Emre Eser

Etikette ‘Made In Türkiye’ etkisi... 30 firma Türk lezzetlerini dünyaya tanıttı

31 Ocak 2024

İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İHBİR) de fuara 30 firmayla katılım gösterdi. Fuar alanında Hürriyet’in sorularını yanıtlayan İHBİR Yönetim Kurulu Başkanı Kazım Taycı, “İşlenmiş gıda ürünlerinde Türkiye, Avrupalı çok sayıda firmadan önde. Uzun süre boyunca Avrupalı ve Amerikalı alıcılar ‘Made in Türkiye’ etiketine mesafeli yaklaştılar. Ürünlerimizde bu etiketi gizlememizi istiyorlardı. Ama şu an yaptığımız üretim yatırımları ile bu algı değişti. Artık güven veren bir konumdayız. Avrupa’daki birçok markadan ve büyük firmalardan daha moderniz. Ağırlıklı olarak yarı mamul ihraç ediyoruz ancak, her geçen gün kendi markalarımızla satış trendimiz artıyor” dedi.

ETNİK RAFLARDAYIZ

Türk ürünlerinin daha fazla tercih edilmesinde kaliteli üretim, uygun fiyat ve coğrafi avantajın etkili olduğunu anlatan Taycı, “Ama biz, hâlâ kendi markamızla ağırlıklı olarak ikinci ve üçüncü dünya ülkelerinde ya da birinci dünya ülkelerindeki etnik marketlerin raflarında yer alıyoruz. Güçlü marketlerde istediğimiz konumda değiliz.  Ancak bu fuarlarda yaptığımız bağlantılar oldukça kritik. Burada temas kuruduğumuz bir firma 3 yıl sonra dönebiliyor. İletişimin güçlü olması, firmanın süreci iyi yönetmesi de bunda önemli etken. İhracatçılarımızın kapıdan kovulsa pencereden, pencereden kovulsa bacadan ısrarlı bir şekilde iletişim kurmaları gerekiyor” diye konuştu.

VİZE HÂLÂ SORUN

İhracatçılar için vize sorununun nispeten azalsa da devam ettiğini vurgulayan Kazım Taycı, “ISM gibi fuarlara katılım sağlayan ülkeler, pandemi döneminde bir anda ayaklarını kestiler. Ama biz tüm zorlukları aşıp buralara geldik ve güven ilişkisi geliştirdik. Bu yüzden ISM Fuarı’nda yetkililer bize, ‘Bundan sonra yerinizi siz seçin; bütün stantlar üzerinde istediğiniz yeri seçebilirsiniz’ dediler” şeklinde konuştu.

‘ÖNEMLİ ÜLKELERİ KAYBEDEBİLİRİZ’

Afrika, Avrupa Birliği, Orta Doğu ve Orta Asya’nın kendi sektörleri için oldukça kritik olduğuna değinen Kazım Taycı, “Resesyona rağmen işlenmiş gıda ve tarım ürünlerinin ihracatında bir düşüş beklemiyoruz. Ancak işçilik başta olmak üzere artan maliyetler rekabet gücümüzü düşürdü. Asgari ücretli bir çalışanımızın bize olan maliyeti yaklaşık 850 ile 1100 dolar aralığında değişiyor. Emek yoğun sektörlerimizde, dolar kuru mevcut şartlarda olduğu sürece rekabet etme şansı ortadan kalkıyor. 219 ülkede elde ettiğimiz rafları kaybetmememiz; rekabetçi olmamız lazım. Bu yüzden üreticiler olarak, ihracatçıya yönelik Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan minimum yüzde 10 daha fazla desteklenen özel kur istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Yazının Devamını Oku

Besicilikte kontrollü ithalat... Hayvan ithalatında özel sektör olmayacak hayvanlar 4 ay satılamayacak

22 Ocak 2024

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Antalya’da bu hafta sonu düzenlenen süt ve seracılık çalıştaylarında sektör paydaşları ile bir araya geldi. Çalıştaylarda sektör paydaşlarının güncel sorunları derinlemesine tartışmasını ve oluşacak raporların iki sektör için de önemli bir sonuç doğrumasını istediklerini anlatan Bakan Yumaklı, bir grup gazeteci ile yaptığı toplantıda da sürekli eleştiri ve tartışma konusu olan hayvan ithalatından genç çiftçilere, zeytinyağından destek mekanizmalarına kadar bazı önemli konu başlıklarını değerlendirdi. İşte Bakan Yumaklı’nın açıklamalarından öne çıkan konular...

5-10 HAYVANLA BU İŞ OLMAZ

Uzun süredir üzerine çalıştığımız, bazı bölümlerini de uygulamaya başladığımız, 2028’e kadar uygulanacak hayvancılık yol haritamız artık hazır. Burada temel amacımız et üretimini daha verimli, sürdürülebilir ve kaliteli hale getirmek. Ayrıca hayvan hastalıklarını azaltacağız. Üreticiyi kırılgan yapıdan kurtarıp aile işletmelerini yapısal olarak güçlendirmeyi hedefliyoruz. Yani sadece 5-10 hayvan ile bu iş olmaz. Onların da hacmi büyüyecek. Bu desteklerle olacak. Aile işletmeleri daha fazla hayvanla daha verimli üretim yapacak.

DEVLET GETİRECEK, 4 AY SATIŞ YASAK OLACAK

Hayvan ithalatı iç piyasadaki dengeleri bozuyor. Bizim kendi üreticimizi de korumamız lazım. Ama iç piyasada da bazen ithalat ihtiyacı oluşuyor. Bunu özel sektörün kendi güdümüne bıraktığınız zaman hem arz sorunu hem fiyat sorunu yaşıyorsunuz. Özel sektör ithal ettiği hayvanı bazen kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor, fiyat oluşumu bekliyor. Hayvan ithalatında yasakları genişletiyoruz. Burada artık yeni bir sisteme geçiyoruz. Bundan sonra ihtiyaç gördüğümüz kadar hayvanı Et Süt Kurumu hiç aracı kullanmadan getirecek. Yani artık hayvan ithalatında özel sektör olmayacak. Hem büyük üreticilerin hem de küçük üreticilerin talepleri toplanacak, değerlendirilecek. Eğer biz uygun görürsek özel ve verimli hayvanları ithal edeceğiz. Ayrıca 4 ay boyunca satılamayacak. Böyle al-sat yaparak fiyat yükseltilemeyecek.

KENDİMİZ SEÇECEĞİZ

ESK gidip hayvanları kendi görüp seçecek. İthal edilen hayvanlar bizim garantimizde olacak. 21 gün boyunca Türkiye’ye getirdiğim zaman bunları size verdiğimde bu hastalıklarla ilgili bir şey çıkarsa sorumlusu da benim. Tabi üretici gidip şaplı hayvanın yanına koyarsa onun hatası olur. Aşıları ve bakımları yapılacak öyle verilecek. Şartları biz belirleyeceğiz. Ette ve sütte verimi yukarı çekeceğiz. Verimsiz hayvanları eleyeceğiz. Asla yerli üreticiyi zora sokan fiyatlar olmayacak. Bunları yaparken büyük ithalatlardan da bahsetmiyoruz. Yerli üreticiye destek olacak, kaliteyi arttıracak az miktarda ithalat olacak. En önemli hedefimiz nihayetinde bu ithalatı sonuçlandırmak, bitirmek olacak. Bir daha ithalat olmasın. Türkiye kendi besi materyalini üretsin. Kendi besi materyalini alsın, besicileri beslesin. Sonra da tüketiciye makul fiyattan et gelsin.

Yazının Devamını Oku

Kayıt dışı seralara düzenleme geliyor

21 Ocak 2024

Antalya’nın adeta seracılığın başkenti olduğuna vurgu yapan Bakan Yumaklı, “Burası 365 gün üretimin olduğu, hem Türkiye’yi hem de dünyayı besleyen bir şehir. Tamamlayıcı bir üretim dalı olan seracılık sektörümüzün; mevcut sorunlarını ve geleceğini bu çalıştayda konuşacağız. Planlı üretim seracılıkta da çok önemli. Her yıl farklı bir ürün üretimi ile bu iş olmaz. Bugünü değil yarını da düşünmeliyiz” dedi.

YÜZDE 40’I KAYIT DIŞI

Türkiye’nin tarımda 30 milyar dolarla net ihracatçı olduğunu ifade eden Bakan Yumaklı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Seracılık veya diğer adıyla örtüaltı üretim alanları olarak; Avrupa’da 2’nci, dünyada ise 4’üncü sıradayız. 80 ilde toplam 811 bin dekarlık alanda örtüaltı üretimi yapılıyor. Bunların yüzde 40’ kayıt dışı. Bunu da kayıt altına alacağız. Kayıt altına almadığımız üretimi yönetmemiz zor. Tabii gıda arzı güvenliği açısından önemli bir alternatif sunan seracılık faaliyetlerinin gelişmesi için ülkemiz önemli bir zenginliğe sahip. O da jeotermal enerji kaynağı. İşte biz de bu potansiyeli en verimli şekilde kullanmak için Organize Tarım Bölgeleri’ne (OTB) yönelik çalışmalara hız veriyoruz. Aydın ve Denizli’deki OTB’lerde üretime başladık. 12 OTB yatırım aşamasında. Balıkesir Gönen’de dünyanın en büyük OTB’sini kuruyoruz.”

SORUNLARI AŞMALIYIZ

Yumaklı, dünya nüfusunun son 25 yılda üçte bir oranında artarak 8 milyara yükseldiğinin altını çizdi. “Artan nüfus; daha fazla gıda ve suya ihtiyacı beraberinde getiriyor” diyen Yumaklı, “Üretimi artırmamız lazım. Girdi maliyetlerinden, lojistik sorunlara, işçi temininden pazarlamaya kadar her alanda sorunları aşmalıyız. Örtüaltı üretimi de planlamalıyız. Bu nedenle çalıştayımızın ana gündemi seracılık” diye konuştu.

‘TOPRAKSIZ SERADA BÜYÜMEMİZ LAZIM’

SERA-BİR (Sera Yatırımcıları ve Üreticileri Birliği) Yönetim Kurulu Başkanı Halil Pekdemir de çalıştayda, “Avrupa ile rekabet gücümüze baktığımızda jeotermal, elimizdeki önemli bir güç. Bu alanda güçlenmeliyiz. Ülke olarak sera OSB’lerimizi artırırsak üretimde güçlü oluruz. Domates ihracatımız giderek artıyor. Seralarımızın istihdama katkısı büyüyor. 811 bin dekar topraklı sera var. Ama bizim topraksız seralarda da adım atmamız lazım. Henüz topraksız sera oranımız yüzde 2 seviyesinde, gidecek çok yolumuz var” dedi.

Yazının Devamını Oku

Yüksek gelir golf, kongre ve tenis gibi aktivitelerden geliyor... Turizmde katma değerli formül

19 Ocak 2024

SON dönemde Türkiye turizminin önemli bir fiyatlama sınavı yaşadığını anlatan Cornelia Diamond Golf Resort & Spa Genel Müdürü Zafer Alkaya, “Katıldığımız tüm fuarlarda fiyat konusunda baskı görüyoruz. Avrupa’da kendileri oda kahvaltı konaklama sunan kalitesiz otellerde 300 Euro’luk ücretleri normal görüyorlar ama Türkiye’de her şey dahil lüks otellerde 150-200 Euro’yu pahalı buluyorlar” ifadelerini kullandı.

Ekonomik ürünlerin ve paketlerin yurt dışındaki fuarlarda satışında bir zorluk yaşamadığını ancak pahalı paketleri satmakta zorlandıklarını belirten Alkaya, “Bize sürekli ‘fiyatları indirin’ baskısı yapıyorlar. Hatta “fiyatı düşür, istersen kalitesiz hizmet ver” diyorlar. Ama biz bunu kabul edemeyiz. Marka değerimiz zarar görüyor. Biz bu markalar için yıllarımızı veriyoruz” dedi.

Zafer Alkaya

UCUZLUK ARIYORLAR

Gelirleri arttırmak için otellere sıkışmış turizm anlayışından kurtulmak zorunda olduğunu vurgulayan Alkaya, “Avrupa ucuzluk arıyor. Ruslar da öyle. Otelden başka bir yer görmeden gidiyorlar. Oysa Türkiye nadide bir açık hava müzesi. Turizmde sayı yerine niteliğe önem vermemiz gereken zamandayız” diye konuştu. Yerli turist ağırlığının son dönemlerde arttığını söyleyen Alkaya, “Geçen yıl bu oran yüzde 30’a çıktı. Yerli turistler otellerimize geliyor ama konaklama sayıları azaldı. Önceden 7 gün kalan artık 3-5 gün kalıyor. Yabancılarda da 14 günden 9 günlere düşme gibi bir durum var” dedi.

Yüksek harcama gücüne dikkan çeken Ali Şahin, golf bölgelerinin ve sahalarının artması ile golf turizminin de hızla büyüyeceğini söyledi.

GECELEME BAŞINA GELİR DAHA FAZLA

Bu yıl turizmde geçen yılın üstüne çıkılacağını anlatan Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği Başkanı Kaan Kavaloğlu da özellikle Almanya ve İngiltere pazarında beklentilerin olumlu olduğunu söyledi.

Yazının Devamını Oku

Karadeniz yeni Akdeniz olacak

18 Ocak 2024

Geçtiğimiz yıl, yani 2023 resmi kayıtlara göre şimdiye kadar yaşanan en sıcak yıl oldu. Ancak uzmanlar iklim değişikliği etkilerinin önümüzdeki yıllarda daha fazla hissedileceği konusunda uyarıyor. Boğaziçi Üniversitesi İklim Politikaları Araştırma Merkezi araştırmacıları, iklim değişikliğinin 2026-2050 yılları arasında ülkemizde yaz turizmini nasıl etkileyeceği üzerine bir çalışma yaptı ve bu çalışmanın sonuçları makale olarak yayımlandı. Merkez müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda söz konusu makaleye dikkat çekerek, “İklim krizi yakın vadede yaz turizmini kuzey kıyılarımıza kaymaya zorlayacak. Buna göre hazırlık yapmalıyız” dedi. Araştırmayı Boğaziçi Üniversitesi İklim Politikaları Araştırma Merkezi araştırmacıları Dr. Nazan An ve Dr. Mustafa Tufan Turp ile konuştuk.


Dr. Nazan An

HAVASI VE DOĞASI İDEAL

Dr. An, yapılan çalışmayı şöyle anlattı: “Yaptığımız çalışmada Karadeniz kıyılarını alternatif turizm destinasyonu olması bakımından ele aldık. Karadeniz Bölgesi’nde yaz ve kış mevsimleri birbirinden farklılık gösteriyor ve kendine özel  bir iklimi var. Bu bölgeye bakma sebebimiz, artık popüler olan kıyı bölgelerimizde iklim değişikliğine bağlı olarak ziyaretçi konforunun azalmaya başlaması. Araştırmamız 2026-2050 yılları için gerçekleştirildi. Burada da birtakım parametreleri inceledik. Bunlardan biri termal konfordu. Normal sıcaklıkla birlikte zemin etkisini, günlük yağış miktarını, kilometre cinsinden rüzgâr hızını ve bulut ölçüsünü dikkate aldık. Farklı hesaplamalar yaptık. Dolayısıyla bu hesaplamaları yaparken insan konforunun tehlikeli, kabul edilemez, kabul edilebilir, en ideal ya da mükemmel boyutta olup olmadığına baktık. Bunları hesapladıktan sonra vardığımız sonuç Türkiye’nin Karadeniz kıyılarının yaz sezonunda ziyaretçiler için gerekli konfor seviyesine sahip olabileceğiydi.”

GÜNEY BAHARDA TERCİH EDİLECEK

Boğaziçi Üniversitesi İklim Politikaları Araştırma Merkezi Araştırmacısı Dr. Mustafa Tufan Turp ise şunları söyledi:

Yazının Devamını Oku

Hem ithalatı hem de ihracatı etkiliyor: ‘Kızıl kriz’ ticareti sıkıştırıyor

7 Ocak 2024

Kızıldeniz’de yükselen tansiyon dünya ticaretinde hem maliyetlerin artmasına hem de nakliye sürelerinin uzamasına neden oldu. Bu durum Türkiye’nin ithalat ve ihracattaki seyir defterini de değiştirmeye başladı. Hürriyet’e son durumu değerlendiren

İstanbul ve Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz Bölgeleri (İMEAK) Deniz Ticaret Odası Meclis Başkanı Başaran Bayrak, “Beklenmeyen bir durum içerisindeyiz. Krizin Türkiye’ye etkilerini de görmeye başladık. Özellikle ithalat tarafında ciddi aksamalar ve fiyat artışları var. Büyük konteyner firmaları Kızıldeniz’den geçmek istemiyor. Türkiye’nin teslimat süreleri 40 günden 60 güne çıkıyor. Süre uzadığı için boş konteyner bulmak da zorlaştı. Mersin’den 800 dolara çıkan boş konteyner şu an 2 bin 500 dolar. Yine Mersin’den 1500 dolara Çin’e giden bir konteynerin maliyeti de 4 bin dolara çıktı” dedi.

UNLAR KRİZE TAKILDI

İhracat yönünde zamanla Türkiye’nin avantajına bir durum oluşabileceğine de değinen Başaran Bayrak, “İhracatta Avrupa gibi pazarlar için önemli bir tedarik noktasıyız. Ancak ihracat yaptığımız ürünlerin üretimi için de ciddi bir ithalatımız var. Bu da maliyetlerin artması demek. Şu an çoğu ürünün taşıma maliyeti ürünün kendisinin fiyatını geçti. Bu da beklemelere neden oluyor. Mesela şu an Gaziantep’ten ihraç edilecek yüzlerce konteyner un bu yüzden kaldı. Yükte ağır pahada hafif ürünler için sıkıntılı bir süreçteyiz” ifadelerini kullandı. Bayrak, “Bazı tedarikçiler süre uzatımı istemeye başladı. Tekstil, demir-çelik ve gıda gibi ürün gruplarında sıkıntı daha büyük. 2 ay içerisinde de bu krizin raflara yansımalarını göreceğiz. Umarım kriz bizim en az etkileneceğimiz şekilde çözülür” dedi.

SÖZLEŞMELER İPTAL EDİLİYOR

-ŞU an işlenmemiş gıda ithalatında çok büyük sıkıntıların başladığını anlatan İstanbul Tüccarlar Kulübü Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İlker Önel, “Üyelerimizden aldığımız bildirimlere göre sorunlar giderek büyüyor. Çoğu sözleşmeyi nakliye sorunu yüzünden iptal etmeye başladık. Maliyetler ve teslim süreleri arttı. Ek maliyeti gönderici de alıcı da karşılamak istemiyor. Sürekli fiyat güncellemeleri isteniyor. Navlun ücretleri ürünün kendisinden pahalı. Böyle olunca biz rekabetçi fiyatı kaçırıyoruz. Büyük bir belirsizlik oluştu” şeklinde konuştu.

ETİKETLERE YANSIYACAK

-Herkesin yeni bir risk hesabı yapmaya başladığına değinen Önel, “Bu ek risk fiyatlara yansımak zorunda. Tüketiciler için de fiyat artışı demek. Özellikle hammadde tarafındaki artışlar temel tüketim ürünlerine zam olarak dönecek. Bu yüzden gıda enflasyonunda Kızıldeniz’deki krizin etkilerini de göreceğiz. Büyük nakliye firmaları yeni ek operasyonlar planlamaya çalışıyor. Umarız bunlar sorunu kısa sürede çözer” dedi.

Yazının Devamını Oku

Hayatları satrançla değişiyor... Hakan Aran, satrancın toplumsal etkisine değindi

29 Aralık 2023

"Satranç bana sabretmeyi ve kendime güvenmeyi öğretti. En güzeli de benim ailem oldu... Her şey için teşekkürler.” Bu sözlerin sahibi 15 yaşındaki satranç sporcusu Miraç Melih Topuz. Miraç, hem Türkiye şampiyonu hem de Avrupa ikincisi. Tıpkı diğer sporcu arkadaşları gibi onun da gözleri parlıyor, geleceğe ışıl ışıl bakıyor. Elazığ’da TSF ve İş Bankası tarafından düzenlenen Sevgi Evleri projesinde yolunun kesiştiği satranç hocası Oğuzhan bey de bu örnek gencin geleceğine vurgu yapıyor: “Şu an çok duygulandım. Miraç çok başarılı bir örnek. Sevgi Evleri’ndeki çocuklara neleri başarabileceklerini gösteriyor. Ben de destek verilirse her çocuğun Miraç gibi olacağını biliyorum.”

SATRANÇ BURSU İLE ABD’de ÜNİVERSİTE

Yukarıdaki diyalog Türkiye Satranç Federasyonu ve Türkiye İş Bankası’nın sporcularla İstanbul’da bir araya geldiği Satrancın Yıldızları etkinliğinde gerçekleşti. Başarılı sporcular ve onların gurur dolu aileleri de İş Kuleleri’nde hazır bulundu. Minik sporcular, satrancın onları ne kadar heyecanlandırdığını anlatırken yaşca büyük olanlar ise hem satrançta hem de akademik hayatlarındaki hedeflerine vurgu yaptı, kazanımlarını anlattı. Onlardan biri de 2005 doğumlu sporcu Işık Can’dı. Can, “Bütün eğitim hayatımı satranç bursuyla güzel okullarda okudum. Çok sayıda yabancı arkadaşım oldu ve 40’tan fazla ülkeye gittim. Şimdi de satranç bursu sayesinde ABD’den üniversite için kabul aldım” sözleri ile satrancın kendi hayatındaki yerini vurguluyordu.

Gülkız Tulay - Hakan Aran

EN BÜYÜK MUTLULUKLARDAN

Sporcuları dinleyen İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran ise “Keşke her sponsorluğumuz bu kadar insana değebilse. Bu kadar güzel sonuçlar doğurabilse. Sanırım insanın hayatında görebileceği en büyük mutluluklardan biri de bu şekilde emek verilen konularda meyveleri toplayabilmek. Böyle güzel sonuçlar görebilmek. Ayrıca, insan hayatına dokunan bir konuda başarılar kazanıp arkadan gelen gençlere umut hikayeleri yazmak ve bunların örnek olduğunu görmek çok önemli. Hem sporcular hem antrenörler çok önemli bir görev üstleniyor” ifadelerini kullandı.

ZEKÂSINA HAYRAN KALDIĞIM GENÇ SPORCULARIMIZ VAR

ETKİNLİKTE konuşan İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, “Cumhuriyetimizin 100. yılını bu özel yılın hakkını verecek etkinliklerle tamamlıyoruz. Satranç turnuvası da bu etkinliklerden biri oldu. Turnuvaya en üst düzey sporcularımız katıldı ve seyir zevki çok yüksekti. Herkes için ilgi çekiciydi” dedi. Satrancın kendi hayatında da önemli bir yeri olduğunu söyleyen Aran, “Bu yıl her akşam eve gittiğimde müsabakaları 5-6 saat boyunca banttan izledim. Sponsorluğumuzun en büyük katkısı da satrancı bu kadar yakından takip etmem oldu. Gerçekten çok heyecanlıydı. Son ana kadar kimin şampiyon olacağını kestirmek çok zordu. Sporcuları dikkatle izleyerek onları anlamaya çalıştım. Hatta çoğu ile tanışmak istedim. İzlerken zekâlarına hayran olduğum genç arkadaşlar var. Çok yaratıcı ve keyifli bir oyun. Aynı zamanda akılla duyguyu, öngörü ile sezgileri, disiplinle yaratıcılığı birleştiriyor. Kendini tekrar ediyormuş gibi görünse de her defasında sizi şaşırtıyor, yeni bir sayfa açıyor. Sponsorluğumuzun sonuçlarını bu şekilde görmek de ne kadar doğru bir iş yaptığımızı gösteriyor” şeklinde konuştu.

Yazının Devamını Oku

Güneşimiz gümrüğe takılmasın

29 Aralık 2023

MEDENİYETİN devamı için yenilenebilir enerjinin oldukça kritik bir öneme sahip olduğunu söyleyen Solar3GW Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Bahadır Turhan, “Solar3GW olarak kurulduğumuz günden beri güneş enerjisinde farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz. Bir dernek ve düşünce kuruluşu olarak da en fazla üzerinde durduğumuz konu güneş enerjisinin serbest piyasa koşullarında gelişebilecek bir ortam bulması” dedi.

HIZLANDIRMAMIZ GEREKİYOR

Dünyada enerji konusunda hem üretim hem de tüketim tarafında bir devrim yaşandığının altını çizen Yusuf Bahadır Turhan, “Güneş enerjisi diğer yenilenebilir enerji kaynakları gibi büyümesini sürdürecek. Türkiye’nin de bu konuda çok büyük bir potansiyeli var. Biz her yıl 3GW güneş hedefi ile yola çıktık ama bunun gerçekleşmesi için de bütüncül ve kolaylaştırıcı adımlar atılmalı. Güneş santrallarının kurulumlarını yavaşlatmak yerine hızlandırmamız gerekiyor” diye konuştu.

‘KORUMACILIKLA OLMAZ’

Şu anda 1 megavat GES kurulum maliyetinin dünyada 400-500 bin dolar seviyelerinde olduğunu belirten Turhan, “Bu Türkiye’de ise 500-550 bin dolara çıkıyor. Çünkü biz güneş paneli ithalatına ek vergiler uyguluyoruz. Çoğu üründe benzer korumacılık önlemleri var ancak bu güneş enerjisi için oldukça zorlayıcı bir önlem. Neredeyse 10 yıldır devam eden bu korumacı önlemlere rağmen istediğimiz gibi hücre üreten ek bir tesis de kurulabilmiş değil. Ek maliyetler yatırımcıları çok zorluyor ve GES projelerinin gerçekleşmesi yavaşlıyor. Bu anlamda sektörün önünün açılması gerektiğini düşünüyoruz. Toplam faydanın sektörü daha da geliştireceğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

ÇÖZÜM CETVEL-2’DE

Yazının Devamını Oku