Telkari, el sanatları arasında öne çıkan ve dikkat çeken çeşitlerden birisidir. Telkari, ince gümüş tellerin birleştirilmesinden ibaret olan bir gümüş işleme sanatıdır. Bir altın veya gümüş tel ya da levhadan, özel bir alet ile, elde edilmiş tane veya kürelerden ibaret olan telkari'deki aynı optik etki aynı kalınlıktaki 2 ya da daha fazla telin örülmesi ile elde edilebilir. Bu kürelerin sırasıyla kaynak ile örülmesine granülleşme denmektedir ve Etrüskler tarafından en üst seviyeye getirilmiştir.
#TelkariMardinli bir ailenin kızı olan şef Selen Mağzalcıoğlu, Süryani lezzetlerini yeniden yorumladığı restoranıyla ‘Gourmand Table Chef Restaurant’ ödülüne layık görüldü. New York’ta restoran açmaya hazırlanan Mağzalcıoğlu, önümüzdeki yıl Michelin Yıldızı bekliyor.
#Selen MağzalcıoğluMücevher sektörü hız kesmeden büyümesini sürdürüyor. Pırlanta hediye etme kültürünün artık Türkiye’de de yerleştiğini söyleyen Zen Pırlanta Yönetim Kurulu Başkanı Emil Güzeliş, evlilik tekliflerinin ise çoğunlukla 10 bin TL civarındaki yüzüklerle yapıldığını söylüyor.
#Zen PırlantaMelih Uslu’nun yeni kitabı ‘Doğu Seyahatnamesi’ geçtiğimiz günlerde raflardaki yerini aldı… Gazetemizde de yazılarını okuduğunuz Uslu’yla Anadolu’yu keşfetme macerasını konuştuk: “Taşların dilini öğrenme hevesiyle çocukların peşine takılıp dev bir labirenti andıran Doğu şehirlerinin sokaklarına dalmak gerek.”
#HürriyetSıra dışı bir ressam Lolita Asil. İsmiyle de resimleriyle de... Resminin asıl objesi insan. Ama o, insanı resmetmek için bildik yöntemleri kullanmıyor; kadavraları inceliyor, otopsilere giriyor. Amacı da insanın içini görmek! İnsanın farklı bir yanını gördüğü de muhakkak, harika portreler, güzel insanlar değilse bile olağanüstü renkler ve hayat çizgileri çıkıyor ortaya
Bir Özbek atasözü "Kainatta iki yol vardır, biri Samanyolu diğeri de İpek Yolu’dur" der. Bugün kervanlardan eser yok, ama kervanların kullandığı tüm eserler Özbekistan’da dimdik ayakta. İtalya, Fransa, İngiltere gibi bilindik ülkelerden sıkıldıysanız, yönünüzü doğuya çevirin, Özbekistan büyüleyici şehirlerinin kapılarını çoktan aralamış. Henüz yıllık yabancı ziyaretçi sayısı bir milyonu geçmemiş, ama kısa zamanda en gözde seyahat rotalarından biri olacağı belli.
Mardin, sadece ara sokaklarında, hiç beklemediğiniz anlarda karşınıza çıkan inanılmaz etkileyici taş binaları, binlerce yıllık tarihi, candan insanlarıyla değil, her köşesinden görebildiği Mezopotamya Ovası’ndan ciğerlerinize dolan havasıyla da büyüleyici. O havada başka bir koku, hadi daha ileri gideyim, başka bir enerji var.
Muscat, palmiyeleri, çölle okyanus arasında bir set gibi duran kayalık dağların eteklerinde gizlenmiş küçücük plajları, lezzetli balıkları, bakımlı caddeleri ve Akdeniz renklerine bürünmüş cumbalı evleriyle çölde vaha gibi. Bir yanda ezan sesleri yükselen nakışlı camiler, diğer yanda pürüzsüz beton asfaltta yol alan air-condition’lı lüks arabalar, bir yanda denizin mis gibi kokusu, öte yanda geleneklerini sürdüren balıkçılar...