Ayçe Bükülmeyen

KOSGEB’de kan değişimi

30 Eylül 2015

GİRİŞİMCİLİK son dönemde eskisinden daha fazla önem kazandı. KOSGEB destekleri girişimcilerin en büyük ilacı oldu son dönemde. Özellikle İzmir’de vizyoner ve sağduyu sahibi yöneticilerle çok daha olumlu gelişmeler yaşandı. KOSGEB İzmir Güney Müdürü olan şimdi ise, Afyon’a atanan Mustafa Çanakçı’nın yaptığı çalışmalar asla yadsınamaz. Öyle ki, son 4 yılda KOSGEB İzmir Güney Müdürlüğü kanalı ile işletmelere ciddi hibe destekleri sağlanmış, gerçekleştirilen ‘Uygulamalı Girişimcilik Eğitimleri’ ile 12 binin üzerinde İzmirli sertifika alarak desteğe hak kazanmıştır. Bu özverili çalışmalar sonucunda İzmir’de KOSGEB desteği ile binin üzerinde yeni işletme kurulmuş ve yaklaşık 3 bin yeni istihdam oluşturulmuştur. İşin güzel tarafı destek alarak kendi işini kuranlarının büyük çoğunluğunun kadın ve gençlerden oluşması. Tüm bu gelişmelerde Mustafa Çanakçı’nın desteği ve emeği büyük. Bir bürokrat tarzında olmayan yaklaşımı, sahip olduğu girişimci bakışı, vizyoner görüşüyle İzmir’in iş hayatının gelişmesinde büyük katkısı olan Çanakçı, maalesef İzmir’den ayrıldı. Mustafa Çanakçı, KOSGEB’in hemen her biriminde yaptığı çalışmaların yanı sıra İzmir özelinde gerçekleştirdiği, ‘Gönüllü Danışmanlık Projesi’, ‘Her Cuma Bir İşletme Açıyoruz Projesi’ ve ‘Sevdamız Girişimcilik Projeleri’ ile KOBİ’lere ve girişimcilere gece-gündüz rehberlik ederek, İzmir için önemli bir değer olduğunu gösterdi. Yine yenilikçi sosyal projelere verdiği destekler ve kuruculuğunu yaptığı Ege ve Dokuz Eylül üniversitelerinde bulunan Teknoloji Geliştirme Merkezleri ile İzmir’in Ar-Ge ve İnovasyon eko sistemine ciddi katkılar koydu. Şimdi, Afyon’da aynı şekilde güzel çalışmalar yapacağına şüphe yok. İzmirliler ve özellikle iş ve istihdam sahibi yaptığı onca kadın adına kendisine büyük bir teşekkür borçlu olduğumuza inanıyorum. Yolunuz açık olsun...

Yazının Devamını Oku

Pekinel kardeşler İzmir'de

26 Eylül 2015

DÜNYACA ünlü sanatçılar Güher ve Süher Pekinel, 2 Ekim’de İzmir Devlet Senfoni Orkestrası ile birlikte bir konser gerçekleştirecek. Bu konserin en önemli özelliği sahneyi 2010 yılında hayata geçirdikleri “Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler” projesindeki müzisyenlerle paylaşacak olmaları. Pekinel kardeşler ‘Bu proje 40 yıllık deneyim ve birikimlerimizi genç müzisyenlere aktarma hedefiyle başladı. Genç yeteneklere eğitimlerini dünyanın en saygın pedagog ve müzisyenleriyle gerçekleştirmelerini ve kaliteli enstrümanlarla Master Kurslar’a katılarak önümüzdeki yıllarda isimlerini dünya sahnelerinde duyurabilmeleri için destek olmayı amaçlıyoruz’ diyor. Genç müzisyenlerin kısa sürede eriştikleri üstün performans ve yorumları sayesinde, uluslararası saygın ve tanınmış yarışmalar platformunda aldıkları başarılar ne kadar doğru bir yolda olduklarının kanıtı...

- Uzun bir aradan sonra tekrar İzmir’de konser vereceksiniz. Bu nasıl bir duygu?

- İzmir Devlet Senfoni Orkestrası ile bu açılış konseri gerçekleştirmekten ve tekrar İzmir’de olmaktan son derece mutluyuz. Bu arada sahneyi “Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler” projemizde yer alan üç sıra dışı yetenekle paylaşmanın sevincini yaşıyoruz, bu da bizi ayrıca heyecanlandırıyor.

- Son CD/DVD’niz “Zubin Mehta and Güher& Süher Pekinel” dünya çapında büyük yankı yaptı. Albümünüz ve sıradaki projelerinizden bize bahseder misiniz?

- Canlı yayın kaydı olarak gerçekleştirdiğimiz bu son CD/DVD’miz uluslararası en seçkin firmalar Arthaus/Unitel tarafından yayınlandı ve Amazon, JPC gibi çeşitli uluslararası internet platformlarının yanı sıra, Türkiye’de de tüm D&R’larda bulunuyor. Bu albüm için aldığımız olumlu eleştiriler, ayrıca “Alman Plak Eleştirmenleri Ödülü” 2015 yılının en iyilerinin seçileceği aday listesinde DVD E-Musik kategorisinde Berlin Philharmonie/Sir Simon Rattle, Amsterdam Concertgebouw orchestra /Nelsons, Staatskapelle Dresden /Thielmann, Evgeny Kissen ile birlikte yer almamız, çıtayı devamlı yükseltmemizde motivasyon oluyor. Bu motivasyon Ekim 2016’da yine Arthaus/Unitel tarafından yayınlanacak “Best of Pekinel’s” CD/DVD Serisi için de geçerli. Seride en iyi 10 konçertolarımızın yanı sıra, 15 Aralık 2015’de Borusan American Festival çerçevesinde Berliner Philharmoniker’in perküsyonistleri, Simon Rössler ve Raphael Haeger ile birlikte vereceğimiz konserde canlı kayıt olarak yer alacak. İçinde Bela Bartok - ikili piyano ve vurmalı çalgılar sonatı, Leonard Bernstein’ın West Side Story Symphonic Dansları ve Krzysztof Penderecki – Ciaccona adlı bizim için yazılan ikili piyano eseri bulunan bu programla 2016’da Almanya, İsviçre ve İngiltere’yi de kapsayan bir Avrupa turnesine çıkacağız. Ayrıca 2017’de Asya’nın en önemli müzik merkezlerini dahil eden bir turne gerçekleştireceğiz. Bunların arasında China Phiharmonic, Shanghai Philharmonic, Seoul KBS Symphony Orchestra, Tokyo New Japan Philharmonic ve Osaka Philharmonic Orkestralası yer alıyor.

AMACIMIZ GENÇ MÜZİSYENLERİMİZİ DÜNYA SAHNELERİNE YETİŞTİRMEK

Yazının Devamını Oku

Çeşme’deki terkedilmiş hayvanlar için koşacağız

19 Eylül 2015

BU yıl Çeşme’de ilk kez, hem yarışların hem de eğlenceli aktivitelerin olacağı bir hafta sonu düzenleniyor. Dünyaca ünlü Japon spor markası Asics Çeşme Weekend adı altında yarı maraton, koşu, yüzme başta olmak üzere farklı etkinliklerle katılımcılara hem sporu sevdirmeyi hem de eğlendirmeyi amaçlıyor. Asics Pazarlama Müdürü Hande Güler 3-4 Ekim’de düzenleyecekleri ve ileride uluslararası hale getirmek istedikleri Çeşme Weekend etkinliğinin gelirini Çeşme’de terk edilmiş 4 bin civarında hayvanın yararına kullanılmak üzere Çesal’a bağışlayacaklarını anlatıyor.

- Asics Çeşme Weekend fikri nasıl doğdu?

- İstanbul’da yaşayan, ama kalbi Ege’de kalan bir grup Ege sevdalısından. Bu projenin arkasında 2 yıl süren bir çalışma ve araştırma var. 2011 yılından bu yana 3’ü uluslararası, 6’sı yerel olmak üzere 9 yarış organizasyonuna ana sponsor olduk. Bu yarışların tamamı patikalarda doğa şartlarında gerçekleşti. Uzun zamandır herkesin katılabileceği bir yol koşusu yapma hedefimiz vardı. Lokasyon ve zamanlama açısından bize avantaj sağlayacak, farklı aktiviteleri içine katabileceğimiz bir yer ararken hep Egeyi taradık, İzmir’deki dostlarımızla parkur çalışmaları yaptık. Sonunda yazı spor dolu kapatabileceğimiz içinde koşu dışında, disiplinler de yer alacak olan bir hafta sonu organizasyon fikri çıktı.

- Bu organizasyonda neler yapılacak?

- ASICS Çeşme Weekend tam anlamıyla spor etkinlikleriyle dolu bir yaza veda partisi. Koşu, organizasyonun ana hedefi gibi görünse de yoga, yüzme, standup paddling ve daha pek çok keyifli aktivitenin yer alacağı, sporseverlerin yanında eğlenceli vakit geçirmek isteyen herkesle bir arada olacağımız bir hafta sonu projesi. Koşu ve yüzme kategorilerine kayıt ile katılım sağlanıyor. Yoga, standup paddling gibi aktivitelere herkes ücretsiz katılabiliyor.

HARİKA MANZARA EŞLİĞİNDE KOŞACAĞIZ

- Nasıl bir parkur var, kimler katılabilir?

Yazının Devamını Oku

Toplum için her türlü çalışmaya varız

12 Eylül 2015

Sivil toplum kuruluşları toplumların değişmesi ve dönüşmesini sağlayabilecek en önemli bileşenlerden kuşkusuz. Birleşmiş Milletler Kurucu Üyesi olan tek sivil toplum kuruluşu Rotary’de yıllardır bu yönde çalışmalar yapıyor. ‘Kendinden Önce Hizmet’ sloganıyla bölgemizde de önemli çalışmalar yapan kuruluşun 2440. Bölge Federasyonu Başkanı Reha Akın, Türkler’in uluslararası alanda önemli görevler almaya başlamasıyla daha da etkin bir döneme girdiklerini anlatıyor.

- Rotary hakkında bilgi verir misiniz?

- 1 milyon 300 bine yakın üyesiyle dünyanın en büyük sivil toplum kuruluşu olan Rotary, Birleşmiş Milletler’in kurucu üyesi. Türkiye’de 3 federasyon ve 228 kulüp çatısı altında 7 bin 500’e yakın üyesi var. Rotary 2440. Bölge Federasyonu’nun Merkezi İzmir. Bize bağlı Bursa, Balıkesir, Aydın, Denizli, Muğla ve Çanakkale’de toplam 65 Rotary kulübü ve bir e-club var. Bu kulüplere 1708 Rotaryen üye, 18-30 yaş arasında gençlerin üye olduğu 43 Rotaract kulübümüz bulunmakta ve 723 Rotaraktör bu kulüplere üye. Bunun yanı sıra 14-18 yaş arası gençlerin üye olduğu 16 Interact Kulübü’nde de 429 Interaktör üyemiz var. Ayrıca Rotary Toplum Birliği’ne 108 vatandaşımız üye.
- Çalışmalarınızda özellikle odaklandığınız konular hangileri?
- Rotary, dünya barışı ve insanlık için çalışan, toplum için örnek projeler hazırlayan gönüllü liderlerden oluşan dünyanın en büyük sivil toplum kuruluşu. Bizler ‘kendinden önce hizmet’ sloganını ilke edindik. Rotary’nin 6 öncelikli hizmet konusu var. Bunlar barış ve anlaşmazlıkların önlenmesi ve çözümü, hastalıkları önleme ve tedavi, su ve hijyen, anne ve çocuk sağlığı, temel eğitim ve okuryazarlık, ekonomik ve toplumsal kalkınma. Mesela, Uluslararası Rotary, 1985 yılında dünyada çocuk felci hastalığını önlemek için harekete geçti. Yaptığımız çalışmalar ile hastalık bu yıl Temmuz ayı itibariyle Nijerya’da da sona erdi. Hastalığın halen devam ettiği Pakistan ve Afganistan’daki çalışmalara hız verdik. Bu ülkelerde de kısa zamanda sonuç alacağımıza inanıyoruz. 2018 yılında dünya bu illetten kurtulmuş olacak.

TRAFİK BİLİNCİ KONUSUNDA YOĞUN ÇALIŞACAĞIZ

- Bölgemizde hangi konulara öncelik vermeyi düşünüyorsunuz?

Yazının Devamını Oku

Didaktik ve katı öğrenme modelleri geride kaldı

5 Eylül 2015

Günümüz çocukları dünyayı bizim bildiğimizden farklı algılıyor. Çünkü bilgiye ulaşmak onlar için artık çok kolay. İhtiyaçları olan; bilgiyi nasıl kullanacaklarını ve yararlı hale getirebileceklerini anlamak belki de... Bu anlayış artık eğitim sistemine de yansıyor ki TAKEV Kurucu Temsilcisi Nur Yaraş’ın dediği gibi ‘Bilgiyi tüketen değil üreten bir nesil için bireysel ve ekip olarak hazırlanan projelerde işbirliği içinde çalışmayı öğrenmek şart”... “Bizim öğrenme modelimizde temel amaç, öğrencilere mevcut bilgileri aktarmaktan çok, bilgiye ulaşma becerisi kazandırmaktır. Bu yaklaşımla yeni bilgiler üretebilen ve ürettiği bilgiyi işleyebilen bireyler yetiştirmeyi amaçlıyoruz” diyen Yaraş ile teknoloji, eğitim ve yeni nesil üzerine sohbet ettik...

- TAKEV olarak kurulduğunuz günden bugüne aldığınız yolu kısaca anlatır mısınız?
- 15 yıl önce eğitim kadrosu, anlayışı ve teknolojisiyle Türkiye’deki eğitim standartlarını yukarı çekecek bir örnek yaratmak üzere yola çıktık. Eğitim modelimiz, teknolojimiz ve mezunlarımızın elde ettiği sonuçlarla da bunu başarıp; TAKEV Okulları’nı, eğitimde hedeflediğimiz kalitenin bir göstergesi yaptık. Okul öncesinden üniversiteye kadar eğitim zincirinin tüm halkalarını bir bütünlük içinde tamamlamış, çağın gereklerine uygun biçimde gelişen bir eğitim kurumuyuz. Kişisel olarak şuna kesinlikle inanıyorum ki, heyecan olmadan olmaz. Biz heyecanla kurulmuş heyecanla büyümüş ve büyümeye devam eden bir eğitim kurumuyuz. Heyecan olmadan çalışılmaz, başarılamaz, mutlu olunmaz, hatta yaşanmaz! TAKEV Okulları’nın başarısının altında yatan heyecana inanıyor ve önemsiyorum. İşte TAKEV Okulları’ndaki eğitim modeli de öğrencilerimizin hayatı heyecan ve coşkuyla öğrenmeye başlaması ve başarmanın keyfini çıkartması üzerine kurulu... Başarı ve mutluluk odaklı bir eğitim kurumu olarak; her yıl verdiğimiz mezunların ne istediğini bilen, uluslararası her platformda başarıyı yakalamış, entelektüel düzeyi yüksek, bireysel memnuniyeti yüksek bireyler olarak yaşamda yerlerini alıyor olmaları geldiğimiz noktanın doğruluğunu kanıtlıyor.

DAHİLER ÇOCUKLARINI TEKNOLOJİDEN UZAK TUTUYOR

- Eğitimin en önemli yılları olan okul öncesi dönemle ilgili nasıl bir yön izliyorsunuz?
- Bu dönem çocuğun en yüksek öğrenme potansiyeline sahip olduğu bir dönem. Geçtiğimiz günlerde okulumuzda beyin ve fonksiyonları ile ilgili kurum içi eğitim veren ünlü nöropsikologlar da aynı şeyi dile getirdiler... O yıllarda sevgi, ilgi ve mutluluk ortamında bulunan çocuğun beyni, mutsuz ve ilgisiz ortamda büyüyen çocuğa göre üç kat daha fazla gelişiyormuş. Ayrıca bu yaş döneminde çocukların kendilerini güvende hissedecekleri küçük ve sevgi dolu ortamlarda bulunmalarını önemli buluyorum. Bu yüzden anaokullarımızı bu konsept dahilinde her semtte oluşturduk ve öğrencilerimizle bu sıcak ortamı paylaştık. Anaokullarımızda bu yıl 5. şubemizi de Bornova’da açıyoruz ve aynı sistemle öğrencilerimizle buluşturuyoruz. Okul öncesi eğitimin amacı çocuklarda öğrenmeye ilgi uyandırmak ve çocuğun var olan yeteneklerini görünür kılmak. Uygun fiziksel ve sosyal çevre koşullarında ve sağlıklı etkileşim ortamında yetişen çocuklar, daha hızlı ve başarılı bir gelişim gösteriyorlar.

Yazının Devamını Oku

Manş Denizi'ni yüzerek geçen cesur kadınlar

29 Ağustos 2015

İZMİRLİ Seda Kansuk ve Günışığı Ceren Cansızoğlu İstanbullu arkadaşları Sadiye Kuş ve Sinem Tüzer ile 4forBlue takımını kurarak Manş Denizi’ni yüzerek geçmek üzere çalışmalara başlamışlar. 30 yaşındaki Günışığı dışında 40’lı yaşlarda olan ve yüzmeyle profesyonel olarak ilgilenmeyen kadınlar, Everest’e tırmanmakla bir tutulan bu geçiş için yoğun bir çalışma yaparak, yaz aylarında gittikleri İngiltere’den girdikleri 16 dereceden soğuk suda, denizanaları arasında 17 saat süren yüzerek Fransa kıyılarına vardılar. “Hiç bir şey tesadüf değildir” felsefesine inanan 4 kadın, ne kadar farklı ve ne kadar aynı olduklarını yol boyunca pekiştirdikleri dostluklarında yaşayarak fark etiklerini anlatıyorlar.

Seda

- Meslekleriniz ve yaşlarınızı öğrenebilir miyiz?
Seda: Eczacıyım, 44 yaşındayım.
Günışığı: 30 yaşındayım. Güzel Sanatlar Fakültesi mezunuyum.
Sadiye: 42. Dermatoloji uzmanı.

Yazının Devamını Oku

Nasıl sunduğun ne sunduğundan daha önemli

22 Ağustos 2015

TASARIM kavramı son dönemde ilgi görse de, hak ettiği değeri alması için daha çok zaman var. Hem üreten, hem de kullananın özgün bir bakış açısına sahip olmasını gerektiren tasarım ürünlerin müşteriyle buluşmasını sağlayabilecek mağaza bulması da her zaman kolay olmuyor. Uzun yıllardır pazarlama alanında çalışmalar yapan Sinem Tunçel Özusta, tasarımcılarla müşterileri bir araya getirmek amacıyla OZ Design adında bir mağaza açtı. Bu konsepti ozbeoz adlı web sitesi ve dijital dergiyle de destekleyen Özusta ile projelerini konuştuk.

TASARLAYAN VE ÜRETENİ MÜŞTERİYLE BULUŞTURDUK
- İzmir’de tasarım alanında mağaza açmak cesaret isteyen bir iş. OZ Design’ı açmaya nasıl karar verdin?
- Marka Pazarlama İletişimi alanında çalıştığım dönemde başta bir marka yaratma çalışması olarak başladı OZ. Tasarımcıları bir araya getiren konsept marka olarak planlandı. Son yıllarda tasarımcıların markalaşmaya başlaması kaliteli ve doğru ürünler ile var olmaya başlamaları bize ilham verdi. Son 15 yıldır çeşitli şirketlerde pazarlama alanında çalışmalarımı sürdürmekteydim. Genel olarak izlenimim tasarlayan ve üreten insanın pazarlama ve müşteriye ulaştırma alanında sıkıntı yaşamasıydı. Üretmeye ve tasarlamaya konsantre olan kişiler, ürünlerini doğru noktalarda doğru pazarlama stratejileri ile müşteriye ulaştırmada zorluk yaşayabiliyordu. Ben de kurumsal birikimimi kendi işime dönüştürme isteğiyle bu iş modelini yarattım ve tasarımcıların buluşma noktası OZ’u hayata geçirdim.
- Neler var OZ Design’da?
- Bu işi harekete geçirirken eşim Erhan Özusta ile birlikte yol haritamızı belirledik. Öncelikle onun hakim olduğu alan olan mücevher tasarımcılarına yöneldik. Onun üründeki, benim pazarlama ve tanıtımdaki tecrübemden yola çıkarak markayı oluşturduk. Markayı ilk önce onun Alsancak’taki mücevher mağazası içinde konumlandırdık. Mağazanın içerisinde tasarımcılar için bir bölüm oluşturduk. Bu bölümde tasarımcılar kendi markaları ile yer aldılar. Tasarımcılar ile özel kapsül koleksiyonlar hazırladık. Bu aşamalar benim için marka oluşturma aşamalarını deneyimleme ile sınırlıydı.

3’ÜNCÜ YILINDA İKİNCİ ŞUBEYİ AÇTIK

Yazının Devamını Oku

BİZ OĞULLARIMIZI FEDA EDECEĞİMİZE, SİZ KOLTUKLARINIZI FEDA EDİN

19 Ağustos 2015
Gelin şunda anlaşalım; Dünyada istendikten ve hassasiyetler dikkate alınıp gereken çaba harcandıktan sonra çözülemeyecek anlaşmazlık, bitirilemeyecek kavga yok.

Yıllardır milliyet, vatan, bayrak üzerinden siyaset yapılıyor bu ülkede. Son dönemde bunlara bir de din ve inanç eklendi.

Peki bu kavramlar ne kadar gerçek ve doğru bir şekilde yansıtılıyor? Maalesef çoğunlukla çarpıtıldı tüm bu söylemler…Kendisine çıkar sağlamak isteyen, birşeylerin üzerini örtmek, oy toplayıp kendini, koltuğunu sağlama almak isteyenler tarafından kullanıldı…

Evet, ülkede anlaşmazlık diz boyu, bölünme had safhada, düşmanlık dostluktan fazla, şiddet kol geziyor… Sorunlar, unutulamayan yaşanmışlıklar, hassasiyetler var…

Ama bu noktada önemli olan, tüm bu sorunları çözmesi gereken, ülkeye huzur getirmesi beklenen, bölmektense ortak değerler yaratarak birleştirmesi gereken yöneticilerin ne yaptığı?

Ya da bile bile neleri yapmadığı?

Gelin şunda anlaşalım; Dünyada istendikten ve hassasiyetler dikkate alınıp gereken çaba harcandıktan sonra çözülemeyecek anlaşmazlık, bitirilemeyecek kavga yok.

Tarih bunun örnekleriyle dolu…

Sadece bunu beceremeyen ya da gizli ajandalarıyla bunu bile bile yapmayan yöneticiler var…

Yazının Devamını Oku