Paylaş
Ok atabilmek için koordinasyon önemliymiş; Sende, piyano dersi almışsın, bale yapmışsın, yüzmüşsün…
Hem de 17 yaşındaymışsın, pek de küçükmüşsün…
Dünyanın gelecek vaat eden, en iyi 5 okçusu arasına girmişsin…
Niye bize haber vermedin(?)
Tutya Yılmaz; Sen de pek küçükmüşsün! 4 yaşından bu yana jimnastik yaparmışsın(!)
Kızım Özge; Badminton ne ki?
Ali Can; Yelken yaparmış(?)
Emel; Gülle atarmış(?)
Nur ve Servet ile dört yıl önce Londra Olimpiyatlarında kürsüde tanışmıştık…
Dört yıldır görüşemiyoruz…
Biliyorum birazdan yine çıkarlar kürsüye; Bizde “gözyaşlarımız” ile uğurlarız onları…
Dört yıl sonra görüşmek üzere vedalaşırız…
***
Bunlar Kardelen çiçekleridir…
Karın altında açan, sadece kendi imkânları ile yetişen çiçekler…
Zor şartlara göğüs gerip mücadele eden, en ufak bir destek almadan yetişen çiçekler…
Milyonlarca gencimiz Dershane Spora giderken, tek başlarına açarlar…
Biz onlara su bile veremeyiz…
Dört yılda bir izler; “Bravo” deriz…
Sonrada unutur gideriz…
Özetle;
Olimpiyatlarda, millet, yarışır;
Biz de, Kardelen çiçeklerimiz ile tanışırız(!)
Dört yıl sonra bir daha görüşmek üzere unutur gideriz(!)
Meşin bir yuvarlağın peşine takılır, debeleniriz…
Bizde Spor budur!
Olimpiyat bize, dört yılda bir tokat atar, biz uyanır, uyanır;
Tekrar, uykuya dalarız…
Paylaş