SEZER Öztürk denince akla gelen üç şeyin; çok yetenekli ofansif bir orta saha oyuncusu, Lugano ile Kadıköy’de kavga edip kırmızı kart gören oyuncu ve frikik tartışması yüzünden takım arkadaşı Pele ile gerilim yaşayan yıldız adayı, konusunda hemen herkes hemfikir..
Türk Gücü Velbert takımında futbola başlayıp, 7 yaşında Bayer Leverkusen alt yapısına geçen, Karslı bir ailenin çocuğu Sezer.. Ailesi otomobil yedek parça işiyle uğraşıyor.. Sürekli futbol topunun peşinde olmasına karşın okulu da iyi dereceyle bitiriyor.. Leverkusen’de çok forma şansı bulamayınca Belçika’ya Germinal takımına kiralık gidiyor, ardından Manisaspor’a transfer oluyor..
Yanal değiştirdi, Uygun yükseltti
Ersun Yanal’la birlikte çok şey değişiyor Sezer’in hayatında.. Bank Asya 1.Lig’de en değerli oyuncu seçiliyor ve takımının Süper Lig’e çıkmasında çok büyük rol oynuyor.. Son yılında sözleşme uzatmak istemeyince kadro dışı kalıyor.. Sezon bitiminde Eskişehirspor’la anlaşıyor.. Önceleri uyum sorunu yaşıyor yeni takımında ama Bülent Uygun’la birlikte ligin en çok dikkat çeken oyuncularından biri haline geliyor..
Önce savaş, sonra barış!
6 Kasım 2010 tarihi Sezer için oldukça önemli.. 3 Kasım’da 25. yaş gününü kutlayan Sezer, 3 gün sonra Kadıköy’de Fenerbahçe karşısına çıkıyor.. Maçın 13.dakikasında Volkan’ı mağlup ederek kariyerinin önemli gollerinden birini atıyor. Ama ne oluyorsa devre arasında oluyor. Maç içinde tartıştığı Lugano’yla bu kez yumruklaşmaya giden bir olay yaşayıp ve Bünyamin Gezer’den kırmızı kart görüyorlar.
Maçtan bir gün sonra Sezer’in telefonu çalıyor. Tercümanı aracılığıyla Lugano, Sezer’den özür diliyor ve futbolda böyle şeylerin olabileceğini söylüyor. Daha sonra bir alışveriş merkezinde karşılaşan iki yıldız birbirine sarılıp şans diliyor ve olay tatlıya bağlanıyor..
Pele’den topu almayı başaramadı
RÜYADA gibiydi Halil.. Çok değil 1 yıl önce geri çevirdiği Alman Milli Takımı’na karşı kendi ülkesinin formasını giyecekti.. Çok heyecanlıydı.. Kaiserslautern’deki harika sezonun ardından Fatih Terim’den, “Seni A Milli Takım’a bekliyorum” daveti almış ve havalara uçmuştu.. İlk kez Gürcistan’a karşı A milli oluyor, ilk golünü üç ay sonra Kazakistan ağlarına gönderiyordu.
8 Ekim 2005 akşamı Olimpiyat Stadı’nın tribünlerini görünce heyecanı bir kat daha arttı Halil’in. Çünkü vatandaşı olduğu iki ülke karşı karşıya geliyordu.. Bir yanda Türkiye, diğer yanda 2006 Dünya Kupası’na evsahipliği yapacak Almanya..
Tümer bir anda topu karşısında buldu ve çok sert vurdu.. Direkten dönen top bu kez Halil’in önündeydi.. Halil bütün konsantrasyonuyla vurdu topa.. Ünlü kaleci Kahn çaresizdi.. Dünyalar onun olmuştu.. Türk Milli Takımı formasıyla Almanya’yı 2-1 yendiğimiz maçta ilk golümüzü atıyordu..
Almanya sarsıldı
O maçı Almanya’da manşetlere taşıyan çok başka bir unsur daha vardı.. Halil, ikiz kardeşi Hamit ve onlar gibi Almanya’da oynayan Yıldıray’la birlikte ilk onbirdeydi. İkinci golümüzü henüz 17 yaşındaki bir başka Bundesliga oyuncumuz Nuri Şahin atmıştı..
Halil ve Nuri’nin golleriyle gelen galibiyet kendi evinde düzenlenecek Dünya Kupası öncesi Angela Merkel’i harekete geçirdi.. O maçtan yaklaşık 2 ay sonra Almanya Başbakanı seçilen Merkel’in talimatıyla yeni Halil’lerin Alman Milli Takım’ına kazandırılması hedeflendi. Türk ailelerin oluşturduğu yetenekli futbolcular taranacak ve milli takımlara çağrılacaktı. Çağrıya olumlu yanıt vermeyenlerin vatandaşlığının iptali bile sözkonusu olabilecekti..
Gece hayatı yok, idman kaçırmaz
Halil gece hayatını sevmeyen, antrenman kaçırmayan örnek bir profesyonel.. Kendisine para kazandıran ilk sözleşmeye imza atıp Kaiserslautern’e giderken tek üzüntüsü ikizi Hamit’in Schalke’ye transfer olması olmuş.. İki yıllık vasat performansının ardından Halil’in çıkışı başlamış.. Halil ve Hamit’i yakından tanıyanlar annesinin öğretileriyle Türkiye’ye aşırı bağlılık duyduklarını ve bu yüzden Milli Takım’da oynama konusunda da hiç tereddüt yaşamadıklarını dile getiriyor..
HENRİQUE Pinto kendini başkalarına iyilik yapmaya adamış bir adam.. Aynı zamanda bir futbol tutkunu.. Bu iki tutkusunu birleştirip CAIS’i, Portekiz Sokak Futbolu Organizasyonu’nu kurmuş.. Asıl amacı evsiz ve umutsuz Portekizli çocukları bir şekilde suç odaklarından uzak tutmak, topluma kazandırmakmış..
Her geçen gün daha gelişmiş ve büyük destek görmüş CAIS.. Portekiz’deki organizasyonun benzerinin dünyanın dört bir yanında faaliyet gösterdiğini gören Pinto, internet yoluyla bir gençlik festivali düzenlenmesine de önayak olmuş..
Bosna Hersek’in Foca kentindeki ilk festival çok ilgi görmüş ve 2008 Mayıs’ında birçok gencin birbiriyle pozitif iletişim kurmasını sağlamış..
Bir yıl sonra yine Foca’da yapılacak organizasyon için Portekiz Sokak Futbolu Takımı’na oyuncu arıyormuş Pinto..
Lakabını ona abisi vermiş
Küçücük bir çocukken annesi ve babası tarafından terk edilen, Lizbon’un gecekondu bölgesinde anneannesi tarafından büyütülen Tiago yeryüzündeki yüz milyonlarca çocuk gibi futbolcu olmayı hayal ederek geçirmiş yalnız gecelerini.. Ve bir gün sokak arasında futbol oynarken Henrique Pinto’yla karşılaşmış.. 18 yaşında, bir devlet enstitüsünde okurken, “Bizim sokak takımımız var. Orada oynar mısın?” teklifi Porto’dan transfer teklifi almak gibi gelmiş ona..
Abisi, Tiago’ya Bebe dermiş.. Portekizce’de “Bebek” anlamına gelen bu lakabı takmış olmasının nedeni 1994 Dünya Kupası’na damgasını vuran Bebeto’yla ilgisi var mı bilinmez ama Tiago’nun asıl ismi gibi olmuş..
Nijeryalı yıldız 19 numaralı formasıyla Şampiyonlar Ligi’nde boy gösterme şansı yakalayacak. Futboluna hayran olduğu Drogba’yla bir gün yan yana oynamak istiyor.
İNSAN yaşamında kader anları vardır.. Birden yıldızınız parlar ya da birden yıldızınız söner.. Emenike pozitif ışığı yakalamış ve onun peşinden koşmayı başarmış bir yıldız adayı..
Kadıköy’deki Fenerbahçe maçına kadar, “Tamam güçlü oyuncu ama büyükler karşısında ne yapar, görelim?” sorusunu soruyordu birçok otorite.. Emenike o maçta iki milli takım kaptanı, Yobo ve Lugano’nun içinden geçip, birbirine çarpıştırırak herkesi kendine hayran bıraktı. Orta sahadan getirip attığı gol, Volkan’ın son anda çıkardığı şutları ve bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle Fenerbahçe taraftarının bile alkışını aldı.
2009-2010 sezonunda oynadığı dönemde ilk kez izledim Emenike’yi.. D Spor’da yayınlanan bir maçta attığı gol sonrası servisteki genç arkadaşlardan Bülent Çaltı, “Abi şu adama baksana” dedi.. O maçta 3 gol atıp bir asist yaptı Emenike.
Ardından dikkatlice izlemeye başladım Nijeryalı yıldızı.. Bank Asya’daki harika futbolunun Süper Lig’de sürüp sürmeyeceği merak konusuydu. Ama iyi kumaşı olan, fiziği güçlü Emenike, seviye yükseldikçe daha iyi oynamaya başladı. Bunda Karabükspor Başkanı Ferudun Tankut’un ve teknik direktörü Yücel İldiz’in payı çok büyüktü..
Ankaragücü, Gençler, Mersin derken..
2009-10 sezonun başında önce Ankaragücü’ne geliyor Emenike. FC Cape Town’dan takım arkadaşı Hassan ile birlikte deneniyor.. Hikmet Karaman ikisini de beğeniyor ama yönetimdeki karışıklık transferin olmasını engelliyor. Mersin’e gitmek istemiyorlar.. Gençlerbirliği de iki oyuncuyu yakından takip ediyor, deniyor ama yabancı kontenjanı yüzünden almıyor.
G.Saray’ın yeni yıldızının bilinmeyenleri
HENÜZ 15 yaşında gencecik bir delikanlı Selçuk.. Hem liseyi okuyor hem Çanakkale Dardanel altyapısında oynuyor.. Ama annesini o kadar özlemiş ki her gün İskenderun’a kaçma planları yapıyor.. 11 yıl sonrası.. Türk Milli Takımı Euro 2012 yolunda en kritik maçına çıkıyor. Brüksel’de bütün duran topların başında Selçuk var.. Savunmada o var, hücumda o var.. Soğukkanlı oyunuyla önce Ersun Yanal’ın, sonra Şenol Güneş’in, ardından Guus Hiddink’in gözdesi oluyor.. Aykut Kocaman da istiyor onu.. Ama Fatih Terim’in teklifi sarı kırmızılı formaya bağlıyor onu..
“Takıma ilk geldiğinde elleri terlerdi heyecandan. Oyunun iki yönünü oynaması ve karakteriyle hemen farkını gösteriyordu” diyor Ersun Yanal onun için.. Oğuz Çetin, “Ondan isteğimiz oyuna daha çok ağırlığını koymasıydı. Hem futbolunu geliştirdi hem de kişisel gelişimini tamamladı ve Milli Takım’ın önemli oyuncularından biri haline geldi” ifadesini kullanıyor..
Şenol Güneş onun ayrılmasından çok üzgün.. “Ceyhun, Egemen ve Umut’la birlikte keşke kalsaydı dediğim isimler” sözleriyle açıklıyor duygularını..
Fenerbahçe’yle anlaştı, yurt dışına gidecek sözleri ortada dolaşırken Galatasaraylı oldu Selçuk.. Yeni teknik direktörü Fatih Terim’de söz şimdi: “Uzun yıllardan beri takip ettiğim, saha içi zekası üst düzey olan bir oyuncu. 4 yıl önce Ümit Milli Takımımızdan ilk kez A Milli’ye geçişinde Moldova maçında formayı kendisine ben emanet ettim. Son yıllarda daha da olgunlaştı ve mevkisinde tartışılmaz hale geldi. Takımda en çok güvendiğim ve uzun süre kalıcı olacağına inandığım oyunculardan biri. Kızımın kep giyme töreni için ABD’de bulunduğum dönemde Hasan Şaş’la telefonda konuştum ve Selçuk’un transferinin bitirilmesini istedim. O da verdiği sözün arkasında durdu ve Galatasaraylı oldu.”
NE DEDiLER?
Fatih Terim
“Takımda en çok güvendiğim ve uzun süre kalıcı olacağına inandığım oyunculardan biri.”
Dilerim Türk futbolu çok daha güzel ve pozitif günler yaşar onunla.. Mahmut Özgener çok tartışılmasına karşın önemli adımlar atarak bıraktı görevi.. Herşeyin ötesinde onun zamanında Bursaspor şampiyon oldu ve birçok kişinin “hayal” dediği bir ilk gerçekleşti..
Mehmet Ali Aydınlar’ın işi hem çok zor hem çok kolay.. Çünkü çok büyük bir kesimden destek alıyor.. Sevilen bir isim.. Sporun çok içinde.. Ama siyasetten bile daha gergin ortama giriyor.. Baskı altında kalacak.. Zaman zaman çok eleştirilecek.. Milli Takımlar’ın başarısı, Avrupa Kupaları’ndaki durumumuz, üst ligler, alt ligler, UEFA kriterleri, MHK gibi ciddi konular onu bekliyor..
Aydınlar’a başarı dilerken aklıma gelen bazı konuları aktarmak istedim..
1-Şike ve teşvik primi kapsamında çıkarılan kanunu uygulamada tavrınız ne olacak? Bu konuda İtalya’daki gibi örneklerle karşılaşacak mıyız? Yoksa herşey yapanın yanına kar mı kalacak?
2-Yabancı sayısı serbest bırakılırken kulüp-menajer ilişkilerini denetleyebilecek misiniz?
3-Yabancı sayısı 14-15’i bulan kulüplerimizin altyapıya yaptıkları yatırımların artmasını teşvik edebilecek bir fon oluşturacak mısınız?
4-MHK Başkanı üzerinde yoğunlaşan baskıları kaldırabilecek, Türk hakemliğini bulunduğu çizginin ötesine taşıyabilecek bir isimle anlaştınız mı? Bu kritik görevi üstlenecek kişinin mutlaka eski hakem mi olması gerekiyor. Tüm kulüplerin karşısında daha kuvvetli duracak ve iyi yönetici özelliklerine sahip (örneğin Lutfi Arıboğan) bir isim MHK Başkanı olamaz mı?
BUGÜN seninle bir yürüyüş daha yapalım.. Anlatacaklarımı yine iyi dinle.. Her sözün anlamını iyi özümse.. Basit olanların basitliklerine kanma.. Karışık cümlelerimin karışıklığından ürkme.. Kulağın duyduğu herşeyi beynin çözümleyebilir çünkü.. Sadece düşün ne anlatmaya çalıştığımı..
Bir gün cumhuriyetimizin kurucusu hakkında daha çok şey bilmek isteyeceksin.. Onun 19’la olan ilişkisi üzerine düşüneceksin.. Doğduğu yıl 1881, öldüğü yıl 1938, 57 yıl yaşamış.. Doğum yılı 19. yüzyılın son 19’luk diliminin başlangıcı.. 19 yaşında Harbiye’ye girmiş, Çanakkale Savaşları’nda 19. Tümen’e komuta etmiş.. Samsun’a ayak basması 19 Mayıs 1919, Harp Akademisi’ndeki sicil no 3178, rakamları toplamı 19.. 10 Kasım 1938, saat 09.05’te öldü, rakamları toplamı 38, 19’un katı.. Cenaze namazı da 19 Kasım’da kılınmış..
* * *
Bir gün tarihin derinlerine daha da inmek isteyeceksin.. İyi araştırırsan yine 19’la karşılaşacaksın.. Türkler’in Anadolu’daki ilk büyük zaferi Malazgirt Savaşı 1071, İstanbul’un fethi 1453 ve ülke topraklarının bir kez daha geri alınmasını sağlayan Başkomutanlık Meydan Muhaberesi 1922.. Bu üç tarihin toplamı 4446 eder ve 19’un katı.. Malazgirt Savaşı’nın 1000. yılı 2071, 19’un katı.. Fatih Sultan Mehmet’in tahta geçişi tarihi 1444, 19’un katı..
* * *
Bir gün Atatürk üzerine tekrar okuyacaksın.. “Ne Mutlu Türküm diyene” sözünün 19 harften oluştuğunu göreceksin.. Uçaklar gökyüzünde 1900’lerin başında uçmaya başlamışken onun cumhuriyet yıllarında 19 harfli bir cümleyle “İstikbal göklerdedir” deyişini iyi irdele.. Uçakları değil, uzayı ve uyduları, belki de ötesini ifade ettiğini anlayacak, 19’un katı olan 1957’de Sovyetler’in ilk insansız uydu olan Sputnik’i uzaya fırlattığını öğreneceksin.. Biraz daha araştırırsan uçma denemesinde bulunan ilk kişi olan Hezarfen Ahmet Çelebi’nin isminin 19 harften oluştuğunu, Galata Kulesi’nden Üsküdar’a tam 3358 metre uçtuğunu ve mesafeyi oluşturan rakamlar toplamının da 19 olduğunu fark edeceksin..
* * *