Elektrik indirimiyle ilgili olarak Enerji Bakanlığı ve EPDK tarafından bir çalışma yapıldı. Bugün Enerji Bakanı Fatih Dönmez tarafından kabineye sunulacak olan destek paketi, alternatif önerilerden oluşuyor. Hangi desteklerin yürürlüğe konulacağı ise kabine toplantısından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanacak.
O nedenle bu aşamada sadece Enerji Bakanlığı ve EPDK’nın yaptığı alternatifli çalışmadan söz etmek mümkün.
1. Alternatiflerden biri KDV indirimi.
Gıdada yüzde 8’den yüzde 1’e düşürüldüğü gibi elektrikte de yüzde 18 olan KDV oranının indirilmesi gündemde. Ancak bu ticari işletmeler ile sanayi için değil, daha çok konutlar için öneriliyor.
2. Konutlardaki indirimli tarifenin 240 kilovat saate yükseltilmesi.
Konutlardaki indirimli tarife oranı 150 kilovat saatten 210 kilovat saate çıkarılmıştı. Bu günlük olarak 7 kilovat saate denk geliyordu. Bunun günlük 8 kilovat saate, aylık ise 240 kilovat saate yükseltilmesi de alternatifler arasında yer alıyor.
KÜÇÜK İŞLETMELERE KADEMELİ TARİFE
Ticari işletmelerin elektrik faturaları can yakıyor. O nedenle kabine toplantısında ele alınacak konuların başında özellikle de orta halli esnafın yüksek gelen elektrik faturalarının desteklenmesi konusu geliyor. Büyük işletmelerden ziyade bakkal, manav, kasap, berber, kuaför, lokanta, kahvehane gibi küçük işletmelerin üzerinde duruluyor. Bu işletmelerin belirlenmesinde ciro mu yoksa elektrik tüketim oranları mı esas alınacak diye bir tartışma söz konusuydu. Belli oranda elektrik tüketim oranlarının esas alınması eğilimi ağır basıyor.
Sabih Kanadoğlu, 2007 yılında Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olduğu seçimde daha önce hiçbir cumhurbaşkanının seçiminde uygulanmayan 367 formülünü ileri sürmüş, CHP ve asker buna sahip çıkmış, Anayasa Mahkemesi ise hukuk rezaletine imza atmıştı. Neydi o formül? Anayasa’nın 102. maddesine göre cumhurbaşkanı seçilebilmesi için ilk turda nitelikli çoğunluk olan 367 milletvekilinin oyunu alması gerekiyordu. Sabih Kanadoğlu ise 367 sayısının sadece karar yeter sayısı olmadığını, aynı zamanda toplantı yeter sayısı olduğunu iddia etti. Kanadoğlu, 367 milletvekili olmadan cumhurbaşkanlığı seçimine geçilemeyeceğini savundu.
ÖZAL’A, DEMİREL’E, SEZER’E UYGULANMADI
Bu yöntem ne Özal’ın, ne Demirel’in ne de Sezer’in cumhurbaşkanı seçiminde kullanılmıştı. Özal ve Demirel döneminde milletvekili sayısı 450’ydi. Özal 263, Demirel ise 244 oy alarak cumhurbaşkanı seçildi. Sezer ve Gül’ün seçiminde milletvekili sayısı 550’ydi. Sezer, 533 milletvekilinin katıldığı seçimde 330 oy alarak cumhurbaşkanı seçildi ama Abdullah Gül, 361 milletvekilinin katıldığı seçimde 357 oy almasına rağmen cumhurbaşkanı seçilemedi. Çünkü asker 27 Nisan e-muhtırasını verdi, Anayasa Mahkemesi, 367 kararına imza attı.
CUMHURBAŞKANLIĞI KRİZİ
Peki bu neyi getirdi? Eğer AK Parti erken seçim kararı alıp millete gitmese devlet krizi derinleşirdi. Zaten 367 çıkışının amacı da oydu. Cumhurbaşkanlığı krizini derinleştirip AK Parti’ye tasfiye etmekti. O süreç Erdoğan’ın dirayetli liderliğiyle aşıldı. Millete gidildi. Ama millet 22 Temmuz seçimlerinde AK Parti’yi yüzde 47 ile tekrar iktidar yaptı. Cumhurbaşkanlığı düğümü ise MHP’nin Meclis’e girmesiyle çözüldü. Kriz fırsata dönüştü; Türkiye, Anayasa değişikliği yaparak halkın doğrudan cumhurbaşkanını seçtiği sisteme geçti. Böylece her cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Meclis’in üzerinde oynanan oyunlara son verildi. Cumhurbaşkanı seçilmek isteyen için tek adres millet oldu.
Ama 367 kararı ve 27 Nisan e-muhtırası ile cumhurbaşkanı seçilmesi engellenen Abdullah Gül, yıllar sonra Stockholm Sendromu’na yakalanıp Erdoğan’ı tasfiye etmek için cellatlarıyla aynı safta yer aldı.
Sabih Kanadoğlu o tarihten sonra kaybolmuştu. Ama yeniden ortaya çıktı. Bu kez de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığının Anayasa’ya aykırı olduğunu savunuyor. “Anayasa, TBMM bir erken seçim kararı almazsa aday olamaz diyor. Yoruma açık bir madde değil” diyor.
Millet İttifakı’nın yumuşak karnı Parlamenter Sistem’e dönüş değil. O konuda mutabakat var.
CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞI KONUSU
Millet İttifakı’nın yumuşak karnı cumhurbaşkanı adaylığı. Bir çatlak yaşanacaksa o konuda yaşanacak. Kılıçdaroğlu bunu çok iyi biliyor. Kendi açısından da akıllı bir strateji yürütüyor. Cumhurbaşkanı adaylığını ortaya atıp kriz çıkarmak yerine önce 6 partinin ittifak kurmasını sağlıyor. Birkaç kaynaktan kontrol ettim, toplantıda cumhurbaşkanı adaylığı konusuna girilmemiş. Bu konuda çekinceleri olan Davutoğlu dahi açmamış.
Kılıçdaroğlu şartlar olgunlaştıktan sonra bu kez kendi cumhurbaşkanı adaylığını masaya sürecek. Ekrem İmamoğlu’nun altından halıyı çekiyor. Çok akıllı gidiyor.
İKİNCİ AŞAMA
Bundan sonraki ikinci adım 28 Şubat’ta liderlerin ortak açıklaması olacak. Ama iş orada bitmeyecek. Yol haritasını belirlemek üzere bir heyet oluşturulacak. Bu heyet aynı zamanda seçime kadar yapılacak olan çalışmaları koordine edecek.
Tüm bunlar ne anlama geliyor? Kılıçdaroğlu, diplomaside kullandığımız güven artırıcı önlemleri siyasette uyguluyor.
LİDERLER AYDA BİR TOPLANACAK
Cumhurbaşkanı adayını Millet İttifakı ortakları belirleyecek. Ancak ittifakın iki büyük partisi olarak CHP ve İYİ Parti’nin belirleyici bir rolü olacağı kesin. Her ne kadar ittifak ortağı partilerin eşit olarak temsil edileceği söylense de yüzde 35’i temsil eden CHP artı İYİ Parti ile yüzde 1 bile olmayan partilerin ağırlığının aynı olması beklenmiyor. Siyasetin de bir matematiği var.
Ama bu denge nasıl sağlanacak?
İşte orası yüz puanlık uzmanlık sorusu.
6 liderin buluşması öncesinde Kılıçdaroğlu, Akşener’i ziyaret etti. Böylece masaya oturmadan iki lider diğer ortaklara güç birliği mesajı verdiler.
İYİ PARTİ’NİN EĞİLİMİ DEĞİŞTİ
Liderlerin buluşması öncesinde İYİ Parti kulislerine kulak kabarttım. Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda İYİ Parti’de eğilimin değişmeye başladığı dikkatimi çekti. Akşener’in İmamoğlu’nu ‘İkinci Fatih’ ilan etmesi nedeniyle genel kanı Akşener’in İmamoğlu’nu desteklediği yönündeydi. Ben de bu eğilimin çok güçlü olduğunu görüyordum. Kılıçdaroğlu ile seçimlerin kazanılamayacağı kanaati hâkimdi. O nedenle, “Seçilecek aday” formülünü öne atmışlardı.
Ancak Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı konusundaki ısrarlı tutumu nedeniyle İYİ Parti’nin tavrını esnettiği dikkatimi çekti. Özellikle de Kılıçdaroğlu’nun, “Erken seçim olsun ve Erdoğan karşıma çıksın. Onu sandıkta göndereyim” çıkışından sonra İYİ Parti’de, “Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı CHP’nin sorunu” eğilimi ortaya çıktı.
İYİ PARTİ FATURAYI ÖDEMEK İSTEMİYOR
Ahmet Davutoğlu’nun son günlerdeki atakları ile Millet İttifakı’nın adı, cumhurbaşkanı adayı konusunda küçük çaplı bir kriz yaşanmıştı. Henüz aşılmış değil ama Davutoğlu’nu frenleyecek bir adım geldi.
Kılıçdaroğlu, diğer liderlerle buluşma öncesinde salı günü akşam saatlerinde Meral Akşener’i ziyaret etti.
Kılıçdaroğlu ve Akşener, Millet İttifakı’nın iki büyük partisinin liderleri. Bir anlamda Millet İttifakı ikisinin omuzlarının üzerinde yükseliyor. Diğer partiler ise destek unsurları görevini görüyor. Cumartesi günü 6 lider masaya oturmadan önce Kılıçdaroğlu ve Akşener’in yaklaşımları belirleyici olacak.
KULİSLERDEN ÇIKAN BİLGİ
Davutoğlu’nun taleplerine geçmeden önce Kılıçdaroğlu ile Akşener görüşmesine ilişkin olarak kulislere yansıyan iki noktaya değinmek istiyorum. İki liderin ittifak içinde güç birliği yapma kararı aldığı söyleniyor.
1- Millet İttifakı’nın hedeflerini CHP ve İYİ Parti belirleyecek. Küçük partilerin Millet İttifakı’na yön vermesine izin verilmeyecek.
2- İki liderin Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı konusunda anlaşmaya vardıkları söyleniyor. Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı, Meral Akşener fiili başbakanlık görevini yerine getirmek üzere birinci cumhurbaşkanı yardımcısı.
İKİ NOKTA
Böyle olunca elektrik ve doğalgaz faturaları hem vatandaş açısından hem de ticari işletmeler açısından dayanılmaz hale geldi.
Enerji Bakanlığı tarafından ticari işletmeler ile cemevleri başta olmak üzere dernek ve vakıfların elektrik yükünü hafifletmek üzere yapılan çalışmalarda sona yaklaşıldı. Enerji Bakanlığı uzmanları tarafından hazırlanan taslak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayından sonra yürürlüğe girecek.
Yüksek gelen elektrik faturaları, vatandaşların ve ticari işletmelerin en önemli sorunu haline geldi. Ayrıca cemevleri, vakıflar, dernekler gibi ticari olmayan kuruluşlar da ticari kuruluş statüsünden faturalandırılınca ortaya altından kalkılması güç olan yüksek faturalar çıktı.
Halkımızın en önemli gündem maddesi yüksek gelen elektrik ve doğalgaz faturaları. Haliyle ülkeyi yöneten iktidarın da en önemli sorununun bu olması gerekiyor.
Daha önce yüksek gelen elektrik faturalarında dar gelirli vatandaşlarımızın yükünü hafifletmek için indirim sınırı 150 kilovattan 210 kilovata yükseltilmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan bu düzenleme şubat ayı faturalarına yansıyacak.
TİCARİ İŞLETMELERLE İLGİLİ ÇALIŞMA
Peki ticari işletmelerle ilgili bir çalışma yok mu? En önemli gideri elektrik olduğuna göre, ticari işletmeler açısından elektrik giderleri çok büyük önem arz ediyor.
Bu sorunun yanıtını aradım.
Hem de öyle eş dost sohbetinde değil. CNN Türk’ün canlı yayınında.
Yayının üzerinden 3 gün geçti. Savcı Sayan’ı aradım; CHP’den sizi arayan oldu mu, bu milletvekilleri kimler diye sordular mı, sizi mahkemeye verdiler mi diye sordum.
“Yok” dedi. Ardından ekledi, “Olay doğru. Beni nasıl mahkemeye verecekler? O zaman milletvekili olan iki CHP’li hâlâ hayatta. Onları kurtaran il başkanı ve ilçe başkanımız hayatta. O tarihlerde pasaportlarında İran’a girişleri çıkışları var. Benim neyimi mahkemeye verecekler” dedi.
Savcı Sayan o dönemlerde CHP’deydi.
ERDOĞAN’IN VİDEOSU VAR DEDİLER
İsterseniz önce Savcı Sayan’ın ağzından CNN Türk ekranlarından anlattığı dolandırıcılık olayını aktaralım.
“Bir gün, şu anda yaşıyor o iki milletvekili... Bir gün 2 milletvekiline İran’dan bir dolandırıcı geliyor. Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili. Erdoğan’ın Atatürk büstünü yerlerde tekmelediği, küfrettiği, kafasını tekmelediği o kaset bizim elimizde. Gelin size vereceğiz diyor.”
20 BİN DOLAR
Koray Aydın’ın iddiasının birkaç açıdan değerlendirilmesi gerekiyor. Biri Tansu Çiller’in bir parti kurmaya çalışması, diğeri ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Çiller’e parti kurdurmaya çalıştığı iddiası. Erdoğan’ın, İYİ Parti’nin önünü kesmek için Çiller’e parti kurdurmaya çalıştığı iddiası ise işin siyasi hedefini göstermesi açısından üzerinde durulmayı hak ediyor. Çiller’in açıklamalarını ayrıntılı olarak vereceğim ama önce açıklamanın flaş unsurlarını paylaşayım.
PARTİ KURACAK MI?
Tansu Hanım’a önce “Parti kuracak mısınız?” diye sordum. Çok net konuştu. “Ben hakikaten şaşırdım. Çünkü benim bu aşamada siyasi parti kurmak gibi bir kararım yok. Bu tür haberlerin amacı başka ve gerçekle bir ilgisi yok” dedi.
HABERİ GÖRÜNCE ŞAŞIRDIM
Koray Aydın’ın iddiasının merkezinde Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğu için Çiller’e, Erdoğan’la böyle bir temasının olup olmadığını sordum. “Sayın Cumhurbaşkanı ile bu konularda en ufak bir temasım olmamıştır. Aramızda tek bir kelime dahi geçmemiştir. Ben bu haberleri görünce şaşırdım. Sayın Cumhurbaşkanı’nın da şaşırdığını düşünüyorum” karşılığını verdi.