Paylaş
Bunlardan en çarpıcı örneklerden biri de Dr. İlhan Eğilmez'in başına gelenler. Yaşadığı haksızlıkları 'Konfeti gibi savrulan değerler' (5.7.2005) ve 'AKP'nin sağlıkta adalet anlayışı' (27.12.2005) başlıklı yazılarımızda anlatmıştık. Dr. Eğilmez'in başına gelenler hala dinmedi.Ümraniye Devlet Hastanesi başhekimliği görevinden 8. kez alındı.
Hatırlatırsak... Dr. Eğilmez bilinen normal bürokratlardan değil; çetin ceviz... Kendisine yapılan her türlü haksız uygulamaya karşın yargı yoluyla hakkını arıyor. Sağlık Bakanlığı'nın üst yönetimini adeta canından bezdirmiş durumda; müsteşar Yargıtay'da yargılanıyor. Müsteşar yardımcısı ve personel genel müdürü haklarında tazminat davaları açmış. Kendisine kim yasadışı işlem yaptıysa, o da hukuk yoluyla hakkını aramış, adli ve idari mahkemelerde 32 dava açmış, hepsinin de takibini avukatsız bir şekilde kendi yapıyor. Görülenlerden 16'sı lehine sonuçlanmış. En son kendisine 'fotokopi paralarını çalışıyor' diyen eski sağlık müdüründen 1.500 YTL tazminat kazanmış.
KARŞIT 33 SORUŞTURMA
Dr. Eğilmez, 2002 kasım seçimlerinden sonra 'muhalif' görülerek Şile'den Ankara'ya, Erzurum'dan Aydın'a kadar bir çok yere 'sürgün'e gönderildi.
Hakkında, mal beyanı vermediğinden tutun da hemşehrilerini işe alıyor gibi gerekçelere dayanan iddialarla 33 soruşturma açıldı. Adeta 'müfettiş bombardımanı'na tutuldu. Ama her seferinde yargıda haklı olduğunu ispatladı.
Bürokrasi tarihinde ender örneklerden biri
NAMUS SÖZÜ VERİLİYOR
Hakkındaki her türlü iddianın mesnetsiz olduğunu gören Sağlık Bakanlığı yöneticileri ve İstanbul Valiliği, yargı kararı sonucunda 7. kez, kendi kurduğu Ümraniye Devlet Hastanesi'ne başhekim olarak verdi.
Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Necdet Ünüvar, Müsteşar Muavini Abdülkadir Atalık, Personel Genel Müdürü Ali Yerlikaya, İstanbul Valisi Muammer Güler, sağlıktan sorumlu Vali Yardımcısı Necati Şentürk ve İl Sağlık Müdür Vekili Mehmet Bakar, Dr. İlhan Eğilmez'e bu tür görevden alma ve soruşturmaların tekrarlanmayacağına 'dair namus' sözü verdiler.
Bunun karşılığında Dr. Eğilmez'den, kendileri hakkındaki şikayetlerini geri almasını ve yargı yoluna gitmemesini istediler.
"Artık beyaz sayfa açtık, bundan sonra belden aşağıya vurmak yok" dediler. Hatta yeni bir görev yeri olarak yeni açılan Başakşehir Devlet Hastanesi'nin kurucu başhekimini önerdiler. Dr. Eğilmez de, 'kan davası' şekline dönüşmüş çekişmeler bitsin diye, bunu kabul etti.
Ama verilen bu sözler Sağlık Bakanı Prof. Recep Akdağ'ın İstanbul ziyaretine kadar sürdü. Ve bir gün kendisine daha yukarıdan gelen bir telefonla "Başakşehir bizim arka bahçemiz, muhalif bir ismin oranın Devlet Hastanesi'nde başhekim olması doğru değil" diye talimat verilmesi üzerine
bütün 'mutabakat' ve 'beyaz sayfa' otomatikman geçerliliğini yitirdi.
İşte sonuç; İlhan Eğilmez, 8. kez Ümraniye'deki görevinden alınmış, verilen'namus sözleri' üzerine birer bardak soğuk su içildi. Dr. Eğilmez bütün şikayetlerini de geri almış oldu.
Yaşananlar aynen Abraham Lincoln'ın dediğine uyuyor:
"Bazı insanları her zaman, bütün insanları zaman zaman aldatabilirsiniz, ama herkesi devamlı aldatamazsınız."
Yorum açık; izlemeye devam ediyoruz.
(Not: Dr. Eğilmez'in, henüz Nevşehir Turizm Müdürü'nün 23. kez dönüş rekorunu kırmaya epey yolu var.)
Unakıtan: Şerif Enis bacanağım değil
17.8.2006 'Yeter Söz Milletin' ve 18.8.2006 tarihli Ankara ekinin 5. sayfasında yayımlanan 'Biat İnşaatı Tanıyalım' haberine ilişkin olarak aşağıdaki açıklamanın yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
Biat İnşaat'ın sahibi Şerif Enis'in Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın bacanağı olduğu yönünde bir haber yayınlanmıştır. 'Biat İnşaatı Tanıyalım' başlıklı haberde, hakkımda yer alan yorum ve değerlendirmeler kamuoyunu yanlış yönlendirmeye matuf ve tamamen gerçek dışıdır. Söz konusu Biat İnşaat'ın sahibi Şerif Enis, benim bacanağım olmadığı gibi kendisiyle hiçbir şekilde akrabalık ilişkim bulunmamaktadır. Kamuoyunun bilgilerine ve takdirlerine sunarım.
Kemal UNAKITAN-Maliye Bakanı
(Not: Bizim de aynı doğrultuda bir düzeltme yapmamız gerekiyor. BİAT'ın ortağı Şerif Enis, İstanbul'da (şimdi de Ankara'da) aldığı işlerden dolayı, belediye çevrelerinde 'bacanak' olarak adlandırılıyormuş, Unakıtan'a yakın bir isim olarak... Birçok AKP'li de bu nedenle Unakıtan'ı, Şerif Enis'le bacanak sanıyor. Doğru değilmiş. Unakıtan, BİAT'ın eski ortağı Ali Rıza Üstün'le dünür; bunu da bu vesileyle açıklayalım.)
Karadeniz yolunun yüzde 85'ine 2.3 milyar dolar harcandı
ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım, Elazığ'da Karadeniz otoyol projesiyle ilgili olarak, projeden yargıya kadar geçen süreç için 'iğneli' laflar ediyor.
Yıldırım şöyle diyor:
"Karadeniz Projesi'ni hiçbir yatırım programına almadan, planlama yapmadan talimatla başlatanların, bugün kanunun ve hukukun boşluklarını kullanarak kendilerini nasıl temize çıkardıklarını görüyorsunuz. 700 milyon keşif bedeliyle 'şu kadarını sen yap, bu kadarını sen yap kardeşim' diye 5 tane firmaya dağıtıyorsun. Hiçbir usule hesaba uymadan 700 milyon dolar dediğin projeye, 2.3 milyar dolar harcamışsın ve daha yüzde 85'e gelinmiş.
Böyle mi iş yapılır devlete? Böyle başlayan bir işin arkasını nasıl getirirsin? İmzayı atmışsın. Tanımıyorum demek hakkınız var mı? Kendi paranızı harcarken müsriflik yapabilirsiniz ama kamunun parasını harcarken kılı kırk yarmak lazım."
"Farklılığımız zenginliğimizdir. Bunun en canlı örneğin benim; çünkü benim adımı (Erzincan'ın İliç İlçesi Çayyaka Köyü'nde) Alevi bir komşumuz koydu. Biz iç içe yaşadık. Bundan sonra da yaşayacağız."
(Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım)
- YAŞAR Nuri Öztürk'ün liderliğindeki 'Halkın Yükselişi Partisi'nin 11 Ağustos'ta başlayan 'Büyük Anadolu Yürüyüşü'nün Ankara, Kırıkkale, Yozgat, Sivas, Erzincan, Erzurum, Muş, Bingöl, Tunceli, Elazığ, Malatya, Kahramanmaraş ve Adana'da yapılacak çalışmalardan sonra Afyon'da sona ereceğini...
- GEÇİRDİĞİ kalp krizi sonucu Florence Nightingale Hastanesi'nde kendisine stent takılan İstanbul Organize Suçlar Şubesi'nin eski Müdürü Dr. Adil Serdar Saçan'ın kriz geçirmesine sebep olan 'nedenleri' www.kuvvaimilliye.net sitesinde 'Sekte-i kalp, terk-i cihan' yazısında anlattığını...
- TÜRKİYE Emekli Astsubaylar Derneği'nin, "kendilerini sözde aydın sayarak PKK'ya yandaş çıkanlara, örgüt elemanlarını besleyenlere ve insan hakları savunucularına dönük bugün 17.00'de Kızılay'da 'Kamuoyuna Duyuru' dağıtacağını...
KADIKÖY'de ve Üsküdar'da "Yaraları beraber saralım... Hemen şimdi!" yazılı pankartlar dikkat çekiyor.
Anlaşıldığı kadarıyla Filistin'e yardım için asılmış. Ancak bu sloganın bir tarafında Kızılay'ın, bir tarafında da AKP'nin amblemi bulunuyor.
Kızılay gibi köklü bir kurum, AKP iktidarıyla nasıl bütünleştirilebilir, politize edilebilir? Bundan sonra Kızılay'a güven duyulabilir mi?
Kızılay'ın 1999'daki depremde nasıl çökmüş olduğu; yardım eden değil, yardıma muhtaç edilen bir kurum olduğu, siyasi kavgalar yüzünden yönetimin 'çift başlı' hale geldiğini unutmadık.
Kan stokları bugün sıfıra inen Kızılay, cadde ve sokaklarda stant kurarak kan toplamak durumunda kalıyor. Zaten 'Mehmetçik' olmazsa Kızılay olmaz. Zaman içinde siyasallaştırılarak bugünkü durumuna getirilmesiydi, 'Deniz Feneri' ve 'Orada Kimse Yok mu?' gibi alternatif yardım kuruluşları ortaya çıkar mıydı?
Kızılay, ilanlarının yanına AKP amblemi koyarak halka nasıl güven verecek ve yardım toplayacak?
GEÇENLERDE tüm TV haberlerinde Nemrut Krater Gölü'ndeki (Bitlis) volkanik hareketlenmeden bahsediliyordu. Ancak görüntülerde Adıyaman'daki Nemrut Dağı veriliyordu. Bütün dünya biliyor; Komenage tümülüsü ve heykellerin Adıyaman'da olduğunu...
Televizyoncular hangi ünlünün ne kadar selüliti olduğunu araştırıp millete öğreteceklerine biraz güzelim Anadolu'yu öğrensinler.
Orhan DURGUT
KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı Taşınmaz kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu'nun 31.3.1984 tarihli 2234 numaralı kararı uyarınca 'Doğal ve Kentsel SİT Alanı Bütünü' ilan edilmiş olan Adalar’dan Büyükada'nın, tarihi iskele binasının hemen önünde, iskele üstüne inşa edilen çelik aksamlı güneş tentesi, binanın tarihi kimliğini gölgede bırakmaktadır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ihaleye verilen söz konusu uygulama ve iskele binası içindeki uygunsuz eklenti ve düzenlemeler için İstanbul 5. Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları’nı Koruma Kurulu'ndan gerekli izin alınmamıştır.
1914-15 yılları arasında İzmitli mimar Mihran Azaryan tarafından yapılan Büyükada İskele binası, çeşitli dönemlere ait fotoğraflarından da anlaşılacağı üzere amaca yönelik tasarımı dolayısıyla zaten güneş, yağmur, kar, fırtına gibi hava muhalefetleri için kapalı bekleme salonları yanı sıra binayı çepeçevre saran üzeri örtülü etrafı acık dolayısıyla havadar bekleme alanlarına da sahiptir.
Ancak günümüzde iskele binasının ana salonuna konulan turnikeler yanı sıra gecekondu misali kontrolör kulübesi nedeniyle bu büyük kapalı salon kullanılamaz hale gelmiş, yaz sıcağında gölgede üstelik rüzgar koridorunda bekleyebileceğimiz yan cephelerdeki alanların girişi demir parmaklıklarla kapatılarak cop bidonlarına tahsis edilmiştir! Böylelikle işgal altına alınan iskele binasının alternatifi olarak da bizlere usulsüz ve uygunsuz çelik yığını bu güneş tentesi reva görülmektedir. Bostancı İskelesi’ndeki benzerinin örtü malzemesiyle kapatılacağı düşünüldüğünde ancak sauna olarak kullanılabilecektir!
Büyükada İskelesi üstüne kaçak olarak yapılan çelik yığınından imal bu çirkin güneş koridoru ile iskele binasının ana salonundaki usulsüz ve uygunsuz eklentilerin kaldırılmasını, yan cephelerdeki bekleme alanlarının yeniden açılmasını, bundan sonra ihtiyaç duyulduğu takdirde iskelenin ekteki eski fotoğrafları incelenmek suretiyle ancak tarihi yapıyla oran ve uyum içinde bir güneş tentesi uygulamasına izin verilmesini istiyoruz.
Emine Çiğdem TUGAY-Adalar Postası
REKLAM PANOLARI
ADALARDAN bir grup okurumuz ise şöyle diyor:
"Büyükada herhangi bir yer değildir. 1984'te Kültür Bakanlığı aşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu’nun 31.3.1984 tarihli 2234 numaralı kararı uyarınca 'Doğal ve Kentsel Sit Alanı Bütünü' ilan edilmiş olan İstanbul Adaları’ndan Büyükada’da, sokaklara konulan dev reklam panoları Adalar’ın kentsel dokusuna uygun olmaması dolayısıyla görüntü kirliliği yaratmaktadır.
Adalar Belediyesi tarafından Adalar’a reva görülen söz konusu çirkin reklam panolarının Ada sokaklarına konulabilmesi için İstanbul 5. Numaralı Koruma Kurulu’ndan gerekli izin alınmamıştır!
Büyükada sokaklarına saplanan veher biri adeta birer çirkinlik abidesi olan bu usulsüz ve uygunsuz reklam panolarının ivedilikle kaldırılmasını istiyoruz.
Büyükada’nın başkalaştırılmasını istemiyoruz! İstanbul’da başka Büyükada yok!"
HSBC’nin ayıbı
BUNDAN 5-6 ay önce Hükümet ve TBMM tarafından kredi kartı yapılandırmasıyla ilgili geçici bir yasa çıkmıştı. Kredi kartı icra ya düşmüş yada temerrüde girmiş vatandaşlar bu yasadan yararlanmak için ilgili bankaya ya da bankanın avukatına yazılı
başvurup yasadan yararlanarak borçlarını makul bir faizle 18 eşit taksitte ödeyebileceklerdi. Bende bu yasa çıktığında 6 aydır işsizdim; dolayısıyla kredi kartımın asgari tutarını dahi ödeyemedim ve borcumu banka icra yoluyla haklı olarak almak istedi. Bende yasadan yararlanarak yapılandırmaya gittim. İcra takibi durdu. Buraya kadar her şey normal, benim de bir şikayetim yok zaten.
Ancak bundan yaklaşık iki ay önce yeni bir işe başladım. Şirketim maaşlarımızı HSBC Bankası’na yatırıyor. İşe başlar başlamaz bankadan maaşımı çekebilmek için ‘ATM kartı’ talep ederek form doldurdum. Formu doldurduğum 5.7.2006’dan beri5-6 kez bankayı arayarak ATM kartımın gelmediğini söyledim.
En sonunda (19.08.2006 günü) benimle konuşan müşteri temsilcisi bayan benim kredi kartımın icra takibi sonucu yapılandırmaya girdiği için (yani bir dönem sorunlu bir müşteri olduğum için) ATM kartı veremeyeceklerini ifade ettiler. Ben kendilerine ben sizden kredi talep etmiyorum, sadece maaşımı çekebilmek için ATM kartı talep ediyorum dedim. Üzgünüz veremiyoruz, dediler.
Öyleyse benim maaşımın kendi bankalarına yatmasını niye kabul ettiler? Bana bir kaç ay sonra miras kalsa, şans oyunlarından büyük ikramiye çıksa ve ben bu bankaya gidip çantamda 1 milyon YTL var, sizin bankanıza yatırmak istiyorum, desem; “Siz geçmişte kredi kartı borcunuzu geciktirdiniz” mi diyecekler?
Bir kaç başka banka yetkilisi arkadaşımla bu konuyu konuştum, saçmalık bu dediler sizin vasıtanızla tüm Türkiye’ye soruyorum bu nasıl bankacılık, bu nasıl hizmet?
Onur YÜKSEL 0537-726 01 66
(Not: Okurumuz Onur Yüksel dün akşam saatlerinde sorununun halledildiğini bildirdi.)
Paylaş