Ahmet Karabıyık

Konutunda oturmayanlar emlak vergisi avantajından yararlanabilir mi?

3 Kasım 2020
"Belediyeden; ‘İkametgâhınız, konutun kayıtlı olduğu belediyede bulunmadığı için emlak vergisi muafiyetinden yararlanamazsınız’ dediler. Hâlbuki koşulları sağladığımı düşünüyordum. Tek konutum var ve boşta. Kiraya da vermedim. Emekli maaşı dışında gelirim de yok. Eşimin adına kayıtlı konutta (başka bir belediye sınırlarında) ikamet etmekteyim.”

KONUTTA OTURMASI GEREKMİYOR

Sami Özfırat adlı okurum iletti bu soruyu e posta yoluyla. Önce, yasanın sıfır oranlı emlak vergisi avantajını kimlere sağladığını hatırlayalım. Emekliler, ev hanımları, işsizler ve engelliler, brüt 200 m2’yi geçmeyen tek konutları için emlak vergisi avantajından yararlanabilir. Gaziler ve şehitlerin dul ve yetimleri de tek konutları için emlak vergisi avantajından yararlanabiliyor. Tek konuta hisse ile sahip olunması durumunda da avantajdan yararlanılabiliyor.

Şimdi, Sami Bey’in sorusuna dönelim. Sıfır oranlı emlak vergisi avantajı için; vatandaşın kendi konutunda oturması gerekmiyor. Konutun bulunduğu belediyenin sınırları içinde de ikamet etmesi gerekmiyor. Mülkünü kiraya vermemiş olması, boşta olması yeterli. Dolayısıyla belediyenin Sami Bey’in talebini yerine getirip emlak vergisini sıfır oranlı olarak uygulaması gerekir. Sami Bey sonuçta vergi muafiyeti talep ettiği konuttan bir gelir de elde etmiyor, kiraya vermemiş, boşta olduğunu söylüyor.

ORTADAN KALKIYOR

Kaldı ki kendi tek konutunu kiraya verip, kendisi de başka bir konuta kira ödeyen mülk sahipleri için de emlak vergisi muafiyeti yine uygulanabilir. (Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı, 14 Mart 2012 tarih ve 358 sayılı özelge) Emeklinin, kendi tek evini kiraya verip eşine, oğluna ya da kızına ait evde oturduğu durumda ise indirimli emlak vergisi avantajından yararlanamıyor. Sami Bey’in bir sorusu daha var. Boşta olan dairemi işyeri- ofis olarak kullanırsam emlak vergisi muafiyetim kalkar mı? Evet, kalkıyor çünkü artık emekli maaşı dışında bir gelir (ticari veya serbest meslek faaliyeti) elde edilmeye başlanıyor. Emekli maaşı dışında gelir elde edilmeye başlandığında tek konut için sıfır oranlı emlak vergisi avantajı ortadan kalkıyor.

Kasım ayı içinde; emlak vergisi ikinci taksitinin belediyelere ödenmesi gerekiyor. Sami Bey gibi başka emekli vatandaşlarımız da, bugünlerde vergi avantajı hakkındaki tereddütlerini iletiyor bize. En çok tereddüt edilen konuları, Maliye’nin açıklamaları çerçevesinde ele aldık bugün ayrıca.

Yazının Devamını Oku

Maske takmayanlara kesilen cezalara af yok

27 Ekim 2020
Hali hazırda 10 bin liralık vergi borcu için aylık 160 lira (%1.6) faiz işliyor... Geçmiş yıllara ait borçlarda; daha yüksek gecikme zammı oranları da uygulandı. 05 Eylül 2018’den, 30 Aralık 2019’a kadar aylık yüzde 2 ve yüzde 2.5’luk oranlar geçerliydi.

2020’de ise vadesinde ödenmeyen vergi borçlarına, aylık yüzde 1.6 oranında gecikme zammı işliyor. Meclis’te komisyonda kabul edilen yasa teklifine göre; devlete olan borçlarını yapılandıranlar için bu faizler silinecek... Çok daha uygun Yurt içi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ ÜFE) oranları üzerinden hesaplama yapılacak. Hesaplanan (daha düşük) yeni borcun ödemesi üç yıla kadar yayılabilecek. (2 ayda bir ödemeli, 6 ila 18 taksitle ödeme imkânı)

ANAPARA SİLİNMİYOR

Her ne kadar birçok kişi bu borç yapılandırmasını ‘vergi affı’ olarak adlandırsa da, aslında devlete olan borcun anaparası silinmiyor. Anaparada bir azalma olmadan yalnızca faiz tutarı düşürülerek (gecikme zammı silinerek ) daha düşük oranlarla Yİ-ÜFE (1 Kasım 2016’dan itibaren 0,35 sabit oran) dikkate alınarak, borç ileri vadelere yayılarak taksitlendirilmesi yapılıyor. Eğer devlete olan borcun tamamı peşin ödenirse, anapara hariç tutarın yüzde 90’nı da siliniyor. İlk 2 taksit ödeme süresi içinde borcunu tamamen ödeyen borçlulara Yİ-ÜFE’de yüzde 50 oranında indirim yapılıyor. Taksitle ödemeyi seçen borçlular için taksit süresine göre değişen katsayılar uygulanacak. Yıllık faiz oranı yine çok uygun: yüzde 4.5.

MASKE DETAYI

Yapılandırma; vergi borçları dışında öğrenim ve katkı kredisi borçları, trafik cezaları, köprü-otoyol geçiş ihlali cezaları, sosyal güvenlik sigorta primleri gibi devlete olan gecikmiş çok sayıda borç türünü kapsıyor. Ancak maske takmama cezası kesilenlere ise herhangi bir kolaylık sağlanmıyor. COVID-19’la mücadele kapsamında Hıfzıssıhha Kanunu çerçevesinde kesilen para cezaları yapılandırma kapsamı dışında tutuluyor. Yasa teklifine göre; yapılandırmadan yararlanmak isteyenler 31 Aralık 2020 tarihine kadar (bu tarih dâhil) ilgili idareye başvuruda bulunması, ilk taksitin 31 Ocak 2021 tarihine kadar ödenmesi gerekiyor. (Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil dairelerine ödenecek tutarların ilk taksiti 28 Şubat 2021 tarihine kadar ödenebiliyor.) Diğer taksitler ise bu tarihleri takip eden ikişer aylık dönemler hâlinde en fazla on sekiz eşit taksitte ödenebiliyor.

İLK 2 TAKSİT ÖNEMLİ

İlk iki taksitin kesinlikle süresinde ödenmesi gerekiyor. Ayrıca her takvim yılında da en fazla iki taksit aksatılabiliyor. Aksatılabilecek bu iki taksitin de en geç son taksiti izleyen ayın sonuna kadar (gecikme zammı da hesaplanarak) ödenmesi gerekiyor. Aksi durumda yapılandırma bozuluyor ve gecikme zammına (aylık 1,60) göre oldukça uygun belirlenmiş oranların (Yİ-ÜFE) geçerliliği kalmıyor. Yapılandırma yasası kapsamında Maliye’nin tahsil ettiği alacaklar dışında; Sosyal Güvenlik Kurumu’nun, Belediyelerin, Gümrük İdaresi gibi başkaca kurumların alacakları da var. Yasa teklifinin komisyondan sonra, Meclis genel kurulu ve Cumhurbaşkanı onayı sonrası Resmi Gazete’de yayımlanmasından sonra ilgili kurumlar, uygulamaya yönelik tebliğleri de yayımlayacaklardır. Bu tebliğdeki açıklamalar ve süreler de dikkate alınarak borçluların yapılandırma için başvuru ve taksitlendirme-ödeme takvimini sıkı takip etmelerinde yarar var.

 DAHA ÖNCEKİ YAPILANDIRMALARIN SONUÇLARI

Yazının Devamını Oku

Varlık barışında vergi avantajı

20 Ekim 2020
Meclis’e sunulan torba yasada yer alan ‘varlık barışı’ düzenlemesiyle yurtdışındaki ve yurtiçindeki kayıt dışı varlıkların kayıtlı hale getirilerek ekonomiye katılması sağlanacak. Daha önceki iki varlık barışının koşulları arasında vergi ödenmesi koşulu yer alıyordu. Yeni yasa teklifinde ise varlık barışından yararlanacakların herhangi bir vergi ödemesi gerekmiyor.

Geçtiğimiz cuma günü Meclis’e yeni bir torba yasa teklifi sunuldu. Teklifin içinde ‘varlık barışı’ düzenlemesi de var. (Md.17) Yurtdışındaki ve yurtiçindeki kayıt dışı varlıkların, kayıtlı hale getirilerek ekonomiye katılması amaçlanıyor. Önceki iki varlık barışının koşulları arasında vergi ödenmesi koşulu da vardı. Barıştan yararlananların; varlıkların değeri üzerinden yüzde 2 (7143 sayılı yasa) ve yüzde 1 (Gelir Vergisi Kanunu, Geçici Md. 90) oranında vergi ödemesi gerekiyordu. (7143 sayılı yasada, belirtilen süreden -31/7/2018- sonra barıştan yararlananlardan vergi isteniyordu.) Yeni yasa teklifinde ise varlık barışından yararlanacakların herhangi bir vergi ödemesi gerekmiyor. Varlık barışıyla ilgili en çok, ‘beyan edilen varlıklarla ilgili sonradan bir vergi incelemesi yapılıp yapılamayacağı’ konusu merak ediliyor... Yasa teklifinde bu güvence de yer alıyor.

YENİ VARLIK BARIŞININ AYRINTILARI

Yurt dışındaki veya yurt içindeki varlıklarını beyan edenlere ‘vergi incelemesi yapılmayacağı’ güvencesi veriliyor.

Varlık türleri: Varlık Barışı kapsamında; yurtdışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ülkeye getirilebiliyor. Türkiye’deki banka veya aracı kuruma 30 Haziran 2021’e kadar bildirilen söz konusu varlıklar, gerçek ve tüzel kişilerce serbestçe tasarruf edilebilecek. Bildirilen varlıkların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde Türkiye’ye getirilmesi veya Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi de gerekiyor.

SON TARİH 30 HAZİRAN

Yurtiçinde; (yurtdışı için sayılan varlıklara ilaveten) taşınmazlar da barış kapsamına dâhil edilebiliyor. Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar varlık barışı kapsamında değerlendirilebiliyor. Yurt içi varlıkların bildirimi için son tarih 30 Haziran 2021.

Başvuru şekli: Yurtdışı varlıklar için Türkiye’deki banka veya aracı kuruma bildirim koşulu varken, yurtiçi varlıkların ise vergi dairesine bildirimi gerekiyor.

İncelenmeme güvencesi:

Yazının Devamını Oku

1 km’lik hız aşımına trafik cezası olur mu?

13 Ekim 2020
Hız limiti 55 km olarak belirlenen yolda, 56 km hız yapıldığı için 288 lira trafik cezası kesilmiş.

Yalnızca 1 km aşım nedeniyle ceza yiyen sürücü mahkemeye gitmiş. Mahkeme cezayı iptal etmiş. Mahkeme kararında “1 km/sa hızın, sürücü tarafından trafik akışında ayarlanmasının kolay olmadığı” belirtilmiş. “Radar aracının 1-2 km/sa hata payının hava ve çevre koşullarına göre kabul edilebileceği de” belirtilmiş.

ÜÇ KEZ CEZA YEDİ 

Hürriyet’te bu haberi okuyup beni arayan bir arkadaşım kendisinin de konudan muzdarip olduğunu söyledi ve anlattı: ”Ben de üç kez ceza ödedim 1 km aşım yaptığım için. Hız limiti 88’ken, 89’la hız limitini aşmışım. 2019 yılına ait hız aşımı ihlallerinin her biri için kesilen cezalar 239 lira. Ve hepsi de Beşiktaş Nevzat Demir tesislerinin olduğu bölgede, Çekmeköy-Ümraniye hattında. Kullandığım otomobilin hız göstergesi de hatalı olabilir, radar cihazının ölçümü de hatalı olabilir. Aslında hata bile denilip denilmeyeceği tartışılır bu 1 birimlik farka. Olağan ölçüm farkı. Bu 1 km/sa’ lik farktan yola çıkarak vatandaştan ceza tahsil etmek ne kadar doğru? Hız limitlerine uymayacak sürücü, hız aşımını istese de 1 km fark ile zaten gerçekleştiremez.”

SORUN ÇÖZÜLMELİ

Trafik cezalarını kesen ve tebliğ eden kurum, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün acilen çözüm bulması gerekir bu soruna. ‘Kurallara uymayan cezalandırılır’ amacına hizmet etmiyor bu trafik cezaları. 1 km/sa hız limit aşımı için vatandaşa ‘trafik kurallarına uymuyorsun öde cezasını’ denmemeli. Nitekim mahkemelerde hukuka uygun bulmuyor bu cezalandırmayı. Bu arada; belirlenen hız limitinin yüzde 10 oranında aşımından sonra ceza kesildiğini, örneğin 50 km limiti olan bölge için yüzde 10 (5 km) ilave edilip 55 km belirlendikten sonra bu sınırı (55 km) aşan ihlallerde ceza uygulandığını da ayrıca belirtmekte yarar var.

GECİKEN CEZA BİLDİRİMLERİ 

Trafik cezaları, ihlalin gerçekleşmesinden sonra makul sürede de sürücülere tebliğ edilmiyor. Sürücü, kuralı ihlal ettiğinin ve bu ihlalin tespit edildiğinin (ceza ödeyeceğinin) farkında olsa, ihlali tekrarlamayacak muhtemelen. Belki her gün geçtiği güzergâh üzerinde aynı ihlali tekrarlamayacak. Halbuki, trafik cezaları topluca geciktirilmiş olarak vatandaşa gönderiliyor. İhlalin tespitinden sonra geciktirilmeksizin ceza tebliğ edilmiş olsa, sürücü aynı cezaya tekrar muhatap olmamak için, aynı güzergahta aynı ihlalleri gerçekleştirmeyecek. Cezaların caydırıcı etkisi hızlıca vatandaşa yansıyacak haliyle. Dolayısıyla cezalar geciktirilince, cezaların caydırıcı olma-ihlalin tekrarlanmaması amacı gerçekleşmiyor. Bilakis vatandaş-sürücü ihlal yaptığının farkında olmadığından belki her gün yeni bir ihlal daha gerçekleştiriyor.

 

Yazının Devamını Oku

Maske takmayan tazminatsız işinden olabilir

7 Ekim 2020
Koronavirüsle en etkili mücadele araçlarından biri olan maskelerin kullanımı konusunda çeşitli sıkıntılar yaşanıyor. Toplumun çoğu kurallara uyarken, küçük de olsa bir kesimin kurallara uymadığı görülüyor. İşyerlerinde de maske kullanımı konusunda sıkıntılar yaşanabiliyor. Eğer bir işçi işyerinde maske takmayı reddeder ve kurallara uymazsa işveren haklı nedenlerle çalışanın sözleşmesini tazminatsız olarak feshedebilir.

“Çalışanlarımın işyerinde kullandığı maskeleri bizzat temin ediyorum. Günde 3 kez maske değiştirme hakları da var. 30’dan fazla işçi çalıştırıyorum. Bir kişi hariç maske takmayı ihmal eden çalışanım yok. Defalarca uyarmama rağmen maske takmamakta ısrar eden çalışanımla artık yollarımı ayırmak istiyorum. Fesih için ‘haklı neden’ oluşmuş mudur?”

Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi’nin son sayısında (2020 Ekim) yer alıyor bu soru. İş Başmüfettişi Cumhur Sinan Özdemir, soruyu ayrıntılı olarak cevaplamış. Özdemir’in nihai cevabını söyleyelim öncelikle: Maske takmamakta ısrar eden bu çalışanın iş akdi ‘haklı nedenle feshedilebilir.’ Nedenini de “işçinin işyerinde maske takmayarak iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin önlemlere uymaması, bu doğrultudaki talimatlara aykırı hareket etmesi ya da iş güvenliğine ilişkin düzenlemeleri ihlal etmesi halinde, işverenin iş sözleşmesini haklı nedenle feshedilebileceği” şeklinde belirtmiş.

İŞÇİLER DE SORUMLU

Özdemir cevabında, konuyla ilgili mevzuatta yer alan kritik noktaları da belirtmiş.

İşçiler öncelikle iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda kendilerini ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşürmemekle yükümlüdür. (İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Md.19)

İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili alınması gerekli bütün tedbirlerin, yapılması gereken bütün iş ve işlemlerin yükümlülüğün ve sorumluluğun işverenlerde olduğu da yasada (Md.4) belirtiliyor.

YARGITAY KARARLARI

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin bir kararında “İşçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili olarak işverenin gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü yanında, işçinin de bu konuda konulan usul ve şartlara uyma yükümlülüğü vardır. İşçiler bunu yaparken işverenden bu doğrultuda aldıkları emir, talimat ve bilgileri dikkate alacaklardır. İşi gereği bir alet kullanması gerekli ise bunu kurallarına göre kullanmalı, eğer işyeri mahallinde gördüğü iş güvenliğini tehlikeye düşürecek durumlar varsa bunu derhal işveren veya temsilcisine bildirmesi gerekmektedir” şeklinde konu değerlendirilmiş. (E-1991/13260, K-1990/14880)

Yazının Devamını Oku

Arsalara yeni rant vergisi

29 Eylül 2020
Gayrimenkullerin değer artışı, normalde satıştan sonra vergilendiriliyor.

Alış ve satış değeri arasındaki fark (kazanç) üzerinden gelir vergisi alınıyor. İstisnanın (18 bin lira) altında elde edilen kazanç için vergi istenmiyor. Gayrimenkulleri edinim tarihinin üzerinden beş tam yıl geçtikten sonra satıp kazanç elde edenlerden de herhangi bir vergi istenmiyor.

DEĞER ARTIŞ PAYI

‘Değer artış kazancının’ vergilendirme kriterlerini özetledikten sonra şimdi yalnızca ‘arsalar için’ ve ‘imar planı değişikliği sonrası için’ yeni devreye alınan ‘Değer artış payı’ konusuna bakalım… Adı vergi olmasa da, ‘arsa sahipleri’ taşınmazlarının değer artışı için devlete ‘değer artış payı’ ödeyecekler. İmar Kanunu’na eklenen bir maddeyle (Ek Md. 8) yapılan bu düzenleme (20 Şubat itibariyle) yürürlüğe de girmiş durumda. Uygulamaya ilişkin yönetmelik ise 15 Eylül tarihli Resmi Gazete’ de yayımlandı.

İMAR DEĞİŞİKLİĞİ

Değer artış payı hesaplanması için en önemli kriter, öncelikle ‘imar planının değişmesi’... Ve bu imar planı değişiklik talebinin de arsa sahiplerinin isteğiyle gerçekleşmesi gerekiyor. Mülk sahiplerinin talebi olmadan (idarece re’sen) imar planı değiştiğinde oluşan değer artışı için bir ödeme yapılması gerekmeyecek.

SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?
Rant vergisi olarak da anılan ‘Değer Artış Payının’ diğer önemli kriterleri de şöyle:

* Değerleme Raporu:

Yazının Devamını Oku

Virüse yakalanan muhasebeciye maliye desteği

22 Eylül 2020
Mersin’de bir mali müşavirin temmuz ayında koronavirüs testi pozitif çıkıyor. Ağustos’un 5’ine kadar hastanede kalıyor, tedavi ediliyor. Nihayet taburcu olduktan sonra da 14 gün evinde karantinada kalıyor. Bu sürede mali müşavir tabii ki vergisel yükümlülüklerini yerine getiremiyor. Yalnız kendisinin değil, müşterilerinin de beyannamelerini veremiyor, muhasebe kayıtlarını yapamıyor.

Diğer yandan vergi beyannameleri süresinde verilmediğinde ağır cezai yaptırımlar da söz konusu. Bu durumda Vergi Usul Kanunu (VUK) ‘mücbir sebep’ hükümleri devreye giriyor. (VUK Md. 13) Mücbir sebep halinde bu sebep ortadan kalkıncaya kadar süreler işlemiyor. (VUK Md. 15) Mücbir sebep halinden dolayı beyanname verme gibi yükümlülükleri süre uzatımına tabi olan kişilerin, mücbir sebep durumunu ispat veya belgelendirmesi gerekiyor.

ACELE DEĞERLENDİRME

Mersin’deki mali müşavir de hastaneden taburcu olduktan sonra belgeleriyle Maliye’ye başvurarak kendi durumunu anlatarak konuyu netleştirmek istemiş. Maliye konuyu ‘acele’ olarak değerlendirerek cevabında “meslek mensubunun koronavirüs nedeniyle tedavi sürecinde bulunduğu 27 Temmuz 2020 ila 19 Ağustos 2020 tarihleri arasında (bu tarihler dahil) mücbir sebep halinde olduğunun kabul edildiği” belirtilmiş. (Gelir İdaresi Başkanlığı, 14 Ağustos 2020 tarih ve E.89809 sayılı özelge)

KOLAYLIK SAĞLANIYOR

Dolayısıyla koronavirüse yakalanan mali müşavirin; ‘kendi vergisel ödevlerine ilişkin sürelerin uzatılması’ anlamında bir tereddüt yok. Tedavi ve karantina sürecinde mücbir sebep hükümlerinden yararlanabiliyor. Mali müşavirler; müşterilerinin de beyanname verme, defter tutma gibi vergisel yükümlülüklerini bizzat yerine getirdiğinden, tedavi sürecinde aynı kolaylıklar mali müşavirlerin müşterileri için de sağlanıyor. Müşterilerin bu olanaktan yararlanabilmesi için mali müşavirleriyle “Aracılık ve Sorumluluk Sözleşmesinin de” bulunması gerekiyor.

HANGİ RAPOR GEÇERLİ?

Mücbir sebep yükümlülüklerinden yararlanmak için Maliye’ye başvurulduğunda sağlık durumunun belgelendirmesi de gerekiyor. Yalnız koronavirüs riski açısından değil, diğer sağlık sorunları nedeniyle de vergisel yükümlülükler yerine getirilemeyebilir. Mücbir sebebi düzenleyen VUK 13.ncü maddenin uygulanmasına yönelik Maliye’nin genelgesinde özel hastane raporunun geçerliliğini belirten ayrıntılar da yer alıyor.

Mücbir Sebep kaynaklı işlemlerin uygulanmasına yönelik 1986/9 sayılı VUK İç Genelgesi’nde;

Yazının Devamını Oku

Asgari ücretlinin maaş bordrosu son 4 ayda nasıl değişiyor?

15 Eylül 2020
Güncel asgari ücret brüt: 2 bin 943 lira. Net asgari ücret AGİ dâhil 2 bin 324 lira. Aradaki 619 lira fark vergiler ve sigorta prim kesintilerinden kaynaklanıyor.

Şimdi; eylül ayıyla birlikte hesaplama değişiyor. Asgari ücretlinin bordrosunda ilk sekiz ay yüzde 15 oranında gelir vergisi hesaplanırken bu ay yüzde 20 oranında da vergi hesaplaması yapılacak. Eylül ayı bordrosunda kazancın bir kısmı yüzde 15’den, bir kısmı yüzde 20’den vergilenecek. Yılın kalan son üç ayında ise tüm kazancı yüzde 20’den (daha yüksek orandan) vergilenecek.Vergideki artış tutarı, normalde net ücrette de düşüşe neden olur. Ancak asgari ücretli için bu vergi artışının net maaştaki düşüşüne devlet müdahale ediyor. Asgari ücretlinin net maaşının yıl boyu aynı kalması sağlanıyor.

Devletin müdahalesi; Asgari Geçim İndiriminin (AGİ) artırılması yoluyla oluyor. Asgari ücretlinin vergisindeki artış kadar (net maaştaki azalış kadar) daha yüksek AGİ ödenerek net asgari ücret yıl boyu korunmuş oluyor. AGİ’deki artıştan dolayı işverene de bir yük binmiyor. İşveren çalışanına ödediği AGİ’yi, kendi ödeyeceği vergiden düşüyor. Aşağıdaki tablodan görülebilir. İlk sekiz ayda çalışanın bordrosunda yüzde 15 oranında 375,23 lira vergi kesildi. Eylül ayında vergi 400,93 liraya yükseliyor. Asgari ücretlinin son üç ay bordrosunda ise 500,31 lira gelir vergisi kesintisi yapılacak. Ancak her durumda asgari ücretlinin net maaşı 2 bin 324 liranın altına düşmeyecek.

İşveren tarafından çalışana AGİ ödemesi yapılabilmesi için çalışanın bordrosunda gelir vergisi kesintisi görünmesi gerekiyor. Kısa Çalışma Ödeneği (KÇÖ) alan çalışanlardan gelir vergisi kesilmediğinden bu çalışanlara AGİ ödenmesi de mümkün olamıyor. Zaten çalışanlara KÇÖ ödemesi de, işverenleri tarafından değil, İŞKUR tarafından ödeniyor.



Yukarıdaki tabloda bekâr asgari ücretlinin AGİ tutarı dikkate alınarak net asgari ücret 2.324 lira olarak hesaplanıyor.Çalışmayan eş ve çocuklardan dolayı AGİ tutarı da artıyor. Dolayısıyla eş ve çocuktan dolayı net asgari ücret de en fazla 154,50 liraya kadar (AGİ kaynaklı) daha yüksek hesaplanabiliyor.

Yazının Devamını Oku