Altan Tanrıkulu

Teşekkürler

3 Eylül 2011
Devre olmuş.. İyi futbol oynamıyoruz.. Yine de golü bulmuşuz, rahatlamışız.. Bizim golden çok daha değerlisini Azerbaycan’ın Belçika’ya attığını öğrenmişiz..

İşler iyi gidiyor aslında.. Biraz daha ciddiyet, biraz daha gayret gerek, o kadar..
Önce rakibi fazla ciddiye almamaktan, oyuna konsantrasyonumuzu kaybediyoruz.. Ardından iki net pozisyon harcıyoruz.. Savunmada da dikkatli değiliz.. Tek kişiyle geliyor rakip.. Hem de taç çizgisinden.. Üstünde Selçuk var Egemen var.. Ama birlikte koşuyorlar.. Oradan vuruyor Konysbayev.. Top süzülerek gidiyor, Volkan’a doğru.. Ve bir kalecinin asla yapmaması gerekeni yapıyor Volkan.. Topun dışarı çıkacağını düşünerek, işi garantiye alan hamlesini yapmıyor.. Bir adım daha atıp topu küçük bir dokunuşla kornere çelmiyor..
Emre sakatlanıyor.. En çabuk düşünen, en hızlı oynayan, baskı altında en çok sorumululuk alan isim çıkıyor.. Üstelik takımın penaltıcısı Emre.. Ona ne kadar ihtiyacımız olduğunu, kenarda tedavi olurken kazandığımız penaltıda daha iyi anlıyoruz.. Kötü frikik atan, buna karşın frikikleri kullanan Burak penaltıyı da kötü kullanıyor..
Akıllı Bıdık son sözü söyledi
Burak geçen sezonun yıldızıydı.. Attı, attırdı, Trabzon’u taşıdı.. Dün çok kaçırdı, iki gol attı, biri sayılmadı.. Penaltıyı kaçırdı, kaleciyi hataya zorladı, son saniyedeki frikiği kazandırdı, golün gizli kahramanı oldu.. Ama gördük ki Burak bir Hakan Şükür, bir Semih değil henüz.. Umut’la oynadığı zaman çok daha verimli, çok daha etkili.. Kanatlara kaçtığında gerçek Burak oluyor..
Ve Arda.. Gittiği takım içime sinmedi.. Onun yeri Atletico değil, Real olmalıydı.. Henüz idmansız, hazır değil, yüzde 30’larda.. Ama ülkesi söz konusu olduğunda ona her yer Cenevre, Basel, Viyana.. Ona her yer Arena.. Son sözü söyledi Akıllı Bıdık.. Son sözü söylemeyi özlemişti çoktandır..

BEĞENDiM

Son saniyeye kadar rakibi hataya zorlayıp kazanmayı başarmamız 3 yıl öncesini hatırlattı..

Yazının Devamını Oku

Sahada konuşuyorlar!

24 Ağustos 2011
SÜREKLİ aynı şeyleri söylemekten yoruldum..

Başkası yapmıyor biz neden yapıyoruz, onlar gibi neden oynayamıyoruz, final oynayamayız, kupa alamayız diye düşünenlere sözlerim.. Şu anda Türkiye’nin en güçlü, en oturmuş, en organize takımı F.Bahçe.. Braga’dan, W.Bremen’den, Zenit’ten daha mı kötü? Dün de gördük..
Palermo’dan gelip, tek ter idmanıyla Bremen karşısında galibiyete ulaştılar.. İki nokta transferle Devler Ligi’nde üç yıl önce başardığının ötesine geçebilir bu takım.. Dia’nın inanılmaz hızı, Stoch’un çabukluğu, Baroni’nin aklı, Orhan’ın gücü dün öne çıkan unsurlardı.. Alex’i, Niang’ı, Gökhan’ı, Andre’yi yüzde 30’larda gördüm..
Emre, Mehmet, Lugano gibi kilit oyuncular yoktu.. Uğur ve Özer harika bir gole imza attılar.. Buna karşın kazanmak için oynadı F.Bahçe.. Kazanmak için oynadığı sürece, kazanmayı istediği sürece, sahada ilerleyecektir..

Yazının Devamını Oku

Küçümsersen evine küçümsemezsen

22 Ağustos 2011
Fenerbahçe, geçen sezondan daha iyi oynamak zorunda. 3 yıl önce Devler Ligi’nde gösterilen performansa yakın bir tablo çizmek istiyor. Kimse açık açık söyleyemiyor ama bu takım Avrupa’da kupa kazanacak güçte.

FENERBAHÇE’yi bu sezon çok çok zorlu bir süreç bekliyor... Sarı lacivertli takım ligde geçen sezondan daha iyi oynamak zorunda... 30 yıldır kazanamadığı kupayı 5 maçla elde etme şansı var.. Şampiyonlar Ligi’nde 3 yıl önce gösterdiği performansa yakın bir tablo çizmek istiyor.. Ya da Avrupa Ligi’nde en azından Braga’nın başardığı final çıtasını yakalamak hedefinde.. Bunları hiç kimse açık açık söylemiyor.. Ama bu takım Avrupa’da kupa kazanacak güçte..
Çok iyi bir forvet ve Yobo’nun transferiyle taşlar yerine oturmuş olacak.. Orhan, Selçuk, Caner, Dia, Uğur, Bilica, Semih, Özer, Semih ve Gökay, kaliteli alternatif isimlere sahipler... Takım birbirini çok iyi tanıyor ve yerlisi-yabancısı kaynaşmış durumda...
Ama bu Fenerbahçe’nin en büyük özelliği dengesizliği ve basit hataları çokça yapması... Bilica’nın ilk golde, Andre’nin ikinci golde yaptığı hatalar şampiyonluğu ya da Şampiyonlar Ligi’nde turu kaybedebilir..

Kulübeden müthiş katkı

Palermo’nun kendi sahasına kapanması ve “sıradan bir takım” görüntüsü vermesi futbolcuların iş disiplini etkilememeliydi.. Konsantrasyon kaybı iki büyük hatayı getirdi... Geçen sezon Avrupa kupalarında oynadığı 4 maçın üçünü 10 kişi tamamladı Fenerbahçe.. Birinde son saniyede penaltıyla galibiyet gitti, diğerinde inanılmaz bir savunma hatasıyla uzatma tura veda edildi..
Dün gece her yönüyle iyi bir hazırlık maçıydı.. Kulübe müthiş katkı yaptı. Sezona çok iyi giren ve ilk golün asistini yapan Alex’le, Nürnberg maçının yıldızı Niang birlikte çıktı.. Yerlerine giren Sezer’in asistinde, Uğur golü attı.. Selçuk savunmanın önüne duvar ördü.. Gökhan, Miccoli’yi bitirdi.. En durgun görünen isimse Mehmet Topuz’du..

Joseph Yobo, Sow ya da..

AYKUT Kocaman geçen sezonun ikinci yarısından itibaren Yobo’nun bonservisiyle alınmasını çok istemişti.. Yine aynı ısrarını sürdürüyor. Nijeryalı oyuncunun topu oyuna iyi sokması, sakinliği, duran toplaraki etkinliği ve saha dışındaki liderlik özellikleri Kocaman’ın ısrarının en büyük nedeni.. Everton Yobo’yu verme konusunda zaten rahat.. Yobo da gelmek istiyor.. Ancak yıllık ücret ve sözleşmenin süresiyle ilgili ayrıntılar henüz netleşmiş değil.. Fenerbahçe Emenike’nin gidişinin ardından bitirici bir santrfor arayışını hızlandırdı.. Kocaman Emenike’yi çok beğeniyordu ve gitmesini hiç istemedi.. Lille’in Senegalli gol kralı Sow hedefteki isim.. Menajer Hasan Çetinkaya bu transferi bitirmek için oldukça yoğun çaba sarfediyor.. Niang ve Dia ikilisi de, Sow’un alınmasını çok istiyorlar.. Bonservis bedelinin yüksekliğinin dışında Sow da, Lille formasıyla Şampiyonlar Ligi’nde oynamak istediğini Fenerbahçe’ye iletmiş.. Buna karşın sarı lacivertli kulüp Senegalli forvetten vazgeçmiş değil.. Sow’un gelmemesi durumunda Marsilyalı Lucho Gonzalez ismi de konuşuluyor..

Yazının Devamını Oku

İki nefis pas

17 Ağustos 2011
NÜRNBERG maçını 45 dakika oynadı Aykut Kocaman.

Emre, Yobo, Lugano, Andre Santos gibi, belki de yırtıcı bir santrfor gibi önemli eksikleri olmasına
karşın kafasındaki “daha hareketli” sistemin iyi işlediğini gördü. Özellikle atılan iki golde asistlerin mükemmelliği onu mutlu etti. Mehmet Topuz da, Dia da Niang’ı iki kez golle buluşturup moral verdi Senegalli yıldıza.
Niang ve Dia da 7-8 depar sonrası yorgunluklar var yine. Ama topla o kadar etkililer ki, rakibi 10 dakika içinde çökertebilirler. Alex ilk maçına çıktı bu sezon. İstekli, hırslı ve yeni pozisyonuna uyum sağlamış görüntüsü verdi. Kocaman, Alex’i santrfor gibi başlatıyor oyuna.
Niang sol, Dia sağ kanattan destek verip santrfor pozisyonuna geliyorlar. Yeri mutlaka milli takım olması gereken Mehmet Topuz, ileri çok katkı yapıyor artık.

Bencilliği beğenmedim

Savunmada hatalar oldu, Volkan yine çok öne çıktı. Emre’nin yokluğunda ilk onbirde Sezer’i görseydik biraz daha ofansif zenginlik izleyebilirdik. Ama ilk yarıdaki takım Şampiyonlar Ligi’ndeki zorlu maçlar için iyi sinyaller verdi. İkinci yarıda bahsedilecek tek isim Özer. Onu çok destekledim.
Ama dünkü Özer’in bencil oyununu hiç beğenmedim. Sezer’e hiç pas vermedi, hiç basit oynamadı. Uğur da solbeki sevmemiş göründü.

Yazının Devamını Oku

Tek ülke tek yürek

11 Ağustos 2011
Dünya Kupası tarihinin en dramatik yarı finallerinden biri oynanıyordu 3 Temmuz akşamı Napoli’de..

Akdeniz’in güzel şehri sanki ikiye bölünmüştü.. Yarısı kendi ülkelerinin milli takımını destekliyor, diğer yarısının kalbi Maradona’yla birlikte atıyordu.. 120 dakika berabere bitmiş sıra penaltılara gelmişti.. Belki de ilk kez bir organizasyona evsahipliği yapan ekip penaltılarda tedirgindi.. Rakip alkışlanıyor, kendi oyuncuları ıslıklanıyordu.. Arjantinli Goyicoechea, Donadoni ve Serena’nın penaltılarını kurtarıyor, İtalya kendi ülkesinde ama Maradona’nın şehrinde İtalya 90’a gözyaşları içinde veda ediyordu..

Kaptana bu yapılır mı?

Dün gece Emre topun başına geldiğinde o maçı hatırladım.. Dünkü maç Kazakistan, Azerbaycan ve Almanya maçlarının bir provasıydı aslında.. Sadece oyuncular açısından değil.. Arena da denendi dün, Arena’daki taraftarın tutumu da.. Ne nedenle, ne sevgisizlikle, ne antimilliyetçilik duygularıyla olursa olsun bir takıma, bir ülkeye, bir kaptana bu yapılır mı? O kaptanın 2002 Dünya Kupası’ndan başlayarak bu ülkeye verdiklerinin farkında mısınız? Galatasaray’ın UEFA ve Süper Kupa serüvenindeki katkılarını, mücadelesini yok sayabilir misiniz? Yanlışları çok Emre’nin.. Protestoları da hak etmiş olabilir, eski takımının taraftarlarından.. Ama bunu sahaya ısınmaya çıktığında yaparsınız, topu aldığı 2-3 pozisyon yapar mesajı verirsiniz.. Penaltı atarken Estonyalı mısınız, yoksa başka bir ülkenin vatandaşı mı? O golü Emre attığı için üzülenler, aynı gollerden biri bizi finallere götürür, orada şampiyon yaparsa bu ülke için gurur duymayacak mı?

Tek Milli Takım var

Bizi bu kadar öfkeli yapan herkese sesleniyorum, kendi payımı da ekleyerek.. Millitvekilinden başsavcısına, siyasi yazarından şovmen yorumculara, amigosundan polisine, askerinden köylüsüne kadar herkese.. Bu ülkenin nasıl tek bir bayrağı, nasıl tek bir haritası, nasıl tek yürek bir Anadolu’su varsa, tek bir Milli Takımı vardır.. Milli maçta kulüpçülük yapılmaz.. Milli formalar giyilir, ülke bayrakları sallanır, milli marşlar okunur ve tek yürek olunur. Dünya Kupaları’nda da, Avrupa Şampiyonaları’nda da bu ruhu yakalayan takım başarıya ulaşır.. İspanya taraftarı, “Aman Villa atmasın, aman Puyol kurtarmasın” demez.. Sevmese de demez.. Çünkü bayrağını en yukarıda görmek için “birlik” olunması gerektiği öğretilmiştir ona.. O okullarda..
Ve futbol.. Skoru beğenmemek mümkün değil.. Emre-Arda-iki Selçuk’un paslaşmalarını, Kazım’ın ofansif katkısını.. Ama ya savunma.. Çok ağır, çok açık veren bir savunmamız var.. Dünya hızlı oyuncu üretirken biz hala “ağır roman” okuyoruz.. İsim vermenin anlamı yok.. Ama bir takım ağır dört oyuncuya sahipse, zayıf bir rakip karşısında dört pozisyon veriyorsa, hızlı bir takımsa karşısında dörtlük de olabilir..

BEĞENDiM

Yazının Devamını Oku

Manchester Nanik yaptı

8 Ağustos 2011
İlk yarıyı Lescott ve Dzeko’nun golleriyle 2-0 geride kapayan Ferguson’un ekibi, ikinci devre müthiş bir geri dönüşe imza atıp, Smalling ve Nani (2) ile zafere uzandı.

BİRİNİN parası çok, diğerinin kupası.. Biri Beckham’ları, Ronaldo’ları, Tevez’leri parlatıp satmış, diğeri harcamaya doyamamış.. Birinin menajeri dünyanın 1 numarası, diğerininki kendini kanıtlama çabasında.. Birisi Kırmızılar, diğeri Maviler.. Futbol olmasa çok az şeyin olacağı bir şehrin iki takımı..
Favori doğal olarak United, maça iyi başlayan, baskı kuran ve rakibin sertliklerine maruz kalan da.. Ama futbol bu.. Tek bir doğrusu yok ki.. Dünyanın en iyisi de olsanız stratejik bir transfer hatası yaptığınız an faturası ağır olabiliyor.. İlk 20 dakikada sağlı sollu duran toplar kullanan Ferguson’un öğrencileri golü bulamıyor.. O dakikaya kadar “eline hiç top değmeyen” De Gea, Silva’nın ortasında avlanıyor.. Rooney gibi Everton forması terletmiş bir oyuncu Lescott.. 38. dakikadaki duran topta küçük bir dokunuşla Wembley’deki tüm Maviler’i ayağa kaldırıyor..

Aynı Selçuk’un golü gibi!


7 dakika sonra Dzeko 30 metreden atıyor golü bu kez.. United şokta, Ferguson şokta,.. Henüz 21 yaşındaki genç İspanyol kaleci bu büyük takımın son adamı olmaya hazır değilmiş gibi gözüküyor.. Yediği ikinci gol, bir ara yedeği olduğu Leo Franco’nun Sami Yen’de Fenerbahçeli Selçuk’tan yediği gole benziyor.. Ferguson dünyanın en iyi gençlerini bulabilir, ama Van Der Sar’ın ardından “kalesini” daha güvenli ellere emanet etmeliydi diye düştüdüm ilk yarı biterken.. Fatih Terim’in aldırdığı Muslera’yı terazinin bir tarafına, De Gea’yı diğer tarafa koysak, Uruguaylı daha ağır basar gibi geliyor..

6 dakikada 2-0’dan 2-2’ye getirdiler

Forvetini üç İngiliz’e emanet eden United bakıyor ki kalelerine gelen her top gol oluyor, ikinci yarı City’yi sahalarına hapsediyor..  2-2’yi 6 dakika içinde bulmak bile kesmiyor Kırmızılar’ı.. Baskı öylesine fazla ki Mancini’nin sahaya girip kontra yapası geliyor..

Yazının Devamını Oku

Vatan sağolsun!

26 Temmuz 2011
PEYGAMBERİMİZ Hz.Muhammed sahabeleriyle yaptığı bir sohbette, “Her insanın içinde şeytan gizlidir” demiş.. İçlerinden birisi, “Ey Muhammed senin de şeytanın var mı?” diye sormuş.. “Evet var” demiş, Hz.Muhammed ve eklemiş: “Ben şeytanımı eğittim..” 3 Temmuz’dan beri toplumumuz şaşkın.. Ne Ergenekon, ne Balyoz ne seçim ne de kaset skandalları aynı etkiyi yapmıştı.. Varsa yoksa şike artık.. Karar açıklanacak, şeytanlar belli olacak, meydan meleklere kalacak.. Gökdeniz’in olayında, Galatasaray-Trabzonspor, A.Sebat-Kayseri maçlarını kişiselleştiren ve takımların kılına dokunmayan sistem belki de en büyük gözdağının rengini açıklayacak.. Olabilir.. Kanunun karşılığında ceza varsa, ceza çekilir.. Ama olayın boyutlarını yansıtırken Sakarya’daki dünkü sesleri duydunuz mu? Batman’a, Şırnak’a, Tatvan’a, Muş’a, Tunceli’ye futbol okulu açan kulübün farkında mısınız? “Gelmeyin, saldırırız” tehditlerine karşın iki yıldır Belçika’ya giden takımı bilir misiniz? Yıllar sonra Galatasaray’la Almanya’da dostluk maçı yapmanın anlamının farkında mısınız?

Yıldırım’ı affetmem ama

Bilen bilir, Aziz Yıldırım’la aram yoktur.. Kendisini asla ve asla affetmem bana söylediklerinden dolayı.. Masumsa çektiklerinden dolayı üzülürüm.. Suçluysa cezasını çeker zaten.. Ama bu ülkenin şeytanlarıyla savaşmak adına gösterdiği gayreti de görmezden gelmem hiçbir zaman.. O şeytanlar kendilerini bilir.. Her sabah bir ananın yüreğini yakar, her sabah bir eşin kabusu olur.. Bu ülkenin her yöresine gittim. Güneydoğu’daki yatırımları, yolları, alışveriş merkezlerini, havalanlarını gördüm.. Devletin varlığını, hükümetin çabalarını hissettim.. Ama birlik içinde olmamaz gereken günlerde kendi kalemize gol atmanın şaşkınlığı içindeyim hala..

Başbakan Erdoğan’ın damadı aynı zamanda Sabah Grubu’nun CEO’su.. Hem televizyonda hem de gazetelerde FIFA’nın demeçleri manşetlerde, ana haberlerdeydi.. Tarafsız gazetecilik adına biraz FIFA’nın kendisine soru yöneltirdim ben olsam.. “Kardeş şu 2006 Dünya Kupası’ndaki Brezilya-Gana maçı bir anlatsana? 2010 Dünya Kupası’nı G.Afrika’ya verirken banka hesaplarınızdaki ani değişimleri açıklayabildiniz mi acaba” derdim..

Bu kadar yakın olsan

Teknik takip yapardım kendi yöntemlerimle Sabah’ın CEO’su olsam.. Berlusconi’ye bu kadar yakın olsam.. “Sizin
takımın adı 2004-06 yılları arasında şikeye karıştı. 30 puanınız silindi. Ama üç yılda iki Şampiyonlar Ligi finali oynayıp birini kazandınız.. Bu nasıl iş?” derdim ve eklerdim.. “Adınızın böyle işlere karıştığı dönemde İstanbul’da bir final oynadınız. 3-0 öndeyken 11 dakikada 3 gol yediniz.. O maçta dönen canlı bahis miktarının farkında mısınız? Daha sonra göğüs reklamı olarak bir bahis şirketiyle anlaşmanız ne kadar ilginç tesadüf” derdim.. 29 yıldır kupa kazanamayan, 5 yıl sonra şampiyon olan, Avrupa’da çeyrek final oynarken ligde ikinciliğe takılan Fenerbahçe bu ülkenin şeytanıysa, melekler ceza gününü bekliyorsa, bir şeyi hiç unutmasınlar.. Bu dünyada ne mutlak iyilik vardır ne de mutlak kötülük.. Ama bazı adamlar vardır.. Dimdik dururlar.. Babalarını kaybederler, eşlerini, yeni doğmuş çocuklarını göremezler aylarca.. Bazen bir Galatasaray maçında, bazen de bir Sevilla gecesinde gözlerinden damlayan yaşı saklarlar herkesten.. Ve bir gün bir hain pusuda kollarını, bacaklarını kaybederler.. “Oğlum bir isteğin var mı?” diye sorar Başbakanlar, komutanlar.. “Alex’in imzalı bir forması” der Mehmet ve ekler: “Vatan sağolsun komutanım..”
Yazının Devamını Oku

Bir ülkeyi sevmek

22 Temmuz 2011
Biliyorum çok üzgünsün, kafan çok karışık son olaylar yüzünden..

Şike gibi asla ve asla kabul edilmeyecek bir hastalığın bulaştığı futbolumuzu kurtarmaya çalışanlar var.. Şikesiz, dopingsiz, ahlaki değerlerin yüksek olduğu yepyeni bir döneme geçilmesini istiyor herkes.. Bazıları hemen “düşürülsün bu işe karışan takımlar” dedi.. Bazıları, “beklemek gerek” kanısındaydı.. Federasyon zor bir karar verecek.. Zor ama içinde “ülke sevgisi” olmalı o kararın.. Belki de yıllar sonra ortaya çıkacak “gerçekleri” barındıran bir karar olmalı.. Delillerin ve teknik takibin ötesinde, içinde ülke sevgisi de bulundurmalı..

***

Fenerbahçe bu işe ne kadar karıştı, diye düşündün günlerce.. İnanmak istemedin olan bitene.. Suçu ispatlanana kadar herkes masum kanun karşısında.. Şundan emin ol ki; suçlananları günlerce takip edenlerin de, onlarca ünlü kişiyi sorguya çekenlerin de, o zorlu operasyona onay verenlerin de içlerinde “ülke sevgisi” var.. Kiminin en yakın arkadaşı Diyarbakır’da şehit düşmüş, kiminin yediği kurşun bir bacağını alıp götürmüş.. Eşini, çocuğunu öperek gider her gün Vatan Caddesi’ne..

***

Ben geçen yıl Cannes’a gittim eşimle.. Kadınlar Avrupa Şampiyonası’nda final oynadı bu ülkenin kızları, Sarı Melekleri.. Ben yıllar sonra ilk kez Barcelona’dan gelen bir haberle ayağa fırladım.. Bir Türk kızı Nevin’in, “Türkiye’de kadınlara İran’dakiler gibi davranılıyor” diyen Avrupa’nın çok bilmişlerine “Yanıt”ını alkışladım.. Ben Sinan Erdem’deydim o gece.. Rüya Takım’a karşı Rüya Final’i seyrettim.. Semih’iyle, Ömerler’iyle, Oğuz’uyla Savaş’tı 12 Dev Adam.. Ve dünya ikinciliğini onurunu yaşattı bu ülkeye.. Ben 3 yıl once Abramovich’in Chelsea’sini yenen takımı izledim.. Tıpkı İnter’e, tıpkı Anderlecht’e, tıpkı PSV’ye, tıpkı CSKA’ya, tıpkı Sevilla’ya karşı olduğu gibi.. Lekesiz, tertemiz maçlar kazandı Fenerbahçe.. Ben Euro 2008’de İsviçre’deydim, Avusturya’daydım.. Trenlerle gece gündüz yolculuklar yaptım.. Basel’de Arda oldum, Cenevre’de Nihat.. Ama tüm ülke Viyana’da Semih’ti.. Şen’di.. Türk’tü..

***
Bu ülkenin şampiyonu Fenerbahçe.. Bu sistemin geçen yılki şampiyonu.. İsteyen istediği kadar kirli görebilir, isteyen istediği kadar temiz.. Önemli olan; olanı görmek.. Ama oyuna gelmemek.. Türkiye’yi açmaza sokacak yorumlarla Euro 2020’nin bize verilmemesi için ortam yaratmamak.. Varsa suçlular suçlarının karşılığını çeker.. Varsa bu olayların içindeki takımlara ceza verilir.. Ama buna medya, buna taraflı yazarlar, buna kulüpler, buna kamuoyu karar vermez.. Buna kanunlar, mahkemeler, federasyon karar verir..

***

Yazının Devamını Oku