Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat Mühendisliği mezunu. 2002’ye kadar ailede lokomotif sektör olan inşaatta çalıştı. 2003’te sektör değiştirdi, eğitime geçti. Keremoğlu Özel Eğitim İşletmeleri A.Ş.’yi kurdu. Özel Çakabey Okulları’nın başına geçti. Kısa sürede Türkiye’nin en büyük, en yenilikçi ve en başarılı okullarından biri haline getirdi. Bunu da hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin öğrenmeye tutkuyla bağlı olmaları için tüm imkanları sunarak başardı. Zafer Eraslan, 2007’de, “Türkiye’nin geleceğini şekillendiriyoruz. Eğitimciliğin sorumluluğu okul duvarlarını da aşmalı” diyerek, sosyal sorumluluk projeleri kapsamında Çakabey Kültür Yayınları’nı kurdu. Hazırlanan 6 kitap, filmler ve fotoğraf sergileriyle Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’ndan ödüller aldı. Eğitim teknolojilerine özel ilgisi olan Eraslan, eğitimde teknolojinin tek başına bir şey ifade etmediğine ancak öğretim sürecinde doğru kullanılırsa öğrencilere çok büyük katkılar sağladığına inanıyor. Fotoğraf çekmekten hoşlanıyor. Saat ve kalem biriktiriyor. Yataktan pozitif ve neşeli kalkıyor. Dört günden fazla süren tatilden sıkılıyor. Soğan ve sarımsak dışında hiçbir şey seçmiyor. Hayat felsefesi mutlak başarı ve çalışmak üzerine odaklı. İşte ayrıntılar...
OTOMOBİLBomboş yolda bile dururum
* İlk kullandığım araba bir Anadol Pikap’tı. Şu an 2012 model siyah bir Audi A8’im var.
* Hafta içi gündüz saatlerinde çoğunlukla şoförüm kullanır. Akşamları ve hafta sonları ise direksiyona kendim geçerim.
* Çok dikkatli, fazla kontrollü ve kuralcı bir sürücüyüm. Gece saat 02.00 bile olsa bomboş yolda kırmızı yandığında dururum. Çünkü ‘Pardon’ deme şansımız yok. Hayatta bazı şeyleri riske atamazsınız.
* Bir otomobil alırken önce güvenlik, sonra dayanıklılık ve fazla göze batmayacak dizayn ararım.
BESLENMESoğan ve sarımsak yemem
Onunla ilk kez geçtiğimiz günlerde Antalya’da tanıştım. Firması Başarı Tekstil’in isim babalığını yaptığı markası İssimo Home’un lasmanı için konuk ettiği Belek’te sohbet imkanı buldum. Adı, İsmail Yılmaz... 51 yaşında. İnanılmaz renkli bir kişilik. Ortaokul mezunu ama kendi deyimiyle ‘Babadağ Üniversitesi’ni bitirmiş. Enerjisi müthiş. Bir an olsun yerinde duramıyor. Çalışkan mı çalışkan. Tipik aslan. Tam bir lider. İkna yönü güçlü. Uyumlu. Duygusal. Hayattan keyif almasını biliyor. Sesi de çok güzel. Öyle ki, tek başına sahne alacak kadar iddialı. Bunu da gala gecesinin yıldızı Emel Sayın’la düet yaparken kanıtlıyor. Tek başına seslendirdiği türküler de davetlilerden tam not alıyor. 22 yıl amatör olarak futbol oynamış. İyi bir Galatasaraylı. Tarihe de meraklı. Antik Laodikya’nın sponsorlarından. Spor giyimden hoşlanıyor. Bir gün ata binmenin hayalini kuruyor. O anlattı, biz dinledik...
OTOMOBİLPlakası hala aklımda
* İlk arabamı babam almıştı. Beyaz renkli ikinci el bir Murat 131’di. Plakası hala aklımda: 20 DZ 111. Onunla çok güzel anılarım oldu. Gençliğin tadına vardım.
* Şu an siyah renk Audi’m var.
* Şoförüm de var ama genelde kendim kullanırım. İyi bir sürücüyüm. Geçirdiğim her olumsuz olaydan bir ders aldım. Dikkatliyim. Kurallara yüzde 99 uyarım. Emniyet kemerini biner binmez takarım. Ama ne kadar dikkat ederseniz edin otomobil kullanırken hep savunmada olmanız gerekiyor.
* Bir araba alırken estetik, marka, kullanım kolaylığı ararım.
İzmir doğumlu olan, çocukluğunun büyük kısmını Söke’de geçiren Tuntaş, dedesinin hayat hikayesini kaleme aldığı Zor Yıllar’la çok konuşuldu. Nalan Tuntaş, şu sıralar aşkla ilgili yeni kitabı için yoğun mesai harcıyor. “İlk defa aşkla ilgili bir eserim olacak. Bir kadının gerçekten çok sevmesini anlatıyor. Bütünüyle kurgu. İsmi ise henüz belli değil” diyen Tuntaş, yazmaya saat 23.15’te başlıyor, 02.00’den önce yatmıyor. Abur cubura bayılıyor. Araba kullanmaktan hoşlanmıyor. Yürümekten, kayaktan ve dans etmekten büyük keyif alıyor. Modayla arası oldukça iyi olan yazar, kendi ifadesiyle yaşından genç giyiniyor.
HAYAT FELSEFESİ
Çok çalışmak.
OTOMOBİLÇok da meraklısı değilim
* İlk arabam mavi renkte bir Şahin’di. 1980’de almıştım. Şu an bana ait bir araç yok. En son Alfa Romeo vardı.
* Otomobil kullanmaktan hiç hoşlanmıyorum. Merakım da yok. Park yeri büyük işkence.
* Çocukların arabaları var. Gerekirse onlarla gidip geliyorum. Taksi kullanıyorum.
Daha ilkokulu bitirir bitirmez kendini iş yaşamının içinde bulur. Ekmek parası uğruna tek başına memleketi Fethiye’den İzmir’e gelir. Cebinde tek kuruş yoktur. Yol parasını bile zar zor denkleştirir. Küçük bir lokantada çalışmaya başlar. Tam 14 yıl bulaşık yıkamak dahil tüm sorumlulukları üstlenir. Yılmaz, yüksünmez. Takvimler 1970’i gösterdiğinde bir arkadaşıyla birlikte Hisarönü’nde Dostlar Balık Lokantası’nı devralır. 10 yıl işletir. Sonra, Alsancak’a adım atar. ‘Veli Usta Balık Pişiricisi’ni kurar. Kalitesi, lezzeti ve güleryüzlü hizmetiyle kısa sürede ünlenir. Günümüzde üç şubede 70 çalışanıyla konuklarını ağırlamayı sürdürüyor. Ama biraz dertli. İlk kez kendisinin kullandığı ‘balık pişiricisi’ deyimini bugün her yerde görmekten mustarip. “Ben meşhur ettim, sonra herkes kullanmaya başladı. Açıkçası, zamanında koyduğum isimden herkes nasibini aldı. Müşterilerimize tavsiyem bizi ‘Veli Usta’ ismiyle sormaları. Ve o ismi tabelada görmeleri” diyor. Veli Sinanoğlu, nam-ı diğer Veli Usta, iş dışı yaşamının kapılarını Sıradışı’na açtı...
OTOMOBİLKendime ait arabam yok
* İlk arabam 1993’te satın aldığım 0 kilometre bej renkli bir Kartal’dı.
* Şu an kendime ait otomobilim yok. Ya şirkete ya da oğullarıma ait araçlarla gidip geliyorum.
* Dolayısıyla direksiyona oturmuyorum. Trafiğin yoğunlaşması, bilinçsiz sürücülerin artması, iş yoğunluğundan dolayı dikkatimin eskisi kadar iyi olmaması yüzünden kullanmamaya karar verdim. Benden daha iyi sürücülere bıraktım. Bu sayede olası kaza riskini de ortadan kaldırmış oldum.
* Ama kullandığım dönemde çok hız yapmayan, dikkatli, kurallara olabildiğince uyan biriydim.
* Bir otomobil alırken yakıt ekonomisine, fonksiyonel olmasına ve güven vermesine dikkat ederim.
BESLENMEAkşamları pas geçerim
Yalıtım sektörünün lokomotiflerinden BTM Yönetim Kurulu Başkanı Levent Ürkmez, işadamı kimliğinin yanı sıra futbola olan ilgisi ve desteğiyle tanınyor. Ama son dönemde yaşadıkları onu soyadının aksine futboldan ürkütmüş ve soğutmuş. Doğduğu günden beri sıkı bir Göztepeli olan, ancak yöneticilik döneminin sonlarına doğru bazı kırıcı olaylara maruz kalan Ürkmez, “O nedenle futboldan soğudum. Hatta koptum. Bir daha maç izlemeye stada gitmedim. Gitmek niyetinde de değilim” diyor. Şimdi futboldan yalıtılmış bir hayat sürüyor. Urla’da, eşi İnci Hanım’la, ‘Mabedimiz’ dediği 5 dönüme kurulu çiftlik evinde her dakikasını programlayarak yaşayan Levent Ürkmez, “Öyle ki, kalkış-yatış saatim de yemek saatim de çok özel istisnalar dışında değişmiyor. Randevularıma çok sadığım. En geç beş dakika öncesinde orada olurum. Aynı titizliği karşı taraftan da beklerim” diye konuşuyor. Gezmekten, ünlü ressamların tablolarını biriktirmekten hoşlanan Ürkmez, ilk kazandığı paradan gençlere tavsiyelerine kadar birçok konuyu Sıradışı’yla paylaştı.
OTOMOBİLBorca karşılık aldım
* İlk arabamı 1980’de bir alacak karşılığında Adanalı bir müşterimden aldım. Bej renginde Renault TS12’ydi. Sonra Doğan, ardından da Mercedes kullanmaya başladım.
* Şu an Chryles’im var. Geçen yıl aldım. Bir süre kullanıp yine Mercedes’e döneceğim.
* Özel şoförüm var. Hafta sonları ve izin günleri hariç direksiyon ona emanet. Bu sayede kitap, gazete, dergi okuyabiliyorum.
* Çok araba kullanma meraklısı değilim. Aşırı hızı sevmem. 110-120’nin üzerine çıkmam. Ceza yediğimi hatırlamıyorum.
* Bir araba alırken güven, güç, konfor ve motor kriterlerine dikkat ederim. Aksesuvar o kadar da önemli değil benim için.
BESLENMESaatlerimden şaşmam
Uşak Sanayi ve Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Kuvvet, başarılı bir işadamı ve iyi bir sporcu. 47 yaşına kadar amatör kümede futbol oynamış. Koyu Beşiktaşlı. Yüzmeyi çok seviyor. Her stilini biliyor. “Hala soluksuz 3 kilometre yüzebilirim” diyecek kadar da iddialı. Masatenisi ve bilardoyla da ilgileniyor. Toplamda günde 4-5 kilometre yürüyor. Aynı zamanda kendisi oynamamış olsa da Türkiye Basketbol İkinci Ligi’nde mücadele eden Mackolik.com Uşak Üniversitesi’nin başkanı. “En az bütçeli takımız. Ama birinciyiz. İyi bir ekibimiz var. Takım ruhuyla mücadele ediyoruz. Yedi yıl önce kurulduğunda da başkanıydım. Benim çocuğum gibi. Hedefimiz, şampiyon olup birinci lige çıkmak” diyor. Doğal, rahat, güleç ve nüktedan tavırlarıyla dikkat çeken Mustafa Kuvvet, harçlığını çıkarmak için inşaatlarda nasıl kum taşıdığından İstanbul’da permi sattığı günlere kadar hayat öyküsünü Hürriyet okurlarıyla paylaştı...
OTOMOBİLİkinci eli tercih ederim
Şirket dışında ilk arabam 1998’de eşim için aldığım sıfır kilometre yeşil bir Fiat Uno idi.
Şu an 2004 model, ikinci el siyah Audi A6 Quattro sahibiyim.
Genelde 1 ya da 2 yaşında ikinci el otomobil almayı tercih ederim. (Gülerek) Hiç birinci el alacak kadar zengin olmadım.
Trafikte kolay kolay kimseye güvenmem. Bu nedenle arabamı kendim kullanırım. Makam aracıyla bir yere giderken, eğer mesafe uzaksa önde oturur, şoförümü kontrol ederim.
Mustafa Karabağlı, elektronik yüksek mühendisi. Ülkemizdeki 7 milyon eve giren ‘Luna’ marka akıllı elektrik sayacı üreten İzmir merkezli Ar Elektronik’in sahibi. “Bu alanda üretim yapan firmalardan biriyiz. Ama ilk kimin yaptığının tayini mümkün değil. Akşam 22.00 ile sabah 06.00 arasında elektrik fiyatı normalin üçte biri civarında. 17.00-22.00 arasında normalin iki katına yakın pahalı. 06.00’dan 17.00’ye kadar normalin yüzde 15’i daha ucuz. Bunlara dikkat ederek faturanızda yüzde 25’lik tasarruf sağlayabilirsiniz. İyi kullanımla bunu yüzde 40’a çekmeniz de mümkün” diyor. Her daim gülen yüzü, işine sevgisi ve hakimiyeti, disiplinli, düzenli ve çalışkan kişiliği ile dikkat çeken Karabağlı, sosyal yönüyle de benzer tablo sergiliyor. Arabası onun için şefkatli bir anne. Yoğurt hayatının vazgeçilmez bir parçası. Briç ve bilardo tutkunu. Hasta Fenerli. Her aslan gibi lider ruhlu.
Leyla adını vermiştim
* İlk arabam erken yaşta vefat eden babama ait beyaz Renault 12TS idi. 16 yaşındaydım. Plakası LY’den hareketle ‘Leyla’ adını vermiştim.
* Bügun siyah Mercedes E350 kullanıyorum.
* İlk otomobilim o günün şartları itibariyle aşkım gibiydi. Şimdiki ise şefkatli bir anne. Sizi tam kucaklayan, sarmalayan, hatta bütün gücünü, sinerjisini aktarmaya çalışan olgun bir kadın gibi düşünebilirsiniz.
* Arabamı kendim kullanıyorum. Çünkü keyif ve zevk alıyorum. Tempolu bir sürücüyüm.
* Bir otomobil alırken öncelikle performansına bakarım. Sonra ailemi de taşıyabileceğim bir araba olmasını arzu ederim. Üçüncü olarak da motor ve aksesuvarlarına bakarım. Teknolojik olmasını isterim.
Salih Esen... Ege’nin iş temposu en yüksek iş insanlarından biri. Bu yoğunluk içindeki en büyük hobisi de spor. Tenis oynuyor, kayak, pilates, rüzgar sörfü yapıyor, yüzüyor, koşuyor, yürüyor. Sıkı bir Fenerbahçeli. Aynı zamanda da Altınordulu. 1987-89 arasında başkanlığını, öncesinde de basın sözcülüğünü yapmış. Aslında hiç boş zamanı yok. “Yatırım ve sanayicilik bir yerde yaşam tarzım olmuş. Genlerimden gelen bir güç olsa gerek. Tüm bunlara dayanmanın yolunun da spordan geçtiğinin farkındayım. Aslında bol zamanım olduğundan değil, yarattığım için vakit ayırabiliyorum. Spor yaparak iş stresinin olumsuzluklarından kurtuluyorum. Hayat bir maraton. Yarışın neresinde olduğunuz o kadar da önemli değil. Yolunuza, koşunuza devam ederken kendi bünyenize uygun hareket etmelisiniz. Bu düşünceyle hayata baktım hep. Hiçbir şekilde gereksiz hırslara kapılmadım. İlle de birinci olacağım diye bir düşünceye sahip olmadım. Geçen zaman haklı olduğumu gösterdi. Benim ilkem şu: Nefesine göre koşmalısın” diyor. Emekli olacağına inanmayanm, o nedenle de emeklilikle ilgili hayali olmayan Salih Esen, iş dışı hayatını Sıradışı’na anlattı.
OTOMOBİL85’te BMW’ye terfi ettim
* İlk arabam bir Anadolu kamyonetti. 1976’da almıştım. 1970 modeldi. İttir kaktır bir şeydi.
* Sonra BMC kamyonet, Nova Chevrolet’im oldu. 1985’te BMW’ye terfi ettim. Halen 2012 model lacivert 730’um var.
* Hafta içi şoförüm, hafta sonu ben kullanıyorum. Bu sayede trafikte vakit kaybetmiyorum. O zamanı değerlendirerek gazete-kitap okuyorum, telefon görüşmelerimi yapıyorum, maillerime bakıyorum.
* Trafikte dikkatliyim, hiç kazam yok, kayda değer cezam da yok. Herkesin hakkına sonuna kadar riayet ederim.