Güncelleme Tarihi:
İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İHBİR) de fuara 30 firmayla katılım gösterdi. Fuar alanında Hürriyet’in sorularını yanıtlayan İHBİR Yönetim Kurulu Başkanı Kazım Taycı, “İşlenmiş gıda ürünlerinde Türkiye, Avrupalı çok sayıda firmadan önde. Uzun süre boyunca Avrupalı ve Amerikalı alıcılar ‘Made in Türkiye’ etiketine mesafeli yaklaştılar. Ürünlerimizde bu etiketi gizlememizi istiyorlardı. Ama şu an yaptığımız üretim yatırımları ile bu algı değişti. Artık güven veren bir konumdayız. Avrupa’daki birçok markadan ve büyük firmalardan daha moderniz. Ağırlıklı olarak yarı mamul ihraç ediyoruz ancak, her geçen gün kendi markalarımızla satış trendimiz artıyor” dedi.
ETNİK RAFLARDAYIZ
Türk ürünlerinin daha fazla tercih edilmesinde kaliteli üretim, uygun fiyat ve coğrafi avantajın etkili olduğunu anlatan Taycı, “Ama biz, hâlâ kendi markamızla ağırlıklı olarak ikinci ve üçüncü dünya ülkelerinde ya da birinci dünya ülkelerindeki etnik marketlerin raflarında yer alıyoruz. Güçlü marketlerde istediğimiz konumda değiliz. Ancak bu fuarlarda yaptığımız bağlantılar oldukça kritik. Burada temas kuruduğumuz bir firma 3 yıl sonra dönebiliyor. İletişimin güçlü olması, firmanın süreci iyi yönetmesi de bunda önemli etken. İhracatçılarımızın kapıdan kovulsa pencereden, pencereden kovulsa bacadan ısrarlı bir şekilde iletişim kurmaları gerekiyor” diye konuştu.
VİZE HÂLÂ SORUN
İhracatçılar için vize sorununun nispeten azalsa da devam ettiğini vurgulayan Kazım Taycı, “ISM gibi fuarlara katılım sağlayan ülkeler, pandemi döneminde bir anda ayaklarını kestiler. Ama biz tüm zorlukları aşıp buralara geldik ve güven ilişkisi geliştirdik. Bu yüzden ISM Fuarı’nda yetkililer bize, ‘Bundan sonra yerinizi siz seçin; bütün stantlar üzerinde istediğiniz yeri seçebilirsiniz’ dediler” şeklinde konuştu.
‘ÖNEMLİ ÜLKELERİ KAYBEDEBİLİRİZ’
Afrika, Avrupa Birliği, Orta Doğu ve Orta Asya’nın kendi sektörleri için oldukça kritik olduğuna değinen Kazım Taycı, “Resesyona rağmen işlenmiş gıda ve tarım ürünlerinin ihracatında bir düşüş beklemiyoruz. Ancak işçilik başta olmak üzere artan maliyetler rekabet gücümüzü düşürdü. Asgari ücretli bir çalışanımızın bize olan maliyeti yaklaşık 850 ile 1100 dolar aralığında değişiyor. Emek yoğun sektörlerimizde, dolar kuru mevcut şartlarda olduğu sürece rekabet etme şansı ortadan kalkıyor. 219 ülkede elde ettiğimiz rafları kaybetmememiz; rekabetçi olmamız lazım. Bu yüzden üreticiler olarak, ihracatçıya yönelik Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan minimum yüzde 10 daha fazla desteklenen özel kur istiyoruz” ifadelerini kullandı.