Paylaş
Ona, “Plastik sektörünün prensesi” diyorlar. Haklılar. Zira, erkeklerin yoğun olarak çalıştığı sektörde üst düzey yönetici olarak görev yapan birkaç kadından biri o. Başlangıçta biraz zorlansa, anlaşmalarda son aşamaya gelen firma temsilcileri, “Bir de üstünüzle görüşelim, onunla el sıkışalım” dese de, hiç yılmamış ve kısa sürede kendisine bu zorlu sektörde yer edinmeyi başarmış. Erkek dünyasına kadın zarafeti getirmiş. O, Gülçin Güloğlu... Teneke, baca armatörü ve soba malzemeleri imalatıyla sektöre adım atan, günümüzde ise inşaat yan sanayi ve Tire OSB’deki tesisiyle plastik kasa üretiminde iddialı bir marka haline gelen Güloğlu Plastik’in Genel Müdür Yardımcısı. Yaklaşık 14 yıldır aile şirketinde çalışıyor. Ama ‘patron kızı’ diye torpil geçilmemiş. Sekreterlikle başlamış, telefonlara bakmış, sonra basamakları birer birer tırmanmış. Mütevazı, akıllı, çalışkan, disiplinli, girişimci, projeci. Aynı zamanda hırslı, işine aşık, insan ilişkileri çok iyi, satış yönü güçlü. Arkadaşları, ‘Sana çip takacağız’ diye takılacak kadar da enerjik. Babası Seracettin Güloğlu’ndan öğrendiklerini, kadın duyarlılığıyla, sektörüyle paylaşan Gülçin Güloğlu, özel yaşamının kapılarını Sıradışı’na açtı.
HAYAT FELSEFESİ
Yarın ölecekmiş ya da 100 yaşına kadar ömür sürecekmiş gibi yaşamak. Hayata gerçekci bakmak.
OTOMOBİL
Ben ona ‘Kuğum’ diyorum
* İlk arabam üniversite 3’te babamın aldığı ördekbaşı yeşili bir Citroen’di. Öyle cart bir rengi vardı ki nereye gitsem fark edilirdi. Ve o kadar külüstürdü ki sürekli bir arıza çıkarırdı. Sanayiye taşınmaktan neredeyse bıkmıştım. Cüzdanımda elektrikli camlar için sigorta taşır hale gelmiştim. Ve babama çok kızmıştım. Ancak o otomobil sayesinde bugün en ufak bir ses duysam arızanın yerini elimle koymuş gibi bulurum.
* Doblo, Volvo derken, şimdi Audi Q5 kullanıyorum. O da hazırladığım İZKA iki projesi nedeniyle yine babamın bana hediyesi. Bu arabamı çok seviyorum. Aramızda gönül bağım var. Rengi beyaz. Ona, ‘Kuğum’ diyorum.
* Ancak araba benim için sadece gereklilik, bir yere gitme aracı. Zira, çok fazla şehirlerarası seyahat ediyorum. Kurallara uyan, yayalara saygılı, onlara yol verip şaşırtan bir sürücüyüm. Kilometresi düşük yollarda yediğim birkaç radarın dışında cezam yok. Mutlaka kemerimi takarım. Arkamda oturanlar da taksın isterim.
* Duygusal bir insanım. İnternetten otomobil bakamam. İçine girip oturmam, ‘Evet, ben bu arabayı istiyorum’ demem lazım. Benim için marka önemli değil. O araçla kendimi sıcak hissetmem lazım.
BESLENME
Timsah etini bile denedim
* Kahvaltımı 08.30’da şirkette yaparım. Her gün mutlaka 1 yumurta yerim. Yanında peynir, zeytin, domates, tahıllı ekmek, 1 çay kaşığı bal ve çay olur.
* Ara öğünüme çok dikkat ederim. 1.00’de ya taze ya da kurutulmuş meyve alırım.
* Öğle yemeğimi 13.00-13.30 arasında yerim. Genelde sebze tercih ederim.
* Akşamları evdeysem yine sebze, dışarıdaysam ızgara et tüketirim.
* Yemek seçmem. Sadece kereviz yemezdim. Onu da portakallı yapıp koku sorununu çözdüm. Enginarı çok severim. 3 öğün verseniz yerim. Börülce salatasını da inanılmaz severim.
* Yemek yapmayı da çok severim. Deniz ürünleri mahsullü makarnayı muhteşem yaparım. İtalyan restoranlarına taş çıkartırım.
* Farklı lezzetleri denemekten de hoşlanırım. Timsah etinden salyangoza, kurbağa bacağına kadar hepsini tattım.
MEKAN
Kendimi özel hissetmeliyim
* Tire’de Kaplan Dağ ve Çam. İzmir’de La Cigale. İstanbul’da Vog. Gaziantep’te Metanet aklıma ilk gelen yerler. Yurtdışında ise daha çok yerel lezzetler sunan yerleri arar bulurum. Orada diyetime hiç dikkat etmem. Olabildiği kadar keyfini çıkartırım.
* Benim için bir mekanda aidiyet duygusu çok önemli. Garsonları tanımam, sahibiyle iletişim kurmam, orada kendimi evimdeymiş gibi rahat ve özel hissetmem lazım. Bu nedenle çok seçiciyim. Sürekli gittiğim yerler vardır. Sahibi, çalışanları kolay kolay değişmez. Mönü yenilense de bildik yemekler hep aynı damak tadında olur.
* Yemek konusunda sezgilerim de çok iyidir. Örneğin, ilk kez gittiğim bir restoranda, içeriği hakkında hiç bilgi sahibi olmadan seçtiğim yemeklerde bile tam isabet tuttururum. Arkadaşlarım, bilmeden seçim yaptığıma inanamaz.
SPOR
Her gün 3 kilometre yürüyorum
* 1.5 yıl öncesine kadar çok spor yapan biri değildim. Birlikte çalıştığım hocamla birlikte hayatımın vazgeçilmezi oldu. Beni inanılmaz teşvik ediyor. Haftada 3 kez reformer yapıyorum. Son dönemde de sabahları yürüyüş yapmaya başladım. 07.00’de Kordon’a çıkıp 3 kilometre yürüyorum.
* GS’yi tutuyorum. Çocukken, futboldan hiç hoşlanmayan babamı maçlara sürükleyecek kadar koyu bir taraftardım. Ama şu an Prekazi döneminde kalmış hafızaya sahibim.
TATİL
O şehirde kaybolmayı seviyorum
* Benim yaşama nedenlerimden biri tatil diyebilirim. Gezmeyi, yeni yerler, insanlar, kültürler, yaşam stilleri tanımayı çok seviyorum.
* Aynı zamanda çok iyi bir tur rehberiyim. Arkadaşlarım benimle tatile çıkmak için neredeyse can atar. Çünkü öncesinde dersime çalışırım. Gittiğim yeri arabayla keşfetmekten büyük keyif alırım. Bir şehirde kaybolmayı çok seviyorum. Çünkü kaybolduğunuzda kendinizi çok farklı yerlerde bulabiliyorsunuz. Birisi için çok önemli olan bir şey sizin günlük hayatınızda çöpe attığınız bir şey olabiliyor. Bu da beni heyecanlandırıyor. Kendi adıma bir gezi blogu oluştursam mı diye düşünüyorum.
* Aslında çok programlı biriyim. 3 ay sonra yapacaklarım çoktan bellidir. Ama sadece iş konusunda... Bu nedenle tatile ne zaman çıkacağım ve ne kadar kalacağım hiç belli olmaz. Daha çok is seyahatlerim ve bayramları tatil gibi değerlendiririm. Genelde de yurtdışına çıkarım. Balkanlar ilgimi çekiyor. Birkaç gittim ama tamamlayamadım. İlk fırsatta yeniden gitmek istiyorum.
HOBİ
Günlük hayatı kaleme alıyorum
* Amatörce günlük hayattan beni etkileyen şeyleri kaleme alıyorum. Ayrıca, şiir yazıyorum. İleriki yıllarda bunları derleyip toparlayıp kitaba dönüştürebilirim.
* Okumayı, araştırmayı, bu anlamda örneğin internette bir bilginin peşinde adeta kaybolmayı çok seviyorum.
* Her türlü müziğe açığım. Kulağıma hoş gelen her tınıyı dinlerim. Ama caz beni daha çok cezbediyor. Örneğin, Portekiz’de (o ülkenin arabeski de denilebilir) Fado’yu ilk duyduğumda büyülenmiytim. Hala da büyük bir tutkuyla dinliyorum.
* Dans etmeyi seviyorum, yetenekliyim de... Okul yıllarında 8 yıl folklor oynadım. Latin dansları üzerine eğitim almadım ama çok rahat yapabiliyorum.
* Gittiğim ülkelerden oraları tanıtan broşürler topluyorum.
* Çok sayıda sivil toplum kuruluşuna üyeyim. Zamanımın büyük bölümünü onlara ayırıyorum, projeler hazırlıyorum. Zaten arkadaşlarım arasında benim adım ‘proceci’...
KARİYER
İlk sekreter olarak başladım
* Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat mezunuyum. İş hayatıyla tanışmam liseyi bitirdiğim yaz oldu. Babam çok sıcak bakmasa da yazlığımızın olduğu Kuşadası’nda bir arkadaşına ait beach’te çalıştım. Kıl çadırda garsonlukla başladım, barmaidlik yaptım, üçüncü ayın sonunda da 100 kişilik kadronun şefi oldum. Eylül sonunda bırakmak istediğimde, sezonun sonuna kadar kalmam için babamı aracı yaptıklarını hatırlıyorum.
* Üniversiteyle birlikte aile şirketi Güloğlu Plastik’te çalışmaya başladım. Bir süre sekreterlik yaptım. Telefonlara baktım. Çok büyük artısını gördüm. Şu an çok eski bir müşterimizi bile sesinden çok rahat tanıyabiliyorum. Sonra pazarlama departmanına geçtim. Ardından da şu anki pozisyonum olan genel müdür yardımcılığını üstlendim. Aynı zamanda Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Üyesi, Ege Plastik Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri, Lider Yaratıcı Katılımcılar Derneği Başkan Yardımcısıyım.
* İşin ne olduğuna bakmam. Ama çok hırslıyım. Yaptığım işin en iyisini yapmak isterim. İşimi çok seviyorum. “Kendinizde en beğendiğiniz yönünüz ne’ diye sorarsanız, ‘İnsan ilişkilerim çok iyi’ derim. İyi bir pazarlamacıyım. Satış yönüm kuvvetlidir.
TOPLANTI
Konuşandan dinleyene geçişteyim
* Toplantılarda olabildiği kadar dinleyici pozisyonunda kalmaya çalışıyorum. Ama kendimi çok tutabildiğimi söyleyemem. Yaşla birlikte törpüleniyorsunuz. Yavaş yavaş da olsa konuşandan dinleyene geçiş yapıyorum diyebilirim. Ama daha uzun yolum var gözüküyor.
GÜNE BAŞLANGIÇ
‘Sana çip takacağız’ diyorlar
* İnanılmaz enerjik, dinç uyanırım. Geç yatsam bile 07.30’da beni elimde gazete okurken, televizyonun karşısında haberleri izlerken ya da yüksek sesli müzik dinlerken bulabilirsiniz. 12.00’ye kadar enerjim yüksek olduğundan önemli toplantılarımı sabah saatlerine almaya çalışırım. Daha önce de söylediğim gibi 08.30’da işimin başında olurum. Kahvaltının ardından elektronik postalarımı kontrol ederim. Sonra asistanımla günü planlarız. Ama benim bildiğiniz klasik programım maalesef yok. Ne zaman nerede olacağım hiç belli olmaz. Arkadaşlarım, ‘Sana çip takacağız’ diye takılıyor.
MODA
Kıyafetim ruh halimi yansıtır
* Benim için her gün çok özel. O nedenle giyimime çok özen gösteririm. Kıyafetimle kendimi nasıl hissettiğim doğru orantılıdır. Hemen anlarsınız.
* Fabrikada da olsam, salaş bir yere de gitsem şık giyinirim. Bu benim tarzım. Yıllardır hiç değiştirmedim.
* Daha çok elbise tercih ediyorum. İş toplantılarında pantolon da giyiyorum ama çok sevdiğimi söyleyemem. Döpiyes de giysem bir yerinde mutlaka beni yansıtan bir albenisi olur. Çok klasik seven biri değilim.
* Hem kolay hem de zor bir müşteriyim. Beğenmediğim bir şeyi kimse bana satamaz. Yurtdışında zamanım olmadığı için şöyle bir karşıdan bakar, denemeden alırım. Şimdiye kadar yanıldığım, üzerime oturmayan olmadı. 5 dakikada bir mağazadan 2-3 elbise alıp çıktığım çoktur.
* En sevdiğim aksesuvarım saatim. Hiç değiştirmem.
SOSYAL MEDYA
Hem olumlu, hem de olumsuz
* Gücünü önemsiyorum ama özelim yerine daha genel, iş hayatına ya da STK’lara ait şeyleri paylaşıyorum. Özeli paylaşmak beni tedirgin ediyor.
ASTROLOJİ
Sanata ve modaya düşkünüm
* Terazi burcuyum. Aslında ilgili değilim. Çok da inanmam. Ama okuduğum kadarıyla bana uyuyor. Örneğin, sanata ve modaya düşkün oldukları söylenir. Modern sanatı çok seviyorum. Tarihe de ilgim var. Gittiğim ülkelerde mutlaka müzeleri ziyaret ederim. British Museum’un tam 11 kez gezmiş bir insanım.
SEVİMLİ DOSTLAR
İpekböceklerini çok severim
* Şu an bir evcil hayvanım yok ama küçükken beslemediğim kalmadı. En çok da ipekböcekleri beni etkilerdi.
Paylaş