Güncelleme Tarihi:
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Antalya’da bu hafta sonu düzenlenen süt ve seracılık çalıştaylarında sektör paydaşları ile bir araya geldi. Çalıştaylarda sektör paydaşlarının güncel sorunları derinlemesine tartışmasını ve oluşacak raporların iki sektör için de önemli bir sonuç doğrumasını istediklerini anlatan Bakan Yumaklı, bir grup gazeteci ile yaptığı toplantıda da sürekli eleştiri ve tartışma konusu olan hayvan ithalatından genç çiftçilere, zeytinyağından destek mekanizmalarına kadar bazı önemli konu başlıklarını değerlendirdi. İşte Bakan Yumaklı’nın açıklamalarından öne çıkan konular...
5-10 HAYVANLA BU İŞ OLMAZ
Uzun süredir üzerine çalıştığımız, bazı bölümlerini de uygulamaya başladığımız, 2028’e kadar uygulanacak hayvancılık yol haritamız artık hazır. Burada temel amacımız et üretimini daha verimli, sürdürülebilir ve kaliteli hale getirmek. Ayrıca hayvan hastalıklarını azaltacağız. Üreticiyi kırılgan yapıdan kurtarıp aile işletmelerini yapısal olarak güçlendirmeyi hedefliyoruz. Yani sadece 5-10 hayvan ile bu iş olmaz. Onların da hacmi büyüyecek. Bu desteklerle olacak. Aile işletmeleri daha fazla hayvanla daha verimli üretim yapacak.
DEVLET GETİRECEK, 4 AY SATIŞ YASAK OLACAK
Hayvan ithalatı iç piyasadaki dengeleri bozuyor. Bizim kendi üreticimizi de korumamız lazım. Ama iç piyasada da bazen ithalat ihtiyacı oluşuyor. Bunu özel sektörün kendi güdümüne bıraktığınız zaman hem arz sorunu hem fiyat sorunu yaşıyorsunuz. Özel sektör ithal ettiği hayvanı bazen kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor, fiyat oluşumu bekliyor. Hayvan ithalatında yasakları genişletiyoruz. Burada artık yeni bir sisteme geçiyoruz. Bundan sonra ihtiyaç gördüğümüz kadar hayvanı Et Süt Kurumu hiç aracı kullanmadan getirecek. Yani artık hayvan ithalatında özel sektör olmayacak. Hem büyük üreticilerin hem de küçük üreticilerin talepleri toplanacak, değerlendirilecek. Eğer biz uygun görürsek özel ve verimli hayvanları ithal edeceğiz. Ayrıca 4 ay boyunca satılamayacak. Böyle al-sat yaparak fiyat yükseltilemeyecek.
KENDİMİZ SEÇECEĞİZ
ESK gidip hayvanları kendi görüp seçecek. İthal edilen hayvanlar bizim garantimizde olacak. 21 gün boyunca Türkiye’ye getirdiğim zaman bunları size verdiğimde bu hastalıklarla ilgili bir şey çıkarsa sorumlusu da benim. Tabi üretici gidip şaplı hayvanın yanına koyarsa onun hatası olur. Aşıları ve bakımları yapılacak öyle verilecek. Şartları biz belirleyeceğiz. Ette ve sütte verimi yukarı çekeceğiz. Verimsiz hayvanları eleyeceğiz. Asla yerli üreticiyi zora sokan fiyatlar olmayacak. Bunları yaparken büyük ithalatlardan da bahsetmiyoruz. Yerli üreticiye destek olacak, kaliteyi arttıracak az miktarda ithalat olacak. En önemli hedefimiz nihayetinde bu ithalatı sonuçlandırmak, bitirmek olacak. Bir daha ithalat olmasın. Türkiye kendi besi materyalini üretsin. Kendi besi materyalini alsın, besicileri beslesin. Sonra da tüketiciye makul fiyattan et gelsin.
GENÇ ÇİFTÇİYE ÇARPAN DESTEĞİ
Bir genç çiftçi sorunumuz var. Biz genç çiftçilerin hem tarımsal üretimin hem de hayvansal üretimin içinde olmasını istiyoruz. Genç, kadın ve aile işletmelerine yönelik çarpanı olan bir destek sistemimiz var artık. Bu destekler üretimin başında bir motivasyon sağlayacak. Şöyle düşünün: Temel destek büyükbaş hayvancılık için diyelim ki “1000 lira”. Onu cebine koydu. Diyelim ki genç bu üretici. O zaman çarpanı 1,5 olacak. Yani 1,5 katını alacak. Kadınsa 0,50 daha çarpan eklenecek. Bunlar toplaya toplaya gidecek.
Bir işletme örneğin ari işletme olmak istedi. Onun çarpanı da 5 olsun diyelim 5 çarpı bin, 5 bin. Baktığımız zaman hangi kriteri karşılıyorsa o kriterin karşılığı olan desteği alacak. Gençlerden, kadınlardan ve ailelerden işletmelerini verimsiz halden verimli hale getirmelerini bekliyoruz bu desteklerle. Eğer bir bölgede yeterli işletme varsa ve yeni işletmeler dengeyi bozacaksa o bölge için destek vereyeceğiz.
KÜÇÜK ÜRETİCİ BÜYÜKLERİN KURBANI OLUYORDU
Sıkça yapılan hayvan ithalatı uygulamaları yüksek girdi maliyetleri ve işletme problemleri yüzünden yerli üreticinin güç kaybetmesine neden oluyordu. Aynı zamanda piyasadaki arz dalgalanmalarına ve fiyat problemlerine de çare olamayan ithalat, uzun vadede yerli besicinin güçlenmesi yerine kısa vadede ihtiyaçların kısmen giderilmesi dolayısıyla eleştiriliyordu. Bu konuda en çok vurgulanan nokta ithalat programlarının yerli üreticiyi besilicikten daha da uzaklaştırdığı idi.
SÜREÇ NASIL İŞLEDİ
Sektör kaynaklarının verdiği bilgiye göre besici bakanlığa başvuruyor, izin aldıktan sonra hayvanı kendi getiriyor. Bunu da ağırlıklı olarak Güney Amerika ülkelerinden yapıyordu. Hayvan bu ülkelerden gemi ile gelmek zorunda. Küçük besiciler ise bu noktada hayvanları gemiyle getiren büyük besicilere angaje olmak zorundaydı. 100 hayvan ithal edecek besici 3 bin ithal edecek besicinin gemisiyle hayvanı getiriyordu. Bu sayede büyük üretici besiciliğin yanında canlı hayvan ticaretine de girdi.
En önemli husus ise yerli üretici faktörü. Örneğin yerli üretici bir hayvanı 100 liraya mal ediyor. İthalat yapan ise bunu 70-80 liraya mal ediyor. İkisi de piyasaya aynı fiyattan satıyor. Durum böyle olunca ithal eden yerli üreticiye göre daha çok kazanıyor. Nihayetinde az kâr eden yerli üreticinin üretimi bırakma riski var. Yerli üretici azalırsa ithalat da artar.
Sistem böyle devam edemeyeceği için ESK hayvanları kendi getirip, büyük ve küçük bütün üreticilere direkt kendisi verecek. Böylece yerli üreticiyi ve küçük aile işletmelerini korumuş olacak, ithalat zamanla azalacak.
SAYISIZ DESTEK VAR AMA İŞE YARAMIYOR
Yeni desteklerde her bir kriterin karşılığı olacağını söyleyen Bakan İbrahim Yumaklı, “100’ün üstünde destekleme var ama bunların yönlendirici etkisi yok. Belki zamanında varmış ama şimdi yok. Biz hem bitkisel üretimi hem hayvansal üretimi yapanlar için sürdürülebilir kılmayı hedefliyoruz. “Evet ben bu işi yapmaya devam edeceğim” diyecek. Verimlilik bir diğer hedefimiz. Eğer bir buğday ekiyorsa dönümden 280 kilo değil de çok daha fazlasını almayı hedefleyecek. Hayvansal üretimde 24 kilogram süt değil de çok daha fazla sütü almayı hedefleyecek. Sonra o ürettiği ürünü kaliteli olarak üretecek bir üretim yapısını oluşturmaya çalışıyoruz. Buradaki amacımız üretimimizi artırmak. İçerideki ihtiyacı karşılamanın yanı sıra yurt dışına da bunların ihracatı kolaylıkla gerçekleşmiş olacak” dedi.
GELECEĞE YÖNELİK ZAM PROBLEM YARATIYOR
GIDA etiketleri konusunda Ticaret Bakanlığı ile ortak çalıştıklarını ifade eden Bakan Yumaklı, şöyle devam etti: “Maliyetin üzerine makul kâra hiç kimse bir şey söylemiyor. Önemli olan maliyeti doğru hesapla, üzerine makul kâr koymak. Ancak şunu bizim kabul etmemiz lazım. Gelecekte olacağını varsaydığın ya da sen paşa gönlün öyle istediği için “yüzde yirmi de ben şu payını koyuyorum” deyip o fiyattan insanlara sattığın andan itibaren başka bir problem oluşuyor. Bunları yakaladığımız anda gerekeni yapıyoruz. İster bizim tarafımızda olsun, ister Ticaret Bakanlığı tarafında olsun. Bu konuda denetimlerimizi sıklaştırdık. Demek ki cezalar onlar için az” değerlendirmesinde bulundu.
ZEYTİNYAĞINDA RAKİPLERİMİZE ÇALIŞTIK
Son günlerin en fazla tartışılan konularından olan zeytinyağı ile ilgili soruları da yanıtlayan Bakan İbrahim Yumaklı, “Arz Güvenliği Dairesi’ndeki arkadaşlarımız bir gün “Biz Türkiye’den çok yoğun bir şekilde dökme zeytinyağı çıkışı tespit ettik. İspanya ve İtalya’da çok ciddi rekolte düşüşleri var” dediler. Araştırmalara devam ettiler ve gördük ki hastalıktan ve kuraklıktan dolayı yeteri kadar ürün hasat edememiş olan ülkeler bizden dökme olarak ithalat yapıyor. Olay şu: Türk markasıyla bir zeytinyağını göndermiyorsunuz. Dökme olarak gönderiyorsunuz. Onlar kendi markalarına şişeliyorlar. Buraya diyorlar ki İspanya’da şişelenmiştir. Senden 3 doları alıyor. 8,5 Euro’ya satıyor. Burada bizim 2 kaybımız var. Bir tanesi, kazanman gerekenden daha az para kazanıyorsun. İkincisi de onların pazarını kaybetmesini engelliyorsun, yardımcı oluyorsun. Markalaşmanın önemini bir kez daha görmüş olduk” ifadelerini kullandı.