Ok atabilmek için koordinasyon önemliymiş; Sende, piyano dersi almışsın, bale yapmışsın, yüzmüşsün…
Hem de 17 yaşındaymışsın, pek de küçükmüşsün…
Dünyanın gelecek vaat eden, en iyi 5 okçusu arasına girmişsin…
Niye bize haber vermedin(?)
Tutya Yılmaz; Sen de pek küçükmüşsün! 4 yaşından bu yana jimnastik yaparmışsın(!)
Kızım Özge; Badminton ne ki?
Ali Can; Yelken yaparmış(?)
Emel
“Başbakanımızın “devlet içinde devlet” açıklamasından sonra bu soruları sormak zorundayım…
Benim alanım spor;
Sizlerde kendi alanınızdaki soruları sorun…
***
Devletin içine sızmış örgüt varsa;
Bunlar 17 Aralık tarihinde doğmadılar…
Bundan önce neler yaptılar?
Bilmek istiyorum…
Hiç bu kadar az heyecan duyduğum Olimpiyat olmamıştı…
1972 yılından bu yana izlerim, içim kıpır kıpır eder… Hiçbir zaman sporcularımız fazla iddialı olamaz ama ben yine de, Dünya yıldızlarını bir arada görmenin heyecanının yaşarım…
Olimpiyatın başlamasına iki gün kaldı, bizde tık yok!
Yayınlayacak kuruluş bile belli değil…
Devletin televizyonun asli işi bu(!)
Ben de bunu yazacaktım;
“Kaybetmeye çıkmışınız, hedefiniz Şampiyonlar ligine kalmak olmamış.”
Kaybederken, savaşmadınız…
Hatta, üzülmediniz!
Hedefiniz Avrupa değilmiş, belli ettiniz…
Turu size vermek isteyen, çağdaş futbolun yanından bile geçmeyen, adı büyük kendi beşinci sınıf, Monaco’ya elendiniz…
***
Çok da önemli bir maçta… İlk kez yalnız bırakmışlardı…
Ben, Hereke Fenerbahçeliler derneğinde izledim maçı…
Kapalı, sıcak bir ortamda…
Kuru bir sandalye, su istesen içemeyeceğin bir yerde…
16 yaş Avrupa Şampiyonu onlar…
18 yaş Avrupa Şampiyonu onlar…
19 yaş Dünya üçüncüsü onlar…
Şimdi 20 yaş altı Avrupa Şampiyonasında Helsinki’de oynuyorlar…
Aynı yaş gurubunun 16-18 ve 20 yaşında tüm Avrupa şampiyonluklarını kazanması pek rastlanır bir şey değil.
Bir kez Milos Teodosic’in Sırbistan’ı bu üçlemeyi yapabilmiş. Şimdi rekoru tazeleme şansı bizim çocuklarımızda…
Heyecan ile bekliyorum…
Farkında olduğumuzu sanmıyorum…
Yarı finalde ev sahibi İspanya’yı yendik...
Yıldız takımımız, Pazar günün Amerika Birleşik Devletleri ile final oynayacak…
Sana da, tek laf edemem…
Çünkü konunun detaylarını bilemem…
Kadıköy’de jübilende, sana, “güle güle” demek isterdim, olmadı…
Kimselere bir şey diyemem, sadece içim yanar, üzülürüm…
***
Oğuz Çetin ve Aykut Kocaman ayrıldığında, çok üzülmüş; O zaman ki başkan Ali Şen’e, bir taraftar olarak mektup yazmıştım...
Tuncay Şanlı ve Mehmet Aurélio ayrıldığında da içim burulmuştu…
Bunlar benim gözümde, simge oyuncular…