Üretim ve dağıtım gibi işbaşı zorunluluğu gerektiren birimler hariç neredeyse tüm çalışanlar evden çalıştı. Veya haftanın birkaç günü işyerine gidildi, kalan günlerde yine evden çalışıldı. Hâlâ da evden çalışmayı devam ettiren çok sayıda şirket var. Bu süreçte doğal olarak şirketler de, personelin işe geliş gidişini sağlayan servis sayılarını azalttı. Haftanın birkaç günü işe gidenler de toplu taşıma araçlarını kullanmaya başladı. Şimdi, bu işyerlerinde şu soru soruluyor: Personelin servis masraflarını gider yazabiliyorduk... Çalışanın metro, metrobüs, belediye otobüsüyle işe gidiş geliş ulaşım masraflarını da gider yazabilir miyiz?
GÜNLÜK 12 LİRA
Aslında bu yıla kadar yalnızca personel servis masrafları gider yazılabiliyordu. Çalışanın işe gidip gelmek için bindiği metro, otobüs vb. masraflarını işverenleri karşılasa bile (direkt) gider yazamıyordu. Bu masrafları ücret gibi bordroya dâhil edip vergisini hesapladıktan sonra ancak gider yazabiliyordu. Yılbaşından itibarense artık personelin işe gidip gelmek için yaptığı masrafları (İstanbulkart, Ankarakart, İzmirimkart gibi...) belgelendirmek kaydıyla ve her bir çalışma günü için 12 lirayı (KDV hariç) aşmamak kaydıyla işverenler gider yazabiliyor. 12 lira günlük yol parası ödeyen bir işletme 2.16 lira KDV bedelini de ayrıca kendi KDV hesaplarından indirebiliyor...
AŞAN TUTAR NE OLACAK?
Çalışanların günlük 12 lirayı aşan ulaşım bedelleri için işverenlerin (aşan kısım için) ilave vergi hesaplayıp ücret bordrolarına dahil etmesi gerekiyor. Dolayısıyla vergisinin de ödenmesi gerekiyor. Vergisi ödenen tutarlar yine gider yazılabiliyor. Çalışanların işe gidip gelmek için işverenlerin ödediği ulaşım masraflarının limit dahilinde gelir vergisinden istisna edilmesine ilişkin düzenleme, 7 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanan 7194 sayılı kanunla (Gelir Vergisi Kanunu’nun 23/10 maddesinde yapılan değişiklikle) yapıldı. Uygulamaya ilişkin Maliye’nin açıklamaları ise 27 Mayıs 2020 tarihli Resmi Gazete’de 311 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile yapıldı.
YEMEK MASRAFLARINDA DURUM NE?
Salgından sonra işyerlerinde çalışanlara yemek verilmesi hizmeti de azaldı. Daha çok, hazır paketlerde, kumanya şeklinde verilen yemek hizmeti tercih ediliyor. Tabii ki, yemek masraflarının da ulaşım masrafları gibi vergisel yönü var. Öncelikle işyerlerinde çalışanlara verilen yemek için bir sınır olmadığını belirtelim. İşyerinde verilen yemek için yapılan masrafların tümü gider yazılabiliyor. Ancak eğer çalışana yemek kartı veriliyorsa veya ödeme işveren tarafından yemek alınan firmaya yapılıyorsa her bir çalışma günü için 23 liralık (KDV dâhil 24,84 lira) yemek masrafı için vergi istisnası var. Günlük 23 liraya kadar yemek masrafı için ilave bir vergi ödenmesi gerekmiyor ve gider de yazılabiliyor bu tutarlar. Her bir çalışan için günlük 23 lirayı aşan kısım varsa bu tutar üzerinden bordroya dahil edilerek (ücret gibi) gelir vergisi hesaplanması gerekiyor. İşverenlerin nakit olarak çalışana yemek parası vermesi durumunda ise verilen tüm yemek masrafının (günlüğü 23 liranın altında dahi olsa) bordroya dahil edilerek üzerinden ücret gibi vergi hesaplanması gerekiyor.
SGK PRİM KESİNTİSİ
Evet, vergi kaçakçıları naylon fatura ticareti yaparlar. Gerçekte olmayan bir işlemi varmış gibi gösteren sahte faturaları piyasaya sürerek bu faturalar üzerinden haksız kazanç elde ederler. Yakalandıklarında; bu faturayı piyasaya süren de, kayıtlarına alan da ağır cezai yaptırımlara muhatap olur. Hem, parasal olarak verginin üç katı ceza kesilir (VUK Md. 344) hem de üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile yargılanırlar. (VUK Md. 359)
SAHTE ÖDEME
Ancak ‘gerçekte olmayan bir işlemi varmış gibi gösteren kişiler’ her zaman kaçakçılar olmuyor... Naylon fatura kullanarak, yanıltıcı belge kullanarak haksız kazanç elde eden, özellikle ‘işletmelerin içinde’ başkaları da olabiliyor... Üstelik; işletme içindeki bu sahte fatura-haksız kazanç işlemlerinden işletme sahiplerinin de haberi olmuyor. Zaten haksızlığa uğrayanlar da, varlıkları çalınanlar da bizzat işletme sahipleri oluyor... Bu naylon işlemleri gerçekleştirenler, haksızlığın gizlenmesi için yalnız sahte fatura kullanmıyorlar, yanıltıcı muhasebe hesapları da açabiliyor, sahte ödeme/tahsilat işlemleri de yapabiliyor...
HAKSIZ KAZANÇ
Şirket içi suistimallerden bahsediyorum... Son örneği bir turizm-otelcilik şirketinde ortaya çıktı. Bir haber sitesinde okudum. 15 yıldır muhasebe-finans biriminde görevli olan bir çalışan, son 6-7 yıl içerisinde yaklaşık 6 milyon lirayı iç etmiş. Sahte tahsilat-muhasebe kayıtlarıyla gizlemeye çalışmış haksız kazancını. Bazı müşteri hesaplarında görünen tahsilat işlemlerinin aslında şirket hesaplarına nakden girmediği, ayrıntılı incelemeler sonucunda anlaşılmış. Olayı tespit eden de şirketin muhasebe müdürü... Belli ki, şirketin tahsilat işlemlerinde uygulanması gereken kontrollerdeki zafiyet nedeniyle bu kadar uzun süre sahte işlemler tespit edilememiş...
Olay savcılığa da intikal etmiş ve soruşturma sonucunda da “resmi belgede sahtecilik” ve “dolandırıcılık” suçları kapsamında iddianame düzenlenmiş...
ZARARA UĞRUYOR
Örnekteki olay, işletmenin müşteri-tahsilat cephesinde gerçekleşen bir sahtecilik... Tahsil edilmiş gibi görünen işlemler, aslında gerçekleşmediğinden dolayı işletme nakit kaybına, zarara uğratılmış
Geçtiğimiz beş ayda 3 bin 795 lira net maaş yattı banka hesaplarına. Bugün (veya yarın) yatacak haziran maaşını ise 175 lira eksikle, 3 bin 620 lira olarak hesaplarında görebilecekler. Temmuz sonunda bir düşüş daha yaşanacak, 3 bin 582 lira olarak yatacak net maaşları. Aralık ayına kadar net maaşları, (temmuza göre) azalmadan aynı kalacak, yılın son ayında ise 3 bin 442 liraya düşecek. Böylece yılın ilk ayına göre 353 lira azalmış olacak yılın sonunda. (3 bin 795 liradan, 3 bin 442 liraya
HESAPLARINDA GÖRECEKLER
8 bin lira brüt ücret örneği için de net maaşın yıl içi değişimine bakalım. Ocak ayında 5 bin 940 lira olan net maaş, ilk olarak nisan ayında azaldı (5 bin 680 liraya düştü) bu çalışanlar için... Bugün-yarın bankaya yatacak haziran net maaşlarını ise 5 bin 600 lira olarak banka hesaplarında görebilecekler.
Tablo 1’den diğer brüt ücret örnekleri için de net maaşın yıl içi değişimi görülebilir...Brüt ücret aydan aya değişmezken, net maaşlarda yaşanan bu düşüşün nedeni vergiler. Brüt ücretten; sigorta primleri ve vergiler düşülerek net maaşlar hesaplanıyor. Çalışanlar yıla yüzde 15 oranında vergi kesintisiyle başlarken ilerleyen aylarda vergi oranları yüzde 20 ve daha yüksek oranlara (yüzde 27, 35 ve 40) çıkabiliyor. Artan vergi oranlarıyla brüt maaştan kesilen vergi de arttığından çalışanın eline geçen net maaş da otomatik olarak azalıyor.
İlk 22 bin liralık ücret geliri (matrahı) için yüzde 15 oranında hesaplanan verginin, daha yüksek oranlara hangi tutardan sonra arttığı Tablo 2’den görülebilir.MAAŞI NETTEN HESAPLANANLAR
Maaşı netten hesaplanan çalışanlar, yıl içinde maaş azalması sorunu yaşamıyorlar. Her ay aynı net ücreti hesaplarında görüyorlar. Bu çalışanların vergi yükündeki artışı ise işverenleri üstleniyor. Hangi net maaş seviyesi için işverenin yıl içi işveren maliyetinin aylar içindeki değişimini ise sonraki yazılarımızda bu köşede ayrıntıları ile açıklayacağız.
BEYANNAME ZORUNLULUĞU
Ayrıca 2020 gelirleri için yüksek ücretlilere beyanname verme zorunluluğu da geldi. (7194 sayılı kanunla Gelir Vergisi Kanunu’nun 86’ncı maddesinde yapılan değişiklik) Yıllık ücret geliri 600 bin lirayı aşan çalışanlar, tek bir işverenden ücret almış olsalar da, 2021 Mart ayında beyanname vermek zorundalar.
Tarihinde ilk defa zarar açıkladı Zara, Bershka, Oysho gibi ünlü markaları bünyesinde barındıran İspanyol İnditex şirketi. İnditex şirketi, 2020-2021 mali döneminin 1 Şubat- 30 Nisan’ı kapsayan ilk çeyreğinde 409 milyon Euro zarar ettiğini duyururken, geçen yıl aynı dönemde ise 734 milyon Euro kâr ilan etmiş. İnditex’in mağaza satışları düşerken diğer yandan internet satışlarında ise yüzde 50 artış sağlanmış.
YENİ DÜZENLEME
Kâr elde eden şirketler için de Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) geçici bir madde eklendi bu arada... Yine salgın kaynaklı olarak yapılan bir düzenleme... Anonim ve limited şirketler, geçen yıl elde ettikleri kârın tamamını ortaklarına dağıtamayacak. Net dönem kârının ancak yüzde 25’ne kadar olan kısmı dağıtılabilecek. Bu sınırlama 30 Eylül’e kadar geçerli olacak... (Türk Ticaret Kanunu-TTK- Geçici Md.13) Eğer sermaye şirketlerinin dağıtılacak kârı 120 bin lirayı geçmiyorsa kâr dağıtımına engel olunmuyor. (TTK’nın Geçici 13.üncü Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ, Md.5/1-a) Ancak kronavirüsle mücadele kapsamında; kısa çalışma ödeneği, nakdi ücret desteği ve hazine kefaletiyle kredi kullanan (borç bakiyesi olan) işyerleri için (120 bin lira sınırı dikkate alınmaksızın) yalnızca yüzde 25 oranında kâr dağıtımı yapılması mümkün olabilecek. İlgili şirketleri daha da ayrıntılı ifade edersek:
1) Kısa çalışma ödeneğinden faydalanan şirketler (İşsizlik Sigortası Kanununun ek 2 nci ve geçici 23 üncü maddesi uyarınca yeni koronavirüs kaynaklı zorlayıcı sebep gerekçesiyle)
2) Nakdi ücret desteğinden yararlandırılanları istihdam edenler (İşsizlik Sigortası Kanunu’nun geçici 24 üncü maddesi uyarınca)
3) Hazine destekli kredi kefaleti kullanan ve halen kapanmamış kredi borç bakiyesi bulunanlar (Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un geçici 20 nci maddesi ve ilgili kararlar uyarınca)
30 EYLÜL’E ERTELEME
Devlet, il özel idaresi, belediye, köy ile diğer kamu tüzel kişilerinin ve sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait fonların, doğrudan veya dolaylı olarak sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip olduğu şirketler hakkında kâr dağıtımı sınırlaması uygulanmadığını da ilaveten belirtmekte yarar var. Ayrıca; yeni düzenlemenin yürürlüğe girmesinden (17 Nisan 2020) önce genel kurulca 2019 yılı hesap dönemine ilişkin kâr payı dağıtımı kararı alınmış ancak henüz pay sahiplerine ödeme yapılmamışsa veya kısmi ödeme yapılmışsa, 2019 yılı net dönem kârının yüzde yirmi beşini aşan kısma ilişkin ödemeler 30 Eylül sonrasına kadar erteleniyor.
Başbakan Turgut Özal, Maliye Bakanı Ahmet Kurtcebe Alptemoçin’di. 1984 yılının kasım ve aralık aylarında Resmi Gazete’ de 3065 ve 3100 sayılı iki yasa peşi peşine yayımlandı. Birisi ‘Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu’, diğeri ‘KDV Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları (Yazarkasa) Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun’.
İKİ YENİ YASA
Öteden beri yürüyen ticari hayatı, satıcı-müşteri alışveriş ilişkisini kökten değiştirecek iki yeni yasa... Satıcılar artık hemen her türlü alışverişte, mal ve hizmet fiyatının üzerine KDV bedeli de ekleyecekti. Tüketiciler alışverişleri karşılığında satıcılardan yazarkasa fişi alacaklardı... Peki alışverişin şeklini kökten değiştiren bu yenilikler işletmelere ve vatandaşa nasıl anlatılacaktı? Kamu spotu yayınlandı siyah beyaz TRT ekranlarında... Geçtiğimiz hafta toprağa verilen sevilen sanatçı Ayşegül Atik, oynadığı skeçte “Ben yapınca alışverişi, zaten alıyorum satış fişi” dedi. Rahmetli Özay Gönlüm de bir başka skeçte “Her kişi bitirince alışverişi, mutlaka almalı bu fişi” dedi. Tekerleme gibi herkesin diline yerleşti bu sözler... Ayşegül Atik ve Özay Gönlüm sempatik kişilikleri ve maharetli oyunculuklarıyla yeni alışverişin şeklini milyonlarca vatandaşa kısa sürede eğlenceli bir şekilde anlattılar.
VERGİ CEZASI
1984’de Resmi Gazete’de yayımlanan bu (3065 ve 3100 sayılı) yasalar halen de yürürlükte... Ve vergi mevzuatına göre alışveriş fişi kesilmediğinde vergi cezası kesilmesi de söz konusu... Belki birçok kişi bilmiyor olabilir ama yalnız bu satış fişini kesmeyen işletmeler için değil, alışveriş sırasında fişini almayan vatandaşlar için de yasada ceza öngörülüyor... Önce fiş kesmek zorunda olan işletmelerden bahsedelim... Hemen her türlü alışverişte; satıcıların, müşterilerine fiş-fatura vb. belge verme zorunluluğu var... Tüketiciler alışveriş yaptığında; yazar kasa fişi kesilmek zorunda... (1.400 TL üstü alışverişlerde fiş yerine ancak fatura kesilebiliyor. VUK Md. 232) İşletmeci olarak herhangi bir ürün tedarik edildiğinde de, yine fatura vb. belge verilmek zorunda... Kurala uymamanın cezası ise: düzenlenmeyen her bir belge için (özel usulsüzlük cezası) 350 lira. Fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu ve serbest meslek makbuzu vermeyenlere ve almayanlara (son tüketiciler dışındakiler) her bir belge türü için 350 liradan az olmamak üzere belgede yazılması gereken tutarın yüzde 10’u oranında ‘özel usulsüzlük cezası’ kesiliyor. Kesilecek özel usulsüzlük cezası, yıllık olarak 180 bin lirayı geçemiyor. (Vergi Usul Kanunu-VUK-Md 353) Fiş almayan tüketiciler için yasada öngörülen ceza miktarı ise 70 lira.
ZARFLAR NOSTALJİ OLDU
Seksenli yılların kamu spotlarında aynı zamanda “siz de vergi iadesinden faydalanın” deniliyordu vatandaşa. Yani; fiş kesildiğinde bir yandan devletin kasasına nakit vergi girerken, vatandaş da topladığı fişleri tutarın bir kısmını (Yüzde 4-8 oranında) vergi iadesi olarak nakden alıyordu. İade almak için vergi iade zarflarına fişte yer alan bilgilerin yazılıp işverene teslim edilmesi de gerekiyordu. Ancak vergi iadesi uygulaması 2007 yılında kalktı. Yerine ise; fiş toplamaya gerek kalmaksızın her bir çalışana (çalışmayan eşi ve çocuk sayısına göre) her ay net maaşına ilaveten ödenen Asgari Geçim İndirimi (AGİ) uygulaması geldi. Vergi iade zarfları vatandaş açısından da, işvereni açısından da ekstra kırtasiye yükü getiriyordu. Ve kayıtdışını azaltmaya yönelik katkısı da tartışılırdı... Çünkü vergi iadesi zarflarında yazılı olan fişlerin bir kısmının başkalarının alışverişlerine ait olduğuna dair bulgulara incelemelerde sıkça rastlanıyordu... Evet, fiş toplamak suretiyle vergi iadesi uygulamasının ortadan kalkması kırtasiye yükünü de kaldırdı, vergi iade zarflarına gerçekte yapılmamış bir başkasına ait belgenin yazılması imkanını da kaldırdı. Ancak fiş kesmeye gönüllü olmayan satıcının müşteri tarafından zorlanması imkanı da vergi iadesiyle birlikte kalkmış oldu.
KREDİ KARTINA BONUS
Yani yasak kalkana kadar beyanname vermek zorunda değiller. Beyana tabi; kira geliri elde eden, gayrimenkul satış kazancı elde eden, yurtdışı faiz geliri elde edenler... Bu kişiler normalde geçen yılki gelirlerini nisan sonuna kadar beyan etmeleri gerekiyordu. 518 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu (VUK) Tebliği (Md. 5) ile mücbir sebep halinde oldukları kabul edildiğinden yasak kalkana kadar beyanname verme zorunlulukları kaldırılmıştı. (Beyana tabi gelirleri gayrimenkul sermaye iradı, menkul sermaye iradı ve diğer kazanç ve iratlardan oluşan mükellefler) Bu kişiler için sokağa çıkma yasağı devam ettiği için, yasak kalktıktan sonraki 15 gün içinde gelir vergisi beyannamesi verebilecekler.
GERİ SAYIM BAŞLADI
65 yaş üstünde olmasına rağmen, 1 Haziran itibariyle (İçişleri Bakanlığı’nın 29 Mayıs 2020 tarihli genelgesi ile) sokağa çıkma yasağı kaldırılanlar içinse geri sayım başladı. 16 Haziran gün sonuna kadar;
2020/Şubat dönemi muhtasar ve KDV beyannamesini,
2019 yılına ilişkin yıllık gelir vergisi beyannamesini,
2020 yılı I. geçici vergi dönemine ait geçici vergi beyannamesini, verip tahakkuk eden vergileri de ödemeleri gerekiyor.
BELGELENDİRME GEREK
Cem Yılmaz, öteden beri vergi rekortmenleri listesine girmekte zorlanmıyor. Uzun yıllar gurur listesinde hep en üst sıralarda yer aldı. Tabi ki; sinemadan, gösterilerinden ve oynadığı reklamlardan elde ettiği gelirlerinden dolayı rekortmen listesine giriyordu.Yılmaz’ın; satış olmasa da, her durumda villasından dolayı ödemek zorunda olduğu vergisel yükümlülükleri de var... Villanın kayıtlı olduğu Sarıyer Belediyesi’ne emlak vergisini, rayiç-vergi değeri üzerinden (binde 2 oranında) düzenli olarak her yıl ödemek durumunda. Aylık 50 bin liralık kira gelirini tahsil ettiği sürece her yıl mart ayında gelir vergisi beyan etmek-ödemek durumunda. Villasını satarken tapuda kendi hissesine düşen oranda (yüzde 2) harç da ödemek zorunda. (Alıcı için de yüzde 2 oranında tapu harcı var.) Ancak; villayı sattıktan sonra elde edeceği kazanç üzerindense, bir vergi ödemesi gerekmiyor.
KAZANÇ İÇİN ÖDEMEYECEK
Zekeriyaköy’ deki villası için emlak vergisi ve kira gelirinin vergisinin ödenmesinde hiç tereddüt yokken gayrimenkul satış kazancı içinse vergi ödenmeyecek. Nedeni; gayrimenkulün 2012 yılında satın alınmış olması... Yani; alış tarihinin üzerinden beş tam yıl geçmiş olması... Konut, işyeri, arsa vb. gayrimenkullerini edinim tarihinin üzerinden 5 yıl geçtikten sonra satanlar, gelir vergisi ödemiyorlar. Kazancın büyüklüğünün de önemi yok, yüzbinlerce liralık kazanç da olsa, milyonlarca liralık kazanç da olsa bir şey değişmiyor, gelir vergisi ödenmiyor.
DAHA AZ OLABİLİR
Alım tarihinin üzerinden beş tam yıl geçmeden mülkünü satan kişilerin, elde ettikleri kazanç üzerinden beyanname vermeleri gerekiyor. 2020’de elde edilen kazançlar için, 2021 Mart ayında beyanname verilmesi gerekecek. Beyanname verecek mülk sahipleri; ‘vergi hesabında kazanç tutarını’, istisna ve enflasyon etkisini dikkate alarak azaltabiliyor ve dolayısıyla daha az vergi ödeme imkânı elde edebiliyorlar. 2020’de elde edilen gayrimenkul satış kazançlarından 18 bin liralık istisna düşülebiliyor. Enflasyon etkisinin kazançtan düşülmesi içinse; alış ve satış üfe endeksleri arasında yüzde 10’dan fazla fark oluşması gerekiyor. (Satışın yapıldığı aydan bir önceki ay ve alışın yapıldığı aydan bir önceki ay endeksleri dikkate alınıyor.)
BEŞ YILIN HESABI
2016 ve sonrasında mülkünü alıp, 2020’de satıp kazanç elde edenler için tereddüt yok. 18 bin liralık istisnayı aşan kazanç üzerinden gelir vergisi beyannamesinin 2021 Mart ayında verilmesi gerekiyor. 2015 yılında mülkünü almış olanlar için, alım tarihi (gün, ay) ile 2020’deki satım tarihi (gün, ay) arasında 5 yıllık sürenin tam olarak dolup dolmadığının irdelenmesi gerekiyor.2014 ve daha önceki yıllarda mülk edinmiş kişilerin 2020’de gayrimenkullerini satıp kazanç elde ettiklerinde de tereddüt yok. 5 yıl dolduğu için ne kadar kazanç elde edilmiş olursa olsun, gelir vergisi ödenmeyecek.
MİRAS OLAN MÜLKTE NE OLACAK?
Normalde muafiyet için tüm koşullar uygun. Ama yararlanamıyorum emlak vergisi muafiyetinden, vergi ödemem gerektiği belirtiliyor. Nedeni de; normalde 185 m2 olarak ölçülen evimin, otopark, depo ve asansör boşlukları hesaba katıldığında 260 m2 olarak ölçülmesi. Ortak alanlardan daireye düşen pay dikkate alındığında konutumun ‘brüt 200 m2’yi aşması’ nedeniyle muafiyetten yararlanamıyorum.
Okurum Gültekin Yetik iletti bu mesajı... Evet, genelde belediyelerin görüşü bu yönde. Yani; ortak alanlardan gelen paylar da dikkate alınarak, brüt m2 hesabı daha yüksek hesaplanıyor ve ortak alan hariç binanın dıştan dışa yüzölçümü 200 m2’nin atında iken, ortak alandan gelen paylar sonrası 200 m2’nin üzerine çıkabiliyor.
OTOPARK AYRINTISI
Vatandaşlar konuyu Maliye’ye de sormuş ve yine aynı cevabı almışlar. Site içerisindeki dairesinin normalde 173 m2 brüt alanı olduğunu belirten kat malikine, sitenin kapalı otoparkından gelen (dairenin arsa hissesine göre hesaplanan) 86 metrekare de dikkate alınarak dairenin dıştan dışa yüzölçümü 259 metrekare olarak hesaplandığı belirtilmiş. Ve dolayısıyla “sıfır oranlı emlak vergisi avantajından yararlanamayacağı” belirtilmiş. (İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 04 Şubat 2019 tarih ve 109945 sayılı özelge.)
Bazı vatandaşlar yargıya da taşımış konuyu. Yargı ise ortak alanlardan dolayı dairenin brüt m2 sine ilave edilen alanların, vergi muafiyetini kaldırmayacağını belirtmiş.
İzmir 4’üncü vergi mahkemesi kararında “Bağımsız bölümün (dairenin) brüt alanına, ortak alanlardan gelen payın yeniden eklenmesine olanak bulunmadığı” vurgulanıyor. (Esas No: 2016/860, Karar No: 2016/1506) Belirtilen brüt alana; yeniden ortak yerlerden gelen payın ilave edilmesi suretiyle, konutun brüt 200 m2 sınırını aştığından yola çıkılarak vergi avantajının kaybolmasının hukuka uygun olmadığı belirtiliyor.
ÜST MAHKEME
Bu karara belediye itiraz edip üst mahkemeye gitmiş. İzmir Bölge İdare Mahkemesi de konuyu incelemiş ve o da belediyenin yaptığı işlemi uygun görmemiş. (Belediyenin istinaf başvurusu reddedilmiş.)