Adnan Kaya

‘Şef’in sırları

26 Mart 2014

Seçime artık sayılı gün kaldı. Başkan adaylarının da temposu arttı. Sabahın erken saatlerinde başlayıp neredeyse gece yarısını bulan başdöndürücü bir hareketlilik söz konusu. Projeler, vaatler adeta havada uçuşuyor. Hürriyet EGE’nin ‘Seçime Doğru’ sayfalarında bütün bunları her partiye eşit mesafede durarak yerimiz ölçüsünde siz okurlarımıza yansıtmaya çalışıyoruz. 143 haftayı geride bırakan ‘Sıradışı’nda ise, siyasete yeni bir pencere açmak istedik. İzmir’i yönetmeye talip olanları, proje ve vaatler olmaksızın, renkli ve çok fazla bilinmeyen yönleriyle tanıtmayı amaçladık. Ne yerler, ne içerler, seçime özel beslenme programları var mı, spor yapıyorlar mı, hangi takımı destekliyorlar, hobileri neler, tatil onlar için ne ifade ediyor, ne tür giyimden hoşlanıyorlar, sosyal medya ile araları nasıl, burçları ne, herhangi bir hayvan besliyorlar mı?
İlk konuğumuz mevcut CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı ve adayı Aziz Kocaoğlu...

İzmirliler onu ‘Dürüst Başkan’ sloganıyla benimsedi. Ama asıl olarak çalışkanlığı, halka yakınlığı, içtenliği ve tevazusu ile beğenildi. Evli ve iki çocuk babası Kocaoğlu, tüm yaşamını ailesine ve çalışmaya adamış örnek bir aile reisi. En büyük hobileri ise çocuk yaşlarından edindiği kitap okuma alışkanlığı, uzun doğa yürüyüşleri, yüzme ve tavla. Müzikle de arası iyi. Ama sadece dinlemeyi seviyor. Kendi ifadesiyle herhangi bir enstrüman çalmak ya da söyleyebilmek gibi bir yeteneği yok. İzmir Devlet Senfoni’nin 2007-2008 konser sezonunun açılışında eline bageti alarak orkestrayı bir süre yöneten ve ‘İzmir’in şefi’ ünvanını alan Kocaoğlu, pazar sabahları mutfağın da şefi. “Sakın gülmeyin, en iddialı olduğum yemek omlet. Ayda yılda bir evde ailecek pazar kahvaltısı yapabilirsek, çocuklara omleti ben hazırlarım. Onlar da parmaklarını yer” diyecek kadar da iddialı! Baklalı bulgurlu yaprak sarma ile kuru bamya hastası. Günde maksimum 6 saat uyuyor, 18 saat çalışıyor. Teknolojide yaşına göre fena değil. Facebook ve Twitter gibi sosyal medyayı seviyor ve olabildiğince aktif kullanıyor. Beslemese de köpekleri çok seviyor. İşte, kendi ağzından Aziz Kocaoğlu...

KİMDİR?
Adı: Aziz Kocaoğlu

Yazının Devamını Oku

3 vazgeçilmezi var: Aile, iş, hedefler

22 Mart 2014

Sıradışı’nın bugünkü konuğu Alp Pekcan... Anne ve babasının izinden gidip makine mühendisliği eğitimi almış. İki firmadaki iş tecrübesinin ardından, 1994’te, eşiyle birlikte Pekcan Mühendislik’i kurmuş. İlk başlarda proje ve taahhüt işleri yaparken, 1998’de Pekcan Havuz’u hayata geçirmiş. Çalışkanlığı, iş disiplini ve idealistliği sayesinde kısa sürede isim yapmış, sektörün lider markaları arasında yerini almış. O; eğitim gördüğü İzmir’den kopamayan, işini ve yarınlarını bu kentin geleceğinde gören örnek girişimcilerden... Sadece İzmir’de değil, İstanbul, Ankara, Bursa başta olmak üzere Ege ve Akdeniz’in pekçok kentinde adını havuz, jakuzi, sauna, buhar banyosu, Türk hamamı, spa, atık su arıtma projeleriyle duyuran, ama bir o kadar da alçakgönüllü yapısıyla dikkat çeken Pekcan’la sohbetimizde çocukluk yıllarına dayanan klasik araba merakının izlerini de görüyoruz. Biriktirdiği parayla, İstanbul’a gidip 1965 model Fastback GT Mustang’i, tanınmış işadamı İdil Bolton’dan satın alabilmek için verdiği çabayı anlatırken adeta o yıllara yeniden dönüyor. Günümüzde 20’nci gurur yılını dolduran firmasıyla sektörde yeni hedeflere yelken açan Alp Pekcan, “Benim için hayattaki en önemli üç kavram aile, iş ve hedefler” diyerek özetlediği yaşam felsefesiyle gençlere ışık tutuyor.

KİMDİR?
Adı: Alp Pekcan
Doğum yeri ve yılı: Manisa, 1966
Eğitimi: Dokuz Eylül Üniversitesi Makine Mühendisliği
İşi: Pekcan Mühendislik ve Pekcan Havuz’un kurucusu
Medeni durumu: Nurdan Pekcan’la evli, Can adında 14 yaşında bir oğlu var.

Yazının Devamını Oku

İzmir ve heykel aşığı EĞİTİM ŞÖVALYESİ

15 Mart 2014

Sanırım onu en iyi tarif eden ifade bu... Evet, o, öncelikle iflah olmaz bir eğitim aşığı... Çocukluk hayalinin peşinde gider, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü’nü bitirir. 1987’de, halen Lise ve Fen Lisesi Müdürü olarak görev yaptığı İzmir Özel Tevfik Fikret Okulları’na kabul edilir. Tam 27 yıldır da bu eğitim kurumunda bilgi ve birikimini yarınlarımızı şekillendirecek gençlere aktarmayı sürdürüyor. Öyle ki, 2010’da, Fransa Hükümeti’nce, Fransız dili ve kültürüne katkılarından dolayı şövalye madalyası ve nişanıyla onurlandırılır. Ama o aynı zamanda sanat tutkunu ve İzmir aşığı bir insan. En büyük hobisi heykel yapmak, İzmir’in kültürel dönüşümü için mimari tasarımlar üretmek. Atatürk, Tevfik Fikret, Nazım Hikmet, Homeros, Herakleitos, Galen, Çakabey, manevi torunu olduğu Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı, Ord. Prof. Ekrem Akurgal, Adnan Saygun, Dario Moreno gibi birçok önemli şahsiyetin büstlerinde imzası var. Merhum Şenel Aksu ile Tülay Aktaş’ın büstleri ise halen İzmir’in iki parkını süslüyor. Mütevazı kimliği, sevgi temelli hayat felsefesiyle dikkat çeken gönül insanı İhsan İnekci, iş dışı yaşamının kapılarını Sıradışı’na açtı. İşte ayrıntılar...

HAYAT FELSEFESİ
Sevgi temelli, anlam yüklü ve üretken bir yaşam sürmek.

BESLENMEŞevketibostana bayılırım

* Hafta içi yoğun mesai temposu içerisinde düzenli kahvaltı yapma şansım olmuyor. Genellikle okulda protein ağırlıklı basit bir kahvaltıyı tercih ediyorum. Ancak, hafta sonları zengin bir kahvaltı yapmaya çalışırım. Sofrada domates, zeytin, beyaz peynir, yumurta ve mevsim yeşillikleri vazgeçilmezimdir.
* Öğle yemeklerini genellikle öğrencilerimle birlikte okulda yerim. Yemekhanede gıda mühendisi ve diyetisyenimizin hazırladığı menüyü son derece dengeli ve sağlıklı buluyorum. Et olarak beyaz eti tercih ederim. Egeli ve Girit kökenli olmam nedeniyle zeytinyağlı sebze ve ot yemeklerini de çok severek yerim.

Yazının Devamını Oku

Başarıya açılan kapı

8 Mart 2014

Sıradışı’nın bu haftaki konuğu Ali Rehai Kızıltan... Ali Bey, Türkiye’de otomatik kapı sektörünün öncü firmalarından İzmir merkezli Beta’nın kurucusu ve genel müdürü. Aynı zamanda Göztepe Rotary Kulübü Dönem Başkanı. Her ne kadar işe ilk gelen olsa da, o hayatı sadece iş odaklı görmeyenlerden... Sosyal işlere de zaman ayırıyor. Yaşadığı topluma birtakım katkılarda bulunmaktan büyük keyif alıyor. Çevresini harekete geçirerek eğitim ve sağlığa elinden geldiğince katkı vermeye çalışıyor. Yaşadığı kenti güzelleştirmek adına çalışmalar da yürütüyor. “Zaman çok değerli. Hayat çabuk geçiyor. Onun için fazla detaya girip gereksiz dert yaratmanın gereği yok. İnsan, olaylara daha hoşgörü içinde bakabilmeli” diyor. Dolma ve kuruya ‘Hayır’ diyemiyor. Yüzme ve koşmaktan hoşlanıyor. Şiir okuyor. Tespih biriktiriyor. Boğa burcu. Biraz tutucu, yönetmeyi seviyor, ama bir o kadar da güvenilir. Köpekleri çok seviyor. Fabrikasında ‘Ares’, ‘Sarı’ ve ‘Asi’ adlı biri kangal, ikisi kırma üç sadık dostu var. Kızıltan, iş dışı yaşamını Sıradışı’na açtı.

HAYAT FELSEFESİ
Zaman çok değerli. Hayat çabuk geçiyor. Onun için fazla detaya girip gereksiz dert yaratmanın gereği yok. Olaylara daha hoşgörü içinde, olumlu bakabilmeli insan.

KİMDİR?
Adı: Ali Rehai Kızıltan
Doğum yeri ve yılı: Ankara, 1956

Yazının Devamını Oku

Göklere aşık sportmen eğitimci

1 Mart 2014

Onun üç büyük sevdası var. Eğitim, spor ve gökyüzü... Öyküsüne gelince: Ankara Devlet Mimarlık’ı kazanır. Ama gitmez. Öğretmen anne-babasının yolunu izlemeye karar verir. Tercihini Gazi Eğitim’den yana kullanır. Eğitim kadar spora duyduğu aşktan dolayı Beden Eğitimi Bölümü’ne devam eder. Öğrencilik yıllarında profesyonel olarak voleybol oynar. Bir yandan da hentbol hakemliği yapar. Okul bitip öğretmen atanınca hakemliği bırakmak zorunda kalır, voleybolu da antrenör olarak sürdürür. Eğitimciliği ise hala devam ediyor.

1980’de kuruluşunda görev aldığı İzmir Özel Tevfik Fikret Okulları’nda tam 34 yıldır geleceğin aydınlık bireylerini yetiştirmek için gece gündüz demeden çalışıyor. Öğretmen olarak girdiği kurumda bilgi birikimini müdür yardımcılığı, müdürlük derken, günümüzde genel müdür olarak sürdürüyor. Yeri geliyor derse girip deneyimlerini aktarıyor, yeri geliyor Hamath Mental Aritmetik ve Zeka Oyunları Merkezi’nin kurucusu Hakan Alabalık’la gerçekleştirdiği Üstün Zekalı Matematik-Fen Kış Okulu’nda yeni öğretim teknikleriyle çocukları bilimin güzelliği ile tanıştırıyor, yeri geliyor spor salonuna inip takımı motive ediyor, yeri geliyor anasınıfının miniklerine kendi elleriyle yemekler hazırlıyor, yeri geliyor çok amaçlı salonda bas gitarını ya da darbukasını alıp eğlendirerek eğitiyor.

Bu yoğun tempoda ‘Her insanın mutlaka olmalı’ dediği hobiyi de atlamıyor. Uçma tutkusunu model uçaklarla gidermeye çalışıyor. ‘Kendi yaptığım, yerden kumandalı 7 gösteri uçağım var. Simülatör programlarına da katıldım. Mayısta da İstanbul’da uçuş eğitimi alacağım’ diyor. Karşınızda Mehmet Ali Atakan...

KİMDİR?
Adı: Mehmet Ali Atakan
Doğum yeri ve yılı: Aydın, 1956

Yazının Devamını Oku

Yumurtacı kabuğunu onunla kırdı

22 Şubat 2014

Ben onu doğma büyüme ‘yumurta’cı sanırdım. Ama öyle değilmiş. ODTÜ’de ‘fizik’ eğitimi almış. Aslında gönlünde yatan meslek ‘mimarlık’mış. ‘Bari işletme üzerine yüksek yapayım’ demiş, Ziraat Bankası Bankacılık Okulu’nun sınavına girip kazanınca ‘bankacı’ olmuş. Bu sırada gönlüne ‘pastacılık’ düşmüş. Bu hayalini hayata geçirmek için ablasının eğitimini bitirmesini beklerken, boşlukta ‘sigortacı’lık yapmış. Girerken peşin peşin, ‘1-1.5 yıl sonra ayrılırım’ demesine rağmen 8 ay sonra, ‘Buraya kadarmış’ diye izin istemiş. Ama bu erken vedaya biraz da çalıştığı firmadaki arkadaşları vesile olmuş. Sabah kahvaltısı için gelen ürünlerin beğenilmemesi üzerine müdürlerle konuşup akşam evde yaptığı bir çeşit tatlı, bir çeşit tuzluyu getirmiş. Öyle beğenilmiş ki, firmanın diğer iki şubesi, ‘Bizde isteriz’ diye tutturunca işten ayrılıp hayalindeki o pasta atölyesini açmış. Ancak istediği gibi olmamış. Yaklaşık 1 yıl sonra, hiç aklında yokken, bir gece karar alıp ailesinin yanına İzmir’e dönmüş. Babası ve abisine yardımcı olmak için çiftliğe gidip gelirken, bir gün, fark etmeyip yola dökülen gübreye basmış. Abisi, ‘İşin bitti. Ayağını gübreye basan biri artık bu işten çıkamaz’ demiş. Öyle de olmuş. Derya Pala, tam 14 yıldır aile şirketi Derya Tavukçuluk’ta ortak ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyor. Aynı zamanda Yumurta Üreticileri Merkez Birliği Başkanı. Pala, ODTÜ’de kürek takımında yer alışından bir dönem ilgilendiği resime, hatta ahşap oymacılığına kadar birçok bilinmeyenini Sıradışı’yla paylaştı.

KİMDİR?
Adı: Derya Pala
Doğum yeri ve yılı: Konya Ereğli, 1971
Eğitimi: ODTÜ Fizik
İşi: Derya Tavukçuluk A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi, Yumurta Üreticileri Merkez Birliği Başkanı

HAYAT FELSEFESİ

Yazının Devamını Oku

Hayallerinin peşinde koşuyor

14 Şubat 2014

HAYAT FELSEFESİ
Hayalleri ve hedefi olmayan insan yaşamıyor demektir. Her zaman bir şeylerin peşinde koşmalı insan.

KİMDİR?
Adı: Sinem Bağcı
Doğum yeri ve yılı: İzmir, 1983

Yazının Devamını Oku

Ofisim teknem olacak

8 Şubat 2014

En büyük hobisi deniz. Onun için hep teknesi olmuş. İstanbul’da görev yaptığı dönemde bile teknesinden vazgeçmemiş. Kendi ifadesiyle tam bir deniz insanı. Denizde yaşamaktan mutlu oluyor. Bu nedenle hafta sonları soluğu Çeşme’de, CEO’su olduğu ESBAŞ’la aynı adı taşıyan teknede alıyor. Ama bilgisayarı hep yanında. Şirketten uzak kalabiliyor ancak işten uzak kalamıyor. “Hayalim şu: Öyle bir sistem kuracağım ki, ofisim tekne olacak. Ben şirkete gitmeyeceğim ama şirket çalışacak. Bunun için önemli adımlar da attık. Yüz yüze iletişim ihtiyacını azalttığımızda bu iş tamamdır” diyor. Çalışmadan, üretmeden bir yaşam düşünemiyor. Ama hayatı sadece iş olarak da görmüyor, bloklar halinde yaşıyor. Hem çalışıyor, hem eğleniyor, hem tatil yapıyor, hem de ailesi ve yakınlarına zaman ayırıyor. Deyim yerindeyse rutinden nefret ediyor. Değişikliği, serbestliği seviyor. Aynı zamanda maceraperest, uçarı ve heyecanlı. Dr. Faruk Güler, iş dışı yaşamının bilinmeyenlerini Sıradışı’na açtı. İşte ayrıntılar...

OTOMOBİL
Gören, ‘Satmayın’ diyor

* İlk arabam asistanlığımda aldığım Renault’tu. Rengi aslında hiç beğenmediğim yeşildi. Ancak o dönemler otomobil almak için sıraya giriyordunuz. Yapacak bir şey yoktu. Yaşım 30’du. Ehliyetimi de o arabayla aldığımdan benim için ilk aşk gibiydi. Hala nerede bir yeşil Renault görsem o yıllar aklıma gelir.
* Sonra yıllarca şirket otomobilleri kullandım. Bu nedenle ikinci kişisel arabam tam 18 yıl sonra oldu. Türkiye’de satılan en son eski kasa bir Volvo S80. Ben edindiğim şeylere sadık biriyim. Hafta sonları onunla gezmeyi seviyorum. İstanbul’da çok dikkat çekmiyordu. Ama İzmir’de görüp tebrik eden, ‘Kaça aldınız, aman satmayın’ diyenler var. Hala pırıl pırıl. 20 bin kilometrenin altında.

Yazının Devamını Oku