Çamurlar içinde fillerle bir gün
Hürriyet Seyahat gezginlerinden Kerimcan Akduman, dünya turu macerasına kaldığı yerden devam ediyor. En son Mozambik'de basmadık yer bırakmamış hatta dev balina köpekbalıklarıyla yüzmüştü. Şimdi ise yönünü Asya'ya çevirdi. Tayland'da fillerle beraber çamur banyosu yapıp, kaplanlarla sarmaş dolaş hatıra fotoğrafı çektirdi.
Kamboçya sonrası rotamı Tayland’a çeviriyorum. Kalabalık ve kaotik Bangkok’la başlıyorum ülkeye. Şehir, Güneydoğu Asya’yı gezmeye gelmiş olan çoğu gezgin için bölgeye giriş noktası gibi. Bu nedenle özellikle Khao San Caddesi'nden geçen sırt çantalı gezginin haddi hesabı yok. Şehirdeki Wat Pho ve Kraliyet Sarayı gibi yapıları geziyorum. Ancak vücudum Asya’nın çılgın klima kullanımına alışamıyor ve bir-iki günlük bir mola istiyor. Bangkok’da zaman bazen sokak keşifleri bazen de hastalık derken geçiyor.
Rotayı Kuzey Tayland’a, Chiang Mai’ye kırıyorum. Burası önemli bir Budizm merkezi. Zaten kullandığım gece treninde de ağırlıklı yolcular Budist rahipler. Chiang Mai şehir merkezi kare şeklinde bir su kanalıyla çevriliyor. Neredeyse tüm sosyal hayat bu kanalın içindeki bölgede. Bir hostel bulup yerleşiyorum. Chiang Mai’nin gece pazarlarını, görkemli tapınaklarını keşfettikten sonra meşhur kaplan merkezlerinden birini ziyaret etmeye karar veriyorum.
Kas yığını olan kaplanlarla hatıra fotoğrafı çektirirken tüm uyarılara rağmen oldukça gerginim. Ancak bir süre sonra gerginlik geçiyor ve kediciklerle daha da samimi olmaya başlıyorum. Sonundaysa üzerlerine uzanacak kadar muhabbeti arttırıyoruz. Kaplanlardan sonra meşhur uzun boyunlu kadınların yer aldığı Padaung Kabilesi'nin köyünü ziyaret ediyorum. Tayland hükümetinin uyguladığı politikalardan dolayı bu kabilenin üyelerinin çalışmasına izin verilmiyor. Bu nedenle köye gelen turistlere bilet kesiyorlar ve sürekli hediyelik eşyalar satmaya çalışıyorlar. Böylece köy çok turistik gibi görünse de aslında tamamen hayatlarını idame ettirmek için böyle yaşamak zorundalar.
FİLLERLE ÇAMUR BANYOSU
Ertesi gün ise hep yapmak istediğim şeylerden biri için yola koyuluyorum. Safari veya sirklerdeki işkencelerden kurtarılan fillerin rehabilite edildiği bir merkezi ziyaret edeceğim. Uzak Doğu’da pek yaygın olan fil safarileri aslında fillerin bebeklikten itibaren sistematik işkence görmesine neden olduğu için pek tercih edilmemesi gereken eğlence yolu.
Chiang Mai’den bir buçuk saat mesafedeki merkeze vardığımızda bizi sevimli bir fil ailesi karşılıyor. Öncelikle onları besliyoruz. Muz ve şeker kamışına bayılan filler günde 200 kiloya yakın yemek yiyorlar ve tamamen ot oburlar. Yemek faslından sonraysa sıra SPA kısmına geliyor. Fillerle kısa bir mesafe yürüyüp çamur havuzuna giriyoruz. Burada filleri çamura buluyoruz. Aslında çamurda yuvarlanan fillerin pek de bize ihtiyacı yok gibi duruyor. Çok mutlular.
Çamur banyosu sonrasıysa hem filleri hem kendimizi yıkamak için nehre götürüyoruz. Üzerlerine bolca su atıp kalın derilerini fırçalıyoruz. Onlar da bize hortumlarıyla su atarak destek veriyorlar. Bir ara ailenin yavru fili kendini köpek boyutunda sanarak suyun içinde üzerime devriliyor. Ufak bir otomobil büyüklüğündeki yavrunun altından ayağımı son anda çekiyorum.
Günün sonunda fillerle vakit geçirmenin mutluğu yüzümüze kocaman gülümsemeler olarak yerleşirken merkezden ayrılıyoruz. Ertesi gün tekrar yola koyulma daha da kuzeydeki Chiang Rai şehrini ziyaret etme vakti. Burada bulunan bir kaç önemli tapınağı ziyaret ettikten sonra ufak bir hippi köyü olan Pai’ye geçiyorum.
Pai sessiz ve huzurlu bir dağ köyü. İlk defa gece üzerime ceket giyme ihtiyacı hissediyorum. Gündüz şortla gezdiğim sokaklarda pantolon ve kalın kıyafetli insanlara karışıyorum. Pai sonrası biten Tayland vizem nedeniyle ülkeyi terketmem gerekiyor. Dümeni Malezya’ya doğru çeviriyorum.