Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle/Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı/Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına/Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı/ Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var/Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına/Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır/Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana...
Ünlü şair Ataol Behramoğlu’nun, “Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var” adlı şiirinin bu son iki dörtlüğü, Münir Tanyer’in ders niteliğindeki hayat felsefesinin özeti adeta... Tanyer, acıların da sevinçler gibi insanları olgunlaştıracağına inanan bir isim. İzmir, Tanyer İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Münir Tanyer’i, Babil’in Asma Bahçeleri’nden esinlenerek Narlıdere’de hayata geçirdiği ‘Asma Bahçeler’ projesi ile daha yakından tanısa da, onun askerlikten inşaat sektörüne geçişi üzücü bir kaza sonrasında yaşanan süreçte gerçekleşmiş.
Tanyer, “Hayatın güllük gülistanlık olmadığını size öğretiyor çektiğiniz acı... Yaşadığım kaza hayatımı tamamen değiştirdi. Çok sevdiğim askerliği bırakmak zorunda kaldım. Bu olay bana hayat tecrübesi oldu. Beni pişirdi, olgunlaştırdı, Bilmediğim bir işe girdim. Ama şunu kendime felsefe edindim. İnsanın istedikten sonra başaramayacağı iş yok. İnsan beyni çok güzel dizayn edilmiş. Düşündüğü, planladığı becerebildiği her şeyi başarabilir bana göre. Önce, ‘Başaracağım, yapacağım’ demeli. Gerisi zaten gelir” diyor.
OTOMOBİLSol şerit benimdir
* İlk arabam ‘Hacı Murat’tı. Hiç unutmam, 1981’de almıştım. 1976 modeldi. Rengi göz kamaştırıcı sahra bejiydi. Onunla çok maceralarım oldu.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tülay Canda, mesleğine aşık insanlardan. Bilgili, donanımlı, başarılı, idealist bir hekim. Aynı zamanda çalışkan. Öyle ki, 07.00’de onu ya odasında ya da patoloji laboratuvarında çalışırken bulabilirsiniz, hem de 21.00’e kadar... Peki, gün ağarmadan uyanan biri bu tempoya ne kadar ve nasıl ayak uydurabilir? Tülay Hoca, bunun sırrının ‘konforlu uyku’da yattığını söylüyor. “İçi dışı bir insan olduğum için kafamı çok meşgul eden sorun olmaz. Yapacağım iş bellidir, kesintisiz uyurum. Sanırım beni ayakta tutan en önemli şey de bu” diyor. Mütevazı, açık sözlü, hayatının her alanında ölçülü, insan sevgisi yüklü, yardımsever, huzura önem veren kişiliğiyle ön plana çıkan Prof. Canda anlattı, biz dinledik. İşte ayrıntılar...
OTOMOBİLSadece bir kez kullandım
* Ehliyetim var ama şoförlüğüm yok! Eşimin teşvikiyle direksiyon başına oturduğum ilk gün işyerine gelirken yağmurun da etkisiyle öndeki arabaya çarptım, bir daha da kullanmadım. Doğrusu, otomobil kullanmayı da hiç sevmedim.
* Eşimle meslektaşız, aynı işyerinde yıllarca birlikte çalıştık. O nedenle hep beraber gittik geldik. Eşim Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi’ne rektör olduğunda dört yıl süreyle araçsız kaldım. Sabahları toplu taşım araçlarıyla geldim, akşamları da arkadaşlar bıraktı.
* Şu anda araba ihtiyacım olduğunda taksi kullanıyorum. Hangi güzergaha kaç lira yazar benim kadar iyi bilen yoktur.
BESLENMEMutlaka sızma zeytinyağı
* Abartılı beslenme alışkanlığım yok. Yemek için yaşamıyor, yaşamak için yiyorum. Kahvaltıyı atlamam. Sabah erken uçağına binecek dahi olsam mutlaka yaparım. Salatalık, domates, kırmızı biber, beyaz peynir, 4-5 zeytin, 1 dilim ekmek, yarım porsiyon meyve, aklıma gelirse 2 bütün ceviz yerim. Süt ve narenciye zamanı taze sıkılmış meyve suyu içerim.
Hani, hayat enerjileriyle size iyimserlik ve motivasyon kazandıran bazı insanlar vardır ya... Dişhekimi Şenol Alkan da enerjisini dışarı yansıtan bu özel kişilerden biri. Mutlulukla gülümsüyor. İşi de güvenle gülümsetmek ne de olsa... İyi bir aşçı, deniz, balık ve motosiklet tutkunu. Uykuya hükmetmesini öğrenenlerden. “Her gün 2 saat az uyuyarak, ömrümüze doya doya yaşayabileceğimiz 3 yıl ekleyebiliriz” diyor. Bir de içi içine sığmayan bir proje adamı. Sağlık turizmi için elini taşına altına koymaktan çekinmeyecek kadar cesur. “Hayat bana geri vites koymamış. Bu yüzden pek ardıma bakmam” diye konuşuyo ve durmadan dinlenmeden düşlerinin peşinden gidiyor.
OTOMOBİLMotosiklet fanatiğiyim
* İlk arabam babamın Renault Station Wagon’uydu. Ehliyetimi onunla aldım. Benden çok çekti yazık...
* Kendi paramla aldığım ilk otomobil 1991 model Tofaş’tı.
* Şu anda ailecek bindiğimiz arabamız ise Hyundai Tucson.
* Ancak ben tam bir motosiklet fanatiğiyim. Halen SYM 250 i Evo Maxi Scooter kullanıyorum. Trafik derdim hiç yok.
Hani derler ya, “Eşi benzeri olmayan insan...” Bu hafta Sıradışı’na konuk ettiğim Akça Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Akça işte bu söze en güzel örneklerden. Beyefendi, tuttuğunu koparan, arkadaş canlısı, çalışkan bir kişilik. 8 bin 600 kişilik ‘Akça ordusu’nun başındaki insan olarak sorumluluğu çok büyük. Kalbi sevgiyle dolu, büyürken küçülen, kazanan ve kazandıran, özel, sıradışı, renkli bir kimlik. Yüzünden tebessüm hiç eksik olmuyor. Sözünün eri, güvenilir. Sevdiğini asla yalnız bırakmıyor. Kendisini tanımanın keyfini tarifsiz bir tat ve heyecanla yaşadım. Çocuklara olan sevgisini, sahip olduğu maddi-manevi değerleri onların gelecekleri için harcayarak gösteren Rıza Akça, çalışanlarının evlatlarını kendi evlatlarından ayırt etmeyen sıcacık bir karakter. Sadece İzmir’in değil, ülkenin onun gibi insanlara çok ihtiyacı var.
OTOMOBİL
Güvenlik ilk sırada gelir
Kendi kazancımla satın aldığım ilk arabam yeşil bir BMW 3.20’ydi. Sonra tercihim Mercedes oldu. Şu an siyah bir S500 sahibiyim.
Otomobil kullanmaya çok meraklı değilim. O nedenle özel şoförüm var.
Kurallara uyan, hız sevmeyen bir yapım var. Şoförümden de aynısını istiyorum.
Hijyen konusunda titizim. Hayatımın her alanında olduğu gibi arabamda da bu konuya özen gösteriyorum.
Bir otomobil alırken güvenlik, sağlamlık (ağırlık-yere sağlam tutuş), renk ararım.
İlginç insanlar vardır. Özellikleri, karakterleri, yaşamları, eserleri onları sıradışı yapar. Ufuk Tiyanşan da işte onlardan biri. Rahat tavırları, güleryüzü, içten davranışları, spora düşkünlüğü, hayvan sevgisi, deniz tutkusu, adil bir insan olması onu farklı bir birey olarak tanıma fırsatı verdi bana. Bu sempatik dişhekiminin aslında mükemmel bir insan olduğunu gördüm. Köşemde yer alan diğer başarılı isimlerin ortak özelliğine de sahip. Çalışkanlık... Çocukluk ve gençlik yıllarında mağazada paspas yapan, reyon tezgahtarlığı görevlerinde bulunan bugünün çağdaş, eğitimli, yetenekli hekiminin 10 parmağında 10 marifet mevcut. İş hayatına verdiği önemi özel yaşamına da yansıtan, çevresinde mütevazılığı, sevecenliği, 25 yılda kendi elleriyle inşa ettiği teknesi ve Türk mutfağına düşkünlüğüyle ünlenen Tiyanşan, iş dışı yaşamını Sıradışı’yla paylaştı.
OTOMOBİLSpor arabaları seviyorum
İlk arabamı 1985’te üniversiteden mezun olduktan bir yıl sonra almıştım. 1979 model beyaz bir Ford Taunus’tu.
Bugün yine beyaz tek kapı Volkswagen Scirocco’m var.
Trafik kurallarına uyan, kontrollü, ama uygun yolu bulunca hız yapmayı seven bir sürücüyüm. Ancak hiçbir zaman körü körüne gaza basan biri olmadım.
Bir otomobil alırken önce güvenlik ararım. Sonra spor olmasına dikkat ederim. Tabii ekonomik koşullar da belirleyici bir diğer etken.
Doruk Pala... İzmir’in yetiştirdiği çiçeği burnunda işadamlarından. Erken yaşlarda çalışma hayatına atılan, çıraklık tabir edilen dönemi başarıyla geçiren, eğitimini en iyi şekilde tamamlamış sıradışı bir genç. Çalışkan, efendi, mütevazı. Aile şirketleri olan Mert Optik’te genel müdür yardımcısı olarak bugün bu önemli sorumluluğu başarıyla üstlenmiş üçüncü kuşaktan bir yönetici. İzmir’in sektöründe vergi rekortmeni firmalarının yönetiminde babası Mert Pala’nın en büyük destekçisi. Merhum Zühtü Pala, oğlu Mert’in doğumuyla birlikte ismini verdiği “Mert Optik” markasının dünya çapında başarılara imza atacağını hissetmiş miydi acaba? Bugün, torun Doruk Pala da yönetimde. Bundan büyük gurur olur mu?
OTOMOBİLSpor arabaları seviyorum
* İlk arabam 2000 model, bordo renkli, tek kapı bir BMW’ydi. Üniversiteyi kazandığım için babam almıştı.
* İlerleyen yıllarda biraz da kendi çalışmalarımın karşılığı otomobilimi değiştirdim, yine farklı renk BMW aldım. İnsanların yaşı ne olursa olsun her zaman en iyiye ulaşmasını diliyorum. Tabii ki imkanlar çerçevesinde.
* Şu an altımda yine bir BMW var. M3 Cabrio. Üstü açık, beyaz.
* Yapım gereği spor arabalardan hoşlanıyorum.
* Kendim kullanıyorum. Hızlı ama temkinli bir sürücüyüm. Gözü kara sürat yapmam. Emniyet kemerimi biner binmez takarım.
Türkiye’nin en büyük sodyum sülfat ve ofset kağıt üreticisi Alkim Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ferit Kora, tam bir ralli tutkunu. Bir dönem aktif olarak yaptığı bu sporun çok heyecanlı ve zevkli olduğunu, iş yaşamında çok yararını gördüğünü söylüyor. “Bu spor iki kişinin bir arada çok büyük uyum içinde olması gereken tempo istiyor. Koordinasyonunuz iyi olmaz, anlaşamazsanız otomobili devirebilirsiniz. Rallide önce virajlar tek tek işaretleniyor, daha sonra bu notlara göre yarışılıyor. Bu yönüyle ralli bana hayatı planlamayı öğretti, büyük tecrübe sağladı” diyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi Üyesi, Ege İhracatçı Birlikleri Ağaç ve Orman Ürün Yönetim Kurulu Üyesi, ESİAD Yayın Komitesi Başkanı, İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu Üyesi, Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı Kurucusu, Kültürpark Tenis Kulübü Onur Kurulu Üyesi, Balçova Rotary Kulübü Üyesi gibi birçok sorumluluğu da üstlenen Kora, iş dışı yaşamının kapılarını Sıradışı’na açtı. Bugüne kadar pek bilinmeyen yönlerini paylaştı.
OTOMOBİL
Bir dönem yarıştan yarışa koştum
* İlk arabam 1978’de aldığım mavi renkli Honda Accord’du. Şu an Land Rover Discovery var.
* Şehir içinde park yeri problemi nedeniyle şoförüm var. Şehir dışında ise genelde şoförüm sakin kullandığı için sağda o oturabiliyor.
* Dikkatli ama rallicilikten dolayı biraz da süratli bir sürücüyüm.
Tiryakiler Şirketler Grubu, otomotiv sanayinde 50 yılı aşkın tecrübeye sahip. Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı Mehmet Tiryaki’nin yaptığı firmanın amiral işi aktarma organları. Yani şaft. Hareket aktarımını sağlayan emniyet parçası. Alanında Avrupa’da ilk 3-4 firma arasında. Dünyanın en ünlü otomotiv markalarıyla çalışıyor. Tırsan markasıyla 50 ülkeye ihracat yapıyor. Dizaynı, hafifliği, titreşimi ve test sonuçlarıyla öne çıkıyor. Adeta tiryakilik yaratıyor. Mehmet Bey, “Sektörümüzde önemli bir noktadayız. Müşterilerimiz bizden çok memnun. Yanlarında görmek istiyorlar. Bu da bize gurur veriyor. İzmir, Manisa ve Rusya’daki tesislerimize 2015’te Uzakdoğu’yu da ekleyeceğiz” diyor. Aynı zamanda EBSO Meclis Başkanlığı görevini de yürüten Mehmet Tiryaki’nin en büyük hobisi tekne. Tarihe çok meraklı. Boğa burcu. Hırslı, çalışkan. Göztepe ve Galatasaray sempazitanı. Hayatta bitmeyen servetin itibar olduğuna inanıyor.
OTOMOBİLGüvenlik her şeyin başında
* İlk arabam bir Volkswagen minibüstü. Rahmetli babamın Bitpazarı’nda yedek parça dükkanı vardı. Eğitim hayatım boyunca yazları, üniversite yıllarında da akşam okuduğum için gündüzleri burada çalıştım. Bu arabayla Türkiye’yi karış karış gezdim.
* İleriki yıllarda dükkanda çalıştığım için aldığım paralarla BMW sahibi oldum. Şu an Mercedes’im var.
* Hafta sonu kendim kullanıyorum. Hafta içi ise babamın da şoförlüğünü yapan çok eski ve deneyimli bir yardımcım var.
* Trafikte dikkatli ama aceleci sürücüyüm. Kurallara uyarım ama biraz da tez canlıyım. Hız limitleri içinde bazen kantarın topuzunu kaçırdığım olur.