Ekrem İmamoğlu ile Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki cumhurbaşkanı adaylığı yarışında İmamoğlu lehine önemli bir destekti.
Ancak ünlü İngiliz dergisi The Economist’in, “Erdoğan’ın muhtemel rakibiyle tanışın” manşetiyle, Kılıçdaroğlu açısından önemli bir adım geldi.
Böylece muhalefetteki cumhurbaşkanlığı rekabeti Türkiye’nin dışına taşmış oldu.
Ama The Economist bence biraz acele etti. Çünkü Meral Akşener’den çok önemli bir hamle geldi.
AKŞENER’DEN SÜRPRİZ ÇIKIŞ
Akşener, “Biz Cumhurbaşkanlığı’na yeni bir Sayın Erdoğan seçmeyeceğiz. Yani Almanya, Finlandiya cumhurbaşkanı gibi adını bile bilmediğiniz, derleyici toparlayıcı... Bu ülkede herkesin cumhurbaşkanı olacak bir kişiyi aday göstereceğiz” dedi.
Oysa Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayının siyasetten gelme olmasını, devleti bilmesi gerektiğini söylemişti. Oysa Akşener, “isimsiz” bir cumhurbaşkanı adayı önerdi.
İTTİFAK SAĞLANAMIYOR
İsrail Cumhurbaşkanı Herzog 14 yıl aradan sonra Türkiye’ye geldi.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev çalışma yemeğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuğuydu.
Erdoğan akşam saatlerinde ise ABD Başkanı Biden ile telefonla görüştü.
Bu listeyi biraz daha açmak istiyorum.
Erdoğan, Ukrayna Savaşı süresinde 20’yi aşkın ülke lideriyle görüştü.
Rusya Devlet Başkanı Putin’le iki, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski ile de iki kez görüştü. Savaş halindeki iki ülkenin lideri ile görüşen bir lider olmak önemli.
Ama Erdoğan’ın görüştüğü dünya liderleriyle ilgili biraz daha ayrıntılı bilgi vermek istiyorum.
Sonra bunu neden yazdığımı açıklayacağım.
Krizin başından itibaren, “Ne Rusya’dan vazgeçeriz ne Ukrayna’dan” diye bir perspektif ortaya koymuş, aktif arabuluculuğa soyunmuş bir lider. Erdoğan, Ukrayna üzerinde yaşanan uluslararası güç savaşında üçüncü yolun liderliğini yapıyor. Erdoğan, “Türkiye’nin her iki tarafla konuşabilen anahtar ülke konumu dünyada büyük takdir topluyor” dedi.
Erdoğan...
Ne Rusya ne Ukrayna.
Hem Rusya hem Ukrayna politikasını sürdürmekte kararlı.
BARIŞIN ÇOCUKLARI
Savaşın çocuklarını görüyoruz. Suriyeli çocukların cesetlerinin sahillere vurması Batı’nın kılını kıpırdatmadı. Onları çocuk olarak görmedi. Siyahlı saçlı, kara gözlü Müslüman çocuklar olarak değer vermeye layık görmedi. Şimdi ise sarı saçlı, mavi gözlü çocuklar ölüyor.
Onların hepsi bizim çocuklarımız.
Batı, siyah saçlı çocukla sarı saçlı çocuğu, kara gözlü çocukla mavi gözlü çocuğu ayırıyor. Ama ona da bir şey yapmıyor.
Bu önemli bir aşama. Çünkü Azak Denizi tamamen Rusya’nın kontrolüne girdiği için Putin izin vermediği takdirde gemilerimizi oradan hareket ettirmek imkânsız. Ama Putin’in tamam demesi, her şeyin çözüldüğü anlamına gelmiyor. Çünkü karşımızda savaşın zorlukları duruyor. Aynı bölgede başka ülkelere ait beş gemi mayınlı saldırıya uğradığı için Rusya ve Ukrayna’dan çifte güvenlik garantisi gerekiyor. Milli Savunma ve Dışişleri Bakanlıklarımız bu zorlukları aşmak için olağanüstü bir çaba sarf ediyor. Dün Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da Rus mevkidaşı Sergey Şoygu ile telefonla bu konuyu görüştü.
ÇİFTE GÜVENLİK ŞARTI
Öncelikle gemilerimizin denizinden çıkışı ve açık denizde Rusya ve Ukrayna’dan çifte güvenlik garantisi istiyoruz. Bunun için çaba gösteriyoruz. Hem can hem mal güvenliği nedeniyle çifte garanti almadan gemilerimizi hareket ettirmiyoruz.
Bununla birlikte üç önemli sorunun aşılması gerekiyor.
1. Azak Denizi’nin çıkışında Ukrayna’nın denizin dibine mayın döşediği biliniyor. Ukrayna dört bölgenin mayın haritasını yayınladı ama beş geminin mayınlı saldırıya maruz kalması nedeniyle bu haritaların güvenilirliği sorunu oluştu. O nedenle gemilerimiz hareket ettirilmedi. Ukrayna’dan ya mayın haritasını paylaşması ya da bu mayınları güvenli geçişi sağlayacak şekilde temizlemesi isteniyor. Savaş şartlarında mayınların temizliği kolay görünmüyor.
2. Mayın döşenmeyen bir bölgeden gemilerimizin geçişi için, “Mavi koridor oluşturulması” isteniyor.
3. Açık denize çıkıldığında gemilerin vurulmaması için Rusya tarafından da güvenlik garantisi verilmesi gerekiyor.
Peki Azak’ta kaç gemimiz var? İkisi Ro-ro olmak üzere 23 gemimiz yüklerini almış bir şekilde bekliyor. Bu gemilerimizden 7’si toplam 30 bin ton ayçiçek yağı taşıyor. Bu gemilerde yabancı çalışanlardan ayrı olarak 154 Türk mürettebat bulunuyor.
Erdoğan görüşmede ateşkesin sağlanmasını istemiş ve Putin’e ”Hep birlikte barışın yolunu açalım” demişti. Rusya’ya ağır yaptırımların geldiği ve 12 Mart’ta Swift’ten çıkarılacağı dikkate alındığında Erdoğan-Putin görüşmesinin perde arkası çok büyük önem arz ediyor. Çünkü Rusya bizim çok önemli bir ticaret ortağı. 3 binden fazla Türk şirketi Rusya’da faaliyet gösteriyor. 5 milyon turisti ağırlıyoruz. Ve iki ülke arasındaki ticaret hacmi hızla büyüyerek 32.5 milyar doları aştı.
En kritik soru ise Rusya’ya yaptırımların Türkiye’yi ne kadar etkileyeceği? Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti MYK’da Putin’le yaptığı görüşmeye ilişkin önemli açıklamalar yapıyor. Putin’e, “Biz üç ülke Rusya, Çin ve Türkiye aramızda kendi milli paralarımızla; Ruble ile Yuan’la ve Türk Lirası ile, altınla ticaret yapabiliriz” önerisinde bulunduğunu söylüyor.
Rusya’ya yaptırımlar ağırlaştıkça Türkiye’nin konumu ne olacak orası belli değil. Ama Erdoğan bu önerisiyle uluslararası sistemle bağları koparılıp, izole edilen Rusya’ya tarihi şekilde el uzatıyor. Aynı zamanda krizi Türkiye açısından bir fırsata dönüştürmek için hamle yapıyor. Dünyadan izole olan Rusya, Çin’le birlikte Türkiye seçeneğini değerlendirebilir mi? Neden olmasın?
PERSPEKTİF VERİYOR
Erdoğan aynı zamanda Rusya-Ukrayna savaşında Türkiye’nin konumuna ilişkin değerlendirmeler de yapıyor. Savaş patlak verdiğinde Erdoğan’la birlikte Afrika’daydık. İlk değerlendirmesi, “Ne Rusya’dan ne Ukrayna’dan vazgeçmeyiz” demişti. Barışın sağlanması için Türkiye’nin aktif olarak çaba göstereceğini ifade etmişti. Erdoğan’ın Putin’le görüşmesine ilişkin şu sözleri de Türkiye’nin pozisyonunu yansıtması açısından önemli.
“Putin’e de savaşın yanlış olduğunu, Rusya’nın işgalini doğru bulmadığımızı ama Rusya’nın sınır kaygısını da anladığımızı ifade ettim ama ateşkesi sağlayıp, çözümü bulmamız gerektiğini söyledim” diyor. Erdoğan görüşme sırasında dışişleri bakanlarının Antalya’da buluşmasını önerdiğini, Putin’in bunu kabul ettiğini ifade ediyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 10 Mart Perşembe günü Antalya’da Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba ile kendisinin de katılımı ile üçlü toplantı yapılacağını açıkladı.
AYÇİÇEĞİ VE BUĞDAY YÜKLÜ GEMİLER
Cumhurbaşkanı
Tek kelime ile insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur.
Kadına karşı işlenen suçlarda duyarlılık her geçen artıyor ama vahşetin eşiği de her geçen gün yükseliyor.
Eşik mi kaldı?
Pınar Gültekin’in diri diri yakıldığı tespit edildi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “15 tane bıçak yiyen, ayaklarından ateşli silahla tarayan birisine adli kontrol verildiğinde benim yüreğim yanıyor, eyvah diyorum” diye isyan etmemiş miydi?
Bozdağ’ın da işaret ettiği gibi geldiğimiz noktada bizim “kadına şiddette merhamete değil, adalete ihtiyacımız var”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Kravat indirimi kaldırılıyor” diye işaretini verdiği, kadına şiddetle mücadelede yeni reform paketi üzerindeki çalışmalar tamamlandı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, yeni yasal düzenleme hakkında bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında toplanacak olan AK Parti MYK’ya kapsamlı bir sunum yapacak. Bozdağ daha önce de yasal düzenleme hakkında AK Parti ve MHP’nin kadın milletvekillerine bilgi vermiş, onların önerilerini almıştı. Bozdağ’ın, MYK toplantısının ardından da Adalet Komisyonu’nun AK Parti ve MHP’li üyelerini bilgilendirmesi bekleniyor. Kadınla mücadelede reform mahiyetindeki düzenlemeler 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle yarın AK Parti tarafından Meclis’e sunulacak.
Peki kadına şiddetle mücadelede yeni düzenlemeler neyi getiriyor?
Çünkü altı liderin üçü Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sıcak bakmıyor. Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu ve Ahmet Davutoğlu bu konuda renklerini belli ettiler. Ali Babacan’ın ise ne yönde hareket edeceği net değil. Eğer Abdullah Gül’ün telkinlerini dinlerse İmamoğlu’nu tercih eder. Çünkü Abdullah Gül ve Meral Akşener, İmamoğlu’nu siyasi projeleri olarak görüyorlar.
Geriye bir tek Gültekin Uysal kalıyor.
Muhalefet liderlerinin ikna olmaması ve Ekrem İmamoğlu faktörü nedeniyle Kılıçdaroğlu tedirgin. Hop oturup hop kalktığı söyleniyor.
İMAMOĞLU’NUN TEK GÜNDEMİ
Bir süredir geri adım gözükse de Ekrem İmamoğlu süreci dikkatli bir şekilde takip ediyor. Zaten İmamoğlu’nun tek bir gündemi var o da cumhurbaşkanlığı seçimi. Katıldığı bir YouTube yayınında bağımsız aday olacak mısınız sorusu üzerine önce, “Bu işin bir hata kaldırmayacağı bir dönemdeyiz” diye uyarıda bulunuyor.
Ardından “Bireysel ihtiras, bireysel hedef, bireysel tutum geliştirmenin bu döneme çok büyük zarar vereceğini hatta ihanet olacağını düşünüyorum. Doğru kararın günü geldiğinde verilmesinden yanayım” diye konuşuyor.
MESAJIN ADRESİ
Aday değilim dememişti. Benim adayım Genel Başkanım
Meral Akşener’i başbakan adayı olarak açıkladı.
Akşener daha önce cumhurbaşkanı adayı olmadığını, başbakanlığa talip olduğunu ilan etmişti. Ama ilk kez Kılıçdaroğlu, “Başbakan adayımız da var. Meral Akşener” dedi.
Tabii ondan önce bir cümlesi vardı. Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda bir kez daha “Liderler, ‘Siz olun’ derse ben aday olurum” dedikten sonra Akşener’le ilgili cümleyi sarf etti.
Kılıçdaroğlu’na göre ideal formül, cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başbakan Meral Akşener modeli. Ama bunun için önce seçimi kazanmaları gerekiyor.
Meral Akşener’in desteği önemli. Çünkü diğer 4 partiyi toplasan İYİ Parti’nin yarısı etmiyor.
Gelinen noktada Meral Akşener, “seçilecek aday” tercihini koruyor. Temel Karamollaoğlu ve Davutoğlu, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sıcak bakmıyor. Ali Babacan ile Gültekin Uysal’ı ikna etse dahi Kılıçdaroğlu’na yetmiyor.
İMAMOĞLU FAKTÖRÜ
Tabii bir de adaylık iddiasını sürdüren