Biz öyle bir ülkeye sahibiz ki, mevsimsiz… Yazın da gezeriz kışın da eğleniriz… Mesela siz kış mevsiminde gezmenin zevkini tattınız mı hiç? Soğukların sizi korkutmadığı yerlerde yürüyüp tebessümle gelen sıcacık bir yudum çayın içinizi ısıtmaya yettiği tabiatta piknik yaptınız mı? Botları eldivenleri giyip çantanızı sırtlanıp gördüğünüz manzara karşısında nereye bakacağınızı, hangi anı ölümsüzleştireceğinizi şaşırtacak güzellikte vadileri tepeleri aştınız mı? Yazın cıvıltısının yerini kışın sessizliğin kucağına dinlenmeye bıraktığı şu günlerde gelip hayata bir de buralardan baktınız mı? Tüm bunlara cevabınız ‘hayır’ ise Orman ve Su İşleri Bakanlığı sizleri, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü korumasında olan Nevşehir-Göreme Tarihi Milli Parkı’na Davet ediyor…
#Göreme Tarihi Milli Parkıİstanbul'da lodos nedeniyle deniz karayla birleşti. Seyir halindeki araçlar su altında kalırken bir otomobil de yan yattı. Caddebostan'da ise tam anlamıyla lodos dehşeti yaşandı. Dev dalgalar nedeniyle araçlarında mahsur kalan vatandaşları itrafiye ekipleri kurtardı. Trafik Kontrol Merkezi yetkilileri 'sahil yolunu kullanmayın' uyarısı yaptı.
#İstanbulUlan Bator’a 70 kilometre uzaklıktaki Gorkhi-Terelj Milli Parkı, yüksekliği 2400 metreyi bulan dağların arasında, kilometrelerce uzunluktaki yemyeşil vadilerden oluşuyor. Cengiz Han’ın doğduğu bölgenin uçsuz bucaksız çayırlarında bugün yaklar, atlar otluyor. Tepelerde şaman kayaları, gizli Budist tapınakları yer alıyor. Vadi, yaz boyunca şaşırtıcı kaya oluşumlarını görmek, at binmek, yerel çadırlarda konaklamak isteyenleri ağırlıyor.
Avrupa’nın son köyündeki fener, asırlardan beri aynı tepede, Karadeniz’den gelen gemicilere yol gösteriyor. Gemileri yutmaya çalışan çarpışan kayaları aydınlatıyor, kralın sofrasından yemek çalan dev kuşların anlatıldığı efsanelere göz kırpıyor. İstanbul’da karın yolları kapattığı bir hafta sonunda, Rumeli Feneri’ne gidip Karadeniz’in Boğaziçi’yle kucaklaşmasını seyrettim.
Antalya’daki Teke Yarımadası’nın güney ucunda 977 metrelik Eren Tepe yükseliyor. Zirvesinden aşağıya bıçak gibi inen sırt Markiz Tepe’ye doğru alçalıp Gelidonya Feneri’nin önünde denize dalıyor. Uzantısı Beşadalar’ı oluştururken, Finike ve Antalya körfezlerini de bölüyor. Tarihi Likya Yolu’nun en güzel manzaralı yürüyüş parkurlarından biri bu tepenin eteğinde. Markiz Tepe - Adrasan parkurunda güneşli bir ekim günü yaklaşık altı saat yürüdüm. Patika çam, meşe korularının içinden geçiyordu. Doğa sonbahar yağmurlarıyla canlanmış, siklamenler açmıştı. Ciğerlerimi adaçayı, kekik, biberiye kokularıyla, hafızamı birbirinden güzel koy manzaralarıyla doldurdum.
Cumartesi gecesi Beyrut’a indiğimde, Libya bombardımanı yeni başlamıştı. Haberi İstanbul’da, uçağın kapısında almış, arkadaşlarımla çıktığım 30 saatlik keşif turunu iptal edememiştim. Gösterilerin, çatışmaların ortasına düşeceğimi düşünüp yol boyunca kendimi kahrettim.
Çukurova her yönüyle zengin. Ancak beni oraya Yaşar Kemal’in romanları götürdü. Onu dinledim fotoğraflar çektim. Her yıl mutlaka gidiyorum, heyecan veriyor bana. Çok uzun bir parkur değil. Adana’dan sonra, Ceyhan, oradan İmamoğlu Kozan, Kadirli Anavarza, Hemite güzergahı bir günde geziliyor. Tarihi değerler, tarımsal yaşamın görsel zenginliği, renk renk tarlalar, Toraslar’da yemyeşil ormanlar, yamaçlardan fışkıran buz gibi pınarlar insanı çok etkiliyor. Farklı yerleri görüp, farklı duygular yaşamak isteyenlere ben Çukurova’yı öneririm.
Foça, mavi düşlerin atak oğludur ve dünyaya denizden ulaşmanın öncüsüdür. Kahraman denizcileri 2500 yıl önce enginlere yelken açıp Karadeniz’de Samsun’u, Akdeniz’de Marsilya’yı kurdu. Taş ustaları Athena Tapınağı’nı inşa etti. Demir ustaları harikalar yarattı. Ve sonra tarih boyunca zeytiniyle, üzümüyle adından söz ettirdi. Bugün, dört mevsim yaşanabilecek bir tatil mekanı. Keşfedilen ve henüz fark edilemeyen güzellikleriyle her köşesi meraklı gezginlere bir sürpriz vaat ediyor.
Türkiye’de her gün bir yenisi yaşanan çevre katliamlarından Pamukkale de 1990’larda nasibini almıştı. UNESCO’nun “Dünya Kültür Mirası Listesi”ne giren travertenler “kararıyor, kararmıyor” tartışmalarına konu oldu. Karardıkça bölgeyi gelen turist sayısı azaldı. Nihayet 2006’da Pamukkale’yi Koruma Programı için düğmeye basıldı. Çalışmaların meyvesini vermesi yaklaşık iki yıl aldı. Travertenler beyazladı, Pamukkale eski haline döndü. Bölgede turizm geçen yıl kıpırdamaya başlamıştı. Bu yıl atağa geçti. İlk üç ayda travertenlerin ziyaretçisi, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 30 arttı.
Mars’a bugüne kadar yapılan tüm araçlı yolculuklardan elde edilen sonuçların son değerlendirmeleri, gezegeni bilinmez olmaktan çıkardı. Uzay araçlarından biri eski bir çölle karşılaştı. Diğeri bir zamanlar sulak bir dünyaya tanık oldu. Görünüşe bakılırsa, Kızıl Gezegen sergilediği çeşitlilik açısından Dünya’yı gölgede bırakacak bir niteliğe sahip.