Aslı Ercanlı

Tükettiğimiz Gıdalar Zehirlemesin!

12 Ocak 2015
Zencefil, brokoli, yoğurt, elma gibi yiyecekler vücut sağlığımız için önemli ve bizler de faydalı yiyecekler tüketmeye özen gösteriyoruz. Peki, dişlerimiz de “bu yediklerimizden etkileniyor” dersem ne düşünürsünüz.

 Bazı yiyecekler dişlere oldukça faydalı ama bunun yanında bazı yiyecekler de dişlere zarardan başka bir şey getirmiyor. Elbette bazı yiyecek ve içeceklerin tüketiminden sonra da ek gıdalar tüketmek gerekebilir. Örneğin tatlının ardından bir dilim beyaz peynir tüketmek dişi koruyabilecek püf noktalardan. Bu hafta size sık sık tükettiğimiz bazı yiyecekler hakkında önemli anekdotlar yazıyorum. Sıcak havalarda dondurmayı sık sık tercih ediyoruz. Oysa diş hassasiyeti bazı kişilerde dondurma, soğuk içecek ve hatta meyve tüketimi ile bile oluşabiliyor ve günlük hayatı kâbusa çeviriyor. Bu yüzden çok soğuk yiyecek ve içecekler tüketmemenizi tavsiye ederim. Diğer bir yandan yiyecekleri, mide daha kolay sindirsin diye tercih ettiğimiz asitli içecekler dişlerin asit erozyonuna maruz kalmasına neden oluyorlar. Bu durumu önlemek için daha az tüketilmelisiniz ya da arkasından ağzınızı suyla çalkalamalısınız.

Asit içeren ve dişlere zarar veren yiyeceklerden bir diğeri ise elma, ağızda sadece fizyolojik temizlik sağlıyor. Annemiz ya da anneannemiz bizi hep elmanın diş çürüklerinin önlediği inanışıyla büyüttü. Ne yazık ki bu inanış gerçeği yansıtmadığı gibi şekerli ve asitli yiyecekler arasında yer alan elmanın kalıntıları diş çürüklerine yol açıyor. Yapılan araştırmalar da bu yargıyı destekler nitelikte. Selçuk Üniversitesi Diş hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Alparslan Gökalp, Türkiye'de diş çürüğü oranının, yüzde 80'in üzerinde olduğunu söylüyor. Gökalp, özellikle elma yemenin diş çürüklerini önlediği yolundaki inanışın gerçeği yansıtmadığını dile getirerek "Şekerli ve asitli yiyecekler arasında yer alan elmanın ağzındaki kalıntıları, diş çürüklerine yol açıyor. Elma ağızda sadece mekanik, yani fizyolojik temizlik sağlar. Nötrleştirici özelliği yoktur. Ağzı, yiyecek kalıntılarından arındıran elmanın ağızda kalan suyu asitliği artıracağından, çürümeyi hızlandırır" diyor.

Diğer yandan, hemen hemen her diyet listesinde bulunan yoğurt diş ve dişetlerimizi koruyucu yiyeceklerden. Japonya' da yapılan araştırmalar, şekersiz yoğurdun nefes kokusunu giderdiğini, diş taşı ve diş eti iltihaplarını da doğal yollardan önlediğini ortaya koyuyor. Diğer bir örnek de İngiltere’de yayınlanan bir araştırmadan. Altı hafta boyunca günde bir porsiyon yoğurt yiyenlerin %80'inde nefes kokusuna yol açan hidrojen sülfit düzeyi düştü. Böylece Japon bilim adamları, yoğurdun içeriğindeki maddelerin bu rahatsızlıkları önlediğini vurguladı.

Sağlığımızı korumanın noktalarından biri de gelişigüzel değil bilinçli bir şekilde yapmak. Oysa birçok kişinin spor yaparken kullandığı enerji içecekleri genel sağlığı tehdit ettiği gibi ağız ve diş sağlığında çaresi olmayan tahribatlar yaratabiliyor. Marmara Üniversitesi Pedodonti Anabilim Dalı'nda yapılan araştırmaya göre spor ve enerji içecekleri diş çürüklerine ve diş erozyonlarına neden oluyor. Enerji ve spor içecekleri, içerdikleri karbonhidratların (glikoz ve fruktoz) mikroorganizmalar tarafından aside dönüştürülmesi ile çürük yapıcı etkilerini gösterirken, asidik olmaları nedeniyle de dişlerde erozyona neden oluyorlar. Asitli içeceklerin tüketiminden hemen sonra diş fırçalamanın da erozyon etkisini arttırması, bu tür içeceklerin az kullanılması ve tüketildikten hemen sonra dişlerin FIRÇALANMAMASI (evet yanlış yazılmadı), suyla çalkalanması veya asitliği düzenleyen xylitol içerikli çikletler çiğnenmesi gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Aft, Uçuk Ağız Sağlını Bozuyor

5 Ocak 2015
Sağlıklı bir ağıza sahip olmak için her yöntemi deniyoruz. Tükettiğimiz gıdalar, içecekler, yaşam stilimiz hatta içtiğimiz su bile ağız sağlığımız için tehlike olabiliyor.

Ağız sağlığımızı etkileyen konulardan bazıları aft, uçuk ve hatta dile taktığımız piercingler oluyor. Aft genellikle ağız içinde dil, yanak içleri, zaman zaman dudaklarda görülebiliyor. Nadiren de olsa diş etlerinde ve damaklarda beliren afların da olduğunu söyleyebilirim. Dudaklarımızın dış kısmında da aftların oluştuğu yönünde hepimizin yanıldığı bir durum söz konusu. Çünkü dudakların dış kısmında oluşan sorunlar aft değil uçuk ya da farklı cilt hastalığıdır. Aftlar ağız içerisinde sıklıkla yanak ve dudak mukozasında, dil üzerinde, yumuşak damakta, diş eti üzerinde görülen solgun sarı-kırmızı hale ile çevrili lezyonlardır ve şiddetli ağrıya neden olurlar. Bir çoğumuzun doğru kabul ettiği yanlış bir bilgiyi de düzeltmek isterim. Bilindiğinin aksine aftlar bulaşıcı değildir.

Gelelim nedenlerine. Aft oluşumunu tetikleyen neredeyse onlarca neden var ama en önemli ve dikkat edilmesi gerekenler arasında vücut direncinin düşmesini gösterebiliriz.Direncimiz düştüğü vakit vücudumuz kendini aftlarla dışarı vuruyor. Ağız içi travmalar, dişe alınan darbeler, stres, yanak, dil ve dudak ısırmak, sert yiyeceklerin tahrişi ve yumuşak olmayan diş fırçası kullanmak afta neden olan bazı hususlardır. Turunçgiller, sirke, turşu, patates cipsi, tuzlu ve baharatlı çerezler gibi ağız mukozasını tahriş edebilen yiyecekler, bazı bünyeler için alerjik olabilen kara buğday, çavdar, arpa, çikolata, fındık, kabuklu deniz hayvanları, soya, domates, bazı patlıcan, elma, incir, peynir gibi yiyecekler de aft oluşumunu hızlandırabilir.
Ne yazık ki aftların genel geçer bir tedavisi yok. Ancak aftın oluşumunu tetikleyen ve yukarıda saydığım nedenlere dikkat etmeniz bu sorunla karşılaşmanızı en aza indirebilirsiniz. Genellikle herhangi bir müdahale yapılmadan, kendi kendine 7-15 günde iyileşir.

Ağız sağlığımızı etkileyen diğer bir konu da uçuklardır. Uçuklar aftların aksine genellikle ağız dışında, dudak veya burun üzerinde ya da çevresinde görülen içi su toplamış kabarcıklardır. Uçuklar genellikle bulaşıcıdır ve oluşumda var olan virüsler vücuda girdikten sonra sinir hücrelerine doğru gider ve sinir düğümüne kadar çıkıp oraya yerleşir. Bağışıklık sisteminin zayıf düştüğü durumlarda çoğalarak sinir hücrelerinden deri yüzeyine doğru hareket çıkar ve bizim uçuk adını verdiğimiz hale dönüşür.

Yazının Devamını Oku

Turşu ve turunçgiller aftı tetikliyor!

5 Ocak 2015
Aft nedir, neden olur ve nasıl tedavi edilir?

Aft oluşumunu tetikleyen neredeyse onlarca neden var olduğunu ama en önemli ve en dikkat edilmesi gerekenler arasında vücut direncinin düşmesini gösterilebilir. Yine aynı şekilde ağız içi travmalar, dişe alınan darbeler, stres, yanak, dil ve dudak ısırmak, sert yiyeceklerin tahrişi ve yumuşak olmayan diş fırçası kullanmak afta neden olan bazı hususlardır. Turunçgiller, sirke, turşu, patates cipsi, tuzlu ve baharatlı çerezler gibi ağız mukozasını tahriş edebilen yiyecekler, bazı bünyeler için alerjik olabilen karabuğday, çavdar, arpa, çikolata, fındık, kabuklu deniz hayvanları, soya, domates, patlıcan, elma, incir, peynir gibi yiyecekler de aft oluşumunu hızlandırabilir.

Genel sağlığımızı korumak hepimiz için oldukça önemli bir nokta. Genel sağlığımıza dikkat ettiğimiz kadar ağız sağlığımızda dikkat ediyor muyuz? Oysaki ağız sağlığı korunmadığı takdirde tüm vücudu etkiler. Aft ağız içerisinde sıklıkla yanak ve dudak mukozasında, dil üzerinde, yumuşak damakta, diş eti üzerinde görülen solgun sarı-kırmızı hale ile çevrili oldukça ağrılı ülserleşmiş lezyonlardır.

Aftın neden oluştuğu tam olarak belirlenememiş olmakla birlikte aft oluşumunu hızlandıran ve seyrini kötü etkileyen faktörler olduğu anlaşılmıştır.

Ne yazık ki aftların genel geçer bir tedavisi yok. Ancak aftın oluşumunu tetikleyen ve yukarıda saydığım nedenlere dikkat etmeniz bu sorunla karşılaşmanızı en aza indirebilirsiniz. Genellikle herhangi bir müdahale yapılmadan, kendi kendine 7-15 günde iyileşir. 

Yazının Devamını Oku

Ağız ve Diş Sağlığı Haftasına Değer Verilmiyor

16 Aralık 2014
Ağzımız genel sağlığımızın ilk adımıdır. Ağız sağlığımızda yaşayacağımız sorunlar genel sağlığımızı tehdit ediyor!

Geçtiğimiz hafta ağız ve diş sağlığı haftasıydı ve üzülerek söylüyorum ki bu haftaya gereken değer verilmiyor. Her yıl Kasım ayında kutladığımız ağız ve diş sağlığı haftasına önemi versek, en azından bir hafta boyunca ağız bakımının nasıl yapılması gerektiğini anlatsak ve bakımının yetersiz kaldığı durumlarda nelerle karşılaşabileceğimizi anlatabilsek ağız ve diş sağlığında listenin en alt sıralarında yer almazdık.

Yapılan araştırmalara da bunu destekler nitelikte. Dişlerimizi düzenli fırçalamıyor, düzenli olarak doktora gitmiyor, karşılaştığımız bir sorunda da yine doktora gitmek yerine oldukça can alıcı ve diş kayıplarına varan sonuçlarla karşılaşabiliyoruz. Diş kayıplarına varan sonuçların ardından ise tedavi oldukça zaman alıyor ya da çok daha pahalı olabiliyor.

Her yazımda söylediğim gibi ağzımız genel sağlığımızın ilk adımıdır. Ağız sağlığımızda yaşayacağımız sorunlar genel sağlığımızı tehdit ediyor. Mide gibi, kalp gibi hayati organlarımızı etkileyerek hayatımızı riske atabilir. Tüm bunların yaşanmaması için neler yapmalıyız? Öncelikle ağız sağlığımızı korumanın tek şartının dişleri fırçalamak olmadığını kabul etmeliyiz. Tükettiğimiz her şey dişlerimize ya zararlı ya da yararlı. Gazlı içecekler, şekerli gıdalar, kola, nişastalı gıdalar, alkol, çay ve kahve diş sağlığımızı olumsuz etkilerken yoğurt, süt, peynir, su, lifli yiyecekler, balık gibi gıdalar dişlerimizin dostu olan gıdalardır.

Ağız ve diş sağlığı eğitiminin küçük yaşta başladığını söylemek gerek. Çocuklarımızın dişleri çıkmaya başladığı günden itibaren yapılmaya başlanmalı. Bebeğin beslenmesinden sonra tülbent veya gazlı bez ılık suya batırılarak bebeğin damakları temizlenmelidir. Temizleme işlemi süt dişlerinin çıkmasıyla birlikte diş fırçasıyla gerçekleştirilmeli.

Altı ayda bir diş hekimi kontrolüne gitmek alışkanlık haline getirilmeli. Ağız sağlığına göre bu süreç diş hekimi tarafından belirlenir. Eğer ağız sağlığınızda sorun yoksa bu süre doktorunuz tarafından uzatılabilir ya da sorun varsa bu süreç kısaltılabilir. Ağız sağlığımızı korumanın en önemli öğelerinden biri dişleri düzenli fırçalamak. Gün içerisinde iki kez düzenli ve doğru şekilde fırçalanmalı. Peki, nasıl fırçalanmalı? Diş fırçalarken mutlaka diş dişeti birleşim yeri özellikle fırçalanmalıdır. Amaç diş yüzeyindeki yemek artıklarını, bakteri plağını uzaklaştırmak. Diş fırçalamanın ilk adımı doğru fırça seçimidir. En uygun fırça naylon ve orta sertlikteki fırçalardır. Ağız içinde kolay hareket ettirilmesi ve arka dişlere rahat ulaşabilme açısından fırçanın kafasının fazla büyük olmaması tercih edilir. Uygun fırça seçildikten sonra dişler en az günde iki kere düzenli olarak fırçalanmalı.

Diş fırçası 45 derecelik açı yapacak biçimde tutulur ve diş eti hizasından başlanarak ağız boşluğuna doğru fırçalamaya başlanır. Dış yüzeylerden başlayan fırçalama sert darbeler halinde değil, yumuşak ve daireler çizecek biçimde, ön dişlerden arka dişlere doğru yapılmalı. Daha sonra dişlerin iç yüzeyleri aynı şekilde fırçalanır. Bu işlemde fırça eğik tutularak, diş etinden ağız boşluğuna doğru hareket ettirilir. Daha sonra dişlerin çiğneme yüzeyleri fırça düz olarak ileri geri hareket ettirilerek fırçalanır.

Bu noktada hatırlatma gereği duyduğum bir durum var ki sağlıklı diş eti kanamaz. Eğer dişlerinizi fırçalarken kanama yaşıyorsanız bir sorun var demektir. hiç vakit kaybetmeden uzmana başvurmalısınız. Aksi durumlarda yaşanacak sorunlar diş kaybına varan sonuçlar verebilir. Diş kayıpları yaşandığı zamanlarda ise dişlerde kırılma, çürüme gibi sorunlar baş gösterir. Bu noktalarda yapılacak bazı uygulamalar var. Dolgu, kanal tedavisi diş kaybı yaşanmadan dişi korumanın en güvenli yollarından biridir. Diş kaybı yaşandığı zamanlarda ise yapılacak uygulamaların başında ise implant geliyor. Oldukça sağlıklı yöntemlerden olan implant yöntemi uzman ellerde yapıldığı zaman oldukça başarılı sonuçlar veriyor.

Yazının Devamını Oku

Dişten Farklı Olmayan Laminalar

3 Kasım 2014
Diş eksikliği hem ağız sağlığının hem de estetik görünümün önemli bir parçasıdır.

Daha önceki yazılarımda sağlıksız bir ağzın en büyük ve en somut belirtisinin diş eksikliği olduğunu söylemiştim. Diş eksikliği yaşanmaması için ağız sağlığının çok yönlü olarak sağlanması gerektiğini de anlatmıştım.

Dişlerin eksiksiz, sağlıklı ve bakımlı olması hem genel sağlığımızın hem de estetik bütünlük için gereklidir. Dişlerin şekilleri, birbirleriyle uyumları, boyutları ve duruşları estetik görünümü oluşturan önemli unsurlardır. Bunlardan birinin bozukluğu ya da eksikliği, estetik görünümü bozuyor. İşte bu noktada dişlerinden, dizilişinden ya da boyutundan memnun olmayanlar için uygulanabilecek bazı yöntemler var. Son dönemlerin en sık tercih edilen uygulamalarından biri de porselen laminalar. Adından da anlaşılacağı gibi porselenden yapılan yaprakçılar dişlerinden memnun olmayanlar için biçilmiş kaftan.

Laminate veneerler, yaklaşık 0.5 mm kalınlığında, takma tırnak tarzında hazırlanan porselen yaprakçıklardır. Bu porselen yaprakçıklar, dişlerin sadece görünen ön yüzeylerine, bonding resinler ile yapistirilirlar. Bonding resinler dis ile porselen arasında ayrılmaz bir bağ oluşturarak adeta kaynak görevi üstlenirler. Porselen veneerler çok ince olmalarına rağmen yöntem ve malzeme doğru uygulanırsa dişten ayrılmaları mümkün olmaz ve ancak keserek çıkarılabilirler. Porselen laminate veneer yöntemi minimum preparasyonla maksimum estetik sağlanabilen mükemmel bir yöntemdir.

Peki, porselen laminalar hangi koşullarda uygulanmalı?

Bu uygulamanın yapılabilmesi için öncelikle dişlerin daha önceden herhangi bir kesime uğramamış olması gerekiyor. Dişlerinizin arasında seviye ve renk farkı varsa, dişler çapraşıksa fakat siz ortodontik tedavi görmek istemiyorsanız, ön dişlerinizde büyük dolgu veya kırık varsa, dişlerin arasında aralık varsa, dişlerinizin renginden memnun değilseniz, gülme hattı düz veya aşağı doğru meyilli ise porselen laminalar yapılabilecek uygulamaların başında geliyor.

Laminate veneer uygulamalarını diğer uygulamalardan bir adım öne geçiren avantajları vardır. Dişten çok az doku kaldırıldığı için yapılabilecek en korumacı tedavidir. Hiçbir dişin kesilmesine gerek yoktur.Tedavi süresi kısadır, iki veya üç seansta tamamlanarak sizi sosyal hayattan alıkoymaz. Yapısal özelliklerinden dolayı sizin doğal dişinizden ayırmak mümkün değil. Renk değiştirmedikleri için gülüşünüze leke düşmez. Özel bir yöntemle (bonding resin) dişe kaynak yapıldığı için dişten ayrılması mümkün değildir. Dişlerin dile bakan yüzeyleri orijinal diş yüzeyi olduğu için dil herhangi bir yabancılık çekmez. Üstelik İstenilen renk,boyut ve şekilde hazırlanabilir. Hazırlık aşamasında size özel model çalışması yapılarak bitince nasıl bir görüntü elde edileceği belirlenebilir.

Porselen laminalar ışık geçirgenliklerinden dolayı doğal dişten ayırt edilemezler ve ileri teknoloji ürünü porselenden üretildikleri için asla renk değiştirmezler. Bu yöntem bu avantajıyla diğer uygulamalardan kendini sıyırmayı başarıyor. Neon ışıklarında ve fotoğraf flaşında doğal diş efekti verirler. Ayrıca dil doğal diş yüzeyine temas ettiği için ağızda yabancı bir madde hissi oluşmaz. Bu sebeple ağzınızda yabancı bir maddenin varlığını hissetmez rahat bir şekilde yaşamınızı sürdürmenizi sağlar. Porselen laminaları diğer yöntemlerden ayıran en önemli özellik hazırlık aşamasında dişlere hiç dokunulmadan kompozit mocap hazırlanarak ağızdaki bitmiş hallerini önceden görmek mümkün olmasıdır.

Yazının Devamını Oku

Ağız Kokusu İletişimi Sınılıyor

13 Ekim 2014
Ağız ve diş sağlığı denilince akla gelen ilk konurdan biri ağız kokusu... Ağız kokusu sosyal ve özel hayatta iletişimimizi sınırlandırıyor.

Ağız ve diş sağlığı denilince akıla gelen ilk konurdan biridir ağız kokusu. Hatta o göz ardı ettiğimiz ağız kokusu, hem sosyal hem de özel hayatta iletişimimizi sınırlandırıyor daha bir anda bitiriveriyor.

"Nasıl mı" dediğinizi duyar gibiyim. Hemen kısaca açıklayım. Düşünün aşık olduğunuz adam ya da kadın romantizmin en doruklarda yaşandığı bir konu hakkında bir şeyler anlatacak ya da patronunuz heyecanlı mı heyecanlı bir işi anlatıyor. Siz de sabırsızlıkla bekliyorsunuz. Ve tam o an da aşık olduğunuz kişi veya patronunuz ağzını açar açmaz yerin yeri kat dibine girmek istiyorsunuz. O an duyduğunuz şey o kişinin ağız kokusu.

Hani deriz ya " yerin dibine girseydim daha iyiydi" diye. Biz ağız kokusundan bu denli etkilenmemize rağmen gelin bir de olaya ağız kokusu yaşayanların penceresinden bakalım.İlişkileri hatta evlilikleri bitirme derecesine getiren ağız kokusunun birden fazla nedeni var elbette. Önce ağız kokusunun ağız ve diş sağlığı yani bizi en çok ilgilendiren ve üzerine konuşabileceğimiz tarafına.

Ağız kokusunun ilk nedenlerinden biri ağız ve diş temizliğinin yeterince ve doğru şekilde yapılmaması. Her yazımda belirttiğim gibi ağız ve diş sağlığı genel sağlığımızın ilk adımı. Ve temizliği yapılmayan, düzenli kontrole gidilmeyen ağız ve diş sağlığının bozulduğuna dair ilk belirtisi ağız kokusu. Bu noktada bir kez daha hatırlatayım. Dişlerinizi günde en az iki kere düzenli bir şekilde fırçalamalı ve düzenli olarak 6 ayda bir diş hekimine kontrole gitmeliyiz. Dişlerimizi fırçalarken de olması gerekenlere dikkat etmeliyiz. Örneğin, diş fırçasını ıslatmamalıyız.

Ağız kokusunun ikinci bir nedeni ise ağızda var olan diş ya da dişeti sorunlarının artık tedavi yapılamaz duruma gelmesi. Kırılmış ya da çeşitli sebeplerden çürümüş diş bir süre sonra gerekli ağız temizliği yapılmasına rağmen ağız kokusuna neden olur. Bu durumda yapılması gereken ve yapılacak en doğru iş, bir uzmanın yolunu tutmaktır. Diş hekimi, yapacağı muayenenin ardından çıplak gözle görülemeyen sorun ya da çürükler hakkında, ne yapılması gerektiği konusunda, hangi uygulamanın ağız ve diş sağlığını korumak için yapılabilecek en verimli uygulama olacağını söyleyecektir.

Ağız kokusunun diğer sebeplerinden biri de mide gibi bazı organlarımızda yaşanan sorunlar. Yani mide ülseri, boğazda var olan bakteriler ağız kokusunun hem belirtisi hem de nedeni olabiliyor. Ağız kokusu sorunu yaşıyorsanız gideceğiniz uzmanın ağız kokusunun sebebinin patolojik yani genel sağlığınızdaki sorundan mı geliyor yoksa diş veya diş etlerinden mi geliyor size söyleyecektir. Böylece siz de tedaviye başlayabileceksiniz.

Bir uzman olarak, kötü ağız kokusu yaşıyorsanız öncelikle ağız ve diş sağlığınızın yeterli ve doğru biçimde temiz olduğundan emin olun. Gereken özeni gösterdikten sonra ağız kokusu sorununuz deva ediyorsa "ben hala bu dertten muzdaripim" diyorsanız bir uzmana gidip sorunun nedenini öğrenin.

Bu sayede sizi rahatsız eden, belki de toplum içinde ağzınızı açamamanıza sebep olan ağız kokusundan kurtulmuş olacaksınız. Bu arada hatırlatmakta fayda gördüğüm bir konu var. Bilirsiniz millet olarak sarımsak gibi ağız kokusuna neden olan yiyeceklerden tüketmeyi seviyoruz. Eğer bu duruma bağlı olarak bir ağız kokusu yaşıyorsanız bunun sebebi patolojik ya da ağız ve diş sağlığınızın bozulmasından kaynaklanmıyor. Sebebi açık aslında; tükettiğiniz yiyecekler. "Ben bu tür yemekleri seviyorum ve yemeden duramam ama ağız kokusuna bir çare" diyenlerdenseniz size küçük bir tüyo verebilirim. İştahla yediğiniz yemeğin ardından bir bardak soğuk süt ağız kokunuzun çaresi oluyor. Yaygın bilgiler arasında bu tür ağız kokularının giderilmesi için karanfil öneriliyor. fakat ağız kokusu için pek de çare olduğunu söyleyemeyeceğim. Bir bardak süt daha iyi bir çözüm olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Çocuklarda Diş Sağlığı

8 Ekim 2014
İlerleyen yaşlarda ağız ve diş sağlığının son derece sağlıklı olabilmesi için çocukken bazı konulara dikkat etmeliyiz.

AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR
Çocuklarımızın ağız bakımı onların daha sağlıklı bir birey olmalarını sağlayacaktır. Daha açık ve net anlatmak gerekirse, çocukken ağızda oluşabilecek süt çürüğünün tedavi edilmemesi demek ilerleyen dönemde daha sağlıksız bir ağız anlamına geliyor. Ağız ve dişlerin genel sağlığın ilk adımı olduğunu da dikkate alırsak çocukluk döneminde başlayan doğru bakım çocuğunuzun gençlik hatta yaşlılık döneminde daha sağlıklı olmasına yardımcı oluyor.

Toplumumuzda süt dişi çürükleri yeteri kadar önemsenmiyor. Oysa oluşacak olan sürekli dişlerin sağlığı, süt dişlerinin sağlıklı olmasına bağlıdır. Ağız bakımı bebeğin doğumunda itibaren başlamalı ve bebeğin beslenmesinden sonra tülbent veya gazlı bez ılık suya batırılarak bebeğin damakları temizlenmelidir. Temizleme işlemi süt dişleri çıkana kadar bu şekilde devam edilmeli ardından dişler çıkmaya başladıkça da diş fırçasına geçilmeli.

Çocuğunuzun macunu yutma riskine karşı FLORURSÜZ diş macunları tercih etmelisiniz. Çocuklara şeker çikolata yerine, taze ve kuru meyveler veya meyveli yoğurtlarla beslenme alışkanlığı kazandırmalısınız. Eğer dünyalar tatlısı bebeğinizin gece uyumadan önce biberonla süt içme alışkanlığı varsa beslenmeden sonra mutlaka ağız mutlaka çalkalanmalı. Çocukların içtikleri sütten suya kadar etkilendiklerini söyleyebilirim. Örneğin içme sularının ideal oranda flor içermesi çürük önlemede en temel adımı oluşturuyor.

İster çocuk olsun isterse yetişkin ağız bakımında en önemli ayrıntı düzenli olarak diş hekimi kontrolüne gidilmesidir. Çocuk 6 yaşına gelindiğinde ilk sürekli azı dişi çıkar ki bu azılar artık bir ömür boyu ağızda kalacak olan dişlerdir. Bu azıların çiğneyici yüzeyleri oldukça girintili çıkıntılı olması gıdaların kolayca birikmesine neden olur. Ve kolayca çürüyüp genç yaşlarda kaybedilebilir. Bu durumu önlemek için bu dişlerin yüzeylerine, 5-6 yıl koruma özelliği olan örtücüler uygulanıyor. Bu örtücüler, diş hekimi tarafından 15-20 dakikalık tek seansta kolayca yerleştiriliyor.

Süt dişi çürüğünü tedavi ettirmeli miyim?

Yazının Devamını Oku

ARALIK KALMASIN

30 Eylül 2014
Diş ve dişeti hastalıkları ülkemizde önemli sağlık sorunları yer alıyor.

Ne yazık ki dişlerimizde sorunlarla karşılaştığımız zaman yolumuz diş hekimine düşüyor. Zamanında müdahale etmekte oldukça yavaş ilerliyor ve kayıplar yaşıyor zaman içinde.

Ağız ve diş sağlığında gelebileceğimiz en kötü son dişi kaybettikten sonra yerine diş yapılamayacak duruma gelmesi. Ağız ve diş sağlığımızın genel sağlığımızın ilk adımı olduğunu hemen hemen bütün yazılarımda ifade etmeye çalışıyorum. İşte bu genel sağlığı korumanın ilk adımı dişlerimize sahip çıkmak. Dişlerimize bakımızı anlatıp duruyoruz ama dişlerimizin de yüzümüzün hatta genel görünümümüzün estetik bir parçası için de gerekli olduğunu unutmamamız gerekiyor. Düzgün, beyaz, bakımlı dişler her zaman hem özgüvenin kaynağı olmuştur. Nasıl mı? Dişlerinizde görsel açıdan uyumsuzluk varsa; dişlerinizden biri diğerinden uzun ve ya kısaysa, dişleriniz oldukça küçük veya büyükse ya da dişleriniz arasında boşluklarınız varsa gülümsemek ister miydiniz? Bazı hastalarımız dudaklarıyla dişleri örtüp konuşmamaya yeminli gibi davrandığını itiraf etmişti. Neyse ki estetik diş hekimliği bu tür sorunları kolay ve doğal bir şekilde çözüyor.

Estetik diş hekimliği uygulamalarından biri de dişler arasındaki aralıkları kapatan Bonding uygulaması. Bu uygulama ile dişlerde var olan aralıkları, ufak tefek yüzey problemlerini veya kırıkları tek seanslık bir işlemle düzeltmek mümkün. “Nasıl olabilir ki” dediğinizi duyar gibiyim. İşte merak edenler için uygulamanın ayrıntılarını yazıyorum size özel… Bonding işleminde, önce dişin rengi belirleniyor ve dişin rengi tespit edildikten sonra uygun renkteki kompozit reçinelerle dişe istenilen form veriliyor. Bu işlem sırasında dişin rengini alan "bukalemun" özellikli kompozitler kullanılarak maksimum renk uyumu elde etmek ediliyor. Bu sayede diş renginde hazırlanan kompozitler dişe eklendiğinde herhangi bir fark gözlemlenmiyor. Dişlerde var olan boşluklar ortadan kalkıyor ve bonding görünmüyor bile. Tek seans süren işlemin ardından aradaki fark oldukça mutlu ediyor. Öte yandan bu yöntem estetik görünümün yanı sıra sağlığı da beraberinde getiriyor.

İşlemin Avantajları

Tek seans yapılması uygulamanın sağladığı en büyük avantajlardan. Kısa sürede pratik bir şekilde uygulanabildiği için sorunlar kolayca çözülebiliyor. Dişlere uygulanan maddeyi kaldırmaya gerek yok. Öyle ki diş renginde uygulandığı için doğal görünüme kavuşmak mümkün. Yöntemin başarılı avantajlarından biri de anesteziye gerek duyulmadan hatta herhangi bir ağrı sancı hissetmeden tamamlanıyor olmasıdır. Uygulamayı düşünen hastalar için yöntemin ekonomik olduğunu da söyleyebiliriz.

İşlemin Dezavantajları

Yazının Devamını Oku