“İnşaat mühendisliği eğitimi için İstanbul’a gitmeseydim bambaşka bir hayatım olurdu” diyor. Balçova’da 30 yıldır sürdürdüğü projeleri 2016’da ilk kez bu bölgenin dışına taşıyarak dikkatleri üzerine çekti. ‘Flex Life’ üst markasıyla müşteri odaklı projeler için kolları sıvadı. Temmuz başında atacakları temelin heyecanını yaşıyor. Sakin yapısı, ama bir o kadar da iddialı hedefleri var. “Elimizdeki arsalarla 10 yıl süreyle Menemen’de yeni projeler üreteceğiz” diye konuşuyor. Müzik eşliğinde egzersiz olarak bilinen spinning yapıyor. Sörfe bu yaz mutlaka başlamak istiyor. Mangalda köftesi meşhur. Söz köfteden açılınca hemen ekliyor: “İçine soğandan başka bir şey koymam, köfte doğal olmalı.” Sıkı Galatasaray ve Göztepe taraftarı. Genç, sıcakkanlı ve enerjik kişiliğiyle işte karşınızda Ali Yavuz...
HAYAT FELSEFESİ
Tek kelimeyle söylemek gerekirse dürüstlük. Benim için dürüstlük çok önemli. Ben dürüst davranıyorsam karşımdakinden de aynı davranışı beklerim.
OTOMOBİL
Tasarım, performans, güvenlik
* Kendi kazancımla satın aldığım ilk araba 2003 model gri renkli station Ford’du. Şu anda 2015 beyaz Mercedes kullanıyorum. Kurallara uyar, yerine göre hız yaparım. ‘Trafikte en çok sinirlendiğim şey ise emniyet şeridini gereksiz yere işgal eden sürücüler’ diyebilirim. Bir araçta benim için en önemli ilk 3 unsur tasarım, performans ve güvenliktir.
BESLENME
Geçtiğimiz günlerde TÜRKONFED’in girişimcilik ödülüne layık görülen Nets Poliklinikleri’nin kurucusu Hatice Nur Uzgenç’in hikayesi de işte bunlardan biri... 1993’te kozmetik pazarlamasıyla başladığı iş yaşamına küçük bir banka kredisiyle kurduğu Nets Club’le devam eden Uzgenç, bugün, 6 şubesi, 60 çalışanı ve 80 bin kayıtlı müşterisiyle Ege’nin en büyük güzellik merkezi zincirlerinden biri olmayı başarmış. Kendi ayaklarının üzerinde durarak bu noktalara gelen Nur Hanım, bu arada iki de kız çocuğu büyütmüş. Güçlü Kadın Derneği adında bir dernek de kuran Uzgenç, dezavantajlı kadınlara meslek sahibi olmaları konusunda destek oluyor. Beslenmesine ve sağlığına çok dikkat eden Hatice Nur Uzgenç, son zamanlarda, hep hayalini kurduğu Bornova Kayaköy’deki köy evinde kızları ve can dostlarıyla huzur içinde yaşıyor.
OTOMOBİL
Hayat zaten yeterince stresli
* İlk arabam Renault Broadway’di. Sonra Renault Megane, Honda, Chevrolet Captiva kullandım. Şimdi Nissan Qashqai’m var. Benim için bindiğim aracın güvenli ve seri olması çok önemli. Trafikte sakin bir sürücüyüm. İnsanların bağırıp çağırmasına ve güç gösterisinde bulunmalarına hiç anlam veremem. Hayat zaten yeterince stres yüklü.
BESLENME
İzmir’de yaşıyor. Babaannesinden dinlediği masallarla büyüdü. Bursa Uludağ Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı, Yücel Balku Yazın Atölyesi’nde öykü ve yazın dersleri, Çağdaş Drama Derneği’nde yaratıcı drama eğitimi gördü. Halen Dokuz Eylül Üniveristesi’nde dinler tarihi alanında yüksek lisans yapıyor. Çağdaş masal anlatıcısı Jean Porcherot’u idolü olarak seçti. Çok disiplinli bir hikaye anlatma yöntemi olan EnChant’ın yaratıcısı Judith Liberman’dan, hikaye anlatıcısı ve tiyatro pedagogu Nazlı Çevik’ten eğitimde ve sanatta hikaye-masal anlatıcılığı, İranlı sanatçı Sanaz Taj’dan beden-ses-nefes-oyunculuk eğitimi aldı. Didem Köktaş son 3 yıldır Türkiye’yi şehir şehir, kasaba kasaba, köy köy geziyor, sanat merkezlerinde, üniversitelerde, okullarda, oyun evlerinde, kitapçılarda, kafelerde, hastanelerde, yoga-şifa merkezlerinde yetişkinlere ve çocuklara umutla masallar, hikayeler anlatıyor. Masalların şifa verdiğine inanan Didem Köktaş’la, “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken...” diye başlayıp giden masal dünyasını ve kendi serüvenini konuştuk...
BABAANNEMDEN BANA MİRAS
- Masal anlatma fikri nasıl doğdu?
Ya da nam-ı diğer, ‘Kasaba’...
1984’te Toprakspor ve Tukaşspor’un birleşmesiyle kurulan kırmızı-siyahlı ekip, yıllar içinde 2’nci Lig ile 3’üncü Lig arasında gidip geldi.
Bu sezon Spor Toto 3’üncü Lig 1’inci Grup’ta mücadele eden Turgutluspor, sahasında oynadığı hayati maçta Bursa Nilüferspor’a 2 - 1 yenilerek Bölgesel Amatör Lig’e düştü.
5 YILDA GELEN ZAFER
Futbola düşkünlükleriyle tanınan Turgutlulular yeşil sahada yaşadıkları hayal kırıklığı ve üzüntüyü parkede gelen başarıyla unuttu.
1 Kasım 2011’de kurulan Seramiksan Spor Kulübü Derneği’nin kadın voleybol spor dalında faaliyet gösteren A Takımı, 5 yıl gibi kısa sürede başarı basamaklarını birer birer çıkarak adeta bir mucizeye imza attı.
Eflatun Alaçatı’nın sahibi Nalan Filiz Kocaoğlu gerçek bir yemek gurusu... İşletmesinde konuklarını ağırlamasının yanı sıra yaratıcılığını herkesle paylaşmak için restoranlara yemek danışmanlığı yaparak özgün menüler de hazırlıyor. Tabii sadece içine sinenlere... Mutfağa ilk kez 14 yaşında babasının zoruyla girmiş, bir daha da çıkamamış. Bu aşk onu araştırmalar yapmak ve sürekli yeni lezzetler keşfetmeye sevk etmiş. Kibritten bile korkan genç bir kızken aranan bir lezzet kaşifi olmaya uzanan öyküsünü Nalan Filiz Kocaoğlu’ndan dinledik.
OTOMOBİL
Üniversitede efsaneydi
* İlk arabam Şanlıurfalı olan canım babamın memleketten getirttiği ördekbaşı yeşili 63 plakalı Murat 124’tü. İTÜ’de efsane olan bir otomobildi. Çok severek 1 yıl kullandım. Şu an İstanbul içinde araba kullanmıyorum. Toplu taşımayı tercih ediyorum. İş için şirket aracı var. Benim için otomobilin amacı olması gerektiği gibi sadece ulaşım. O yüzden çok lüks olması gerekmiyor. Sağlam ve konforlu olması yeterli. Dikkatli ve iyi bir sürücüyüm.
BESLENME
Bir girdim bir daha da çıkmadım
* Kahvaltıyı atlamam, çok da severim. Peynir, tereyağı ve yumurta mutlaka olsun isterim. Benim hayatım şu an için kışları dinlenerek, yazları yoğun bir tempoda çalışarak geçiyor. Dolayısıyla yazın mecburen 2 öğün yiyebiliyorum. Kışın ise genelde öğlenleri dışarıda olduğum için salata tarzı besleniyorum. Akşamları da çok ağır yiyecekler tüketmemeye çalışıyorum. Akşam üzeri çayın yanında bir şeyler atıştırmayı seviyorum. Her türlü değişik tada açığım. Yalın lezzetlerden daha çok hoşlanıyorum. Aşırı soslu yiyecekleri ise sevmiyorum. Mutfağa aşığım. Anneanne ve teyzelerle geçen ilkokul döneminden sonra yoğun ihracat yapan annem ve babamla yaşamaya başladım. Bu arada tek çocuğum. İlk yemek yapışım 14 yaşındayken babamın işyerinden telefonla arayıp, ‘Haydi bir kuru fasulye ve pilav yap akşama’ demesiyle başladı. Ateşten çok korkan, kibriti dahi eline hiç almamış bir çocuk olarak babama yapamayacağımı söylemiştim. Ancak babam ‘yapamam’larla yola çıktıkça hayatta yapabileceklerimin çok az olacağını, yaşamı kendime daha dar ve kısıtlı hale getireceğimi, ne kadar çok yapabilirsem o kadar başarılı olabileceğimi anlattı. Denedim ve şahane bir kuru fasulye pilav çıkarttım ortaya. Ve o akşam ilk alkışımı aldım. Sonra da mutfaktan hiç çıkmadım.
Aydın’da da, Balıkesir’de de, Denizli’de de, İzmir’de de, Manisa’da da, Muğla’da da, Uşak’ta da durum aynı...
Ya oturulan sitenin orta yeri kapatılıyor...
Ya da bildiğin sokak-mahalle...
Sandalyeler diziliyor, konfetiler-balonlar asılıyor, orkestra için mini bir de sahne kuruluyor...
Ne bir bilgi, ne bir izin...
Arabanızla çıkacak veya eve dönecek oluyorsunuz, o da ne, yol kapalı...
Çarşı-pazar, market vs alışveriş yapmışsınız, eliniz kolunuz dolu, taşı taşıyabilirsen...
İşte bu haftaki konuğum da onlardan biri, Seyda Koyuncuoğlu... Kuşadası’ndaki Cratos Fitness Center’ı ilginç bir öyküyle kuran, hayata hep renkli tarafından bakan, başından çiçek tacını eksik etmeyen, şeker mi şeker, dost canlısı, cıvıl cıvıl, her daim gözlerinin içi gülen, kalbi sevgiyle dolu bir insan. Sanırım onu size tanıtmak için, sokak köpekleri dahil her türlü canlıyı sevdiğini söylemem yeter. “Benim yaşam tarzım spor ve insanlarla iç içe olabilmek. Çünkü burada aynı zamanda bir psikolog gibisiniz. Spor salonlarına herkes zayıflamaya gelmiyor, bazıları stres atmaya geliyor. O yüzden onları güler yüzle karşılamalısınız ki, o enerjiyi sizden aldıklarında devamlılığı gelsin” diyor. İlk kez 41 yaşında, birçok kişi artık emekli olmaya hazırlanırken iş hayatına atılan Seyda Hanım’ın ‘Sıradışı’ hayatı inanıyorum ki birçok kadına örnek olacak nitelikte. Keyifle okumanız dileğiyle işte ayrıntılar...
HAYAT FELSEFESİ
Güzel yüzlü olabilmek, insanlardan güzel enerji alıp onlara güzel enerji verebilmek ve hepimizin birer mucize olduğunu aktarabilmek.
OTOMOBİL
Favorim Amerikan arabaları
* İlk arabam Renault Toros’tu. Tam bir çiftçi arabasıydı. ‘Acemiliğimi onunla attım’ diyebilirim. Şu an Renault Fluence kullanıyorum. Öncesinde de Kia vardı. Ona, ‘Picasso’ diyordum. Minnacıktı. ‘En özeli hangisiydi?’ derseniz Chavrolet Tahoe’ydi. Gördüğünüz gibi çok farklı otomobillerim oldu. Ama tarzım Amerikan arabaları. Hızı sevmem, trafikte dikkatli bir sürücüyüm.
BESLENME
TV’de seyretmeyen, gazetede okumayan... Görmeyen, duymayan olabilir...
AK Parti Genel Başkanı ve İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın, hafta başında, ‘Başbakan’ olduktan sonra ilk kez geldiği kentte, havalimanında yaptığı mitingten söz ediyorum...
Sayın Başbakan özetle dedi ki:
“İzmir’e vefa borcum var...