Paylaş
Günümüz çocukları dünyayı bizim bildiğimizden farklı algılıyor. Çünkü bilgiye ulaşmak onlar için artık çok kolay. İhtiyaçları olan; bilgiyi nasıl kullanacaklarını ve yararlı hale getirebileceklerini anlamak belki de... Bu anlayış artık eğitim sistemine de yansıyor ki TAKEV Kurucu Temsilcisi Nur Yaraş’ın dediği gibi ‘Bilgiyi tüketen değil üreten bir nesil için bireysel ve ekip olarak hazırlanan projelerde işbirliği içinde çalışmayı öğrenmek şart”... “Bizim öğrenme modelimizde temel amaç, öğrencilere mevcut bilgileri aktarmaktan çok, bilgiye ulaşma becerisi kazandırmaktır. Bu yaklaşımla yeni bilgiler üretebilen ve ürettiği bilgiyi işleyebilen bireyler yetiştirmeyi amaçlıyoruz” diyen Yaraş ile teknoloji, eğitim ve yeni nesil üzerine sohbet ettik...
- TAKEV olarak kurulduğunuz günden bugüne aldığınız yolu kısaca anlatır mısınız?
- 15 yıl önce eğitim kadrosu, anlayışı ve teknolojisiyle Türkiye’deki eğitim standartlarını yukarı çekecek bir örnek yaratmak üzere yola çıktık. Eğitim modelimiz, teknolojimiz ve mezunlarımızın elde ettiği sonuçlarla da bunu başarıp; TAKEV Okulları’nı, eğitimde hedeflediğimiz kalitenin bir göstergesi yaptık. Okul öncesinden üniversiteye kadar eğitim zincirinin tüm halkalarını bir bütünlük içinde tamamlamış, çağın gereklerine uygun biçimde gelişen bir eğitim kurumuyuz. Kişisel olarak şuna kesinlikle inanıyorum ki, heyecan olmadan olmaz. Biz heyecanla kurulmuş heyecanla büyümüş ve büyümeye devam eden bir eğitim kurumuyuz. Heyecan olmadan çalışılmaz, başarılamaz, mutlu olunmaz, hatta yaşanmaz! TAKEV Okulları’nın başarısının altında yatan heyecana inanıyor ve önemsiyorum. İşte TAKEV Okulları’ndaki eğitim modeli de öğrencilerimizin hayatı heyecan ve coşkuyla öğrenmeye başlaması ve başarmanın keyfini çıkartması üzerine kurulu... Başarı ve mutluluk odaklı bir eğitim kurumu olarak; her yıl verdiğimiz mezunların ne istediğini bilen, uluslararası her platformda başarıyı yakalamış, entelektüel düzeyi yüksek, bireysel memnuniyeti yüksek bireyler olarak yaşamda yerlerini alıyor olmaları geldiğimiz noktanın doğruluğunu kanıtlıyor.
DAHİLER ÇOCUKLARINI TEKNOLOJİDEN UZAK TUTUYOR
- Eğitimin en önemli yılları olan okul öncesi dönemle ilgili nasıl bir yön izliyorsunuz?
- Bu dönem çocuğun en yüksek öğrenme potansiyeline sahip olduğu bir dönem. Geçtiğimiz günlerde okulumuzda beyin ve fonksiyonları ile ilgili kurum içi eğitim veren ünlü nöropsikologlar da aynı şeyi dile getirdiler... O yıllarda sevgi, ilgi ve mutluluk ortamında bulunan çocuğun beyni, mutsuz ve ilgisiz ortamda büyüyen çocuğa göre üç kat daha fazla gelişiyormuş. Ayrıca bu yaş döneminde çocukların kendilerini güvende hissedecekleri küçük ve sevgi dolu ortamlarda bulunmalarını önemli buluyorum. Bu yüzden anaokullarımızı bu konsept dahilinde her semtte oluşturduk ve öğrencilerimizle bu sıcak ortamı paylaştık. Anaokullarımızda bu yıl 5. şubemizi de Bornova’da açıyoruz ve aynı sistemle öğrencilerimizle buluşturuyoruz. Okul öncesi eğitimin amacı çocuklarda öğrenmeye ilgi uyandırmak ve çocuğun var olan yeteneklerini görünür kılmak. Uygun fiziksel ve sosyal çevre koşullarında ve sağlıklı etkileşim ortamında yetişen çocuklar, daha hızlı ve başarılı bir gelişim gösteriyorlar.
- Çocukların henüz bebekken teknoloji ile haşır neşir oldukları düşünülürse sizin bu konudaki yaklaşımınız nasıl?
- Bu süreçte teknoloji ile eğitimi doğru bulmuyorum. Silikon Vadisi’nin en önemli isimlerinin çocuklarını okul öncesi eğitimde teknolojiden uzak tutmaları çok manidar benim açımdan. Teknoloji kullanımı okul öncesi dönemde öğrencilerin yaratıcılıklarını, gelişimini olumsuz etkiliyor. Bu süreçte oyun, sevgi, iletişim kurgusuyla mutlu ve doygun çocukları geleceğe hazırlıyoruz. Ve tabii eğitim, öğrenci-öğretmen-veli üçgeninden oluşan bir platform. Öncelikle bu platformu çok sağlıklı bir zemine oturtarak okulöncesi eğitim programımıza yön veriyoruz. Bu birliktelik ne kadar bilinçli ve sağlıklı olursa, çocuklarımız da o oranda sağlam bir kişilik kazanıyor. 3-6 yaş eğitimimiz bu felsefe ile kurgulanmış ve öğrencilerimizin yaratıcı yönlerini ve algılarını geliştirebilecekleri bir ortam. Sonuç olarak bugün TAKEV Okulları’nın elde ettiği başarının temelinde de henüz 3-4 yaşlarında eğitim programımıza dahil ederek belli bir sistematikle kesintisiz eğitim vererek 12. sınıftan mezun ettiğimiz öğrencilerin Beyaz Balon Anaokulları’nda eğitime başlayan öğrencilerimiz olma özelliğinden kaynaklanmaktadır. 12 yıllık değil 15-16 yıllık bir eğitim programının başarısıdır.
DİL ÖĞRETMEK YETMEZ
- Çocuklarınızın dünyayla entegrasyonu için neler yapıyorsunuz?
- İş dünyasında gittikçe artan mevcut rekabetçi ortama hazır olmak için en önemli şart önce çift yabancı dil. İki yabancı dil artık gereklilik değil, zorunluluk. TAKEV Okulları üst düzeyde verdiği Almanca ve İngilizce dil eğitimiyle, İzmir ve Ege Bölgesi’nin eş zamanlı çift yabancı dil eğitimi veren ilk ve tek okulu. Bir yabancı dil öğrenmek; sadece bir takım kelimeleri ezberlemek değildir. Dil öğrenmek aynı zamanda bir kültürü de öğrenmektir. Öğrenme sürecine Almanca ile başlanmasının nedeni ise, tüm dil bilimcilerin de kabul ettiği üzere amaç çift yabancı dil eğitimi ise zor olandan başlamak esastır, öğrenmeyi kolaylaştırır. Yine dil bilimcilerin ortaya koyduğu bilimsel gerçeklerden biri de bir yabancı dil bilen bireyin ikinci bir yabancı dili öğrenme süreci daha kolay ve kalıcı gerçekleşmektedir. Dil öğretmek yetmez... Dil öğrenme süreci motivasyonla başlar ihtiyaçla gelişir. Öğrencilere öğrendikleri dili kullanma fırsatı, alanı ve zorunluluğu yaratmadığınız taktirde hem kalıcı hem de telaffuz yapısını geliştiremezsiniz. TAKEV Okulları olarak her yıl İngilizce ve Almanca olarak düzenlediğimiz dil ve kayak kampları, öğrencilerimizin dili günlük yaşamda da efektif olarak kullanmalarına olanak sağlıyor. Ayrıca MUN (Birleşmiş Milletler Konferansı) ve ISTA (İngilizce Okullar Tiyatro Birliği) gibi uluslararası organizasyonlarla öğrencilerin İngilizce’yi uluslararası platformda kullanımını teşvik ediyor, aynı zamanda onların bir dünya vatandaşı olmalarını sağlamaya yönelik organizasyonlar düzenliyoruz.
- Son dönemde teknolojinin gelişmesiyle birlikte yaşanan eğitim alanındaki gelişmelere nasıl ayak uyduruyorsunuz?
- 21. yüzyılda 20. yüzyıl eğitim teknikleri ve teknolojisini kullanmanız; konu anlatımından ibaret ders kitaplarıyla ya da standart öğretim programlarıyla eğitim&öğretim faaliyetlerini sürdürmeniz tabii ki mümkün değil. Sadece sınav odaklı dersler ya da merkezdeki öğretmen profili ile günümüz çocuklarını ne derslere entegre etmeniz, ne de içinde bulundukları dinamik çağa hazırlamanız mümkün. Ancak gerek okul öncesi dönemde, gerekse okul çağında teknoloji kullanımı son derece hassas bir çizgide duruyor. Göstermelik, gel geç yöntemlerle, eğitime doğru entegre edilmemiş teknoloji ile “ben eğitimde teknoloji kullanıyorum” diyerek, okul öncesi ya da ilköğretim çağında çocukların eline teknolojik cihazları tutuşturup eğitim yapamazsınız. Gelişen teknolojiyi eğitim, öğretim alanında çok efektif ve doğru kullanmak, öğrencilerin araştırma, gözlem yapma, yaratıcılık ve analiz yeteneğini açığa çıkarmak üzerine kurgulamanız ve kullanmanız gerekli. TAKEV Okulları’nda bu farkındalıkla oluşturduğumuz Bilim Merkezleri ve 3D Görsel Eğitim Salonları, tabletlerle; öğrencilerimizin aktif katılımı sağlanarak, neden -sonuç ilişkilerini görerek, yaşayarak öğrenmelerini sağlıyor. Tüm kampüslerimizde son teknolojik donanımla öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin kullanımına sunduğumuz Bilim-Teknoloji merkezleri, hem bilimsel gelişmeleri yakından takip etmelerini hem de günümüz teknolojisini kullanarak deney yapmalarına olanak sağlıyor.
- Fark yaratan proje ve eğitim programlarınızdan bahseder misiniz?
- Didaktik ve katı öğrenme modelleri artık en az iki çağ gerimizde kaldı. Günümüz çocuklarını motive etmeden, teşvik etmeden, düşünmeden ve sorgulamadan yakalamanız da öğrenmenin içine dahil etmeniz de ne yazık ki mümkün değil, hatta imkansız. Öğrencinin üst düzey bilişsel aktivitelerini keşfetmek; çeşitli- farklı araç ve kaynak kullanarak; akademik, sosyal ve yaşam becerilerini açığa çıkararak, teknolojiyi kullanarak, en önemlisi de aktif katılımını teşvik ederek eğitimin temel ihtiyacı halini aldı. Sanat eğitimini de en az akademik süreç kadar önemsiyoruz. Sanatı tüm disiplinleriyle öğrenmenin öğrencilerimizin entelektüel yönlerini güçlendirmenin alacakları akademik sonuçlar kadar önemli olduğuna inanıyoruz. İlköğretim birinci sınıftan 12. sınıfa kadar her ay bir sanat akımını inceliyor, her ay bir ressamı ve eserlerini yakından tanıyarak, kaliteli müzik dinleme zevkini edinmiş bireyler olmalarını son derece önemli buluyoruz. Biz öğretim modelimiz ve zenginleştirilmiş müfredatla, öğrencilerimizin kendilerine özgü bir biçimde çalışmalarına, problem çözmelerine, düşünmelerine, sorgulamalarına, bilgiye erişmelerine, işlemelerine imkan sağlıyoruz. Proje Destekli Eğitim TAKEV Okulları’nda bir metottan çok, bir yaklaşım tarzı. Bunun sonucunda da tüm öğrencilerimizi çok başarılı bir üniversite yaşamına uğurlamanın haklı gururunu yaşıyoruz.
- Eğitim ve sonrasında edinilecek meslek ve yetiler konusunda neler vaat ediyorsunuz?
- Öğrencilerin vizyon sahibi, çift yabancı dil bilen, analitik düşünce becerisine sahip dünya vatandaşları olarak yetişmesi kadar, iyi ve düzgün birer birey olmalarını en az akademik süreç kadar önemsiyoruz. Küçük yaşta aile içinde başlayan davranış ve değerler eğitimini ilerleyen yaşlarda okul olarak devralıp, öğrencilerimizin görgü ve nezaket kurallarını içselleştirmelerini önemli bir sorumluluk olarak ele alıyoruz. Öğrencilerimiz değerler ve davranış eğitimi programımızla, sosyal yaşam kurallarını çeşitli etkinlik ve drama dersleri içinde prova ederek yaşama hazırlanıyorlar. Bizim eğitim modelimiz “Gerçek başarı nedir?” sorusuna “yaşam başarısı ve mutluluk” cevabını vermek üzerine kuruludur.
Paylaş