Aydın Kababulut, maçın 85. dakikasında oyuna girdi…
Ligimizin olması gerektiği yerde olamayan oyuncularından biridir. Çok kuvvetli ve süratlidir… Topu sürerken bile yakalanması çok zor olan bir oyuncudur… İbrahim Üzülmez tam zamanında, belki de biraz geç aldı oyuna…
Konya atakları kesilir kesilmez, Aydın topu alıyor ve peşine birkaç Konyalı oyuncuyu takarak gidiyordu… Sayamadım kaç kez faul ile durdurulduğunu…
En son Konyalı bir oyuncu çaktı çelmeyi, düşüremedi… Adam oynamak istiyor… Volkan Fındıklı tutmaya çalıştı tutamadı… Sonunda sendeleyerek yavaşlayan Aydın’ı, formadan, arkadan, belinden yakaladı ve durdurdu…
Bizim hızlı hücum seyretme zevkimiz bitti…
Aydın’ın oynama arzusu gitti…
Belki bir gol izleme şansımız bitti;
Aslında futbol bitti…
Şimdiye kadar gerçek anlamda bir kez katılabildik bu kupaya…
Onda da, gidip, Dünya üçüncüsü olduk…
Şimdi işi gücü bırakıp, bu kupaya nasıl gideriz, bunun hesabını yapalım…
Gidelim; şu Rusya’ya!
****
Bence olabilecek en iyi guruplardan biri, bizim grubumuz;
Kimse, “zor gurup, şansızız” falan demesin!
UEFA kulüplerimizin ayaklarından tuttu ve “uçamazsın” dedi...
Süper ligde;
Ülkemizde; Alınan ile satılan futbolcu maliyeti arasındaki farkın, en az olduğu son iki yıl yaşandı…
Son sekiz yılda, ortalama 48 milyon Euro açık veren Süper ligimiz;
2015-2016 transfer sezonunu, artı 18,58 milyon Euro,
2016-2017 transfer sezonunu artı 5,54 milyon Euro, artı ile kapattı
Değerleri Transfer Market sitesinden alıyorum… Oyunculara ödenen maaşlar bu incelemenin içinde yok. Sadece bonservis ve kiralama bedelleri dikkate alınarak, gelen oyuncular ile giden oyuncular arasındaki farkı gösteriyor…
Bir tablo verirsek daha rahat anlaşılacak;
Hatta imkanım olsa, sabahın köründe maça giderim…
Maradona, bambaşkaydı...
Sergen ve Alex için, "ah bir top ile buluşsalar" derdim…
Keçiboynuzu yemek gibi de olsa, bu futbolcuları izlemek için maçı izlerim…
Şimdi bir sol ayaklı daha geldi;
Emre Mor…
Hem de Türkiye pasaportu ile geldi Dünya’ya…
Şanslıyız arkadaşlar…
Direnebilen insanların, doğru yaptıklarına inanan insanların dayanabileceği bir yolculuk bu…
“Benim bilgim olmadan bir şey yapan var mı?”
----- Yok
O zaman hepiniz dik duracaksınız!
Hiç kimse böylesine bir mücadele vermedi…
Belki de hiç kimse onları izlemedi(!)
Oysaki onlar bizim kızlarımızdı…
Futbol takımımız olsaydı; ortalık inlerdi…
Erkek takımımız bile olsa nefesler tutulurdu…
Gazetelerde manşet, televizyonda birinci haber olurlardı…
Olmadılar…
Yazı yine uzun oldu… 15 Temmuz’dan sonra ortaya saçılanları toplamaya çalıştım… Özetledim ama bu kadar oldu…
“Darbe yapacaklar” diye komplo kurarak, askerleri içeri atanların; “Gerçek darbeciler” olduğunu hep birlikte gördük…
Şimdi sırada; “Futbolun Ergenekon’unu bulduk” diye komplo kuranların açığa çıkartılmasında…
Yani, futbolun gerçek Ergenekonları kimmiş? Şimdiye kadar neler yapmışlar? Bunları bulabilmekte…
Yani, 20 yıldır bize futbol diye anlatılan, dönen dolabın açığa çıkartılmasında…
***
Mili takımımız tarihinde, iki kez Olimpiyatlar katıldı;
İkisinde de kaptanımız; Nevriye Yılmaz’dı…
Londra’da takımını, Dünya beşincisi yaptı…
Rio’da Potanın Perilerini, çeyrek finale taşıdı…
Yolculuğa devam ediyoruz…
Dün oynanan en kritik, Belarus maçının yine yıldızıydı…
26 sayı- 3 ribaunt- 2 asist ile oynadı…
36 yaşında, 40 dakika sahada kaldı…