Hizmet sektörünün en zor alanlarından biri olan turizmde 20 yılı sürekli yükselen bir başarı grafiğiyle geride bırakan İlker Yeşilmen’le geçen martta genel müdür olarak göreve başladığı Boyalık Beach’te yaptığımız görüşme, Çeşme gibi bir büyük hazinenin değerini ne kadar bildiğimiz ve onu dünyaya ne kadar tanıtabildiğimiz konusunda yıllardır konuşulan soruları bir kez daha aklımıza getirdi. İşi konusunda kılı kırk yaran titizliğiyle tanınan, denize olan sevdasını günümüzde usta bir balıkçı olarak sürdüren ve en büyük tutkusu oğlu Harun’la zamanı unutan Yeşilmen’i daha da yakından tanıdıkça, bu özverili mesleği inatla sürdüren tüm turizm emekçilerine olan saygımızın daha da arttığını hissettim. Yaklaşık 5 yıl sigortacılık yaptıktan sonra, “Bu benim mesleğim değil” deyip, Club Letonya’da ön büroda göreve başlayan İlker Yeşilmen, bitmek bilmeyen enerjisi, disiplinli çalışma tarzı ve ‘Şeytan ayrıntıda gizlidir’ sözünü doğrulatan dikkatiyle kariyer basamaklarını büyük başarıyla tırmanmış. Bugün, gönül bağıyla bağlı olduğu Çeşme’de görev yaptığı için büyük mutluluk duyuyor ve hayat felsefesini bu cümleyle tamamlıyor: “Kibirsiz, yalansız, doğru ve çok çalışarak bir yere gelmeli insan...”
KARİYER
Tesadüfler turizmci yaptı
Anadolu Üniversitesi İşletme mezunuyum. Öncesinde Marmara Üniversitesi Spor Akademisi’ni kazandım ama gitmedim. Ticaret hayatı daha tatlı geldi o zamanlar.
Çalışma hayatına ortaokul son sınıfta başladım. İki işle ilgilendim. Casting ajanslarında görev aldım. Aynı zamanda gümrük işinde çalış-
tım. İlk harçlığımı bu işten kazandım. Daha sonra bir sigorta şirketine girdim. 5 yılın sonunda mesleğimin bu olmadığına karar verdim, bıraktım.
1994’te Fethiye Club Letonya’dan gelen teklifle turizme atıldım. Ardından, tesadüfler sonucu Marmaris Martı Otel’e geçtim. Daha sonra Antalya’da 3 bin 500 yataklı bir tesiste genel müdür yardımcısı olarak çalıştım. Ardından Altın Yunus’ta 7.5 yıl operasyon müdürü olarak görev yaptım. Bodrum’a gitmek için hazırlık yaparken
Sıradışı’nın bugünkü konuğu 29 yaşında, genç, pırıl pırıl bir eğitimci. Çocukluğunda, gelecekte bir gün mutlaka sahnelerde olacağını hayal eden, bu tutkuyla çıktığı yolda kendini müziğe adayan Özge Gökçe Erdinç’in hayatı 2012’de Bornova Küçük Şeyler Anaokulu ile yollarının kesişmesiyle yeni dönemece girmiş. Orada özel bir yöntemle çocuklara müzik eğitimi vermeye başlayan Özge Hanım, Üstün Dökmen Yaşam Boyu Eğitim ve Gelişim Akademisi Kurucusu Üstün Hoca’yla tanıştıktan sonra artık hiçbir şeyin kendisi için eski gibi olmadığını söylüyor. Dökmen’le bir seminerde bir araya gelen ve okul için daha fazla şey yapmak istediğini dile getiren Özge Gökçe Erdinç, “Yapılacak o kadar çok şey var ki” yanıtını alınca, bugün tarihi bir köşkün aslına uygun hale çevrilerek eğitim dünyasına hizmet vermeye başlayan Göztepe Küçük Şeyler Anaokulu’nun kuruluş süreci başlamış. Bugün Göztepe’de tarih kokan atmosferde, yarının büyüklerini çağdaş bir vizyonla geleceğe hazırlayan Özge Hanım, “İşte bu okul benim dönüm noktam” diyor ve ekliyor: “Hayat bazen inişli, bazen durağan, bazen de çıkışlarla doludur. Küçük sürprizler, her an her yerde; onları yakalamayı bilin.”
KİMDİR
Adı: Özge Gökçe Erdinç
Doğum yeri ve tarihi: İzmir, 1984
İşi: Üstün Dökmen Yaşam Boyu Eğitim ve Gelişim Akademisi Göztepe Küçük Şeyler Anaokulu’nun kurucusu
İş hayatına adım attığında henüz 12 yaşındaydı... Yaz tatillerinde Gümbet Plajı’nda sörf hocalığı, su sporları işletmeciliği yaptı... O yıllarda rüzgarı arkasında alan Mert Aras’ın bugün Marmaray ve İZBAN gibi dev projelerin elektrik altyapısında imzası var. Türkiye’nin yanı sıra yurtdışına da açılan Aras, Kuveyt’te 20 spor salonu, araç muayene istasyonu ve polislerin kullanacağı dev merkez yapıyor. Farklı sektörlerde de önemli çalışmalara imza atan Mert Aras’ın yeni hamlesi ise gıda... Nusr-et’in yaratıcılarından, Nusret Gökçe’nin kardeşi Özgür’le ortak hareket eden Aras, yine Kuveyt’te ‘Sultan Cheff’ markasıyla steak house kurmaya ve bunu tüm Körfez’e yaymaya hazırlanıyor. Aykon Elektromekanik A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi ve Apaz Elektrik Genel Müdürü olan Mert Aras, iş dışı yaşamını ‘Sıradışı’na açtı...
OTOMOBİLKaputunu açamayabilirim
İlk arabam abimin verdiği kırmızı renkte Ford Sierra’ydı. Üniversite üçüncü sınıftaydım. Çok keyif aldığımı hatırlıyorum.
Bugün iki otomobilim var. Biri İzmir’de kullandığım gümüş gri Porsche Panamera, diğeri ise Ankara’da bindiğim beyaz Mercedes C180.
Kurallara uyan, dikkatli, aşırı hız yapmayan bir sürücüyüm. Arabaya biner binmez emniyet kemerimi takarım. Kırmızıda mutlaka dururum. Kavşaklara çok dikkat ederim. Uymayanlara kızarım. Otomobilden çok anlamam. ‘Kaputunu aç’ deseniz, açamayabilirim.
Çocukluğu ve gençliği Seferihisar’da geçer. O zamanlar köy olan Sığacık’ta diğer gençler gibi ailesine destek olmak amacıyla tarımla uğraşır. 1987’de ağabeyiyle birlikte kurduğu Türer Tarım’la ticaret hayatına atılır. 17 yıl boyunca başta ABD olmak üzere 40’a yakın ülkeye baharat ve bakliyat ürünleri ihraç ederler. 2005’te bütün işletmelerini büyük özlem duyduğu Seferihisar’a toplamak ve istihdam yaratmak amacıyla Türer Tarım’dan ayrılarak eşi Deniz Türer’le birlikte Türer A.Ş.’yi kurar. Kısa sürede sektörün önemli firmaları içinde yer alır. Eşiyle birlikte tüm mesleki deneyimlerini organize ettiği tesislerde yüksek kalite ve verimi yakalayan Türer A.Ş. yeni kurulan bir işletme olmasına karşın ilk yıl Seferihisar’da vergi rekortmeni olur. 2007’de İzmir’in en çok yatırım yapan firmaları arasında yerini alır. 2008’de İzmir’in en büyük ilk 500 firması içine girer. Yine aynı sene sektöründe en fazla ihracat yapan firmalar arasında yer alır. Bütün bunların fitilini ise 2001’de hobi olarak başladığı süt keçisi yetiştiriciliği ateşler. O, Özer Türer... İş konusunda projeci, çalışkan, mücadeleci, ‘inat’çı kimliğiyle tanınan Türer, “İşe 30 kadar keçiyle başladım. Sonra baktım, çoban bütün gün ağaç başında gölgeleniyor. Sayıyı artırayım dedim. Bu sefer tek başına yetemez oldu. Derken, bugünlere geldik. 30 keçi, yaklaşık 3 bin oldu. Kechese markasını yarattık. İnsanlara keçi sütü ve ürünlerini sevdirdik” diyor. 2008’den beri de İzmir İli Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanlığı yapan, ayrıca İzmir Tarım Grubu’na üye olan Özer Türer, iş dışı yaşamının kapılarını ilk kez Sıradışı’na açtı.
HAYAT FELSEFESİ
Yaşamın insanlara bazı sorumluluklar ve misyonlar yüklediğine inanıyorum. İnsanların görevi de bu sorumluluğu layıkıyla yerine getirmek. Bu kişinin deneyimine, yeteneğine, yaşadığı yere, hayatta karşılaştıklarına göre değişir.
OTOMOBİL
Sokak darmış, vız gelir
* Bir dönem arabalara ve motorlara büyük merakım vardı. Şu an lüks otomobilden daha çok iş araçlarıyla ilgiliyim. Yeni modelleri, özelliklerini takip ederim. Bir kullanıcıyı gördüğüm zaman ‘Memnun musun?’ diye mutlaka sorar, fikir alırım.
Öyle ki, yoğun iş temposundan fırsat buldukça soluğu tepelerde alıyor. Türkiye Fahri Konsoloslar Birliği Başkanı, Haşimi Ürdün Krallığı İzmir Fahri Konsolosu ve EBSO Meclis Üyesi olan Kaplan, çocukluk yaşlarında başlayan, son 15 yıldır hız kazanan bu tutkusunda neredeyse tırmanmadık zirve bırakmamış. Kızılderili reisinin, “O kadar hızlı koşmuşuz ki, ruhlarımız arkada kalmış” sözünden etkilenip iş koşturmacasına sert bir fren yapıp yeniden kendini doğaya veren Ömer Kaplan, coğrafya eğitimi almasının da etkisiyle olsa gerek, Teleferik, Radar derken, Bozdağ, Babadağı, Kazdağları, Mahmut, Nif, Dumanlı, Aladağlar, Demirkazık, Artos, Süphan, Kaçkarlar, Ağrı’ya iz bırakmayı başarmış. Şimdi hedefinde Bolkar, Hasan Dağı ve Erciyes var. Yurtdışında ise gözü Klimanjaro’da. 57 yaşındaki Kaplan, aynı zamanda kelimenin tam anlamıyla ‘bal’ hastası. Bal hakkında bilmediği şey yok. Türkiye’nin her yerinden en iyi balı bulup, alıyor. Zeytinyağı dışında yağ tüketmiyor. Sirkeye yatırılmamışsa çiğ sebze yemiyor. Bir otomotiv yan sanayici olarak otomobilde sesten hoşlanmıyor. Gönülden Göztepeli. Türk mutfağının, müziğinin ve milli kahramanlarının devlet politikasıyla hak ettiği yere taşınması gerektiğine inanıyor.
İşte, ayrıntılar...
OTOMOBİLBenim arabam sessiz olmalı
* İlk arabam lacivert bir Dodge pikaptı. Şu an siyah Mercedes 5.20 var.
* Otomobile çok fazla önem vermem. Dolayısıyla marka ayrımı yapmam. İşimiz gereği zamanında çok kamyon ve otobüs de kullandım.
* Direksiyonda genelde ben otururum. Mecbur kalmadıkça şoför tercih etmem. Araba kullanmak benim için büyük keyif.
19 yaşında, babasından devraldığı Mim Tur’u çağdaş bir vizyonla büyüten ve kısa sürede sektörün güçlü markaları arasına yerleştiren Turan, kısa süre önce kuruluşu gerçekleşen TÜGİAD Ege Şubesi ile adından övgüyle bahsettirirken, çıtayı da yükseğe koymayı ihmal etmiyor. Turizm, personel taşımacılığı, spor salonu işletmeciliği ve temizlik sektörlerinde yapılanan şirketleriyle dikkat çeken Musa Turan, her girişimci gence örnek olacak, “Gideceksen en uzağa git, çıkacaksan en yükseğe çık, yapacaksan en iyisini yap” sözleriyle özetlediği hayat felsefesiyle genç yaşına rağmen elde ettiği başarıların rastlantı olmadığını bir kez daha kanıtlıyor. İş yaşamındaki istikrarlı yükselişi, çalışkan ve disiplinli yapısıyla yoluna devam eden Turan, İzmir ve Ege’nin her alandaki güçlü potansiyelini ortaya çıkaracak projeler için kaliteli ve deneyimli isimlerden kurulu ekibiyle yoğun çalışma trafiği izliyor. Kasımda doğacak ve adını ‘Mira’ koyacağı ilk çocuğunun heyecanıyla yüklü Musa Turan, ‘barış’ ve ‘huzur’ anlamlarına gelen ‘Mira’nın ailelerine çok büyük sevgi ve huzur getireceğini dile getiriyor. Turan ailesine şimdiden ‘Hayırlı olsun’ diyor ve sizi bu keyifli söyleşiyle başbaşa bırakıyorum.
KİMDİR
Adı: Musa Turan
İşi: TÜGİAD Ege Şubesi Başkanı, Mimtur İcra Kurulu Başkanı
Eğitimi: Celal Bayar Üniversitesi Kamu Yönetimi
Doğum yeri ve yılı: Mardin, 1978
Medeni durumu: Sevinç Turan’la evli.
OTOMOBİLEskiden hızlıydım, duruldum
Sanırım bu özellik ailenin genlerinde var. Zira; merhum A. Cemal Dirin, çalışkanlığını ve iş disiplinini daha çocuk yaşlarında dört evladına da aşılamış. Öyle ki; bu haftaki konuğum Melih Dirin, daha 7 yaşında atıldığı iş hayatında tam 46 yılı geride bırakmış. Mithatpaşa’da torna tesviye okumuş ama babasının tesadüfen girdiği döküme aşık olunca 1982’de grubun üç ana şirketinden dökümün başına geçmiş. Geçiş o geçiş... Belki çok yorulmuş ama hiçbir zaman ‘Artık yeter’ dememiş. Belki hafta sonları hariç gönlündeki tatili yapamamış, spora ve hobiye çok zaman ayıramamış ama kendisine düstur edindiği yaşam felsefesiyle hayatı doya doya yaşayıp tadını çıkarmasını, eğlenmesini de bilmiş. “İşimi seviyorum ve büyük bir zevkle yapıyorum” diyor.
Zaten bunu siz de hemen hissedebiliyorsunuz. Ses rengi, vücut dili, duruşu, gözlerinin ışıltısı işine na kadar aşık olduğunu onun söylemesine fırsat tanımadan anlamanıza yetiyor da artıyor bile. Aynı enerjiyi bir de denize olan tutkusunu dinlerken anlıyorsunuz. Ki; gerek maviye duyulan, sevgi gerek aileye farklı bir iş kolu yaratmak isteği onu Levent Marina’nın işletme hakkını TSK Güçlendirme Vakfı’ndan kiralamaya kadar taşımış. Çiğli Atatürk OSB’deki Dirinler Döküm ile Üçkuyular Levent Marina arasında gün içinde sürekli mekik dokurken bir araya geldiğimiz Melih Dirin, özgüveni, kendinden çok karşısındakine verdiği önem, yüzünden eksik olmayan tatlı tebessümü, rahatlatan konuşma tarzı, insan sevgisiyle dolu yüreği, sevecenliği, dakikliği vs daha birçok özelliğiyle ‘İşte adam gibi adam’ dedirtiyor.
İşte ayrıntılar...
KİMDİRAdı: Melih Dirin
İşi: Dirinler Döküm Yönetim Kurulu Başkanı
Eğitimi: Mithatpaşa EML
Doğum yeri ve yılı: İzmir, 1960
Ona, “Plastik sektörünün prensesi” diyorlar. Haklılar. Zira, erkeklerin yoğun olarak çalıştığı sektörde üst düzey yönetici olarak görev yapan birkaç kadından biri o. Başlangıçta biraz zorlansa, anlaşmalarda son aşamaya gelen firma temsilcileri, “Bir de üstünüzle görüşelim, onunla el sıkışalım” dese de, hiç yılmamış ve kısa sürede kendisine bu zorlu sektörde yer edinmeyi başarmış. Erkek dünyasına kadın zarafeti getirmiş. O, Gülçin Güloğlu... Teneke, baca armatörü ve soba malzemeleri imalatıyla sektöre adım atan, günümüzde ise inşaat yan sanayi ve Tire OSB’deki tesisiyle plastik kasa üretiminde iddialı bir marka haline gelen Güloğlu Plastik’in Genel Müdür Yardımcısı. Yaklaşık 14 yıldır aile şirketinde çalışıyor. Ama ‘patron kızı’ diye torpil geçilmemiş. Sekreterlikle başlamış, telefonlara bakmış, sonra basamakları birer birer tırmanmış. Mütevazı, akıllı, çalışkan, disiplinli, girişimci, projeci. Aynı zamanda hırslı, işine aşık, insan ilişkileri çok iyi, satış yönü güçlü. Arkadaşları, ‘Sana çip takacağız’ diye takılacak kadar da enerjik. Babası Seracettin Güloğlu’ndan öğrendiklerini, kadın duyarlılığıyla, sektörüyle paylaşan Gülçin Güloğlu, özel yaşamının kapılarını Sıradışı’na açtı.
HAYAT FELSEFESİ
Yarın ölecekmiş ya da 100 yaşına kadar ömür sürecekmiş gibi yaşamak. Hayata gerçekci bakmak.
OTOMOBİL
Ben ona ‘Kuğum’ diyorum
* İlk arabam üniversite 3’te babamın aldığı ördekbaşı yeşili bir Citroen’di. Öyle cart bir rengi vardı ki nereye gitsem fark edilirdi. Ve o kadar külüstürdü ki sürekli bir arıza çıkarırdı. Sanayiye taşınmaktan neredeyse bıkmıştım. Cüzdanımda elektrikli camlar için sigorta taşır hale gelmiştim. Ve babama çok kızmıştım. Ancak o otomobil sayesinde bugün en ufak bir ses duysam arızanın yerini elimle koymuş gibi bulurum.