Paylaş
TÜRK PRATİKLİĞİ
Londra ziyaretlerimde klasik siyah İngiliz taksilerinin üzerinde ve meşhur Picadilly meydanındaki billboard’larda Getir’in reklamını görünce, Londra gibi zor bir pazardaki bu girişimin hikayesini merak ettim.
Yurtdışındaki ilk açılımlarını İngiltere ile yapan markanın veliahtlarından Getir’in ülke müdürü Turancan Salur ile Londra’daki depolarının birinde bir araya geldik.
Pandeminin tam ortasında İngiltere açılımını gerçekleştiren marka, yüzde yüz Türk sermayeli bir teknoloji firması olarak 8 ay gibi kısa bir sürede ülke genelinde 63 depoya ulaşmış. Kendi teknolojisini üreten İngilizlere 10 dakika gibi kısa bir sürede mutfak alışverişi sunmanın büyük bir inovasyon olduğunu belirten Salur “Burada sunduğumuz teknolojinin içinde sadece kodlar değil, Türk iş kültüründe yer alan, Türk misafirperverliği ve hizmetinin mükemmelliğini sağlayan hız ve pratikliğin ciddi yansımaları var” dedi.
TELAFFUZDA SORUN YOK
Prens William ve eşi Kate’in yaşadığı Kensington Sarayı’ndan ilk siparişi aldıklarını söyleyen Turancan Salur “Büyük bir ihtimal sarayda çalışan yardımcılar bizden sipariş verdiler ve böylece Türkçe isminden taviz vermediğimiz o meşhur mor paketler İngiliz kraliyet saraylarından birine de girmiş oldu” diye konuştu.
Elektrikli araçlarla ülke çapında sipariş ulaştıran Getir’in telaffuzunun sorun olmadığını da sözlerine ekleyen Salur, İngilizcede “buraya gel” anlamına gelen “get here” kelimesiyle markanın Türkçe’deki telaffuz benzerliğine de dikkat çekti.
Yerel tüketiciye yönelik ürünlerin yanında Türk ürünlerinin İngiltere’de tanıtılmasının da bir diğer misyonları olduğunu belirten girişimci, “Türk gastronomisi ve özellikle Türk kahvaltı kültürünün dünyada rakipsiz olduğunu düşünüyorum” dedi.
ORMANDA YEMEK
Londra’da ilgimi çeken bir başka Türk yatırımı ise Ferit Şahenk’in sahibi olduğu D.reams ortaklığında Mayfair’de açılan İspanyol restoran zinciri Amazonico oldu.
İki katlı mekanın giriş katı tamamen Amazon ormanı konseptinde tasarlanmış. Hayvan şekillerindeki kokteyl bardaklarından tavanlardan sarkan yapraklara kadar tüm restoran yemyeşil bir çizgide.
Güney Amerika ve Asya mutfağının sunulduğu restoranda fırında tüm gün karamelize edilen ananas ve Brezilya usulü barbeküde sunulan etler menünün en iddialı seçenekleri arasında.
Mekanın alt katında ise telefonla rezervasyon almayan, sadece referans usulü misafir kabul eden özel bir bar alanı mevcut. DJ performansının da olduğu bu alan kendinizi bir gölün içinde hissettiren tasarımda.
Restoranın başında ise deneyimli işletmeci Aurelien Pottier, mutfağında ise ünlü şef Vitelio Reyes var.
Şehrin göbeğinde orman ambiyansı sunan restoran kapısının önündeki kuyruktan da anlaşılacağı üzere Londra’nın en trend mekanlarından.
BANKA OTEL
Restoran deneyimim sonrası Accor Oteller Grubu’nun Dünya Ticaret Başkanı Yiğit Sezgin’in önerisiyle şehrin en tarihi konaklama seçeneklerinden Sofitel St. James Otel’i ziyaret ettim.
1923 yılında inşa edilen bina, 2002 yılına kadar banka olarak kullanılmış. Hatta resepsiyon alanında bankadan kalma eski banknotlar ve altın keselerini görebilirsiniz.
Otelin odaları ise mavi, yeşil, kırmızı ve sarı renkte, farklı konseptlerde tasarlanmış.
Bu renklere özel eserler tasarlayan ünlü sanatçıların kitapları ise ilgili renkteki odalara bırakılmış.
Bu tarz ince düşünülmüşlüklerle dizayn edilmiş otele gittiğiniz vakit işletmeye adını veren St. James isimli bara uğramanız ayrıca tavsiyem.
Paylaş