Bu seferki gezi dostum dokunmatik ufak bir canavar: Lumix DMC-FX500. Çocukken çok sevdiğim akrabalarımızı ziyaret ettiğimizde, bizi hep sıcacık ve huzur dolu havasıyla karşılayan Kuzguncuk ise gezi rotam... Ve oturdum yine Google Earth’ün başına, başladım görülecek yerleri işaretlemeye...
Evden çalışmanın birçok avantajı var belki ama bazen bilgisayarımızı alıp dışarı çıkmak ve farklı bir ortama girmek de istiyoruz. İşte bu noktada mis gibi kahve kokan, sakin kafeler imdadımıza yetişiyor. Jüri üyelerimiz üretkenliğimizi arttıracak, sosyalleşebileceğimiz ve içerek, yiyerek keyifle çalışabileceğimiz en iyi 10 mekânı listeledi.
#Zeynep Nazlı YILDIRIMİstanbul’a turist olarak gidecekseniz, görülecekler listenizin ilk sıralarına Prens Adaları’nı yazın. Vapurla kolayca ulaşılabilen ve en çok ziyaret edilen Büyükada, Heybeliada, Kınalıada ve Burgazada kentte yaşayanlara da ‘bir tatlı huzur’ yakalama ve çok uzaklaşmadan tatil yapabilme fırsatı sunuyor. Yaz boyu ziyaretçilerini morsalkımlar, mimozalar ve begonvillerle karşılayan adalardan önerilerimiz var.
#Uygar TAYLANBu yazın en çok konuşulan konularından biri turizm başkentlerimizden Bodrum oldu; fiyatlarıyla, sahilleriyle, şezlonglarıyla, mekânlarıyla, esnafıyla, ziyaretçileriyle… 1930’larda eşeklerle ulaşım sağlanan bir ‘sürgün’ kasabası nasıl bugünkü mega tatil kenti haline geldi? Kendi ailesi de kentin tarihinin bir parçası olan kadim Bodrum’un genç belediye başkanı Tamer Mandalinci ile buluştuk; ‘Hey gidi Bodrum’ dedik.
#BodrumKekliktepe… İzmir’in tüm güzelliklerini bahşettiği, sanat, tarih, doğa, şehir hayatı ve rafine zevklere hitap eden dokusuyla Urla’nın seçkin adresi. Birbirinden güzel ve bakir koyları tekne meraklılarına ev sahipliği yaparken Bağ Yolu’nun lezzet şöleni yaşatan restoranları ise gurmelere ev sahipliği yapıyor. Sanatın her dalına alan açan Urla’da hayatı dolu dolu yaşamak için neden çok… Gelin Urla Kekliktepe’de yaşamak için öne çıkan en önemli nedenlere birlikte bakalım.
#Sponsorlu İçerikYeşilçam efsanesi, ilk Altın Portakal’ın “en iyi erkek oyuncu”su, aynı zamanda antikacı ve koleksiyoner İzzet Günay ve eşi İpek Hanım’la Bodrum’daki yazlıklarında buluştuk. 90 yaşına girecek sanatçıyla 30’lu yılların İstanbul’unu, II. Dünya Savaşı’nı, Yeşilçam anılarını, Dört Yapraklı Yonca’yı, Zeki Müren’i ve bu yaşta nasıl bu kadar dinç kalabildiğinin sırlarını konuştuk. Sanki 20’nci yüzyılla 21’incisi arasında siyah-beyaz bir köprü gibi. Hem sakal-bıyık bırakmayan jilet gibi bir nesilden geliyor hem de hayatında hiç cep telefonu tuşuna basmamış. Telefonlarına eşi baktığı için konuya da oradan girdik zaten...
#İzzet Günay90’lı yılların başındaydı. Bir Yunanlı iş insanı bir vesile İzmir seyahatine annesini de getirmişti. Yaşlı kadın İzmirliymiş. Mübadelede ata topraklarını terk edenlerden. Ölmeden evvel burnunda tüten memleketini son defa görmek istemiş. Kadıncağızı tekerlekli sandalyesinde hep birlikte Kordon’a getirdik. Uzun uzun çevreye bakındı. Dudaklarından belli belirsiz “çok değişmiş” sözleri döküldü. Derken; bir anda ağlamaya başladı. Pasaport iskelesini görmüştü. İhtimal tahliye edildikleri yerdi. Geçmişten bugüne zihninin yakalayabildiği tek kerteriz değişmiş olsa da, o kalmıştı.
#1