20 yıldır dünyanın farklı ülkelerinde seminerler veren beslenme uzmanı Mark MacDonald, sohbetimizde sağlıklı yaşamın sırlarını anlattı.
Takviye gıda markası Kyani ile “Nitro Beslenme” isimli bir program geliştiren MacDonald’ın üç temel önerisi var: “Yediklerini vücudunun büyüklüğüne ve yaşına göre belirle, besin ihtiyacının açıkta kalan kısımlarını tespit et, bu ihtiyaçları doğru besinler ve takviye gıdalarla tamamla.”
HAREKETSİZLİK EN BÜYÜK DÜŞMAN
Glüten, süt ürünleri, tuz, şeker ve soya proteininin yanında hareketsizliğin en büyük sağlık düşmanı olduğunu belirten MacDonald, kolajen ve omega yağlarının da önemli olduğunu vurguladı: “Kyani ile geliştirdiğimiz Nitro Beslenme programında dengeli bir öğün, spor ve takviye gıda düzeni oluşturmak için yola çıktık. Kan şekeri düzeyini, sindirimi, dolaşımı ve kolajen esnekliğini sağlayan bir program oluşturduk. Pandeminin halen devam ettiği günümüzde yüksek bağışıklık ve daha uzun bir yaşam için hepimizin bu düzeni kurması şart.”
İlk Londra tablosu
Serginin organizatörü Renko London, galerinin kurucusu ressam Renk Erbil’in anlattığına göre Londra’nın en prestijli galerilerinden Saatchi’de gerçekleşecek etkinliğe Türkiye’den 17 farklı sanatçı, misafir olarak ise 4 farklı milletten toplam 21 ressam katılacakmış.
Devlet sanatçısı Devrim Erbil’in baş sanatçı olarak yer alacağı sergide ressamın ilk NFT eseri de satışa sunulacakmış.
Ama esas haber ise Devrim Erbil’in Londra’yı çizdiği ilk eserinin bu etkinlikte sergilenecek ve müzayedede satışa çıkacak olması.
İstanbul ve doğa temalı eserlerine aşina olduğumuz sanatçının Londra temalı tablosunun şehirdeki sanat çevrelerince büyük ilgi göreceği öngörülüyor.
16 yıl sonra Türkiye’den eserle Londra’da ilk kez bu büyüklükte düzenlenecek olan serginin açılış gecesine şimdiden 800 kişi katılım bildirmiş.
Devrim Erbil
Aile huzuru her şey
Londra’da en çok şehrin mahalle kültürünü ve eşi Dikran Masis ve oğlu Teo ile parklarda yürüyüş yapmayı sevdiğini belirten Yasemin Masis, pandemi dönemini evde, pandemi şartlarını hafifletecek aktivitelerle geçirdiklerini söyledi:
“Şuna inanıyorum ki, normal zamanda ev huzuru olan aileler her şart altında mutlu olmayı ve pandeminin şartlarını hafifletmeyi becerecektir.
Bizler zaten ev hayatını seven, evde huzur bulan, kendi yuvamızda zaman geçirmekten hoşlanan bir aileyiz.
Ev hayatına düşkün bir aile olduğumuz için pandemi zor geçse de kendimizi eve kapanmış gibi hissetmedik.
Sıkça hep beraber yemek yaptık, satranç oynadık, ev civarındaki parklarda yürüyüş yaptık. Kısacası kendine yetebilen bir aileyiz. Tek özlemimiz aile büyüklerimiz ve Türkiye oldu.”
Nazar boncuğu
İsviçreli Chopard markasının sahibi Caroline Scheufele ile görkemli “James Bond No Time To Die” filminin galası sonrası markanın ünlü Mayfair bölgesindeki mağazasında bir araya geldik.
Chopard’ın tasarımcıları, filmdeki Bond kızlarından ajan Paloma karakterini canlandıran Ana de Armas’ın taktığı “Green Carpet” koleksiyonu mücevherlerine ek olarak “Golden Hearts 007” isimli de bir koleksiyon hazırlamış.
Tam bir beyazperde tutkunu olduğunu öğrendiğim Caroline Scheufele’nin gözlerinden bu işbirliğinin heyecanı ve mutluluğunu okumak mümkündü. Bodrum, Monaco ve Moskova seyahatleri sonrası Londra’ya geldiğini söyleyen Scheufele “Pandeminin yavaşlamasıyla seyahatlerin artması mutluluk verici” dedi.
Caroline Scheufele, tüm koşuşturmasına rağmen kolundaki birçok bilekliği yanında götürmeyi ve takmayı ihmal etmediğini söyledi. Scheufele, nazar boncukluklu bilekliğini hiç çıkarmadığını ve nazara inandığını söyledi.
İlham veren Türkiye
Tarihi mekan
Vizyon tarihi pandemi sebebiyle daha önce dört defa ertelenen “James Bond: No Time To Die” filminin galası, Royal Albert Hall’de yapıldı.
1867’de inşa edilen 5 bin kişi kapasiteli tarihi binanın İngiliz bayrağı renklerinde ışıklandırması dikkat çekiciydi. Kırmızı halı geçişinin düzenlendiği tören alanının girişinde salonu dolduracak binlerce misafir yağmura rağmen uzun kuyruklar oluşturdu.
Girişte herkesin Covid-19 testi sonuç belgesi ibraz ettiği gösterim için etkinlik alanının etrafındaki tüm caddeler trafiğe kapatıldı. Filmin oyuncuları dışında Hollywood dünyasından birçok ünlü ismin katıldığı törenin gözdesi ise hiç şüphesiz etkinliği taçlandıran İngiliz kraliyet ailesi mensupları oldu.
Kültürel misyon
Tam bir Kapalıçarşı tutkunu olduğunu gözlemlediğim Fatoş Altınbaş, geçtiğimiz yıllarda çıkardığı “Kapalıçarşı’nın Taşları” kitabının yansıması olan yerel taşlarla tasarlanan koleksiyonları Londra’ya taşıyarak Türk kültürüne ait yerel motifleri yabancılarla buluşturmuş. Hem de pandemiye rağmen.
Antropoloji dalındaki doktora eğitimini Kapalıçarşı’daki mücevher ustalığı üzerine tez yazarak tamamladığını öğrendiğim Altınbaş, şöyle dedi:
“Türk kültürünün yansıması olan tasarımları Londra’da sunmanın manevi değeri hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Bayrağımızdan ve mimari kültürümüzden ilham alan mücevherlerin İngilizler ve Londra’yı ziyaret eden turistler tarafından ilgi görmesi gurur verici. Kapalıçarşı ustalarının yüzyıllara dayanan emeğini ve onların mücevher dünyasına katkılarını anlatmak ise başlı başına benim için bir misyon.”
Bu sefer olmadı
TÜRK PRATİKLİĞİ
Londra ziyaretlerimde klasik siyah İngiliz taksilerinin üzerinde ve meşhur Picadilly meydanındaki billboard’larda Getir’in reklamını görünce, Londra gibi zor bir pazardaki bu girişimin hikayesini merak ettim.
Yurtdışındaki ilk açılımlarını İngiltere ile yapan markanın veliahtlarından Getir’in ülke müdürü Turancan Salur ile Londra’daki depolarının birinde bir araya geldik.
Pandeminin tam ortasında İngiltere açılımını gerçekleştiren marka, yüzde yüz Türk sermayeli bir teknoloji firması olarak 8 ay gibi kısa bir sürede ülke genelinde 63 depoya ulaşmış. Kendi teknolojisini üreten İngilizlere 10 dakika gibi kısa bir sürede mutfak alışverişi sunmanın büyük bir inovasyon olduğunu belirten Salur “Burada sunduğumuz teknolojinin içinde sadece kodlar değil, Türk iş kültüründe yer alan, Türk misafirperverliği ve hizmetinin mükemmelliğini sağlayan hız ve pratikliğin ciddi yansımaları var” dedi.
TELAFFUZDA SORUN YOK
Prens William ve eşi Kate’in yaşadığı Kensington Sarayı’ndan ilk siparişi aldıklarını söyleyen Turancan Salur “Büyük bir ihtimal sarayda çalışan yardımcılar bizden sipariş verdiler ve böylece Türkçe isminden taviz vermediğimiz o meşhur mor paketler İngiliz kraliyet saraylarından birine de girmiş oldu” diye konuştu.
Pandemi durduramadı
Hollywood yıldızlarının sponsoru olan, Avrupa jet-setinin favori mücevherlerini tasarlayan Fawaz Gruosi, sektöre verdiği kısa bir aradan sonra Mayfair’deki yeni mağazasıyla yine gündemde.
Yarı Lübnan yarı İtalyan asıllı olan tasarımcı, hayatını tek kelimeyle gençlik yıllarından itibaren mücevhere adamış.
Çırak olarak girdiği sektöre utangaç bir insan olarak başladığını söyleyen tasarımcıya göre girişimci ruh ve kişisel ilişki ağı başarının sırlarından.
Yıllar içinde birçok mücevher markasının sektöründeki yükselişini sağlayan Fawaz Gruosi, mücevher endüstrisinin kurallarını ve tasarım trendlerini belirleyen bir “kral” olarak adlandırılıyor.
Pandemi başlangıcında Londra’da kendi markasıyla mağaza açan Gruoisi’yi açıkçası yüzyılın salgını bile durduramamış.
Pandemi döneminde yeni tasarımlarını beğeniye sunan Fawaz Gruosi, hem Birleşik Krallık’ta hem de dünya genelinde yepyeni tanıtımlara hazırlanıyor.