Adnan Kaya

İşinin ve hobisinin esiri

22 Nisan 2016
MESLEĞİ yaratıcılık gerektiren tüm insanlar gibi iç mimar Rıza Semih Güven de son derece renkli ve hareketli bir kişilik.

Küçükken hep mimar olmayı hayal ettiği için olsa gerek Bilkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nü bitirmiş. Mezun olduktan sonra çeşitli firmalarda çalışıp kendini geliştirdikten sonra 2002’de memleketi İzmir’de RSG İç Mimarlık’ı kurmuş. 5 yıl sonra da aynı okul ve bölümden mezun Didem Hanım’la evlenip, şirkete onu da ortak yaparak yoluna devam etmiş. Özel hayatlarını ve iş yaşamlarını birleştiren çift, el ele vererek genç yaşta uluslararası başarılara imza atmışlar. Geçen 14 Ekim’de Londra’da düzenlenen European Property Awards’ta Günyüzü İnşaat ve Liv Yapı tarafından İstanbul Beylikdüzü’nde inşa edilen bin 471 dairelik konut grubu için tasarladıkları Kalekent Satış Ofisi projesiyle iç mimaride dünyadaki en prestijli ödüllerden ‘Highly Commended’e layık görülmüşler. Hayatı seven her insan gibi Rıza Semih Güven de iyi yemek yemeği, gezmeyi, kendine bakmayı, güzel giyinmeyi seviyor. Avcılığa meraklı. Yaban domuzu biblo ve heykelciği topluyor. Boğa burcu. Dolayısıyla inatçı, sabırlı.

 

HAYAT FELSEFESİ

 

Hayatın çok kısa olduğuna inanıyorum. Bu nedenle hedefim kimseyi üzmeden ve üzülmeden neşeli bir iz bırakmak.

 

Yazının Devamını Oku

Bay güler yüz

15 Nisan 2016
MALUM, İzmir denildiğinde akla aynı zamanda sağlıklı ve hafif yemeklerden oluşan bir mutfak gelir.

Ne de olsa İzmir, zengin ot, balık, zeytinyağlılar da demek. Binlerce yıllık geçmişinde onlarca medeniyet bu topraklarda yerleşmiş ve etkileri doğal olarak mutfağına da yansıyıp zenginleştirmiş. İzmir mutfağı zengin ama lezzetine varabilmek biraz da yediğiniz adrese bağlı. İzmir’in en gözde mekanlarının başında da hiç kuşkusuz Kordonboyu’ndaki Deniz Restaurant geliyor. Yılmaz Ramazan Çelikkaya’nın kurduğu ve günümüzde oğulları Metin, Ercan, Sabri ile işlettiği mekan, ‘denizden gelen lezzet’ sloganıyla 30 yılı aşkın süredir aynı hizmet kalitesinde yoluna devam ediyor. Çeşitli yayın organları ve profesyonel gurmeler tarafından Türkiye’nin en iyi balık, en iyi balık mezesi ve en iyi kalamarı sunan restoran olarak seçilip birçok kez birincilik ve çeşitli ödüller kazanan Deniz Restoran’ın ünü bırakın İzmir’i, Türkiye sınırlarını bile çoktan aşmış durumda.

Bu haftaki ‘Sıradışı’ konuğum Deniz Restaurant’ın ikinci kuşak temsilcilerinden Ercan Çelikkaya... Genelleme yapmamakla birlikte, mevki sahibi insanların genelde güler yüzlü oldukları söylenemez. İşleri gereği ciddi görünmek zorunda hissederler kendilerini. Ancak Ercan Bey tam tersi bir profil çiziyor bizlere. Zira o, hayata bakış açısını ‘güler yüzlü bir yaşam’ olarak prensip edinmiş. Gözlerindeki ışık yüreğindeki sevgiyle el ele vermiş. Her daim yüzünde kocaman bir gülümsemeyle karşımızda. Kendisiyle barışık ve çevresine yardıma hazır duruşu var. Hayatın güzelliklerini tüm olumsuzlukların arasından sıyırırcasına... Bir de kendisine duyduğu özgüven var ki, hayranlık uyandırıyor. Aslen Bolu Mengen’li olan Ercan Çelikkaya aynı zamanda mesleğine aşkla bağlı. Kaliteden, tazelikten, lezzetten asla ödün vermiyor. ‘Balık’ denildiğinde akan sular duruyor onun için. Mesleğin içinden biri olarak tabii ki mutfakla da arası çok iyi. Balık ve her türlü deniz mahsulleri lezzetlerinde eline su dökmesi zor biri. İşini, İzmir’i, yardımlaşmayı ve dayanışmayı çok seviyor. Türk daması tutkunu. Ve... Türkiye’nin ilk kan bağışı kampanyasını düzenleyen ögrencisi. Keyfile okumanız dileğiyle, iyi hafta sonları...

 

HAYAT FELSEFESİ
Güler yüzlü bir yaşam.

 

Yazının Devamını Oku

O bir kırçiçeği

9 Nisan 2016
O, İzmir’den doğup Türkiye’ye yayılan, 1 Haziran’dan itibaren de ülkemizin adını ve geleneksel lezzetimiz pideyi Dallas’ta açacakları yeni şubeyle Amerikalılara da ulaştıracak Kırçiçeği’nin Genel Müdürü Meryem Dilşad İpbaş. Henüz 27 yaşında ve tam anlamıyla Egeli.

Sıfırdan başlayıp, gerektiğinde çay taşıyıp, sekreterlik yapıp, kasada durup, direksiyon başında 300 bin kilometre kat edip Anadolu’yu dere tepe gezip yerel bir markayı önce Türkiye’de, sonrasında uluslararası platformda tanıtmak için kolları sıvamış gencecik bir kadın. Kabına sığmayan, kıpır kıpır, inanılmaz enerjik bir karakter. Aynı zamanda son derece meraklı, heyecanlı, araştırmacı, olanla yetinmeyip dur durak bilmeden sürekli yenilik peşinde koşan cıva gibi bir iş insanı. Üretmeyi, başarmayı, işe yaramış olmayı seviyor. Zaten fark yaratmak kanında var. Bir de hiperaktif. Hayatta evde oturamayan, çok uyuyamayan tiplerden! Çok sabırlı, çok duygusal, çok doğal. Hayatta katlanamadığı tek şey samimiyetsizlik. Olduğu gibi davranan insanlardan hoşlanıyor. İşkolik değil, paranın peşinde de değil. Paylaşımcı. “Babam, ‘Paylaşacak birileri yoksa kazanmanın anlamı da yok’ der. Kazanmak sadece para değil tabii ki. Bilgi, deneyim, her türlü şey” diyor. Öyle etiket merakı da yok! Ünlü, medyatik olmak onu mutlu etmiyor. Hatta korkutuyor. Özgürlüğünün elinden alınmasını sevmiyor. “Kırçiçeği’nin kızı olmak değil, Meryem olmayı beslemek önemli” diye de ekliyor. Bu arada, ‘Dilşad’ gönlü hoş, iyi kalpli, tatlı dilli demekmiş...

 

HAYAT FELSEFESİ

 

İyi insan olmak, değer katarak büyümek.

 

Yazının Devamını Oku

Allah, ‘Yürü ya kulum’ dedi o gün arabayı sattım yanlış anlamışım!

1 Nisan 2016
ÖZEL Havajet Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi İcra Kurulu Başkanı Mehmet Çelebi’nin hayat hikayesi inanıyorum ki bu köşenin müdavimleri için gerçekten ‘sıradışı’ gelecek.

Jet gibi bir hayat

Bilişim sektöründe başlayan iş hayatı 2001 ekonomik krizi nedeniyle bir anda ters yüz olsa da, o, hayatının dönüm noktası olarak tanımladığı bu olaydan ders çıkarmasını bilmiş. Halen üzerinde çalıştığı ve “Allah Yürü Ya Kulum Dedi” adını taşıyacak kitabına gönderme yaparak, “Ben o gün arabayı sattım. Yanlış anlamışım!” diyerek varlıktan bir anda sıfıra düşüşünü, sıfırdan yeniden yükselişini tüm mütevazılığıyla öyle vurucu anlatıyor ki eminim okuyuca siz de bana hak vereceksiniz. Yaşamı yakınlarıyla paylaşmanın anlamlı kıldığını ve hayatın kendisine sabretmeyi öğrettiğini belirten Çelebi’yle 6 yaşında gevrek satarak kazandığı ilk paradan Havajet Lisesi’nin kuruluşuna ve dünya devi Airbus’la staj anlaşmasına kadar uzanan parlak iş yaşamını, kişisel zevklerini ve aile yaşantısını A’dan Z’ye konuştuk.

OTOMOBİL
Yurt dışında psikolojim bozuluyor

* Trafikte yüzde 99 kurallara uyan, sabırlı ve dikkatli bir sürücüyüm. Ancak ne zaman Avrupa’ya ya da Amerika’ya gitsem psikolojim bozuluyor. Tam olarak oradakiler gibi davranmaya çalışıyorum ama olmuyor. Bir araba alırken performans-fiyat ilişkisine bakarım. Elbette güvenlik ve konfor ada çok önemli.

BESLENME

Yazının Devamını Oku

Tezcanlı ve idealist

26 Mart 2016
ABD’li siyaset kuramcısı ve yazar Thomas Paine, “Dünya vatanım, tüm insanlar kardeşim, iyilik yapmak dinim” diyor.

Sanırım, Bilgen Öznur’un bakış açısını en iyi anlatan cümle de bu... Temel amacının kendisine ağırlık yapacak, kötü duygular uyandıracak her şeyden uzak durmak olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Bu yolda önem verdiği, dikkat ettiği, hatta özenle sakındığı birçok şey var. Liste uzun anlayacağınız. İyi hissetmenin ve korumamız gereken pozitif duyguların hayatın her alanını ve anını etkilediğini düşünüyor. Buna göre yaşıyor. “Bilgen kimdir?” derseniz, yapmak için yıkacak cesareti olan, tam bir işkolik... Üretim yapmanın ve istihdam sağlamanın verdiği hazzı omuzlardaki tüm sorumluluğa rağmen hiçbir şeye değişmiyor. Dedesinin ve babasının merak duyguları, yatırım cesaretleri ve ticari tutkuları onun kanında da var. Sırf onlardan miras bu geni düşününce bile, ‘İş hayatına birçok insandan 5-0 önde başlamış’ demek mümkün. Zaten o da bunun kıymetini hep bilmiş. İşkolik ama hayattan keyif almayı da biliyor. Pilates ve yoga yapıyor, yürüyor, ata biniyor. Fırsat buldukça da yüzüp tenis oynuyor. İnsan hayatı dinlemekten büyük keyif alıyor. İnkar edilemeyecek bir hız tutkunu. Ona göre uyku vakit kaybı. Tezcanlı bir koç ve idealist bir aslan. Dahası mı? Keyifli okumalar...

 

HAYAT FELSEFESİ

 

Bence hayatın düzeni ve başarısı uzlaşmayla mümkün.

 

OTOMOBİL

Yazının Devamını Oku

Kortların kraliçesi

18 Mart 2016
İZMİR güçlü kadınların şehri... Her geçen gün iş, siyaset, sanat ve spor yaşamında kadınların çok daha aktif olduğunu görüyoruz.

İşte, 75 yıllık geçmişe sahip Kültürpark Tenis Kulübü’nde de geçtiğimiz günlerde bir devrim gerçekleşti ve ilk kez bir kadın başkanlık koltuğuna oturdu. O isim Server Uyaroğlu... Hem 3 çocuk annesi olan, hem de aile şirketlerinin finans yöneticiliğini yapan Server Hanım, şimdi de köklü bir camianın sorumluluğunu üstlendi. İşi kolay değil, ama o zaten zoru seviyor. ‘Baş, başkan, reis, ulu’ anlamlarına gelen ‘Server’ isminin hakkını sonuna kadar veriyor. Öyle ki, 35 yaşında başladığı teniste kısa sürede her kategoride ödül almış, Milli Takım aday kadrosuna girmeyi de başarmış. Aynı zamanda sağduyulu, ağırbaşlı, enerjik, yaşama sevinci üst seviyede, uyumlu, hoş sohbet, neşeli, dobra, özgürlüğüne düşkün ve fedakar. Güne kahveyle başlıyor. Izgara köftesi ünlü. ‘Bihter’ ve ‘Fatmagül’ adında 2 kaplumbağası var. Briç tutkunu.

 

OTOMOBİL

 

Yakıt tüketimi ve güvenlik önceliğim

* İlk arabam 1988 model gri bir Toyota Corolla idi. Şu anda kendime ait bir aracım yok. Bazen şoför, bazen de kapının önünde hangi otomobil varsa onu kullanıyorum. Bir arabada önceliğim yakıt tüketimi ve emniyet. Konfor ve fiyat sonrasında geliyor. Yaklaşık 30 yıldır otomobil kullanıyorum ve sadece iki (radar ve park) cezam var. Sanırım emniyetli bir sürücüyüm.

 

Yazının Devamını Oku

Bayan pozitif

11 Mart 2016
İZMİR Balçova’da hizmete veren Yella Donna Kişisel Bakım Salonu’nun kurucusu ve işletmecisi Yelda Kuru, hayata her daim pozitif bakabilenlerden...

 

Yazının Devamını Oku

Dağların aşıkları

3 Mart 2016
İŞ dünyası başta olmak üzere siyaset, sanat, spor, eğitim dünyasından Ege’nin renkli simalarıyla iş dışı yaşamlarını konuştuğum, çeşitli konu başlıkları altında çok da fazla bilinmeyen özelliklerini tanıtmaya çalıştığım ‘Sıradışı’nda bugün 250’nci konuğumu, daha doğrusu konuklarımı ağırlıyorum.

 

Ama bu haftaki misafirlerim, ilk görüşte herkesin tanıdığı ya da göz aşinalığı olduğu, ‘kanaat önderi’ kabul edilen kişiler değil. Tabir yerindeyse ‘içimizden, sizden bizden’ insanlar... Bu kez ben onları değil, onlar beni buldu. İyi ki de buldular!“Her hafta köşenizi keyifle okuyoruz, biz de kendi çapımızda sıradışıyız, konuğunuz olmak istiyoruz” dediler. “Buyrun o halde” dedim. Her soruma içtenlikle yanıt verdiler. Gördüğünüz o keyifli fotoğraflar için de arşivlerini sonuna kadar açtılar. Biri 58, diğeri 48 yaşında. Ama hala genç, hala dipdiriler. Enerjileri tükenmek bilmiyor. Bitmeyen pil gibiler!İnanılmaz pozitifler. Hayat dolular. Her daim güleçler. Yerlerinde duramıyorlar. Her an hareket halindeler. Spora, ama özellikle dağlara aşıklar. Zaten yolları da bu sayede kesişmiş. Türkiye’de zirve yapmadıkları dağ kalmamış. Bu tırmanışlar sırasında Kaçkarlar’da ayı saldırısı, Selçuk Keçi Kalesi’nde uçurumdan düşme, tipiye yakalanıp donma tehlikesi geçirme, birkaç kez kaybolma, tek başına mahsur kalma gibi birçok tehlikeler yaşamışlar. Bunlar bile onları yollarından çevirememiş. İkisinin de ikinci evliliği. “İyi de hala kim olduklarını yazmamışsınız” dediğinizi duyar gibiyim!O halde onları kendi ağızlarından dinleyelim: “Ben Birsen Tolgay Güvener. Eşim Bülent’le bir dağ tırmanışında tanıştık ve yine bir dağda (Bozdağ) dünyaevine girdik. Asıl amacımız Erciyes Dağı’nda evlenmekti ama nikah memuru zirveye gelmek istemedi. Gelin başı yaptırmak için kuaföre gitmedim, kendi tasarladığım bir duvakla dağ başında evlendim. Bu nedenle yakınlarım bana ‘Dağların gelini’ diye seslenir. Aşkımız, sevgimiz bizi dağlarda buluşturdu. Sırt çantamızı kapıp zorlu dağlara tırmanıyoruz. Birbirimizin çıtasını yükseltiyoruz.” Bülent Güvener ise torununun kendisini klasik dedeler gibi bulmadığı için ‘dede abi’ olarak isimlendirdiğini söylüyor, “Ekstrem sporları çok seviyorum. Dalıyorum, koşuyorum ve tırmanıyorum. Gençlere tavsiyemiz sporu yaşam tarzı haline getirmeleri. Spor yapan bedende depresyon olmaz, stres olmaz. Spor yapan insan kötü düşünmüyor. Genç ve dinç kalıyor"

 

MODA

 

Bizim tarzımız çok net: Spor

 

Yazının Devamını Oku