HEPİMİZ, özellikle de yaşımız ilerleyince bir spor yapma derdine düşeriz. Daha doğrusu spor için zaman ayıramamaktan şikayet ederiz. Oysa, sporu yaşam biçimi haline getiren insanlara içten içe imrenir ve onlara karşı biraz da tatlı bir kıskançlık duyarız. Bugün Sıradışı’na konuk olan ve kentin ilk güvenlik şirketi unvanını taşıyarak 20’nci yılını kutlayan İzmir Güvenlik’in yönetim kurulu başkanı Batuhan Peynirci’nin yapmadığı spor yok desek abartmış olmayız. 15 yıllık profesyonel basketbol hayatı, yüzme, hentbol, futbol, badminton ve masa tenisi... Bugün sektörün duayen isimlerinden olan babası Bilgin Peynirci’den aldığı bayrağı daha yukarılara taşımak için çalışıyor. Bu konudaki gücünü ve enerjisini de geçmişte profesyonelce sürdürdüğü ve halen yapmaktan geri kalmadığı spordan aldığı kesin.
OTOMOBİLVapurla gidip geliyorum
* İlk arabam füme renk Toyota Corolla idi. Şimdi 2010 siyah Kia Sportage sahibiyim. Ancak şu an çok zorda kalmadıkça araba kullanmıyorum. Toplu taşıma araçlarından (çok sık da vapurdan) faydalanıyorum. Sakin ve kontrollü bir sürücüyüm. Trafik kurallarına mutlaka uyarım. Gençliğimde biraz hızlı kullandığım zamanlar oldu ama şu an yavaş gitmeye özen gösteriyorum. Bir araçtan beklentilerim konforlu ve güvenli olması. Dış görünüşünden çok, donanımı benim için önemli.
BESLENMEO üçünü ağzıma süremem
* Eşimin ve benim yoğun çalışma tempomuzdan dolayı hafta içi kahvaltıyı genelde işyerimde yaparım. Peynir, yumurta ve çay benim için çok önemli. Bu üçlü mutlaka olsun isterim. Öğlenleri çoğunlukla zeytinyağlıları tercih ederim. Akşamları ise et ve sebze ağırlıklı beslenirim. Biber, turşu ve mantar yiyemem, ağzıma dahi sürmem. Kebap ve mantıyı çok severim. Her ne kadar biber sevmesem de biber dolmasına bayılırım. Böyle de garip bir özelliğim var! Cumartesileri bizim mangal günümüz ve mangal işi de her zaman bendedir.
MEKANYurt dışında aç kalmam
İZMİR Kumrusu... Aklınıza havada uçuşan kuşlar gelmiyordur sanırım. Evet; üstü susamlı, esmer, tıkız bir tür ekmek/simitten söz ediyorum. Tarihi ya da ilk önce nerede yapıldığı tam olarak bilinmiyor. İzmir’e Makedonya’dan göç edenler tarafından getirildiği sanılıyor. Bir zamanlar Konak’ı dolduran kuşlara benzerliğinden dolayı bu ismin verildiği söyleniyor. 60’lı yıllarda sadece pazar günleri fırından sıcak olarak çıkarılıp içine İzmir tulumu ve domates konularak yenilmeye başlanıyor. Günümüzdeki halini alması, yani ızgaraya girmesi ise 70’lere uzanıyor. O senelerde Çeşme’ye de gelen bu ekmeği bir usta ızgaraya atıp içindeki malzemeleri ısıtmaya başlıyor. İşte o günlerden bugüne Çeşme’yle klasikleşen kumrudan yapılan sandviçle adı özdeşleşen işletmelerden biri olan Kumrucu Şevki’nin ünü artık tüm Türkiye’de biliniyor. Kumrucu Şevki, tam 42 yıllık geçmişe sahip. Sahibi Şevki Çilek... Şevki Bey’in iki erkek, bir de kız kardeşi var; Erkan Çilek, Arif Çilek ve Kadriye Bolayır. 1972’de çıktıkları yolculukta bugün Çeşme Merkez, Çeşme Marina, Çeşme Çarşı, Ilıca Çarşı, Ilıca Marina Sahil, Ilıca Sahil, Alaçatı, Kuşadası, Bostanlı, Buca, Alsancak, Bursa (Anotolium AVM) olmak üzere toplam 12 şubeleri mevcut. 13’üncüsü ise çok yakında İstanbul Kadıköy Bağdat Caddesi’nde açılacak. Özel nohut mayasından yapılan (ki, bu sayede ekmek bayatlama ve şişme yapmıyor, hazmı da kolaylaştırıyor) kumrular, kendilerine ait fırında odun ateşinde pişiriliyor. LPG kesinlikle kullanılmıyor. Kumru ekmeği fırına girmeden önce pekmeze yatırılıyor. Esmer rengini de bu işlemden alıyor. Daha sonra pekmezin üzerine susam serpiliyor. 24 saat açık olan mekanda ateş hiç sönmüyor. Sucuklu, salamlı ve peynirli çeşitlerin yanı sıra üçünün karışımıyla ortaya çıkan ‘Yengen’ ve bunlara eritme peyniri eklenmesiyle hazırlanan ‘Süper Yengen’ turşu, biber ve pul biberle ikram ediliyor. Malzeme ilk günden beri aynı firmadan alınıyor. Domates ise tamamen doğal kendi üretimleri. Şevki Çilek, aile bireylerinin bütünlüğüne, birlikteliğine, mutluluğuna ve sağlığına büyük önem veriyor. Kumrucu Şevki müşterileri de aynı saygı ve sevgiyi yedikleri ürünlerde buluyor. Arkadaş, dost canlısı, insan sevgisi yüksek, mütevazı bir yapısı olan Şevki Çilek’le uçak fobisinden olta balıkçılığına kadar iş dışı yaşamını konuştuk.
HAYAT FELSEFESİ
Hayatın bana verdiklerini dostlarım, yakınlarım ve ihtiyacı olanlarla paylaşmak.
OTOMOBİL
İlk ben binmeliyim
* İlk arabam sıfır kilometre 1990 model kahverengi Flash S’di. Şimdiki 2012 model yine sıfır beyaz Range Rover. Kurallara uyan dikkatli bir sürücüyüm. Bir otomobilde benim için en önemli unsur güvenlik ve ilk el olması.
BESLENMEMutlaka acılı olacak
ÖNCELİKLE çok samimi, güler yüzlü, içten biri. Nasıl başarıyorsa, her zaman enerjik ve neşeli. Bir o kadar da duyarlı. O nedenle İzmir Ticaret Odası İş Kadınları Konseyi, TOBB İl Kadın Girişimciler Kurulu, Rotary Derneği, Liyakat, TÜGİAD gibi birçok sivil toplum kuruluşuna üye. Ama öyle sıradan üye değil! Tüm etkinliklerde öncelikle emeğini ortaya koyuyor, sonrasında yapabileceği her türlü katkıyı yapıyor, elinden geleni esirgemiyor! Aynı zamanda, ülkemiz gıda sektörünün önemli oyuncularından, Cumhuriyet’le yaşıt Sakıpağa Şirketler Grubu’nun dördüncü kuşak yöneticisi olmasına rağmen, unvanı için, “Stok, cari ve finans takibi yapıyorum. Kısaca, mali ve idari işler diyebiliriz” diyecek kadar da alçak gönüllü. “Bana göre kurallara uyan iyi bir sürücüyüm, eşime göre ise trafik canavarıyım”, “Mutfağı çok severim. Mümkünse ben dağıtayım, başkası toplasın”, “Spor hiç yapmam, hiç de sevmem”, “Teknolojiyle aram ultra kötü. Öyle ki, evdeki televizyonları açıp kapatamıyorum. Eşim evde yoksa ve salondaki kumandada yanlış bir yere bastıysam onu öyle bırakıp diğer odadakini bozmaya giderim, “Oğlak burcuyum. Yükselenim akrep. Soyda da Arnavutluk var, artık gerisini siz düşünün! Genelde sakinimdir, çok çabuk sinirlenmem, inatçı da değilim ancak delirmemi istiyorsanız bana haksızlık yapın”ı paylaşabilecek kadar da kendinden emin, açık sözlü! İşte karşınızda Aslı Sakıpağa Erden...
HAYAT FELSEFESİ
Yastığa başını huzurlu koyabilecek şekilde yaşamak.
OTOMOBİLEşime göre trafik canavarıyım
* İlk arabam kırmızı bir Honda Civic Hatchback’ti, ona aşıktım! Şimdi gri-gümüş Honda CR-V’m var. Kendim kullanıyorum, ama ileride kesinlikle yardım alacağım. Çünkü hem direksiyonda olmayı sevmiyorum, hem de hep kayboluyorum. Benim için alacağım aracın yol tutuşunun iyi olması, sesi içeriye almaması, ferah ve güvenli olması yeterli. Bana göre kurallara uyan iyi bir sürücüyüm, eşime göre ise trafik canavarıyım!
BESLENMEBen dağıtayım, başkası toplasın
* Her sabah işyerimde çok güzel bir kahvaltı yapar, çalışmaya öyle başlarım. Menüm pek değişmez. Klasik kahvaltı sevenlerdenim. 1-2 dilim etimek, 1 dilim peynir, 5 zeytin, zeytinyağı, yumurta, süt, domates, salatalık, biber ve maydanoz. Bazen kaçamak yapıp gevrek yediğim de oluyor. Öğlenleri yine işyerimde yerim. Eğer akşam evde olacaksam öğlen protein ağırlıklı beslenmeye çalışırım. Dışarıda programım varsa sebzemi öğlen yerim. Hem akşam, hem de öğlenleri soframda mutlaka yoğurt/ayran ve lor peynirli salata olur. Akşam üzerleri çok acıkıyorum, o yüzden mutlaka 15.00 ve 17.00 gibi bir şeyler atıştırırım. Bunlardan biri meyve ise diğeri ceviz, fındık ve badem olur. Bazen 1-2 kaşık yoğurtla ruşeym yerim. Patates kızartmasına ve pizzaya bayılırım, ama onları uzaktan sevmek en güzeli! Her şeyi piştiği şekilde yerim, ilave tuz asla kullanmam. Yeni lezzetler tatmaya çok açığım ve bundan keyif alırım. Ancak bakla ve bamyayı hiç sevmem. Mutfağı çok severim. Mümkünse ben dağıtayım, başkası toplasın! Tencere yemeği yapmayı bilmem ama yemeyi severim. Ben fırıncıyım. Fırında her şeyi yaparım ve çok lezzetli yaparım.
HANİ bazı insanlar vardır. Çocukluktan itibaren öne çıkan özellikleri onların gelecekte seçecekleri mesleklere ilişkin size önemli ipuçları verir. MG Sigorta’nın kurucusu Kutan Güneren de böyle bir isim. Sohbetimizde bahsettiği ayrıntıyı bir hayvansever olarak burada başa taşımak durumunda olduğumu hissediyorum. Güneren henüz 11 yaşında bir çocukken Boxer cinsi köpeği Topsi’yi sigortalatarak Türkiye’de bir ilke imza atmış, gazetelere haber olmuş. Sigortacı olmak çocukluk hayali olmasa da kurduğu MG Sigorta’yla bugün özellikle seyahat ve seyahat sağlık sigortaları alanında farkındalık yaratmayı ve toplumsal bilinci artırmayı hedefliyor. Spor onun vazgeçilmezi. Çok güçlü bir damak zevki olduğunu söyleyebilirim. Çay tiryakisi. Kayak yapmayı seviyor. Plak, gözlük ve saate de özel merakı var.
OTOMOBİLArabalarla çok ilgili değilim
* İlk arabam beyaz bir Broadway’di. Şu an yine beyaz Corsa’m var. Otomobille çok ilgili değilim. Önemli olan beni bir yerden bir yere götürmesi. Sakin ve dikkatli bir sürücüyüm, kurallara uyarım. Araba alırken dikkat ettiğim temel unsur güvenli olması. Bununla birlikte işim gereği sürekli telefon görüşmesi yaptığım için teknolojiye uyumlu araçları seviyorum.
BESLENMEGerçek bir çay tiryakisiyim
* Kahvaltı yapmadan çıkmam. Yumurta ve zeytin iki olmazsa olmazım. Bununla birlikte gerçek bir çay tiryakisiyim. Farklı çay çeşitlerini hazırlayıp içmeyi severim. Öğlenleri sebze ve zeytinyağlıları tercih ederim. 15.30’da enerjimi toplamak için bir şeyler atıştırırım. Akşamları et ve sebze ağırlıklı beslenirim. Haftanın 2 günü ise mutlaka balık tüketirim. En sevdiğim yemekler zeytinyağlı fasulye, taskebabı, fener şiş ve nuar.
MEKANSessiz olması ilk sırada gelir
* İzmir’de Sakız Restoran, Balık Pişiricisi Veli Usta, House Cafe, Floryalı ve Çeşme Ferdi Baba en çok gittiğim mekanlar arasında. İstanbul’da Şenol Kolcuoğlu, Suadiye Miller, Nusr-et ve Mia mutlaka uğradığım yerler. Bir mekanda aradığım en temel özellik sessizlik. Bununla birlikte mutfak ve servis kalitesi de önemli.
ATİLLA Sezginer, dönümlerce alan içindeki erik, kayısı, şeftali ve asırlık zeytin ağaçları ile bezenmiş, dalından koparılıp sofranıza getirilen organik domates, biber, salatalık ve diğer sebzelerle hazırlanan kahvaltıların, yemeklerin sunulduğu Alaçatı’daki Zeytinaltı Restoran’ın sahibi. Eşi Yasemin Hanım psikolog, Almanya’da aile-eş terapistiliği ve göçmenlere mesleki danışmanlık yapıyor. Oğulları Cemil Devin dünya tatlısı bir çocuk. Sezginer’in çok renkli, hareketli bir hayatı var. Kışın Frankfurt’ta, yazın Alaçatı’da yaşıyor. Aslında doğma büyüme Alaçatılı. Bu yüzdendir ki turizme yönelmiş, pansiyon, restoran, bar işletmeciliği yapmış. Almanya’da ise organizyon ve catering işlerini devam ettiriyor. Müzik, spor, doğa tutkunu. İngilizce, Almanca, Fransızca, İsveçce ve Arnavutça olmak üzere 5 dil biliyor. Hayattan keyif almayı, dolu dolu yaşamayı seviyor. Kendi mütevazılığını kız kardeşleriyle birlikte işlettiği muhteşem doğası ve lezzetleriyle öne çıkan restoranlarına da yansıtmış. Hamakların, minderlerin üzerinde kendinizi evinizdeymişcesine rahat hissedeceğiniz Zeytinaltı’nda dost gülümsemesiyle bizi karşılayan Atilla Sezginer’in bu renkli ‘Sıradışı’ hayatını mercek altına aldık.
HAYAT FELSEFESİ
Herkesle ve hayatla barışık olmak.
OTOMOBİLHayata saygının da gereği
* İlk arabam sarı renkli askeri Willys marka bir jeepti. Şu anda iş amaçlı kullandığım Opel Astra’m var.
* Herkes gibi benim de bir otomobilde önceliğim dayanıklılık ve konfor.
BUGÜN sizleri Urla Özbek’e götüreceğim. Köşemin konuğu ise çok özel biri. 73 yaşında olmasına rağmen hala çalışmadan duramayan, kıpır kıpır, ailesine düşkün, dürüstlükten asla ödün vermeyen, kalbi temiz, paylaşımcı, inatçı, içkiyi ve muhabbeti çok seven, çocukla çocuk, büyükle büyük olmayı başarabilen bir gönül insanı. Şartları nedeniyle okuyamamış ancak hayat mektebinden çok ders çıkarmış, neşeli, esprili, her söze şiirle yanıt veren babacan bir adam. Öyle ki, tatlı sohbetini duyan siyasetçisinden iş insanına, sporcusundan sanatçısına yüzlerce ünlü sima masalarına davet edip saatlerce bırakmamışlar. Hatta Müjde Ar o kadar hayran olmuş ki, “Seni İstanbul’a davet edip orada güzel bir gece yaşatacağım” demiş ama ne yazık ki sözünde durmamış. (Kimbilir, belki bu yazıyı okur da hatırlar ve sözünü tutar!) Yıllar önce, sonradan dönemin genel kurmay başkanı ve 4 kuvvet komutanı olduğunu öğrendiği 5 kişinin duydukları memnuniyet nedeniyle, “Dile bizden ne dilersen” sözüne, “Bırakın çalışayım, başka bir şey istemem” diyecek kadar alçak gönüllü. Hırslarından arınmış. Kanaatkar. Alının terinin dışında bir şey istemeyen, kimseye minnet etmeyen biri. 73 yaşında deniz kabuklarından 200 parçalık sergi açacak kadar yaratıcı ve sanatkar. Hayatta yaşadığı ve yaptığı hiçbir şeyden pişmanlığı yok. “Çoğunun doğru olduğuna inanıyorum. Çünkü şu anda dünyanın en mutlu ve huzurlu insanıyım” diyecek kadar da kendinden emin. O, Akın Kuşcan. Özbek’in Akın Amcası. Yaklaşık yarım asır önce derme çatma bir barakada başladığı lezzet yolculuğunda bugün Avrupa standartlarında hizmet veren Akın’ın Yeri’nin kurucusu. Her dem taze deniz ürünleri ve birbirinden leziz mezeleriyle artık bir marka haline gelmiş olmasının sırrını daha ilk adımınızı attığınızda hissediyorsunuz. Buram buram aile sıcaklığı, birliği, sevgi paylaşımı sizi sarıp sarmalıyor. Sanki lokantaya değil de bir eve gelmiş duygusuna kapılıyorsunuz. Zira bir müşteri olarak değil, konuk gibi karşılanıyorsunuz. Ailenin kadınları mutfakta kendilerine pişirir gibi yemek yaparken, erkekler de arı hızı, karınca titizliğiyle sunumunu üstleniyor. Sevgi ve paylaşımın sonucu ortaya çıkan lezzetler “Sanki anne eli değmiş” dedirtiyor. Akın’ın Yeri, sevgi ve saygı temeli üzerine inşa edilmiş tam bir ataerkil işletme. Yarım asırlık lezzet durağının kökü bu işin mimarı Akın Kuşcan, dalları da güçlerini ondan alan ve beslenen çocukları. Akın Amca’nın anılarla dolu hoş hayat öyküsüyle sizleri baş başa bırakıyorum.
KİMDİR?
Adı: Akın Kuşcan
Doğum yeri ve yılı: Özbek Urla-İzmir, 1941
Eğitimi: İlkokul
İşi: Akın’ın Yeri Balık Restoran’ın kurucusu
AİLESİYLE birlikte yeni bir hayat kurmak için 16 yaşında Almanya’ya giden Seydi Eker, Bosh gibi önemli kuruluşlarda işçi olarak çalıştıktan sonra kendi işini kurmaya karar veren güçlü, cesur ve atılımcı bir kişilik. Almanya’da çok önemli işlere imza atmış. Kendi yazlım ve telekominikasyon firmalarını kurarak işçi olmak üzere gittiği yerde patron olmuş, yüzlerce kişiye iş imkanı sağlamış. İnşaat sektöründe yeni yatırımlara imza atan bir iş insanı olarak da 4 yıl önce İzmir’e yerleşip Sedi Yapı’yı kurmuş. Şimdi ise en büyük ideali yıllarca eşsiz konumu gözardı edilen Gümüşpala’yı Gümüşyalı’ya dönüştürmek. Birinci proje tamamlanmış, ikinci proje Atrium da kısa sürede hayata geçirilecek. Muhteşem Körfez manzarasına, yaşam alanlarına ve modern mimariye sahip projeleriyle yepyeni bir cazibe merkezi yaratan Eker, böylece İzmir’in kentsel dönüşümüne de katkı sağlamayı hedefliyor. Almanya’da işçilikle başlayan serüvenini aşığı olduğu İzmir’de güzel işlerle sürdüren Seydi Eker’in hayatındaki ‘Sıradışı’ izleri takip ettik.
MODA
Eşimin zevkine güvenirim
Hafta içi daima takım elbise, hafta sonu da spor giyinirim. Takımda koyu renk, gömlekte açık mavi ve beyaz tercihimdir. Eşimle birlikte alışveriş yapmaktan hoşlanırım, onun zevkine güvenirim. Saat tutkum var, değişik marka saatler takmayı seviyorum.
TATİL
Kimi insanlar vardır, isimleri yerine yaptıkları başarılı işleri öne çıkararak tanınırlar. İşte, Berti Palambo da bunlardan biri. Son yılların belki de en yaratıcı ve keyifli mekanlarından birinin, tek atımlık içkilerin, yani ‘shot’ların yeri olan Tektekçi’nin yaratıcısı. Maden mühendisi olmasına rağmen çok uzun yıllardır eğlence-organizasyon sektörünün içinde. Lise son sınıfta yılbaşı partisi için bilet satarak girdiği bu alanda ses getiren birçok önemli etkinliğe imza attı. 2002’de Unigroup’u, 2010’da Unigroup’un da bir departmanını oluşturduğu Ajan İstanbul’u kurdu. 2011’de ise ortağıyla Tektekçi’yi hayata geçirdi. (İstanbul’da ilk olarak Beyoğlu’nda açıldı. Sonra Bebek, ardından Ankara, Alaçatı, Beyoğlu’nda farklı iki bar, Alsancak derken, bu sezon açılan Port Alaçatı, Flyyinn ve Ramo Beach’le birlikte toplam 10 farklı lokasyonda hizmet vermeye başladı. İstanbul’da doğmasına rağmen İzmirli olmaya doğru adım adım ilerleyen bir marka.) Organizasyonun ne olduğunu çok iyi biliyor. O yüzdendir ki, onu tanıyanlar, ‘Daha iyi eğlence arıyorsanız Berti’ye gidin. Çünkü zehir gibi fikirleriyle eğlencenin anahtarı onda’ diyor. Yeniyi denemekten hiç ama hiç korkmuyor. İnatçı değil ama kararlı. Çalışanları ve müdavimleriyle adeta bir aile kurmuş. Eğlenmeden çalışamıyor. İnsanlara değer veriyor ve onları oldukları gibi kabul ediyor. Eğlence hayatına yeni ve yankı uyandıran bir konsept sunmasına rağmen, “Hayattaki en büyük başarım Bozcaada’da gördüğüm anda çarpıldığım ve peşini bırakmadığım eşimle evlenmek oldu” diyen Berti Palambo’yla bu kez işini değil, çok bilinmeyen iş dışı yaşamını konuştuk!
HAYAT FELSEFESİ
Eğlenerek çalışmak, adil olmak ve insanlara değer verip onları oldukları gibi kabul etmek.
OTOMOBİL
Sinirlenmem, korna çalmam
* İlk arabam, ailemin desteği, biraz da kendi biriktirdiğim paralarla lise son sınıftayken aldığım 2000 model su mavisi bir Fiat Brava’ydı.