Ayça Kaya

Kalıcı sonuçlar istiyorsanız güçlü nedenler oluşturun

8 Ekim 2021
Neden kilo vermek istiyorsunuz? Daha güzel görünmek için mi, daha iyi hissetmek için mi, yoksa hastalanıp sevdiklerinize yük olmamak için mi? Gerekçenizi bulduktan sonra hep aklınızda tutmalı ve ne zaman vazgeçecek olsanız kendinize hatırlatmalısınız.

Günümüzde fazla kilolar birçok kişinin mustarip olduğu bir konu. Genç yaşlardan itibaren çeşitli yöntemlere başvurarak kilo vermeye çabalanıyor. Son iki kiloyu vermek için yapılan detokslar, tek tip beslenme yönündeki diyetler, “Komşum yaptı, çok güzel zayıfladı, ben de yapayım” diyetleri, zayıflama uğruna kullanılan sakıncalı ilaçlar sizlere de tanıdık geliyor olabilir. Tüm bunlar ilk etapta kilo vermenizi sağlayan çözümler gibi görünse de sürdürülebilir olmadıkları için kalıcı kilo kaybı sağlamaz ve hüsranla sonuçlanırlar. Peki, kilo verme sürecinin devamlılığını ve verilen kiloların kalıcı olmasını sağlamanın yolu nedir? Bu amaçla atılması gereken ilk adım, kilo vermek için güçlü nedenler oluşturmaktır.

Haydi bir düşünün, neden kilo vermek istiyorsunuz? Daha güzel görünmek için mi? Daha rahat nefes almak veya diz ağrılarınızdan kurtulmak için mi? Veya nedeniniz daha iyi hissetmek mi? Yoksa sevdiklerinize yük olmamak istediğinizden mi? İşe gerekçenizi belirleyerek başlayın.

Bir gün muayenehaneme 40 yaşlarında, boyu 1.80 cm, kilosu 145 kg civarında bir beyefendi geldi. Kendisine neden geldiğini sordum. Aile baskıları nedeniyle geldiğini, kendisinin kilosuyla barışık olduğunu, yemekten çok keyif aldığını ve sağlık sorunu yaşamadığını söyledi.

Eşinin üzüleceğini söyleyince...

Bu beyefendiye hayatında en değer verdiği kişiyi sorduğumdaysa “Eşim” cevabını aldım. “Başınıza bir hastalık geldiğinde bundan en çok kim etkilenir” diye sorduğumda cevap yine “Eşim” oldu. Bu durumda başına gelen bir hastalıkta en çok eşinin üzüleceğini, özgürlüğünün kısıtlanacağını söylediğimde şaşkınlıkla ve ne diyeceğini bilemez halde bana baktı. Bu sefer başka bir soru sordum: ‘‘Zamanla fazla kilolar yüzünden hastalandınız ve bakıma muhtaç duruma düştünüz... Eşiniz bakımınızı üstlenmek durumunda kalacak. Hayatta en değer verdiğiniz kişiyi bu durumda bırakmak ister misiniz?’’ Böyle bir şeyi asla istemeyeceğini, artık kilo vermesi için güçlü bir gerekçeye sahip olduğunu söyledi.

Bu örnekte de gördüğümüz gibi karar vermek ve bu süreçte pes etmemek adına, gerekçenizi doğru belirlemek çok önemlidir. Ne zaman vazgeçtiğinizi fark ederseniz, aklınıza bu gerekçeyi getirmelisiniz. Nasıl hukuk fakültesini kazanmak amacını koyduğumuzda, derslerimize çalışırken kendimizi avukat olarak hayal ediyorsak; kilo verdiğimizde de kazanacağımız güçlü nedeni sürekli göz önünde tutmamız gerekiyor. Bizi ‘vazgeçmekten vazgeçirecek’ ve kalıcı kilo vermemizi sağlayacak

Yazının Devamını Oku

Sofranızda şifaya yer açın

25 Eylül 2021
Benim mutfağımdan probiyotikler eksik olmuyor; ev yapımı turşu, şalgam suyu, ev yapımı yoğurt, tarhana ve özellikle kefiri sık sık tüketiyorum. Bu ürünlerle nefis cacıklar, salatalar ve smoothie’ler de hazırlıyorum.


Öğünlerde, yemeklerinizin yanında mutlaka ev yapımı turşu olsun.

Artık biliyoruz, bağırsaklarımız ‘ikinci beynimiz’ kabul ediliyor. Bunun nedeni, bağırsaklarımızda yaşayan ve 500’den fazla çeşidi bulunan dost (faydalı) bakteriler. Bu bakterilere Yunanca ‘yaşam için’ anlamına gelen ‘probiyotik’ deniyor.

Bağırsaklardaki bakteri çeşitliliği beslenme şeklimizle oldukça ilişkili. Rafine şeker ve kötü yağlar tüketiyorsanız örneğin, bağırsağınızdaki probiyotik sayısı azalır, zararlı mikroorganizmaların sayısı artar. Bu da bağışıklık sistemini zayıflatarak hastalanmanıza neden olur. Ben çocuklarımın okula başladığı dönem daha çok hastalandıklarını görüp onlara her gün 1 su bardağı kefir içirmeye başladım. Yemeklerin yanında turşu yemelerini sağladım, tarhana çorbası gibi probiyotikten zengin besinlere öğünlerimizde daha sık yer verdim. Bu sayede özellikle mevsim geçişlerinde daha az hastalandıklarını, tuvalete daha düzenli çıktıklarını gözlemledim. Benim mutfağımdan probiyotik besinler eksik olmaz, her hastama da probiyotiklerden zengin beslenmesini tavsiye ediyorum.

Kefir, probiyotik özelliği sayesinde stres seviyenizi de azaltır.

Ev yapımı turşu, ev yapımı yoğurt, şalgam suyu, sirke, tarhana, kefir gibi ürünler probiyotikten zengin... İsim olarak oldukça karıştırılan ‘prebiyotikler’se dost bakteri olan probiyotikler için bir besin kaynağı... Yani, probiyotik ürünlerle dost bakterileri yiyoruz, prebiyotikler sayesinde de o dost bakterileri besliyoruz. Prebiyotik değeri yüksek yiyeceklere de kuru baklagiller, muz, fasulye, çilek, elma, lahanagiller, soğan, sarımsak, enginar ve pırasa gibi ürünleri sayabilirim. Tavsiyem, her gün bir kâse probiyotik yoğurt yemeniz... Bugünlerde okula giden çocukların hastalanmasını önlemek için yemeklerinin yanına yoğurt, şalgam suyu ve turşu eklemeyi ihmal etmeyin. Siz de bol bol yiyin. Probiyotik açıdan zengin besinler sizi uzun süre tok tutacaktır. Özellikle yolculuk sırasında kefir içerseniz, midenizin rahatladığını, yolculuk sonrası oluşabilecek kabızlık gibi sorunları yaşamadığınızı göreceksiniz.

Yazının Devamını Oku

Yemeğe yoğurt ve salatayla başlayın

11 Eylül 2021
Diyelim ki o gün menüde börek, içliköfte veya pilav var. Masanızı salata, cacık ve fırında pişmiş sebzelerle donatın; karbonhidrat ürününü en son yiyin. Bu sayede kalorisi yüksek yemekten daha az yiyecek ve daha çabuk doyacaksınız.

Sağlıklı yaşam için yeme davranışımızda dikkat etmemiz gereken en önemli püf noktalarından biri, yemek yeme sıralamamızı doğru belirlemek. Bizim geleneksel yemek yeme şeklimizde sofraya önce çorba, ardından da ana yemek gelir. Salatayla yoğurt, çoğu zaman yardımcı yemek olarak sofraları süsler ve genellikle tüketilmez. Halbuki yemeğe salata ve yoğurtla başlarsanız ve onları bitirdikten sonra ana yemeğe geçerseniz, daha yüksek kalori değeri olan ana yemeği daha az yemeyi başarırsınız. Böylelikle sofradan daha çabuk doyarak kalkarsınız.

Mesela ben içliköfteyi çok severim. Yemeğe içliköfte yiyerek başlasam üç-dört taneyi rahatlıkla yiyebilirim. Ama öyle yapmıyorum. Bu yemeği yiyeceğim günlerde çeşitlilik için cacık, çoban salata ve fırında, domates soslu karışık sebze de yapıyorum. Sofraya oturduğumda önce cacık ve çoban salatayı tüketiyorum, ardından da fırında pişmiş, domates soslu sebzeyi... İçliköfteyi yemeğin sonuna bırakıyorum. Önceki yiyeceklerle doyduğum için kalorisi daha yüksek olan içliköfteyi daha az yemeyi başarabiliyorum. Başka bir örnek daha vereyim. En sevdiğim yiyeceklerden bir diğeri börek. Bu, yüksek kalorili ve kan şekerini çok hızlı yükselten bir yiyecek olduğundan, onu yerken masada yardımcı yiyecekler bulunduruyorum. Kocaman bir kâse, bol yeşillikli ve limonlu bir salatayı önden yiyorum. Büyük bir bardak ayran içiyorum. Bunları önden tükettiğimde bir dilim patatesli börek bana yetip artıyor bile... Böreği önden yesem, iki-üç dilimle tatmin olmayacağımı biliyorum.

Bütün bu önerilerimi zengin kahvaltı sofralarında uygulamak da yarar sağlar. Diyelim ki pazar kahvaltısına gittiniz... Poğaçalar, açmalar, reçeller, kızartmalar; ne ararsanız var. Yapmanız gereken ilk şey, büyük bir servis tabağının yarısını domates, salatalık, yeşillik gibi mevsim sebzeleriyle doldurmak olmalı. Kalan dörtte birini yumurta ve peynir gibi sağlıklı protein kaynaklarına ayırın; diğer dörtte birlik kısma da istediğiniz yiyecekleri koyun ve onları en son tüketin. Normalden çok daha az miktarla doyup tatmin olduğunuzu fark edeceksiniz. Az yememiz gereken bir yiyecek olduğunda, önden düşük kalorili olanları doyumluk olacak şekilde tüketin, yüksek kalorili olan yiyecekleri de en son tadımlık olacak miktarda yemeyi alışkanlık haline getirin.

Doğru bildiğimiz en büyük yanlış...

Karbonhidrat ağırlıklı bir yiyeceği sona bırakmak kan şekeri dengesi açısından da büyük önem taşıyor. Aç karnına karbonhidrat değeri yüksek bir gıdayı yersek, kan şekeri çok hızlı yükselir. Ancak önden protein ve lif ağırlıklı yiyecekleri tüketip ardından karbonhidrat kaynağını yersek, kan şekeri yavaş yükselip yavaş düşer. Yemekte şehriye çorbası, pilav, kıymalı taze fasulye ve cacık var diyelim. Önden lif ve protein kaynağı olan kıymalı sebzeyi ve cacığı, ardından karbonhidrat kaynağı şehriye çorbasını ve pilavı yersek, lif ve protein sayesinde karbonhidrat kana daha yavaş karışacak, dengeli bir kan şekeri gidişatı olacak. Bu durumda, daha kolay bir iştah kontrolü ve uzun süreli tokluk sağlanır.

Doğru bildiğimiz yanlışlardan biri de “Yemekle su içilmez” düşüncesi. Reflü sorununuz yoksa daha az yiyebilmek adına, yemekle beraber tıpkı ayran içer gibi, yudum yudum su için. Karbonhidratlar lif oranı yüksek yiyecekler olduğu için, suyla birlikte alındığında midede sünger gibi şişer ve daha çok doygunluk verir. Ayrıca bağırsaklardaki toksinleri de tıpkı bir süpürge gibi temizler ve enerjimizi arttırır.

Yazının Devamını Oku

Kalıcı zayıflamanın lezzetli hali

21 Ağustos 2021
Zayıflarken sadece sebze çorbası içmek ya da kibrit kutusu kadar peynir yemek zorunda değiliz. Geleneksel ev yemeklerimizle, sevdiğimiz tatları hayatımızdan çıkarmadan da zayıflamak mümkün.

Birçok insanın zayıflamaya karar vermesiyle birlikte düştüğü en büyük yanılgı ‘Tatsız tuzsuz yemekler yemek zorundayım’ düşüncesi. Bu düşünce zayıflama sürecinin sürdürülebilir olmasını engelliyor, verilen kiloların geri alınmasına neden oluyor.

Zayıflarken illaki sebze çorbası, haşlanmış tavuk veya kibrit kutusu kadar peynir yemek zorunda değiliz. Geleneksel ev yemeklerimizle veya sevdiğimiz tatları hayatımızdan çıkarmadan da zayıflayabiliriz. Önemli olan hayatımız boyunca sürdürebileceğimiz bir beslenme alışkanlığı oluşturmak.

Düşünün ki; ev halkı dolmaları, sarmaları yiyor, siz de bir köşede lahana çorbası kaşıklıyorsunuz. İkinci gün ev halkı köfte-patates yiyor, siz hâlâ lahana çorbası içiyorsunuz... Bu böyle nereye kadar devam edebilir ki? Dayanamayıp birlikte yemeye başladığınızda da birkaç gün içinde verdiğiniz kiloyu geri alırsınız.

Muayeneye gelen bir hastamdan bahsedeyim. Kendisi defalarca zayıflama diyetleri yapmış ve sonunda sıvı ağırlıklı beslenme uygulayan bir detoks merkezine başvurmuş. Orada dokuz kilo vermiş. Sonra hızlı kilo kaybı nedeniyle safra kesesinde taş oluşmuş, oluşan taş da pankreas iltihabını tetiklemiş. Hızlı kilo verme kaygısıyla sağlıksız ve sürdürülebilir olmayan yöntemlere başvuran kişiler hem böyle sağlığından olabilir hem de verdiği kiloları fazlasıyla geri alabilir. Bu noktada yapılması gereken, hayatı diyet öncesi ve sonrası diye ayırmadan bir yaşam tarzı oluşturmaktır.

Birçok kişi diyet listelerinden, lezzetsiz yemeklerden bıkmış durumda. Ben de onlara lezzetten kopmaya gerek olmadığını; diyet listesiz, ameliyatsız ve ilaçsız da zayıflamanın mümkün olabileceğini anlatıyorum.

Diyelim ki bir hastam ikindi vaktinde bir ev davetine katılacak. O halde sabah, meyve yoğurt gibi hafif bir kahvaltı yapması gerektiğini ve gitmeden önce bir fincan sütlü kahveyle bir avuç leblebi yiyerek aşırı açlık duygusunu önlemesi gerektiğini bilmeli. O ortama girdiğinde de tabağına düşük kalorili yiyecekleri bolca, yüksek kalorili yiyecekleri tadımlık olacak kadar koyarsa kendisini soyutlamasına gerek kalmaz. İpin ucu kaçtıysa, sonrasında sebze ağırlıklı beslenerek bedeninden ‘özür dileyebilir’.

Bazı alışkanlıklarımızı da değiştirebiliriz. Örneğin, patlıcanı kızartmak yerine fırında pişirebilir, kuru fasulyeyi pilavsız da yiyebilir, işlenmiş gıdalar olmadan yaşayabiliriz.

‘‘MEĞER BEN BİR YEME CANAVARIYMIŞIM’’

Yazının Devamını Oku

Yılbaşı sonrası arınma diyetiniz hazır!

1 Ocak 2020
İşte yılbaşı sonrası yapabileceğiniz tarifler ve diyet listesi...

Yılbaşı akşamı bir çoğumuz için çok özel bir gündür. Yeni yılı karşılarken içimizde hep bir sevinç ve umut olur. Yılbaşı gecesini dostlarımızla arkadaşlarımızla geçirmek isteriz. O gece için çok özel yemekler yaparız ve o gece günlük yeme-içme alışkanlığımızın çok dışına çıkarız. Bazılarımız da yılbaşı akşamını dışarda geçirir. Bu durumda hem çok uzun süre uykusuz kalınır hem yüksek sesli ortamlara maruz kalınır hem de çok yağlı ve çok çeşitli yemeklerle birlikte alkollü içkiler de tüketilebilir.

SABAH: 1 bardak ılık günlük süt içine 2 yemek kaşığı yulaf ezmesi ve 1 tane küçük muz.

ARA: 1 fincan vücut dinlendirici çay

ÖĞLEN: 1 kase ertesi günü çorbası, haşlanmış sebzeler (brokoli, karnabahar, havuç, pancar) salata ve yoğurt.

ARA: 1 Bardak arındırıcı limonata , 2 grisini.

AKŞAM: 1 kase ertesi günü çorbası, haşlanmış sebzeler (karnabahar, brokoli, pancar, havuç), bol limonlu salata ve 1 kase yoğurt yenir.

Yazının Devamını Oku

Badem hem zayıflatıyor hem gençleştiriyor

20 Ağustos 2019
Bademin faydaları saymakla bitmiyor; lezzetli, tok tutuyor, zayıflatıyor ve en önemlisi insan sağlığına sağlık katıyor. İşte İç Hastalıkları ve Metabolizma Uzmanı Dr. Ayça Kaya, bademin araştırmalarla kanıtlanmış faydaları hakkında bilgiler verdi.

Bademde çinko, demir, kalsiyum, potasyum, E vitamini gibi mineraller ve vitaminler vardır. Ayrıca içerdiği Amigdalin maddesinin kansere karşı koruyucu olabileceği savunuluyor. Bununla birlikte Ko enzim Q 10 ve Omega 3 seviyesi çok yüksektir. Bu enzim ve yağ asidi kalp damar hastalıklarından kişiyi koruyor ve yaşlanmaya gidiş sürecini yavaşlatıyor. Bademi düzenli tüketmek kötü kolesterol olan LDL’yi % 6 ila % 15 oranında düşürüyor.

Bademin aynı zamanda çok da iyi zayıflattığı kanıtlandı. Çok yakınlarda, Amerika’da yapılan bir araştırma ile zayıflamak isteyenlere günde 17 tane badem verildiğinde daha iyi kilo kaybettikleri gösterildi.

Bademin kaliteli protein içermesi ve sağlıklı yağlardan zengin olması kişiyi daha uzun süre tok tutuyor. Badem, sert bir yiyecek olduğu için çiğnemesi zor oluyor ve bu durum kişinin çiğneme duygusunu tatmin ediyor. Lif oranı yüksek olduğu için barsak hareketlerini artırıyor. Hazırlama zorluğu olmadığı için her yerde kolayca bulunabiliyor ve her yere kolayca taşınabiliyor.

• Bademi satın alırken dikkat; çiğ, kavrulmamış ve tuzsuz olarak satın alın.

• Mümkünse kabuklu ve kabuğu kolay kırılabilir olanları tercih edin.

• Bir defada 15’den fazla yemeyin. Küçük bir kaseye sayarak koyun. İş yerinizde çekmecenizde ve çantanızda 15’lik küçük paketler şeklinde de bulundurabilirsiniz.

• Ara öğünlerde özellikle tercih etmeye çalışın. Az yağlı süt ve ayranla birlikte mükemmel bir birliktelik oluşturuyor.

• Meyveleri tek başına yemektense bademle birlikte yediğinizde glisemik indeksi düşürmüş olursunuz bu da sizin daha tok kalmanızı sağlar.

Yazının Devamını Oku

Tahta kaşık tehlike mi saçıyor?

11 Haziran 2019
Tahta kaşık kullanırken bunlara dikkat edilmezse, tehlike kapıda!


Tahta kaşıklar, temizliği ve kullanım ömrü doğru ayarlanmadığında kansere bile yol açabiliyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, hangi durumlarda tahta kaşıkların tehlike arz ettiğini ve neler yapılması gerektiğini anlattı.


Son yapılan bazı araştırmalarda da gerek tahtadan olsun gerek metalden olsun kaşığın doğru kullanılıp temizlenmediği zaman sağlığımız için büyük tehlike arz edeceği gösterildi.


TAHTA KAŞIK ÇATLAYINCA TEHLİKE ARTIYORTahta kaşıklar kullanıldıkça üzerindeki cila akıyor ve kaşık da çatlama oluyor. Çatlayan kaşığın bu bölgelerine bakteriler yerleşiyor ve bu bakteriler yemek hazırlarken yemeğe geçebiliyor. Yine bu kaşıkları deterjanla yıkarken çatlak yerlerinde deterjan kalıyor ve bu deterjanlar vücutta zehirlenme yapabiliyor. Cilalı kaşıklar ayrıca kullanılırken zamanla ısının da etkisiyle üzerindeki cilalar akıyor ve bu cilalar vücut için toksik etki oluşturabiliyor ve kansere neden olabiliyor.


CİLASIZ TAHTA KAŞIK DAHA SAĞLIKLITahta kaşık satın alırken boyasız ve cilasız tahta kaşık almak daha sağlıklıdır. Kullanılan tahta kaşıkların çatladığı veya kırıldığı görüldüğü an yenisi ile değiştirmek gerekir. Bununla beraber metal kaşıkların da renk değişimi, matlaşma ya da çizilme olduğu zaman vücutta zehirlenmeye yol açacağı unutulmamalıdır.

[fotogaleri=3158,3154,2135]

Tahta kaşıklar, temizliği ve kullanım ömrü doğru ayarlanmadığında kansere bile yol açabiliyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, hangi durumlarda tahta kaşıkların tehlike arz ettiğini ve neler yapılması gerektiğini anlattı.

Son yapılan bazı araştırmalarda da gerek tahtadan olsun gerek metalden olsun kaşığın doğru kullanılıp temizlenmediği zaman sağlığımız için büyük tehlike arz edeceği gösterildi.

TAHTA KAŞIK ÇATLAYINCA TEHLİKE ARTIYOR

Yazının Devamını Oku

Sağlıklı mangal yapmanın püf noktaları

10 Haziran 2019
Yaz aylarında ailece piknik yapmayı herkes çok sever. Türk milletinin vazgeçilmezlerinden biri de piknikte mangal yapmaktır. Metabolizma ve İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, sağlıklı mangal yapmanın püf noktalarını sıraladı ve mangalla ilgili diğer merak edilen konuları da anlattı.

SAĞLIKLI MANGAL YAPMANIN YOLLARI

* Sağlıklı mangal için pişirme yönteminden önce et ve et ürünlerini, özellikle de kırmızı eti azaltıp, sebze seçimine ağırlık vermelisiniz. Mangalda patlıcan, kuru soğan, patates, yeşilbiber gibi sebzeleri közleyin ve tabağınıza daha çok bunlardan koymaya çalışın.* Et ve et ürünlerini uzun süreli mangal üzerinde pişirmek kanserojen maddelerin çıkmasına sebebiyet verdiği için, mangaldan önce biraz pişirmek bu riski azaltacaktır. Örneğin 5 dakika fırında pişirmek gibi.* Küçük parçalı etler daha çabuk pişer, bu nedenle pişirme süresini azaltmak için küçük parçalı ürünler tercih edilmelidir.* Kömürün iyice kor haline gelmesine özen gösterin; etle kömür arasındaki mesafeyi mümkün olduğu kadar uzak tutun. 15 cm’lik bir mesafe yeterli olacaktır. Kömür iyice kor haline geldikten sonra pişirme işlemine başlanmalı ve et ile ısı kaynağı arasında belirli bir mesafe bırakılmalıdır. Böylece etin yavaş yavaş pişmesi sağlanmalıdır.* Mangalınızı yağlamak zararlı maddelerin ete yapışmasını engelleyecektir. Mangalı kullandıktan sonra iyice temizlemek, mangala yapışmış zararlı maddelerin sonraki seferde gıdalarınıza yapışmasını engeller.

MANGAL YAPARKEN EN SIK YAPILAN HATALAR

Eti yağlı şeçmek ve ateşe çok yakın yerleştirmek en büyük iki mangal hatası. Türk halkı mangal yapmaya çok düşkün olduğundan seçilecek en iyi korunma yöntemi tabii ki tamamen vazgeçmek değil ancak mangal sıklığını azaltmaktır.

MANGAL ETİNİN YANINDA TÜKETEBİLECEĞİNİZ SAĞLIKLI YİYECEKLER

Etin yanında C vitamini açısından zengin taze sıkılmış portakal suyu ve bol maydanoz salatası yiyebilirsiniz. Antikanserojen maddeleri içeren (likopen, polifenol, isoflovanoid, allium gibi bileşikler) sebze ve meyveler tüketilerek mangalın zararlı etkilerine karşı dengeleme yapılabilir.

DUMANIN MANGALDAKİ ETLERE ZARARI

Duman, kanserojen etki yaptığı için besinin yağı ve suyunun ateşe düşmesini, dolayısıyla duman oluşturmasını engellemek gerekir. Yağsız etlerden daha az yağ damlayacağı için daha az duman oluşur. Bu nedenle pişirilecek etleri seçerken daha az yağlı etleri tercih etmek gerekir.

* Sağlıklı mangal için pişirme yönteminden önce et ve et ürünlerini, özellikle de kırmızı eti azaltıp, sebze seçimine ağırlık vermelisiniz. Mangalda patlıcan, kuru soğan, patates, yeşilbiber gibi sebzeleri közleyin ve tabağınıza daha çok bunlardan koymaya çalışın.

* Et ve et ürünlerini uzun süreli mangal üzerinde pişirmek kanserojen maddelerin çıkmasına sebebiyet verdiği için, mangaldan önce biraz pişirmek bu riski azaltacaktır. Örneğin 5 dakika fırında pişirmek gibi.

* Küçük parçalı etler daha çabuk pişer, bu nedenle pişirme süresini azaltmak için küçük parçalı ürünler tercih edilmelidir.

Yazının Devamını Oku