Altan Tanrıkulu

Braga kadar olmak

17 Temmuz 2011
Fenerbahçe, yedek ağırlıklı bir kadroyla hazırlık maçına çıkıyor.. Belçika’daki tribünlerin yüzde doksanı Türk seyirciler..

En büyük istekleri Türk takımlarının Avrupa’da başarılı olması.. Galatasaray’ın aldığı kupayı, Beşiktaş’ın Barcelona’yı, Chelsea’yi yenişini, Trabzonspor’un Lyon destanını, Fenerbahçe’nin üç yıl önceki çeyrek finalini konuşmak istemiyorlar artık..
Şike konusu herkesin canını sıkmış.. Tek tutkuları, en büyük moral kaynakları futbolun aldığı darbeden çok etkilenmişler.. Buna karşın umutlular yeni sezondan.. Fenerbahçe başta olmak üzere herkes lig fikstürünün çekileceği günü bekliyor..

Semih ve Dia çok formda

Sarı lacivertli takım bu zor dönemde iki iyi takımla oynadı.. Twente maçında Semih, dün gece de Dia çok formda gözüktüler.. Baroni iyi, Orhan düzelme yolunda.. Selçuk, Özer ve Caner bu dönemde çok daha iyi olmalıydılar.. Güiza ise, girdiği tek pozisyonda golü atmayı bildi. Fiziki olarak iki yıl önceki halinden çok geride.. Ama iyi bir alternatif bulunmazsa kalmalı..

Ve gelelim kritik soruya.. Önümüzdeki bir haftalık süreç Fenerbahçe ve Beşiktaş için çok önemli.. Federasyon daha önce aldığı kararı değiştirmezse iki takım da Avrupa’da çok önemli görev üstlenecek.. Fenerbahçe moral olarak toparlanırsa gruptan çıkacak güce sahip.. Avrupa Ligi’ne kalırsa geçen sezon Porto’nun, daha önce Shakthar’ın, Bremen’in, Zenit’in yaptığını yapabilir.. En azından Braga’nın başardığını hedef seçmeli kendisine.. Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor’la Braga’yı yan yana koyunca mantığım UEFA Kupası’nda final oynayamamayı kabul etmiyor..

 


Yazının Devamını Oku

Ayakta kalma zamanı

15 Temmuz 2011
DÜN sabah çıktım yola. Çantamda Declan Hill’in “Şike” adlı kitabı var.. Canım sıkkın.. Brüksel’de sıkıntım daha arttı..

Diyarbakır’daki şehitlerin haberini alınca.. Hollanda’dan, Almanya’dan, Fransa’dan gelen gurbetçiler de üzgün, olup bitenler yüzünden.. Bir yandan Türkiye’deki gelişmeleri izliyorlar diğer yandan Avrupa’da başarılı olmasını bekliyorlar takımlarının..
Yeni sezonda ilk maçı Fenerbahçe’nin.. Stoch, Selçuk ve Baroni dışında yedek oyunculardan kurulu.. Orhan Şam dışında yeni transferi yok.. Ve 37 dakikada 4-0 olmuş skor.. Ardından bir geri dönüşü var takımın.. Şaibesiz bir geri dönüş.. Semih’le gelen üç gol.. Oynanan diri ve baskılı futbol.. Dia, Sezer, Gökhan ve Emre’nin girişiyle morallenen seyirci.. Yeni sezona hazır değil Fenerbahçe.. Psikolojisi bozuk.. Aklı Türkiye’den gelen haberlerde.. Ama bunun ötesinde bir dağınıklık var futbolcularda.. Tıpkı geçen sezonun başında olduğu gibi..
Aykut Kocaman, savunma anlayışını gözden geçirmeli.. Bir takımın kanat oyuncularının arkasına atılan her top gol pozisyonu olmaz.. Savunmanın göbeğindeki ikili bu kadar uyumsuz oynamaz.. Bunun psikolojiyle değil, futbolla ilgisi var..

***

Gelelim saha dışına.. Şike soruşturması kapsamında tutuklanan, gözaltına alınan ya da suçlamalarda adı geçen herkesin masum olma ihtimali var.. Suçlulukları konusunda önemli deliller bulunduğu kesin.. Ama buna yargı karar verecek..
Türkiye’nin kilitlendiği konu ise federasyonun ligin tescil edildiği gibi devam edeceğini açıklaması, ardından gelen tepkiler.. Benzer olayların yaşandığı İtalya’da Juventus’un elinden şampiyonluğun alındığı sezon UEFA hem Juventus’u, hem Milan’ı Şampiyonlar Ligi’ne aldı..
Marsilya’nın ligden düşürüldüğü dönemde UEFA, Marsilya’nın Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu onayladı.. İtalya, şike skandalının patlak vermesinin ardından hiçbir organizasyondan men edilmedi.. Ve 2006 Dünya Kupası’nı kazandı..

Yazının Devamını Oku

Pektemek gol demek

9 Temmuz 2011
Mücadeleci oyunu, sakatlıklarla boğuşması ve müthiş geri dönüşü, kırmızı siyahlı taraftarların onun için tezahürat bestelenmesine neden olmuş; “Mustafa Pektemek, gol demek!”

TANIL Bora’nın yazılarından bilirim.. Gençlerbirliği’nin çok fazla olmayan ama çok tutkulu ve kültürlü bir taraftar grubu vardır.. Benimsediği futbolcuyu bağrına basar ve adına tezahüratlar yapar.. Genç Mustafa da bunlardan biriydi Gençler için.. Kırmızı siyahlı formayı giydiği iki sezonda ortaya koyduğu mücadeleci oyun, sakatlıklarla boğuşması ve müthiş geri dönüşü o unutulmaz tezahüratın bestelenmesine neden olmuş.. “Mustafa Pektemek, gol demek!”
Sakarya’nın Akyazı ilçesinde doğup büyümüş ve amatör bir takım olan Topağaçspor’da kendini göstermiş Mustafa.. Ama futbol oynamadan önce voleybolcu olmak istiyormuş ve bu sporla yatıp kalkıyormuş.. Babası voleybolcu olmasına karşı çıkmış, futbolcu olmasını ise desteklemiş.. Kısa sürede adını duyurmuş ve Sakaryaspor altyapısının yolunu tutmuş.. Genç oyunculara inanan ve onlara şans tanıyan bir isim olan Nejat Bijediç, Mustafa’yı PAF Takımı’nın oynadığı bir maçta seyredip beğenmiş, A takıma almış..
Güçlü fiziği ve mücadeleci yapısının yanı sıra yaşının üstünde saha içi olgunluğa sahip olması, gol sezgisi, tekniği ve çalışkanlığı ile kısa sürede bütün takımların transfer listelerine adını yazdırmış.. Gençlerbirliği’nden gelen teklif en cazip olanıymış..
Transferi bir günde bitti
“Gençlerbirliği’nde Mesut Bakkal’la çalışmak beni çok geliştirdi. Kendime güvenimi artıran konuşmalar yaptı hep” diyor Mustafa.. Genç Milli Takımlar’da Tolunay Kafkas’ın da vazgeçilmeziymiş.. Ama bir başka ünlü isim onu gizliden gizliye izliyormuş.. Tayfur Havutçu ilk olarak iki sezon önce onun transfer edilmesi için rapor vermiş..
Geçirdiği sakatlık engellemiş alınmasını.. Havutçu göreve gelince ilk iş olarak, “Mustafa’yı istiyorum” demiş yönetime.. Yönetim de özellikle Beşiktaş maçında oynadığı harika futbol ve Rüştü’ye attığı akıl dolu gol sonrası kararını vermiş.. Fenerbahçe’nin de peşinden koştuğu Mustafa’nın transferini bir günde bitirmiş..

Tayfur Havutçu:

ÇOK istediğim ve beğendiğim bir oyuncuydu.. Genç olmasına karşın oyun içinde hiç çekingen değil.. Tekniği üst düzeyde ve mücadele gücü yüksek.. Hem açık alanda hem de kapalı defanslara karşı büyük silah olacak.. Onun transferi bu sezonki planlamamızın önemli bir parçasıydı..

Yazının Devamını Oku

Bülent Korkmaz Pique ve Alex...

8 Temmuz 2011
Son 4 maçta A Milli Takımımızın ilk 11’inde forma giyen gurbetçi futbolcu, çocukluğunda Bülent Korkmaz’ın hayranıymış. Barcelonalı Pique’yi idol olarak seçen Serdar’ın Türkiye’de en beğendiği futbolcu ise Alex de Souza.

GUUS Hiddink için değişik duygularla yüklü bir karşılaşmaydı. Kendisine transfer teklif eden Ajax’ın sahasında, kendi ülkesinin milli takımına karşı Türkiye’nin çalıştırıcısı olarak çıkacaktı.. Kazanmak istiyordu.. Ama kazanmak istediği sadece maç değil, 12 yeni genç oyuncuydu.. Bu oyunculardan Serdar Kesimal performansıyla en çok dikkat çeken futbolcu oldu 16 Aralık 2010 gecesi.. Milli Takım iyi oynadığı maçı 1-0 kaybederken ilk kez forma giyen Serdar, karşılaşma sonrası Hiddink’le birlikte basın toplantısına katılan tek isimdi..
Almanya’ya “Hayır” dedi
Türkiye liglerindeki birçok oyuncu gibi Serdar da gurbetçi bir ailenin çocuğu.. Aslen Rizeli olan Kesimal ailesi yıllar önce Almanya’nın Wuppertal bölgesine yerleşmiş.. Çevresi tarafından çok sevilen Serdar liseyi bitirdikten sonra kendisini tamamen futbola vermiş.. Köln 2.Takımı’na kadar yükselmiş, Alman Ümit Milli Takımı çalıştırıcısı Hrubesch’in teklifini geri çermiş ve 20 yaş altı Genç Takımımızın bankosu olmuş..
Çocukluk yıllarında Bülent Korkmaz’ın hayranıymış Serdar.. Onun saha içindeki agresif, mücadeleci ve rakiplerini yıldıran tarzına çok yakın bir oyun stili olduğu için belki de.. Futbolu ilerledikçe ismi duyulmaya başlamış.. Hami Mandıralı, Erdal Keser’in tavsiyesiyle onu Ümit Milli Takımı’na çağırmış.. Orada kendisini izleyen Tolunay Kafkas, Kayserisspor’a transfer edilmesini istemiş..
Daum ilgilenmedi
“Köln 2. takımındayken A takımı çalıştıran Daum bizimle hiç ilgilenmedi. Mondragon ve Alpay’la sıcak bir diyaloğumuz vardı. Ondan sonra her şey çok güzel gelişti.. Kayserispor’da aradığım şansı buldum ve Milli Takım’a yükseldim. Fenerbahçe’de Alex gibi, Volkan gibi, Emre gibi önemli oyuncularla birlikte oynayacağım” diyor Serdar ve en beğendiği yabancı futbolcunun Alex olduğunun altını çiziyor..
Gece hayatını sevmez

Yazının Devamını Oku

O hareket kasıtlı değildi

7 Temmuz 2011
A.Madrid’in, Barcelona sınavında Çek savunmacının Messi’ye yaptığı sert faul sonrası Katalanlar ayağa kalktı. Kamuoyu tepkisi üzerine de Ujfalusi, tangocudan özür diledi.

EURO 2008’in unutulmayacak karşılaşması. Çek Cumhuriyeti 75. dakikaya 2-0 önde giriyor ve çeyrek finale yükselmek için geri sayıma geçiyor. Ne oluyorsa o anda oluyor. A Milli Takımımız’ın gözbebeği Arda Turan topu Cech’in koruduğu kaleye gönderiyor ve bir anda herşey değişiyor. Ardından Nihat’la gelen iki gol Çekler’i yıkıyor, tüm Türkiye’yi sokağa döküyor.

O unutulmaz maçta A Milli Takımımız’a karşı 21 numaralı formayla mücadele eden Tomas Ujfalusi 3 yıl sonra Arda Turan’ın kaptanlığını yaptığı Galatasaray’a transfer oldu. Sigma Olo-mouc’taki başarılı döneminin ardından Almanya, İtalya, İspanya liglerinde forma giyip kendini kanıtlamış bir oyuncu Tomas Ujfalusi.
Son derece tecrübeli ve soğukkanlı. Ancak bir o kadar da sert olabiliyor.

Agüero devreye girdi

Yaşı ilerlediği için eski çabukluğunda azalma olan Tomas Ujfalusi, geçen sezon başında İspanya’nın en çok konuşulan oyunculardan biriydi. Atletico Madrid’in Barcelona ile oynadığı karşılaşmada Messi’ye yaptığı faul sonrası bütün Katalanlar ayağa kalktı.

2 maç ceza aldı

Messi’nin ayağının kırıldığı düşünüldü ancak yıldız futbolcu 3 hafta sonra sahalara dönmeyi başardı. Tomas ise bu ağır faul sonrası İspanya Futbol Federasyonu’ndan iki maç ceza aldı. Kamuoyundan gelen büyük tepki üzerine Agüero aracılığıyla Messi’den özür dileyen Ujfalusi, “Hareketim kesinlikle kasıtlı değildi. Topa doğru hamle yapmak istedim ama yetişemedim. Messi’den özür dilerim” açıklamasını yaptı.

Yazının Devamını Oku

Penaltıya bakmaz işine bakar

6 Temmuz 2011
Orta sahada adeta çelikten duvar görünümünde.. Tatlı-sert futboluyla dikkat çekiyor.. Oyunun yönünü aniden değiştirme özelliği var ve saha içinde tam bir lider..

BABASI amatör olarak futbol oynamış Trabzonspor’un yeni transferi Zokora’nın.. Henüz 12 yaşında Jean Marc Guillou’nun başında bulunduğu futbol akademisine girmiş.. Orada İngilizce, Fransızca, İspanyolca’nın yanında yaşam yolculuğuna hazırlık dersleri almış.. Belki de şartlar ne olursa olsun hem hayatta hem de sahada ayakta kalmasının en büyük sırrı bu Zokora’nın..

18 yaşında Afrika Şampiyonlar Ligi’ni kazanan ASEC takımıyla duyurmuş adını.. Ardından Fildişi Sahilleri U21 Takımı’yla Toulon Turnuvası’nı kazanmış.. Birçok Avrupa kulübü onun ve arkadaşlarının peşinden koşmaya başlamış.. 5 sezon Genk’te, 2 sezon St.Etienne’de oynadıktan sonra büyük kulüplerin transfer gözdesi olmuş.. 2006 Dünya Kupası’nda, “Maestro” lakabıyla oynadığı milli takımda gösterdiği performans sonrası Tottenham onun için tam 12.5 milyon Euro ödemiş..

Ramos’la şansı açıldı

Tottenham’da teknik direktör Jol’un 2007’de ayrılıp yerine Ramos’un gelişiyle birlikte etkinliği daha da artar. Lig Kupası şampiyonluğu ve lig beşinciliği kazanan kadronun en önemli isimlerinden biri yine Zokora’dır..

Tottenham formasıyla hiç gol atmamış olması bir ara sıkıntıya sokar onu. Bu şanssızlığını bozmak için Chelsea maçında kazanılan penaltıda topun başına geçer.. Aslında penaltı atışları yapılırken “bakmama” gibi bir uğuru varmış Didier’in.. Cech’in bir anlık hamlesi karşısında da atışı kaçırır.. Tottenham formasıyla tek golünü ise UEFA Kupası maçında seri penaltı atışlarında atar..

Seri ve basit oynuyor

Orta sahada adeta çelikten duvar görünümünde duran, tatlı-sert futboluyla dikkat çeken, seri ve basit oynayan bir oyuncu Zokora.. Oyunun yönünü aniden değiştirme özelliği var, saha içinde tam bir lider.. Babasını kaybetmesi derinden etkilemiş Zokora’yı.. Sevilla’daki son günleri pek de iyi geçmemiş.. Trabzonspor’u seçmesindeki en büyük neden, yeni bir sayfa yeni bir heyecan açmakmış hayatında.. Kızı Fatima ve eşi Nadia ile birlikte 4 yıl boyunca Karadeniz’in “Maestro”su olmak için atmış imzayı..

Sadri Şener (Trabzonspor Başkanı)

Yazının Devamını Oku

Hat-Trick yaptırmaz kendisi yapar

5 Temmuz 2011
Trabzon’da geçirdiği üç sezonda hiçbir rakip oyuncu Egemen’in savunduğu kaleye aynı maçta üç gol atmayı başaramazken Egemen, İstanbul Büyükşehir Belediye’ye karşı tarihe geçti..

14 Eylül 2009’da Trabzonspor büyük bir seyirci desteğinin altında İstanbul Büyükşehir Belediyespor ile Atatürk Olimpiyat Stadı’nda karşılaşıyor.. Plaka numarası 61 olan Trabzonspor, diğer büyüklere kök söktüren rakibini 1-6 yeniyor.. Gollerin üçü Trabzonspor’un 16 numaralı futbolcusundan geliyor.. Bir maçta üç gol atmak bir futbolcu için önemli.. Ama bu futbolcu bir savunma oyuncusu olunca çok daha büyük önem kazanıyor..

Ödülü alt yapıya verdi

Şampiyonlar Ligi’nde Tottenhamlı Bale’in Inter ağlarını üç kez sarsması dünya gündemine nasıl oturduysa o günlerde Egemen Korkmaz’ın hat-trick’i de futbol kamoyunun en çok konuştuğu konu oluyor..
Trabzonspor Yönetimi, Egemen’i özel olarak ödüllendirmek istiyor ve tüm oyunculara dağıttığı primi Egemen’e iki misli vermeyi kararlaştırıyor. Egemen ertesi gün normal priminin dışında kalan miktarı Trabzonsporlu alt yapı oyuncularına vererek bir kez daha kalpleri fethediyor..

Hayalleri, aşkı ve eşi..

Egemen Korkmaz küçüklük hayallerinin çoğuna kavuşmuş bir isim.. Futbolcu olmayı, önemli takımlarda forma giymeyi ve A Milli Takım’a yükselmeyi başarmış, ancak milli olamamış.. Şimdilik lig şampiyonluğu yok.. Bu iki hayalini gerçekleştirmek için bu sezon Beşiktaş formasıyla büyük bir mücadeleye girecek.. Egemen’in en büyük destekçisi eşi Ezgi Hanım.. Balıkesirli olan Egemen evine ve eşine çok bağlı..
Düzenli aile yaşamı ve iyi uyku, onun güçlü yapısının ve her geçen gün ileri giden kariyerinin de alt yapısını oluşturuyor.. Egemen, birkaç yıl önce kampta sürekli olarak ev hasretini dile getiren arkadaşlarına takılıp, “Bu kadar çok özlenir mi?” dermiş.. Ama baba olduktan sonra anlamış onları.. Kızı Ezginaz, Egemen’in en büyük aşkı olup çıkmış..

Şenol Güneş’in gözbebeğiydi

Yazının Devamını Oku

Atınca jeneriklik atıyor

4 Temmuz 2011
Johan Elmander, oynadığı her takımda iz bırakmayı başardı.

Futbola orta saha oyuncusu olarak başlayan Johan  Elmander’in yıldızı Hollanda’da parladı. Bir orta saha oyuncusu olmasına rağmen golcülüğü ile ön plana çıktı.

TARİHİNİN en kötü ve karmaşık sezonlarından birini geride bırakan Galatasaraylıları mayıs ayında çok heyecanlandıran bir gelişme oldu.. Premier Lig’in etkili oyuncularından Johan Elmander, Bolton’dan ayrılmış ve sarı kırmızılı kulübün teklifini kabul etmişti.. Başta Ultraaslan olmak üzere bütün taraftar grupları ve forumları İsveçli forvetin alınmasıyla rahatlıyor ve Fatih Terim’li yeni kadronun temellerinin doğru atılmaya başlandığına inanıyordu..
1981 yılında İsveç’te doğan Johan Elmander futbola orta sahası oyuncusu olarak başlamış.. İsveç Ligi’nin orta sıra takımlarından Örgryte’de golcülüğü ön plana çıkınca Feyenoord’un dikkatini çekmiş ve Hollanda takımına transfer olmuş.. 2002’de UEFA Kupası finalinde Borussia Dortmund’a karşı yedek soyunmuş. O maçta harikalar yaratan Van Hooijdonk ve arkadaşlarından İsveçli oyuncuya pek sıra gelmemiş..

Hollanda’da yıldızı parladı

Hollanda’da beklediğini bulamayınca ülkesine dönen Johan, Djurgarden’da hem lig, hem kupa şampiyonluğu yaşamış.. Bir yıl sonra NAC Breda’ya kiralanmış ve 7 golle Hollanda Ligi’nin en çok gol atan orta saha oyuncularından biri olmuş..
Danimarka serüveni çok başarılı geçmiş Elmander’in.. İki sezon formasını giydiği Bröndby’de ofansif orta saha oyuncusu olarak 22 gole imza atmış.. Hem lig, hem kupa şampiyonu oldukları sezon, Danimarka’nın en iyi oyuncusu seçilmiş ve 4.5 milyon Euro karşılığında Fransa’nın yolunu tutmuş..

Toulouse’ta patlama yaptı

- İsveç, Hollanda, Danimarka derken bambaşka bir lig ve bambaşka bir takımda bulmuş kendini 2006 yılının başında.. Toulouse’ta geçirdiği 2 sezon belki de Elmander’in Avrupa futbolunda en çok isim yaptığı dönem olmuş.. 64 maç 22 gol gibi çok önemli bir istikrar çizgisi yakalamış Fransız ekibinde.. Alain Casanova yönetiminde gösterdiği performans Toulouse’un Şampiyonlar Ligi’ne kalmasını sağlamış.. 2006 Dünya Kupası’nda ilk kez başka bir büyük heyecan yaşayan Elmander, Euro 2008 eleme maçında İspanya’ya karşı attığı golle 1-0’lık tarihi başarının mimarı olmuş.. Toulouse’taki istikrarlı futbolunu, İbrahimoviç’in de yer aldığı İsveç Milli Takımı’nda sürdürünce birçok ünlü takım Elmander’in peşine düşmüş.. Ama en tutkulu isteyeni Bolton olmuş.. Premier Lig’e ağırlığını koymak isteyen İngiliz ekibi tarihinin rekor ücreti olan 10 milyon Pound’u (bazı kaynaklara göre 8.5 milyon Pound) Toulouse’a ödeyerek Elmander’i kadrosuna katmış..

Yazının Devamını Oku