Güney Afrika'da yüzerken balinayı gördüm ve...
Hürriyet Seyahat gezginlerinden Kerimcan Akduman Cape Town, Garden Route, Jeffreys Bay, Rafolatsane, Underberg, Lesotho'dan sonra şimdi de yönünü Durban, Mozambik ve Johannesburg'a çevirdi. Başına gelmeyen kalmadı. Çantasını kaybetti, rüşvet ödemek zorunda kaldı ama dev balina köpekbalıklarıyla kulaç atması ona tüm bu olumsuzluları unutturdu.
Dağlarda geçirdiğim günlerden sonra rotayı Durban’a çevirdim. Ancak planda olmayan Lesotho’yu araya sıkıştırınca Durban’da geçireceğim süre azaldı. O süreyi de plajda geçirdim. Ancak bazı yerlerde tek beyaz insan bendim. Hatta bir-iki defa insanlar gelip benimle fotoğraf çektirmek istediler. Durban’da dinlenerek geçirdiğim günler sonrası Mozambik’e geçmek için Johannesburg üzerinden yola çıktım. Sıradan bir otobüs yolculuğu olarak başlayan gece, sabah Mozambik gümrüğüne geldiğimizde benim için keyifsizleşmeye başladı.
Normalde sınır kapısında Türk vatandaşlarına vize vermeleri gereken Mozambikli yetkililer, işi yokuşa sürmeye ve bahaneler üretmeye başladılar. Bu esnada benimle beraber otobüste olan herkesin işlemleri tamamlandı. Bense hâlâ vize gişesinin önünde bekliyordum. Beklerken de bir otobüs dolusu insanı daha fazla bekletemeyecekleri için otobüsüm Mozambik’in başkenti Maputo’ya doğru hareket etti. Tabii beni ilgilendiren ufak bir detayla; sırt çantam içindeyken...
Böylece her şeyimin içinde bulunduğu sırt çantası Maputo yolundayken, ben hâlâ Mozambik gümrüğünde bekliyordum. Bir süre sonra memurların derdinin rüşvet olduğu ortaya çıktı. Zaten vizesi 75 dolar olan Mozambik’in bir de memurlarına neredeyse günlük bütçem olan 25 dolar rüşvet vermek zorunda bırakıldım. Vizeyi aldık almasına ama 150 kilometre ötedeki Maputo’ya nasıl gideceğimi bulmam gerekiyordu. Yol sorduğum bir asker benim için bir minibüsü durdurdu. Başka bir şehre giden minibüsle bir noktaya gidip sonra tekrar minibüs değiştirmem gerekiyordu. Aksilikler bitmiyordu tüm bunların üzerine yolun ortasında minibüs bozuldu. Gelen tamirciye bir şekilde durumu anlatınca adam beni Maputo’ya bırakabileceğini söyledi. Adamın birkaç işini hallettikten sonra kendisiyle Maputo sokaklarında çanta aramaya başladık. Sonrasında çantayı bulduk ve sarılıp öpmemek için kendimi zor tuttum.
Bir taksiye atlayıp pansiyonuma gittim. Biraz dinlenip Maputo sokaklarında dolaştım. Ardından da ertesi günkü diğer otobüs yolculuğuma hazırlanmak için erkenden yattım. Yolculuk ufak bir balıkçı köyü olan Tofu’yaydı. Köyün en önemli özelliği bir dalış merkezi olması ve balina köpekbalıklarıyla yüzülebilmesi. Tıklım tıkış bir yolculuk sonrası Tofu’ya öğleden sonra vardım. Hemen ertesi gün için bir dalış merkezine gidip kayıt yaptırdım. Hava muhalefeti nedeniyle o gün balina turunu yapamadıklarını sabah gelip hava durumunu kontrol etmemi söylediler. Tadım kaçtı biraz ama umudumu yitirmedim. Kaldığım pansiyon, ahşap kulübelerden oluşan tepesi sazlarla kaplı bir yerdi. Orada oturup Hint Okyanusu’nu izledim. Ertesi sabah kalkıp ilk iş dalış merkezine gittim. Onay verdiler.
BALİNA KÖPEKBALIKLARIYLA BURUN BURUNA
Balinalarla yüzmeye gidiyorduk. Hazırlanıp altı kişi zodyak bota bindik. Okyanusun büyük dalgalarında zıplaya zıplaya 20 dakika sürdü yolculuk. Sonra rehberimiz gözlükleri ve şnorkellerimizi dağıttı. Hemen takıp daldık. Hiç bir şey bulamadık. Gruptan bir-iki kişi balinayı görmüş ama çok kısa bir süre sonra gözden kaybetmişler. Tekrar bota çıktık. Başka bir lokasyonu deneyeceğiz. Vardığımızda rehberimiz hızla dalın diye sesleniyor. Suya ilk atlayan benim. İşte o anda bu dev yaratıkla burun buruna geliyorum. Bana doğru yüzüyor, içim ürperiyor. Yaklaşık 10 metre büyüklüğünde bedeniyle usulca altımdan geçiyor. Üzerinde temizlenmesine yardımcı iki küçük köpekbalığı daha var. Kısa bir süre takip ettikten sonra balinanın dalmasıyla kendisini kaybediyoruz. Tekrar bota çıkıp bu sefer başka bir noktaya doğru ilerliyoruz. Kalbim küt küt atıyor. Dünyanın en büyük canlılarından biriyle doğal ortamında buluşmak ve onunla yüzebilmek kolayca anlatılacak bir duygu değil.
Yeni noktaya geldiğimizde rehberimiz yine dalın komutunu veriyor ve yine ilk atlayan ben oluyorum. Bu sefer balinamız biraz daha derinde ama aynı yönde yüzüyoruz. O altta biz üstte yaklaşık beş dakika yüzüyoruz. Tüm gün, hiç bıkmadan izlenebilecek bir güzellik. Yine derine dalıyor ve önce gölge haline gelip, sonra da gözden kayboluyor. Tofu’ya geri dönerken hayatımda bu kadar muhteşem bir şeye canlı tanık etmenin mutluğunu yaşıyorum. Tüm Mozambik sahili 32 dişimi izledi. Ardındansa güzel bir yemek yiyip plaja yüzmeye gittim. Şehirde birkaç saat geçirdikten sonraysa Afrika’daki son durağım olan Johannesburg’a beni götürecek otobüse biniyorum. Afrika maceram yavaş yavaş sona yaklaşıyor ve ben bu sürprizlerle dolu kıtaya her geçen gün daha fazla bağlanıyorum.