Adnan Kaya

Giyim sanayicisinin ‘Zümrüd-ü Anka’sı

3 Mayıs 2014

Çalışmayı ve üretmeyi çok seviyor. Bir o kadar da disiplinli, kuralcı ve mükemmelliyetçi. Ancak son yıllarda kendisini karşısındakinin yerine koymayı da öğrenmiş. İnsanları üzmemeye çalışıyor. İnanılmaz pozitif. Telefonlarını bile yüksek enerjiyle açıyor. Başına gelen kötü bir olayın dahi olumlu tarafını görmeye çalışıyor. Espritüel. Yüzünden tebessüm hiç eksik olmuyor. Deyim yerindeyse tam bir kahkaha makinesi. Öyle ki, kahkahalarını kayda alıp yurtdışına götüren ve kötü olduklarında dinleyip moral bulan arkadaşları var. Yani bigr anlamda kahkaha ihraç ediyor. Bir şeye takılmak yerine çözüm için çaba harcıyor. Dürüstlük ve samimiyet onun vazgeçilmezleri. Bir yanlışlık varsa çekinmeden söylüyor. Aynı zamanda kararlı, istekli, azimli, ihtiyatlı, plancı, düzen sever, sebatkar, azla yetinebilen, dayanıklı, sorumlu, iyi bir anne, iyi bir eş. Biraz da dik başlı, ihtiraslı ve kötümser. Sıkı çevreci. Greenpeace üyesi. Bu değerleri hayatına da uyguluyor. Çevreyi en az kirletecek nitelikte tüketim yapıyor. Geri dönüşüme çok önem veriyor. İnsan yönetiminde de iddialı. Vücut ve akıl sağlığına dikkat ediyor. Zaman zaman meditasyon yapıyor. Kişisel gelişim kitapları okuyor. Sosyal işlerde de önder. Tekstil mezunu. Küçüklüğünden beri dikişe meraklı. İş dışında Barbie bebeklere kıyafet dikmek en büyük hobilerinden. Bu haftaki konuğum, Mukadder Özden. Ege Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı. Efsaneye göre, Kaf Dağı’na ulaşan 30 kuş, ‘kamil insan’ anlamına gelen ‘Simurg’ (Zümrüd-ü Anka ya da Batı’da bilinen adıyla Phoenix) adını verdiği şirketinde ‘Ozmoz’ markasıyla kadın, erkek ve çocuk giysileri üretiyor. Çoğunluğu kadın olmak üzere 70-80 kişiye istihdam sağlıyor. Kuzey Avrupa’ya ihracat yapıyor. Öyle çok büyük bir firma olmak istemiyor. Kendi koleksiyonlarını kendi markasıyla satabilen bir yapıyı oluşturmayı arzuluyor. Mukadder Hanım anlattı, biz dinledik...

HAYAT FELSEFESİ
Topluma yararlı ve örnek bir insan olmak.

OTOMOBİL
Otoparkçı dostlara minnettarım

* İlk arabam Renault Flash’tı. Spin atmak için birebir. Alsancak Stadı’nın virajında bir kez başardım. Şimdi Opel Vectra’m var.

Yazının Devamını Oku

Eğlencede bir marka

26 Nisan 2014

Dile kolay, tam çeyrek asırdır İzmir ve Kuşadası’nda eğlenceye yön veren isimlerin başında geliyor. Şimdi bunlara bir de Antalya’yı ekledi. 25 yılı geride bıraktığı mesleki yolculuğunda çok sayıda mekanı hayata geçirdi. Çalıştırdığı işletmelerde her zaman başarıyı yakaladı. Hepsini çocuğu gibi gördü. O, eğlence dünyasının kaliteli ve modern yüzlerinden. İnanılmaz hoşgörülü, sabırlı, güleç, ilkeli, öngörülü, işine bağlı ve saygılı bir insan. Aynı zamanda inanılmaz çalışkan, disiplinli, yenilikçi, meraklı ve detaycı. Öyle ki, mekanlarının iç tasarımını bile kendisi yapıyor. Zaten başarısının sırrını da bu prensiplerine bağlıyor. Mesleki değerlere de son derece sadık. Hala ilk günkü gibi heyecanlı ve hevesli. “Sektör yeniliklere her zaman gebe. Mimari yapınızdan iç dekorunuza, çaldığınız müzikten konseptinize kadar sürekli yeniliklere açık olmanız gerekiyor. Sıradan olmadığınız sürece karşılığını mutlaka alıyorsunuz” diyor. Her şeyin tek başına başarılmadığının farkında. “Benimde arkamda yıllardır birlikte çalıştığım ve çok güvendiğim, artık aile gibi olduğumuz bir ekibim var” diyebilecek kadar da özgüvenli. Mesleği zirvedeyken bırakmak istiyor. “Bu en büyük hayalim ama zamanını bilemem” diye de ekliyor. İşte karşınızda Tibet Özer...

KİMDİR?
Adı: Tibet Özer
Doğum yeri ve yılı: Nazilli, 1970
Eğitimi: Miami FIU Üniversitesi
İşi: Eğlence sektörü. Kuşadası Jade Beach Club ve Nicci Port, İzmir Vertigo ve Nicci Lounge, Kumrucu Şevki, Antalya Nicci’nin sahibi.
Medeni durumu: Mina Creative Studio’nun ortağı Seda Özer’le evli. 8 yaşında, ‘Dünyalar güzeli’ dediği ‘Bekter Duru’ isimli bir kızı var.

Yazının Devamını Oku

Hayatında ‘Keşke’ye yer yok!

19 Nisan 2014

O, hayatta tuttuğunu koparmayı başaranlardan... Güzel, zarif, bakımlı olmasının yanında; erkek egemen bir sektörde yıllardır başarıyla adından söz ettiren, güçlü, disiplinli, çalışkan, ciddi, kendi dünyasını yansıtan ofisinde tüm gün çalışıp, akşamları da sosyal hayatını devam ettirebilen işinin erbabı bir iş kadını... Görünümünün aksine çıt kırıldım değil, baba mirası bayrağı daha yukarıya taşımak için gerektiğinde kora kor mücadele edecek yapıda... O, Betül Elmasoğlu... Lojistik sektörünün öncü kuruluşlarından, merhum Necdet Elmasoğlu’nun kurduğu Elmas Group’un yönetim kurulu üyesi. Onun için başarı olağan bir şey. Sanki hep kazanmak için yaratılmış. İşinde lider, sosyal hayatında girişken. Evinde de ideal bir anne. Kızı Fulya ile beraber yaşayan, beraber gezen, abla-kardeş gibi olan Betül Hanım, “Doğru bildiğim, inandığım şeyi yaparım, sonradan ‘Keşke’ demeyi hiç sevmem. Bugünün işini de asla yarına bırakmam. İşte benim hayat felsefem” diyor. Yemek seçmiyor. Ancak favori lezzetleri etli şevketi bostan, enginar, yaprak sarma ve köfte. Yoğun temposunda yemek yapmaya pek zamanı olmuyor, ama çok iyi tarif veriyor. Formunu haftada üç gün yaptığı pilatese borçlu. Galatasaraylı. En büyük hobisi kızıyla birlikte seyahat edip yeni yerler görmek, gittiği ülkelere ait biblolar ve magnetler biriktirmek. Mor, kırmızı, fuşya gibi canlı renkleri seviyor. İkizler burcu. ‘Fıstık’ isminde 12 yaşında gri renkli bir papağanı var. Kartvizitine geçtiğimiz günlerde Ege İş Kadınları Derneği (EGİKAD) Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı da ekleyen Betül Elmasoğlu, çok bilinmeyen iş dışı yaşamının kapılarını Sıradışı’na açtı.

HAYAT FELSEFESİ
Doğru bildiğim, inandığım şeyi yaparım, sonradan ‘Keşke’ demeyi hiç sevmem.

OTOMOBİLYüksek arabaları severim

* İlk arabam bordo renkli bir Toyota Corolla’ydı. Şimdi 2010 model Chrysler Jeep’im var.
* Trafikte emniyetli, kontrollü ve hızdan uzağımdır.

Yazının Devamını Oku

Onun tasarımları parmak izi gibi

12 Nisan 2014

Onun işi tasarlamak... Ama farklı tasarlamak... Yaşam alanlarının tasarımlarını yapmak ve onlara özgü konsept oluşturmak... Bu bakış açısıyla sürekli çalışıyor ve üretiyor... Kurumsal ya da bireysel tasarımlarını başka bir projede kesinlikle kullanmıyor... Yani, yaptığı tasarım o mekanın parmak izi gibi... Asla kendini tekrar etmiyor... O, Tarkan Önal... İzmir’in en renkli simalarından...

Folkart Narlıdere, Folkart Mavişehir, Folkart Towers, Platinium Mavişehir, Çeşme Marrakech, Lefkoşa Park Evleri, Konsept Hatay Evleri, Gaziemir Çiftlik, Mimoza Park, St. Petersburg Vilları, Magusa İskele Konutları gibi İzmir başta olmak üzere, İstanbul, Ankara, Rusya ve KKTC’de birçok lüks yapı ve gökdelenin iddialı iç tasarımlarına imza atan bir isim... Bu köşenin adı gibi ‘sıradışı’ biri... Giyimiyle, duruşuyla, hayata bakışıyla, iş disipliniyle, insan ilişkileriyle renkli bir kişilik... İnanıyorum ki, söyleşinin tamamını okuyunca siz de bana hak vereceksiniz... İşte ayrıntılar...

OTOMOBİL
Mutlaka modifiye ederim

* Kaslı, güçlü, sportif ama zarif duruş sergileyen arabaları seviyorum. Uzun yıllar Porsche’nin birçok modelini kullandım. Agresif ve zorlu yol koşullarındaki kabiliyetini seviyordum. En uzun soluklu kullandığım araçlarım oldu. Şimdilerde Jeep Wrangler Rubicon ve Ferrari 458 Italia var. Satın aldığım bütün otomobillerimi modifiye ederim, iç ve dış tasarımlarını kendim yaparım. Hatta arada bir arkadaşlarımın araçlarını da tasarlıyorum. Zevkli bir uğraş...

BESLENME

Yazının Devamını Oku

Yaşam iksiri çocuklar

5 Nisan 2014

ÇOCUKLARIN onlara olan sevgisine tanık olunca bir kez daha eğitimciliğin bu dünyadaki en kutsal meslek ve özverili uğraş olduğuna inandım. Güzelbahçe’de; geniş sosyal, sportif birimleri ve mini hayanat bahçesiyle sıradışı bir anaokulu olan Mavi Küre’de, kurucu Mustafa Sertatıl ve eşi Belgin Sertatıl’la sohbetimiz dünden bugüne keyifli bir yolculuğa dönüştü. Eğitimci babası Mehmet Ali Sertatıl’dan aldığı meşaleyi bugün Mavi Küre Anaokulları ile sürdüren Mustafa Sertatıl, bilgi birikimi, insanı motive eden enerjik yapısı, müzik, deniz ve tekne tutkusuyla dikkat çekiyor. Mustafa Hoca, yaşamındaki kırılma noktasını eşi Belgin Sertatıl’la tanışması olarak tanımlıyor. Ayrıntıların önemini de, yaşam felsefesiyle bütünleştiriyor ve ekliyor: “Babamın sözüdür asla unutmam, ‘Büyük kapıları küçük menteşeler tutar.’ Hayatta başarı da, mutluluk da bu ayrıntılarla geliyor ve kalıcı oluyor.”

KİMDİR?
Adı: Mustafa Sertatıl
Doğum yeri ve yılı: İzmir, 1960
Eğitimi: Çamlaraltı Koleji
İşi: Mavi Küre Anaokulları kurucusu

Yazının Devamını Oku

Kula’nın Yiğit’i; Yiğit Zabunoğlu

29 Mart 2014

Yıllar su gibi akıp gidiyor. 146 haftayı geride bırakan ‘Sıradışı’ yazı serime başladığım ilk günkü heyecanımı unutamam. Siz değerli Hürriyet okurlarıyla, Ege’nin sıradışı insanlarını farklı özellikleri ile cumartesi günleri evlerinize konuk ettim. Yaşları, eğitimleri, işleri, hobileri, hayata bakışları farklı dostları bilinmeyen özellikleriyle sizlerle paylaştım, paylaşmaya da devam ediyorum. Aynı heyecanı hala ilk günkü gibi hissediyorum. Bugün yine çok değerli bir konuğum var: Yiğit Zabunoğlu.. Dede merhum Ali Zabunoğlu, baba Kemal Zabunoğlu ve amca İbrahim Zabunoğlu’nun Kula Maden Suları’nda yetiştirdiği mert, terbiyeli, düzgün, çalışkan, adı gibi yiğit genç bir girişimci. Söyleşimizde özelliklerini paylaşırken o tatlı utangaçlığı unutulmaz. Büyüklerine saygılı, küçüklerine sevgi dolu, dinamik, zinde, akıllı bir genç. Arabaya binerken “Kemersiz hayatta yola çıkmam” sözüyle dikkatli, canlılara olan sevgisiyle hayata saygılı, gönlü zengin, enerji dolu güzel bir insan. Kula Maden Suları’nda merdivenleri basamak basamak, sakince, telaşsız, kendinden emin adımlarla çıkan, ailesini onurlandıran, yüzünden eksik olmayan tebessümünü iş ve özel yaşamında herkesle paylaşan Yiğit Zabunoğlu anlattı, biz dinledik...

HAYAT FELSEFESİ
Dürüst, düzgün olmak, işini her zaman en iyi yapmak. Kimseyi arkamdan konuşturmamak. Dedikodudan uzak olmak.

OTOMOBİL
Yılda 100 bin kilometre

* İlk arabam krem renkli bir Audi A3’tü. Abime ait bir araçtı, bana hediye etmişti. Şu an ise 2011 model siyah Volvo’m var.

Yazının Devamını Oku

"Yıldırım" gibi...

28 Mart 2014

Babası okulu ayakbağı olarak görüyordu. Bir an önce bitsin de çocuklar tarlada iş görsün düşüncesindeydi. Ailenin en büyük erkek çocuğuydu. Çok küçük yaşta çok büyük sorumluluklar üstlenmek zorunda kaldı. Gönlünce ne oynayabildi, ne de gezebildi. Ancak, ilkokul öğretmeninin, rahmetli dedesine, “Ya bu çocuk okur, siz buna sahip çıkın” sözü hayatının dönüm noktası oldu. Dedesi, aldı onu ortaokulu okusun diye İstanbul’a götürdü. Amcalarının yanında kalıyordu, şartlar müsait değildi, “Bir an önce yatılı öğretmen okulu sınavlarına gireyim, kısa yoldan hayata atılayım diye” düşündü. Ancak okul müdürü kızdı, “Sen öğretmen olmuyorsun. Görmüyor musun öğretmenlerin halini?’ dedi. Ailesi doktor olmasını istiyordu. Bir gün babaannesinin sağlık sorunu oldu. Götürdüğü doktor ilgi göstermedi. Babannesi beddua edince keyfi kaçtı, doktorluktan soğu. Mühendis olmaya karar verdi. İTÜ Gemi İnşa ve Deniz Bilimleri Fakültesi’ni bitirdi. Kamu ve özel sektörde çeşitli sorumluluklar üstlendi. 2002’de AK Parti milletvekili olarak TBMM’ye girdi. 58, 59, 60 ve 61’inci hükümetlerde ulaştırma bakanı olarak görev yaptı. “Çocukken tarlada çalışırken uçak geçince sırüstü yere yatar, gözden kayboluncaya kadar bakardım. ‘Acaba nereye gidiyor? Keşke içinde ben de olsam’ der, hayal ederdim. Ama bir gün havacılıktan sorumlu bir bakan olacağımı hiç düşünmedim” diyen Binali Yıldırım, şimdi, milletvekili olduğu İzmir’de partisinin büyükşehir adayı. Dur durak bilmiyor, koşturuyor, proje üretiyor, “Bizim hayatımız proje. 11 yılda 4 bin proje tamamladık. Vatan toprağının her köşesinde projeler kendini gösteriyor” diye konuşuyor. Dolayısıyla tatil nedir bilmiyor. Öyle 15 gün, 3 hafta tatilin kendisi için hayal olduğunu söylüyor. Temposu yüksek biri olmasına rağmen, konuşmaları not alınması en kolay siyasi kişilik. “Yavaş, tane tane konuşurum ama soyadım gibi de iş yaparım” sözleriyle iddiasını ortaya koyan Yıldırım, alışılmışın aksine; yine siyasette kavgacı değil, yapıcı ve uzlaşmacı üslübuyla tanınıyor. Ağır, oturaklı bir duruşu var. Ama ortama uyum konusunda sıkıntısı yok. Yeri geliyor çocukla çocuk oluyor, yeri geliyor müziğin ritmine ayak uydurup halay başı oluyor, yeri geliyor bir motosikletlinin arkasına oturup şehir turu atıyor, yeri geliyor köy kahvesinde okeye dördüncü oluyor. “Ben gönül insanıyım. Hiçbir şey dünyada bir insanın gönlünü kırmaya değmez” diyor. Son zamanlarda giremese de mutfağı biliyor. Karnıyarık ve Arnavut ciğerinde iddialı. Tespih koleksiyonu yapmaya çalışıyor. Hayatta belki de çok isteyip de yapamadığı tek şey ise saz çalmak.

KİMDİR?Adı: Binali Yıldırım
Doğum yeri ve yılı: Erzincan Refahiye, 1955
Burcu: Yay
Eğitimi: İTÜ Gemi İnşa ve Deniz Bilimleri Fakültesi
Medeni durumu: Semiha Yıldırım’la evli, üç çocuk babası.

HAYAT FELSEFESİ

Yazının Devamını Oku

Direksiyon onda

27 Mart 2014

“İlk arabamı unutmam. Koyu kahverengi bir Murat’tı. O günün parasıyla 5 milyara almıştım. Dar gelirli bir ailenin çocuğu olduğumdan benim için çok özeldi. Plakası hala aklımda” diyor. Direksiyonda olmayı seviyor. Ne de olsa üniversite yıllarında uzun yol kamyon şoförlüğü yapmış. Antalya’dan İzmir’e çoook sebze taşımış. Protokol dışında otomobilini hala kendisi kullanıyor. Sadece onu mu? Çiftliğindeki traktörünü de kimselere bırakmıyor. Tamirini bile kendisi yapıyor. ‘Direksiyon bende, uzun yola alışkınım’ diyerek, seçilmesi halinde, bir anlamda Büyükşehir’de nasıl bir yönetim sergileyeceğinin de işaretini veriyor. O, MHP’nin İzmir Büyükşehir adayı Murat Taşer... Aslında belediyeciliğe yakın bir isim. Burhan Özfatura’nın yıldız bürokratları arasındaydı.

Önce İZBAK, sonrasında toplu konutta çığır açan EVKA’ların yapımını üstlenen Ege Şehir Planlama’da genel müdürlük yaptı. İZELMAN’da 25 birim ve 8 bin 500 personelden sorumlu oldu. Metro ve Büyük Kanal’da etkin görev aldı. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde de BELTAŞ ve BELKO’da genel müdürlük görevinde bulundu. Bunları zaten çoğunuz biliyorsunuz. Ya bilmedikleriniz? Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Uygulamalı Matematik Bölümü mezunu. Öncesinde yine aynı fakülteden matematik-fizik ön lisans diploması var. Halen damızlık düve yetiştiriciliği ve süt inekçiliği yapıyor.

Yemek seçmiyor ama özellikle kuzu etiyle yapılmış enginara ve şevketibostana bayılıyor. Gençliğinde aletli cimnastik yapmış, futbol oynamış. İranlı keman üstadı Farid Farjad hayranı. Günde 5 saat uyku ona yetiyor. Kot, gömlek, deri mont en sevdiği üçlü. Balık, kuş, tavşan, civciv, kedi, köpek, kaz, eşek, at, tavuk, hindi... Aklınıza ne gelirse beslemiş. “Diyebilirim ki doğadaki hayvanlarla aramda çok özel bir iletişim var. Kim aç, kim hasta vs hissederim” diyor. Hayat felsefesiyle de bir anlamda ders veriyor: “Yarının ne olacağı beni ilgilendirmiyor. Ben o gün yapacağım doğruya bakarım.” İşte ayrıntılar...

HAYAT FELSEFESİ
Üretmek, insanlara faydalı olabilmek. Kıyametin kopacağını dahi bilsem elimde bir fidan ve onu dikme imkanım varsa, dikmek. Yarının ne olacağı beni hiç ilgilendirmiyor. Ben o gün yapacağım doğruya bakarım.

KİMDİR?

Yazının Devamını Oku