- Aslında günümüzde pek de bilinmeyen yer kalmadı, gözden uzak diyebiliriz belki. Ben izole, medeniyetten uzak yaşayan küçük topluluklara meraklıyım. Bu topluluklar da genellikle Asya’da bulunuyor. Çoğunlukla da göçebe hayat yaşıyorlar.
- Nauru adında bir adada çalışmalar yapmışsınız. Burası nerede?
- Nauru, Pasifik Okyanusu’ndaki bir ada. Burası da medeniyetten ve anakaradan çok uzak. İlginç olan burada Afgan mülteciler yaşıyor. Avustralya’ya yasadışı yollarla iltica etmeye çalışan Afganlar yakalanınca ne yapılacağı karar verilene kadar Nauru’ya gönderiliyor. Orada mülteci kampları var, gidip fotoğraflarını çektim.
4 YIL PAKİSTAN’DAKİ BİR DAĞ KÖYÜNDE YAŞADIM
- ‘Pamir; Dünyanın Çatısında Unutulmak’ adlı çalışmanız ne zaman çıktı?
- Bu kitabım geçen yıl çıktı. 13 yıldır bu proje üzerinde çalışıyordum. 1999’da Pakistan’da yaşarken başladım projeye, sonrasında Afganistan, Himalayalar’a gittim. 4 yıl Pakistan’da dağdaki bir köyde yaşadım, Urdu dilini öğrendim.
- Pakistan’da kalırken sosyal çalışmalara katkınız da olmuş sanırım…
- Aga Khan Fonu ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği ile çalışmalar yaptım. Bölgenin gelişmesi, doğasının korunması, el sanatlarının korunması yani oradaki insanlara ve yaşam standartlarının yükselmesine yardımcı olabilecek her projeye destek olmak arzusundaydım.
HAYATIMIN İLK EVİNİ ALAÇATI’DAN ALDIM
- 10 yıl Hong Kong’da yaşadıktan sonra neden Türkiye’ye yerleşmeye karar verdiniz?
- Aslında hemen karar vermedik. Eşimle, çocuklarımız olunca bir yere yerleşmeyi düşündük. Yeni Delhi’yi düşünmüştük ama orası çok büyük. Türkiye’ye daha önce de gelmiş ve sevmiştim. Daha sonra hem Avrupa’ya hem Asya’ya yakın bir yer isteyince İstanbul’a yerleştik. Fakat İstanbul’u sevmekle yaşamak aynı şey değil. Yeşil alan yok, müthiş bir trafik sıkışıklığı var. O nedenle Alaçatı’ya yerleşmeye karar verdik.
- Ne zamandır Alaçatı’da yaşıyorsunuz?
- 1 yıl 3 aydır burada yaşıyoruz. Hayatımda ilk kez ev aldım. Burası yaşaması kolay, açık fikirli insanların olduğu bir yer. Çok sevdik ama yazın kaçıyoruz. 2 ay burada kalmıyor, ülkemizdeki arkadaşlarımızı, ailemizi görmeye gidiyoruz. Kışın ise burası tam bir cennet.
FOTOĞRAF KADAR PSİKOLOJİSİ DE İLGİ ÇEKİCİ
- Bu çalışmalarınızı nasıl yayınlıyorsunuz?
- Fotoğrafları kitaplara basıyor, hikayelerini de anlatıyorum. Ayrıca çalışmalarımı fotoğraflarla ekrana yansıtıp, üzerine konuşmalar yapıyorum. Oradaki izlenimlerimi, yaşadıklarımı da anlatıyorum. Fotoğrafçılık dersleri veriyorum. En son National Geographic tarafından düzenlenen Paris’teki bir kursta eğitim verdim. İsteyenler orada kalıp tüm gün fotoğrafçılık üzerine çalıştı. Kompozisyonlar, fotoğrafçılığın temelleri ve en önemlisi fotoğrafın psikolojisi üzerine çalıştık.
- Fotoğrafın psikolojisi nasıl oluyor?
- İnsanların kameraya farklı tepkileri oluyor. Birini habersiz çekmekle izin isteyerek çekmek arasında fark var. Mesela Asya’da gittiğim birçok yerde daha önce hiç fotoğraf çekilmeyenler vardı, kalkıp asker gibi poz veriyorlardı. Pamir’e 37 yıl sonra giden ilk batılı bendim düşünün.
ÇATIŞMA VAR DENİLEN YERLERDE HİÇ TEHLİKE YAŞAMADIM
- Afganistan ya da Pakistan denilince akla karışık ve çatışma olan yerler geliyor. Oralarda kalırken hiç çekinmediniz mi?
- Biliyor musunuz bu tam doğru değil. Evet, problemli yerleri var ama son derece huzurlu ve güzel yerleri de var. O kadar yıl orada yaşadım hiç çatışma ve tehdite rastlamadım.
- Bu değişik coğrafyalarda yaşamak sizi nasıl değiştirdi?
- Genel olarak mutlu biriyimdir. Güvenli alanımın dışında olan bu yerlerde yaşamak bana her şartla başetme, her koşulda varolma yetisi kazandırmış olabilir.
BURADA HERKES ‘BUNU BEN DE ÇEKERİM’ DİYOR
- Dünyanın birçok yerinde sergi açmışsınız. Türkiye’de de açtınız mı?
- İstanbul’da açtım ama Türkiye’de yapmayı düşünmüyorum. İnsanlar Hong Kong’da, Paris’te fotoğrafa para veriyor. Ama burada ‘ne olacak, canım ben de çekerim’ diyor. Sadece resme para veriyorlar, fotoğraf için bu yok. O nedenle benim için cazip değil.
- Günümüzde insanlar küçücük makineler, cep telefonları ile fotoğraflar çekiyor ve Instagram, facebook’ta paylaşıyorlar. Bilgisayarlarla birçok hile yapılabiliyor. Buna ne diyeceksiniz?
- Evet bu doğru.Herkes fotoğraf çekebilir ama önemli olan fotoğrafın bir hikayesi var mı yok mu. Tek bir kare değil, hikayeyi tamamlayan karelerin tamamı önemlidir. Fotoğrafa değer katan budur.
GELİŞİM DOĞAYI, BİRÇOK DEĞERİ YOK EDİYOR
- Türkiye’de yaşamak sizin için ne ifade ediyor?
- Türk insanlarını çok seviyorum. İtalyanlar gibi bazen sabırsız ve hırslı olabiliyorlar. Mesela, trafikteki davranışlara inanamıyorum. Sizi konuk olarak ağırlıyorlar, en güzel ikramları yapıyorlar ama trafiğe çıkınca sanki canavara dönüşüyorlar.
- Alaçatı hakkında neler düşünüyorsunuz?
- Alaçatı çok güzel bir yer, ama insanlar saygısızca her yere çöp atıyor. Geçen gün 4 genç evimin yakınında birşeyler içiyor, sohbet ediyorlardı. Sabah baktığımda oturdukları yer sigara izmaritleri, şişeler, çöplerle doluydu. Burası bir hediye, neden bu kadar saygısızca davranılıyor anlamak mümkün değil. Ülkeniz çok hızlı gelişiyor ama bu gelişim doğayı ve birçok değeri yok ediyor.-
Paylaş