Adnan Kaya

Turizmin ‘Demir’başı

12 Ekim 2013
Çocukluğu turizm beldesi Kuşadası’nda geçse de gönlünde ya ziraat mühendisliği ya da öğretmenlik yatar…

Lise yıllarında ziyaretine gittiği arkadaşının çalıştığı Çeşme Turban’da bir Fransız turiste tercümanlık yapınca, kendisini bir anda turizmin içinde bulur. Ilıca Otel Genel Müdürü Yakup Demir, tesadüfen girdiği sektörde 30 yılı devirmiş durumda. Aynı zamanda Çeşme Turizm Otelciler Birliği Başkan Vekili de olan Demir, bu sürede sadece çok çalışmakla kalmadı, otelini ve Çeşme’yi bir adım daha ileriye götürebilmek için proje üretmekte adeta kendisiyle yarıştı, yarışmaya da devam ediyor. Eşi Gülden Hanım’ın ifadesiyle tam bir işkolik. Öyle ki, 3 günlük balayı programlarının ikinci günü, gelen bir telefonla onu annesine bırakarak işe dönmüş. Bir defasında, otoyoldaki akaryakıt istasyonunda benzin almak için durduklarında, lavaboya giden Gülden Hanım, döndüğünde Yakup Bey’i bulamamış. Aradığında da, ‘Sen arabada mıydın?’ sorusuyla karşılaşmış. Çok çalışkan, çok disiplinli, çok titiz, çok sistemli, çok güleç. Aynı zamanda çok başarılı, netice odaklı, lider ruhlu. Çok enerjik. Kıpır kıpır. Deyim yerindeyse atom karınca gibi. Eminim, okudukça siz de onu çok seveceksiniz...

KİMDİRAdı: Yakup Demir
İşi: Ilıca Otel Genel Müdürü
Eğitimi: Turizm
Doğum yeri ve yılı: Karaman, 1961
Medeni durumu: Ev hanımı Gülden Demir’le evli. Samet ve Anıl isimlerinde iki çocuk babası

HAYAT FELSEFESİ

Yazının Devamını Oku

Hayatının senaryosunu yazdı

5 Ekim 2013
Dilara Altınkan, 25 yıl İstanbul’da yaşadıktan sonra, biraz da eş durumundan İzmir’e yerleşen farklı ve özel bir kişilik.

Finans kökenli olmasına rağmen, tiyatro, iletişim ve kuantum yaşamında her zaman önemli yer tutmuş. İzmir onu başarılı bir yaşam koçu eğitmeni, kişisel gelişim tasarımcısı olarak tanıyor. “Belki milyonlarca insanı değiştiremem ama o insanlara dokunacak, onların hayatlarında önemli değişimleri gerçekleştirecek yaşam koçlarını yetiştirebilirim” diyerek, insana olan umudunu koruyor ve bu uğurda çalışmaya devam ediyor. Küçükken geçirdiği birkaç önemli kaza ruhunda ve düşünce sisteminde önemli değişimler yaşatmış. İnsanın en dipteyken en büyük patlamayı yapabilecek potansiyelinin en doruğunda olduğuna inananlardan. Hayatı da hedefler üzerine kurulu diyebiliriz. Neden mi? Eşinin boyunu, kilosunu, karakterini, çocuklarının cinsiyetini, yaş aralığını, isimlerini bile önceden planlayacak ve hedeflediği şekilde yaşayacak kadar içgörüsü yüksek. Pozitif enerjisiyle de dikkat çekiyor. Sıradışı mı, evet
hem de çok... B planı olarak kurduğu koçluk merkezi bugün onun A planı ve her zaman ulaşılabilecek büyük ve güçlü yeni hedefleri var.

KİMDİR

Adı: Dilara Altınkan

İşi: Koçluk merkezi kurucu ortağı.

Eğitimi: Kıbrıs Doğu Akdeniz Üniversitesi Ekonomi ve İstanbul Üniversitesi işletme Fakültesi mezunu.

Doğum yeri ve yılı:

Yazının Devamını Oku

Felsefesi ‘Mutlu’luk

28 Eylül 2013
Ben ilk kez bu söyleşi nedeniyle tanıştım.

28 yaşında. Genç, iyi eğitimli, bilgili, donanımlı. Aynı zamanda güleryüzlü. Sohbeti de keyifli. Adı gibi ‘Mutlu’ bir insan. Ailesine çok düşkün. 4 aylık oğlu Levent, “Evimizin ana direği” dediği eşi Melis Hanım’ı anlatırken adeta gözlerinin içi parlıyor. Dostluklara büyük önem veriyor. İnsanları sevdiği kadar hayvanları ve doğayı da önemsiyor. Çünkü hayatın kalbin iki atışı arasındaki an olduğuna inanıyor. Bir sonraki ‘tık’ın gelip gelmeyeceğini hiçbirimiz bilmediğimiz için o anı doğru yaşamak ve tadını çıkarmak gerektiğini düşünüyor. (Sanırım babasını çok genç yaşta, henüz 15’inde iken kaybetmesinin de bunda etkisi var.) Ama umarsızca, har vurup harman savurarak değil... “Kırgınlıklar, küskünlükler niye? Varsa da ivedilikle giderilmeli. Sevdiklerimizle paylaşımlarımız ertelenmemeli, o an yapılmalı. Zira, nakit ve vakit geri gelmiyor” diyor. İçinde deniz olan her şeye aşık. Lisanslı yelkenci ve yatçı. Serbest dalış, yüzme, biniciliğe de meraklı. Saat, bıçak ve tespih biriktiriyor. Felsefle ilgileniyor. Ara sıra da olsa piyano çalıyor. İş hayatında da başarılı. Lider ruhlu, inatçı, tuttuğunu koparıyor. O, Mutlu Can Günel... Batıçim Genel Sekreter Yardımcısı, Necdet Bükey Tarım Ürünleri Matbaacılık A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi. Günel’le, iş dışı yaşamını konuştuk. İşte ayrıntılar...

OTOMOBİLGüvenli, seri ve konforlu olmalı

* Bizde aile geleneğidir. İlk arabalar hep ikinci eldir. Ben de buna uydum ve annemin petrol yeşili 1999 model Polo’suyla ilk acemiliğimi attım.
* Şu an şahsi işlerimde kendi otomobilimi, işte ise kurumumun tahsis ettiği aracı kullanıyorum.
* Temsiliyetin önemli olduğu ve şehir merkezindeki toplantılarımda direksiyon şoförüme ait.

Yazının Devamını Oku

Tarhananın babası

21 Eylül 2013

Kendi ifadesiyle 38 model... Yani 75 yaşında. Ama hiç göstermiyor. Gençlik yıllarında ping pong, basketbol ve mahalle aralarında futbol oynamış. Şimdilerde ara vermiş ama haftada bir gün 10 kilometreye yakın yürüyor. ‘Dinçliğini spora borçlu’ dersem, sanırım yaklaşık 40 yıllık misyonuna haksızlık etmiş olurum. Zira, bu sağlıklı görüntünün temelinde, ‘Her derde deva’ dediği ve tanıtmak için Türkiye’yi adeta karış karış gezdiği ‘tarhana’nın da büyük etkisi var. O, Uşak’ın markalarından Mustafa Yeldanlı...

Nam-ı diğer ‘Tarhana Baba’... 70’li yıllarda başlayan ‘tarhana sevdası’nda ilk başlarda alay konusu olmuş. Yüzüne karşı başka, arkasından başka konuşanlar, ‘Delirdi’, ‘Tarhanayla kafayı yedi’ diyenler olmuş. Ama o hiç yılmamış. İnatla, sabırla yıllarca bunun savaşını vermiş. Vermeye de devam ediyor. ‘Nasıl ki İtalyanlar makarna, Norveçliler balık, Hollandalılar peynirle tüm dünya tarafından tanınıyorsa biz de tarhanamızla neden ön plana çıkmayalım?’ derken, heyecanı tüm bedenine yansıyor. Tarhanadaki hayali öylesine büyük ki, kimsenin yetişemeyeceğine inanıyor. Hedefleri arasında Uşak tarhanasını bisküviden ekmeğe, çıtırdan erişteye 41 bin çeşit üretip dünya markası yapmak yatıyor. ‘Bir de dünyanın dört bir yanında tarhana evleri açmak istiyorum. Ama her ülkede o ülkenin mimarisiyle inşa edilecek. O ülkenin her şehrindekiler ise tek tip olacak. Bu hayalimi de mimar torunum Yelda’nın hayata geçirmesini arzuluyorum” diyor.

HAYAT FELSEFESİ
Hep ileriye bakmak. Hep yeni bir şeyler öğrenmek. Belki çok aldatıldım ama ben kimseyi aldatmadım. ‘Sen kimsin?’ diyenlere cevabım şu: “Tarhana sevdalısıyım. Dünya henüz bu lezzetin farkında değil ama ben bu işi misyon edindim, uzun zamandır mücadelemi sürdürüyorum. Ömrüm yettiğince de sürdüreceğim. Bıraktığım eserle yıllar sonra hatırlanırsam ne mutlu bana.”

OTOMOBİL
Portakal rengine vuruldum

* İlk arabam 1982 model portakal renkli bir Renault’tu. Bursa’ya gidip almıştım, hiç unutmam. Şu an beyaz bir Ford’um var. Hem özel işlerimde, hem de iş amaçlı kullanıyorum.

Yazının Devamını Oku

Süte adanan ‘Ömür’

14 Eylül 2013

Esra Boyacıoğlu

HAYAT FELSEFESİ
Her şeyi dengeli yapmak. İş hayatını da, özel yaşamı da, sosyal hayatı da...

İzmir Özel Türk Lisesi’ni bitirir. Babasının, “Kızım bu iş göründüğü kadar kolay değil” dip notuna rağmen, tek tercih olarak belirlediği Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü’ne devam eder. Ardından Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi Üretim Yönetimi Bölümü’nde yüksek lisans yapar. 2004’te, aile şirketi Boyacıoğulları Ömür Süt Ürünleri’nde üretimden sorumlu olarak çalışmaya başlar. Öğrencilik yıllarında en alt kademeden başlayarak tüm işleyişi tepeden tırnağa öğrendiği için zorlanmaz. Kısa sürede iyi bir yönetici olarak kendini kanıtlar. Esra Boyacıoğlu, “Yeri geldi üretim tesisinde temizlik de yaptım, kamyonlarla süte de çıktım. Gerekirse yine yaparım” diyor. Genç yaşında koltuğunun altına birden fazla karpuz sığdıranlardan. Aynı zamanda LİYAKAT Genel Sekreteri, TOBB İzmir İcra Kurulu Üyesi, EBSO Süt ve Süt Ürünleri Meslek Komitesi Başkanı, Tire OSB Müteşebbis Heyeti Üyesi, Tire OSB Yönetim Kurulu Üyesi. Bu nedenle olsa gerek iş dışı yaşam konuşuyoruz ama söz dönüp dolaşıp yine işe geliyor. Belli ki işini çok seviyor. İşine aşık. Zaten iş dünyasında, “Süt kraliçesi” ve “Süte hükmeden kadın” olarak tanınıyor. Hayatı denge üzerine kurulu. İş hayatında da, özel yaşamında da, sosyal aktivitelerinde de aşırıyı sevmiyor. Boğa burcu. Kolay sinirlenmiyor, kızmıyor. Yaptığı işin etkisiyle olsa gerek gittiği her yerden inekli objeler topluyor. O anlattı, biz dinledik...

OTOMOBİL
Hiç kendim almadım

* İlk arabam rahmetli amcamın kendisine yeni otomobil aldığında bana verdiği koyu gri Nissan Primera’ydı.

Yazının Devamını Oku

Gülümsemenin kitabını yazdı

7 Eylül 2013

Gülümseme anında 17, kaş çatma anında ise 43 kasın çalıştığını belki de duymuşunuzdur. Bugün köşemize konuk olan psikolog Kutay Ürkmen, gülümsemenin kitabını yazacak kadar kendisini insanları gülümsetmeye adamış bir isim. İnsanların çoğunlukla gülümsemenin gücünün farkında olmadığı noktasından hareket eden Ürkmen, bu konuya ilişkin gerçekleştirdiği sunumla bugüne kadar 12 bin kişiye ulaşmış. İnsanlara gülümseyerek neleri kazanabilecekleri ve tam tersine gülümsemeyerek hangi fırsat kapılarının yüzlerine kapanacağı konusunda ilgi çekici deneyimler yaşatıyor. Toplantıların yanı sıra katıldığı televizyon programlarında da ısrarla insanlara gülümsemenin büyüsünü ve gücünü anlatmaya çalışıyor. Sabahın 04.00’ünde sokaklar bomboşken kırmızı ışıkta bekleyecek kadar kurallara bağlılığı, mutfaktaki üstün becerisi, profesyonel basketbolculuğu, denize, kızı Zeynep ve Türk Sanat Müziği’ne olan tutkusuyla renkli bir profil çizen Kutay Ürkmen’le bol gülümsemeli bir sohbet gerçekleştirdik. Siz siz olun, yüzünüzden gülümsemeyi hiç eksik etmeyin...

HAYAT FELSEFESİ
Sık ve çok gülmek, zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmak, dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak, güzel olan her şeyi takdir edebilmek ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilecek kudrete sahip olmak.

OTOMOBİL04.00’te bile kırmızıda beklerim

* İlk arabam 1994 model füme bir Renault Broadway’di. Şu anda siyah Alfa Romeo kullanıyorum. Ben bir isim koymadım ama kızım onun için “Ruh ikizim” diyor.

Yazının Devamını Oku

Bu sevgi bu salona sığmaz

5 Eylül 2013

BİN 650...
Uşak Atatürk Kapalı Spor Salonu’nun kapasitesi işte bu kadar.
Geçen sezon bu salondaki 17 lig maçını tam 26 bin 678 kişi izlemiş.
Yani maç başına ortalama rakam bin 569.
Lig dışı dört maçı da ilave edince seyirci sayısı 33 bin 809.
Ortalaması bin 610.

Geçen sezonki adıyla mackolik.com Uşak Üniversitesi, bu istatistikle, taraftar desteği olarak Yeşil Giresun Belediye’den sonra ikinci sırada yer almış.

Yazının Devamını Oku

Mucizenin satırbaşlıkları

4 Eylül 2013

SPORUN ve başarının sadece futbol kabul edildiği ülkemizde Uşaklı basketbolcular adeta bir mucizeye imza attı. mackolik.com Uşak Üniversitesi, zorlu maratonun ardından Beko Basketbol Ligi’ne yükseldi. Yazı İşlerimizden Mete Tamer Omur’la, liglerin başlamasına yaklaşık 1.5 ay kala, bu mucizeyi yerinde görmek, başarının mimarlarını tanımak, beklentileri ve olası sıkıntıları ilk ağızdan dinlemek, kentin nabzını tutmak için Uşak’a çıkarma yaptık. Kulüp başkanından teknik ekibe, oyunculardan taraftarlara, kentin yetkili ve etkililerinden sıradan vatandaşa kadar onlarca insanla görüştük. Ayrıntıları bugün ve yarın Mete’nin kaleminden okuyacaksınız. İşte benim satırbaşlarım:

* Uşak’ta belki de yapacak başka bir sosyal aktivite olmadığı için spor çok seviliyor.

* Bir zamanlar kitleleri sürükleyen, küme düşüldüğünün bilinmesine rağmen son maçta 7 bin taraftarı stada toplayan futbolun yerini artık basket almış.

* Kentin enerjisi, 12 yıldır birlikte görev yapan teknik ekibin bilgi birikimi, kısıtlı bütçeye rağmen adeta nokta atışıyla bir araya getirilen oyuncuların kazanma arzusu, 2003’te Emniyetspor adıyla kurulan, sonrasında inişli çıkışlı grafik izleyen bu takımı Beko Basketbol Ligi’ne taşımayı başarmış.

* Yeni yönetimin ilk işlerinden biri. takımın adını ‘Uşak Sportif’ olarak değiştirmek olmuş. Eski borçlarından dolayı, kapatılan Uşakspor’un adının verilmemiş olmasının sancıları hala hissediliyor. ‘Uşakspor 64’, ‘64 Uşakspor’, ‘Yeni Uşakspor’, ‘Yeni 64’ ve ‘64 Gençlik’ önerilerinin kabul görmemesi de ateşli taraftar topluluğu ‘aşigolar’ı kendi içlerinde bölmüş. Hazırlık maçları, Türkiye kupası ve ligler başladığında salonda yönetime destek olanlar kadar tepki gösterenler de olacağı açık.

* Görevi Mustafa Kuvvet’ten devralan genç başkan Serdar Sağıroğlu ise bu isimlerin hem marka değeri olmadığı, hem de söylenmesi zor olduğu için Uşak Sportif’te karar kıldıklarını dile getiriyor. Sağıroğlu, “Artık eski yanlış alışkanlıklar olmasın. Kurumsallaşalım. Şirketleşelim. Halka açılalım. Kendi kulüp binamız, otobüsümüz olsun” diyor.

* Görülüyor ki, Ege’nin diğer illerinde olduğu gibi, Uşak’ta da oturmuş bir kulüp kültürü yok. Oysa spor, geniş kitleleri harekete geçirdiği için hem ekonomiyi, hem de kentlerdeki sosyal hayatı hareketlendiriyor.

* Anlaşılıyor ki, genç başkan ve 19 kişilik ekibi bu gerçekten yola çıkarak kulübü bir şirket gibi yönetmeyi planlıyor. Ama gelenekselle yeniliğin çatışması burada da hissediliyor. Alınacak olası olumsuz sonuçlarda bu seslerin daha gür çıkacağını anlamak için kahin olmaya gerek yok! Ancak Başkan Sağıroğlu, bunlara hazırlıklı olduklarının işaretini veriyor, “Kulak asarsak bu gemiyi yürütemeyiz. Rüzgarı arkamıza alamasak bile kürekle yürüteceğiz. Buna mecburuz” diyor.

Yazının Devamını Oku