Piyasalar geçen haftayı merkez bankalarının gölgesinde tamamladı. ABD Merkez Bankası (Fed) başta olmak üzere Avrupa (ECB), İngiltere (BOE) Merkez Bankaları faiz kararlarıyla birlikte toplantı sonrası gelen açıklamalar dış piyasaları dalgalandırdı. Her üç bankanın faiz artışı beklendiği gibi 50 baz puandı ve sürpriz yoktu. Ancak toplantı sonrası yapılan açıklamalar “şahin” bulundu. Fed Başkanı Powell’ın “faiz artırımının devamı ve enflasyonda ikna edici bir düşüş görülene kadar faizin yüksek seviyelerde kalması gerektiği” açıklamalarına bir gün sonra Avrupa Merkez bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde de uydu. Lagarde, “Enflasyonun çok yüksek olduğunu ve daha fazla faiz artırmayı düşündüklerini, ECB’nin faizde piyasanın fiyatladığından fazlasını yapması gerektiğinden” söz etti. Mart ayından itibaren de “parasal sıkılaşmanın” başlayacağı sinyali verildi. ABD’de enflasyon (TÜFE) verisinin düşüşü sonrası, faiz artırımında yavaşlama beklentisiyle oluşan algı zayıfladı.
RESESYON BEKLENTİSİ
Enflasyondaki düşüşe rağmen öncü merkez bankalarının tavrında fazlaca bir değişim olmadığı görülürken “resesyon” beklentileri canlandı, piyasalarda risk iştahı azaldı. Bu durum ABD ve diğer dış borsalara satış olarak yansıdı. Borsalar dışındaki piyasa parametrelerinde ise çok belirgin bir değişim olmaması dikkat çekti. ABD 10 yıllık bono faiz oranı yüzde 3.50 seviyesinin altına çekilirken ABD dolarında hafif toparlanma, Euro’da ise biraz zayıflama görüldü. Dolar Endeksi 104, euro/dolar paritesi 1.06 seviyelerinde işlem görmeye devam etti. Bu gelişmelere bağlı olarak altının ons fiyatındaki çıkış yerini düşüşe bıraktı, 1.775 dolara kadar çekildikten sonra tepki verdi. Altın hafta içinde merkez bankalarının faiz artırımında yavaşlama beklentileriyle 1.825 doları görmüştü. Ancak parasal sıkılaşmaya devam tavrı ortaya çıkınca kazançlarını geri verdi. Piyasalar geçen hafta merkez bankalarından faiz artırımında yavaşlama ve “güvercin” tonda açıklamalar beklerken haftanın sonunda farklı bir durum ile ve ekonomide resesyon olasılıklarını tekrar tartışır hale getiren bir sonuç ile karşı karşıya kaldı.
PETROL FİYATINDA KARARSIZLIK HÂKİM
Merkez bankalarının tavrı petrol fiyatları üzerinde de etkili oldu. Brent petrol 83 doları gördükten sonra geriledi. ABD dolarındaki değer kaybı, enflasyondaki gerilemenin faizdeki yavaşlama ile ekonomideki resesyon kaygılarını azaltması ve Çin’de COVID-19 önlemelerinin yumuşatılması petrol fiyatında çıkışı beraberinde getirmişti. Üstelik OPEC petrol üretim artışı ve ABD ham petrol stoklarındaki artışa rağmen. Ancak Fed ve ECB başkanlarının açıklamalarıyla ekonomide yavaşlama öngörüleri tekrar dillendirilince petrol fiyatlarındaki çıkış zayıfladı. Bununla birlikte Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) gelecek yıl Rusya’nın ihracatındaki azalma ve talebin tahminlerin üzerinde artmasıyla petrol fiyatlarında ralli görülebileceği öngörüsünü paylaştı. Morgan Stanley, artan talep ve devam eden arz sıkışıklığından bahisle Brent petrolün 2023 ortasına kadar varil başına yaklaşık 110 dolar seviyesine yükselmesini beklediğini açıkladı. Goldman Sachs ise aksi bir tahminle 2023 için petrol fiyatı beklentilerini düşürdü ve gelecek yılın başlarında fiyat artış risklerini hafiflettiğini belirtti. Görünen şu ki petrol fiyatları konusunda herkesin kendine göre bir görüşü var. Teknik grafikteki görünüm ise tepki yükseliş denemelerine rağmen düşüş eğiliminin devam ettiği yönünde.
En çok merak edilen 14 Aralık’taki ABD Merkez Bankası (Fed) kararı olacak. Piyasaların gözü kulağı orada olacak desek yeridir. 50 mi, yoksa 75 baz puanlık mı artırım olacak? Piyasalara Fed başta olmak üzere öncü merkez bankalarının para politikaları yön vermeye devam ediyor. Bu konudaki algı ve beklentiler o kadar çok sıklıkla değişmeye başladı ki bu toplantıya ilişkin net bir beklentiden söz etmek zor. Geçmiş toplantılarda daha net bir piyasa görüşü vardı. ABD enflasyonundaki düşüşle birlikte Fed Başkanı Powell’ın “Aralık toplantısından itibaren faiz artırımını yavaşlatmaktan” söz etmesini piyasalar olumlu algılamış ve 50 baz puanlık faiz artırım olasılığı yüzde 85 seviyesine yükselmişti. Sonraki aşamada, başta ABD tarım dışı istihdamının 200 bin beklentiye karşılık 263 bin gelmesi, ABD 3.Çeyrek büyümesinin (GSYH) beklentileri aşarak yüzde 2.9 olarak açıklanması ve PMI verilerinin yüksek gelmesi ekonomideki güçlü görünümün sürdüğü değerlendirmelerini beraberinde getirdi.
RESESYON SENARYOLARI
Bu durum Fed’in elinin rahatladığı ve agresif faiz artırımlarının devam edebileceği algısını öne çıkarınca tekrar 75 baz puan ağırlık kazandı.
Faiz artırımı devam edecek ise diye başlayan değerlendirmeler ile ekonomilerde yavaşlama ve resesyon senaryoları yeniden devreye girdi. Bununla birlikte Fed’in ABD ekonomisini resesyona sokmadan, “yumuşak inişi” başarabileceği konusundaki görüşler nispeten azaldı. Ayrıca petrol fiyatı başta olmak üzere bu yönde fiyatlamalar da yapılmaya başlandı. Bunun yansımaları ABD tahvil faiz oranlarında kendini belirgin olarak gösterdi. Kısa vadeli tahvil bono faiz oranları ile 10 yıllık bono faiz oranı arasındaki makas oldukça açıldı. 10 yıllık ABD bono faiz oranı yüzde 3.50 seviyelerine çekildi. ABD doları zayıflarken doların Euro ve Japon Yeni ağırlıklı olmak üzere altı para birimine karşı değişimi gösteren dolar endeksi 104 seviyesine geriledi. Euro hafif değer kazanımıyla Euro/dolar paritesi 1.05 seviyesine yükseldi.
Resesyon fiyatlamasına maruz kalan petrol fiyatındaki düşüş ise ivme kazandı.
PETROL 77 DOLARA İNDİ
GAYRİMENKUL, döviz gibi altın da geleneksel yatırım araçlarının başında geliyor. Son yıllarda yatırımcısını üzse de birçok yatırımcının aklının bir yerinde hep altın vardır. Elinde altın olmazsa da en azından göz ucuyla takip edilir. Fakat yatırımcısını henüz güldürebilmiş değil. Dış piyasalarda ons bazında halen 2011 yılı zirvesi olan 1.900 doların altında işlem görüyor. Ağustos/2020 ve Mart/2022 tarihlerinde 2.000 doların üzerini denemesine rağmen bu seviyelerde tutunamamıştı. Mart/2020 ayında başlayan salgın hastalığın ekonomiye etkilerini azaltmak için merkez bankalarının piyasalara boca ettiği likidite, varlık fiyatlarını ve haliyle altın fiyatını da zirvelere taşımıştı. Ancak düşük faiz ve bol likiditenin yarattığı enflasyon ile mücadele için sonraki aşamada ABD Merkez Bankası (Fed) başta olmak üzere öncü merkez bankaları parasal sıkılaşmaya gittiler.
Fed faiz artırımıyla birlikte piyasadan likidite çekmeye başladı.
TÜFE VERİLERİ İYİ GELDİ
Fed bilançosundaki büyüme dururken yüksek faiz ve sıkı para politikaları altın fiyatı üzerinde baskı oluşturdu. Bu süreçte altın gerileyerek birkaç defa 1.614-1.617 seviyelerini test etti. Ancak son günlerde altının ons fiyatında bir yükseliş ve toparlanma söz konusu. Bunu destekleyen bazı gelişmeler de olmadı değil. ABD enflasyonunda uygulanan sıkı para politikası ilk sonuçlarını verdi ve ABD TÜFE verisi temmuz ayında yüzde 9.1 seviyesini gördükten sonra kasımda yüzde 7.7 seviyesine geriledi. Benzer görünüm bu denli bir düşüş görülmese de Almanya ve Euro enflasyon verileri için de geçerli denebilir. Hafif düşüş ve en azından yükseliş durması kayda değer bir gelişme. Enflasyon tarafındaki bu gelişmelere bağlı olarak Fed’in önümüzdeki toplantılarda daha yavaş faiz artırım olasılığı belirmeye başladı. Zaten Fed Başkanı Powell bunu açıkça söyledi ve Aralık toplantısında faiz artırımında “yavaşlama başlayabilir” dedi.
TEPKİ ÇIKIŞI GELDİ
Bu durum altın fiyatına tepki çıkışı olarak yansırken 1.800 dolar seviyeleri görüldü. Sonraki aşamada ABD tarım dışı istihdamı başta olmak üzere 3. çeyrek büyüme (GSYH) ve PMI verileri beklentilerin üzerinde gelmeye başladı. Verilerdeki iyileşme Avrupa ekonomilerinde de gözlendi. Euro Bölgesi 3. çeyrekte yüzde 2.3 büyüme kaydetti. Hal böyle olunca ABD ve Avrupa Merkez Bankaları’nın faiz arttırımında elinin rahatladığı, bu ayki toplantılarda tekrar 75 baz puanlık artırım olabileceği yönünde değerlendirmeler geldi. Daha önce 50 baz puanlık artırım olasılığı ağırlıklıydı. Faiz arttırımında agresifleşme beklentileri ise küresel ekonomi için resesyon olasılığını güçlendirdi. Bunun ABD 10 yıllık bono faiz oranlarına yansıması ise geri çekilme ve yüzde 3.50 seviyesinin altına salınım şeklinde oldu. ABD doları zayıfladı. ABD dolarının Euro ve Japon yeni başta olmak üzere altı para birimine karşı değişimini gösteren Dolar Endeksi 105 seviyesine geriledi. Bu durum altının ons fiyatına yükseliş olarak yansıdı.
PUTİN’İN NÜKLEER ÇIKIŞINA DİKKAT
Piyasalar 2022 yılının son ayına iyimserliğini koruyarak giriyor. Borsa İstanbul’da çıkış trendi sürerken BIST100 Endeksi psikolojik seviye olan 5.000 seviyesinin üzerini test etti. Ancak psikolojik eşik olarak görülen bu seviyenin üzerinde kâr satışlarına maruz kaldı. Ekim ayında başlayan ralliyle oluşan ciddi primleri dikkate aldığımızda kâr satışlarını olağan karşılamak yerinde olacak. Eski borsacı sözü ile ‘kapıya yakın durma’ isteği bu şartlarda normal bir yatırımcı davranışı olarak görülebilir. Hisse senetleri (sermaye piyasaları) tasarruf sahipleri açısından öncelikli yatırım araçları arasındaki yerini koruyor. Fakat olumlu gelişmelerin önemli ölçüde fiyatlanması ve yüksek primler, yeni beklenti ihtiyacı gibi gelişmeleri de dikkate almak gerekir. Ayrıca geçen haftaki yazımızda vurguladığımız üzere, bazı lokomotif hisselerde oluşan fiyatlarla temel verileri arasında izahı zor görünümler oluşmuş durumda. Nitekim hafta içi öncü hisselerden biri için bizzat şirketin yönetim kurulu başkanının yaptığı açıklamalar oldukça dikkat çekti. Borsa İstanbul’da uzun soluklu bir ralli yaşanıyor. Son günlerde daha çok dış piyasalar için dillendirilen “yıl sonu rallisi” olup olmayacağı konusunda değerlendirmeler gelmeye devam ediyor. Dış borsalarda böyle bir gelişme söz konusu olursa bunun iç piyasalara yansımaları elbette olacak. Ama bazı yatırım bankaları bu konuda çok da umut veren değerlendirmeler yapmıyor.
YABANCILAR ALIMDA
Diğer yandan yabancı yatırımcıların Borsa İstanbul’da zayıf da olsa son haftalarda alım yaptıkları görüldü. TCMB tarafından açıklanan verilere göre 25 Kasım haftasında; Borsada yurtdışı yerleşikler hisse senetlerinde 24.2 milyon dolar, tahvil bonoda (DİBS) 2.9 milyon dolar alım yaptılar. Yabancılar hisse senetlerinde son 4 haftadır alımdalar. Toplamda 235 milyon dolarlık bir alım söz konusu. Borsa İstanbul’da yabancı takas saklama oranı tekrar yüzde 30’un üzerine çıktı. Bu rakamların Borsa İstanbul’un işlem hacmiyle kıyaslandığında BIST100 Endeksi’ni taşıyacak düzeyde olmadığı açık. Çıkış hareketi halen yerli yatırımcıların omuzunda. Devamı için de yeni yatırımcı katılımları büyük önem arz ediyor.
Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) verilerine göre; Kasım ayında açılan yeni hesap sayısı 1 milyonu geçerken yılın zirvesine ulaştı. Bakiyeli hesap sayısı 1 Aralık itibarıyla 8 milyonu geçmiş durumda. Konut dışındaki alternatif yatırım araçlarının yüksek enflasyona karşı tasarrufları korumada yetersiz kalması, KKM’ye dönüşlerin ivme kaybetmesi ve kripto para piyasalarındaki gelişmelerin borsayı adres olarak öne çıkardığı anlaşılıyor. Ama yerli yatırımcılardan gelen kaynak da sonsuz değil. Yüksek primli hisse senetlerine artan yatırımcı ilgisi ayrıca değerlendirilecek bir konu. Borsa İstanbul’da sıklaşan kâr satışlarıyla ‘yorgunluk’ emareleri artıyor.
KÂR SATIŞLARI GÖRÜLÜYOR
Kâr satış denemelerine rağmen çıkış trendi devam ediyor. İlk destekler 4.850-4.800 seviyelerinde bulunurken çıkış trendinin korunması için bu seviyelerin üzerinde kalınması önemli olacak. Aksi takdirde sonraki destekler 4.450-4.500 seviyelerinde. İlk dirençler ise 5.100-5.200 seviyelerinde görülüyor. Bu seviyelere hareketlenmelerde tekrar satışlar görülebilir. Bu seviyelerin geçilmesi durumunda çıkışın devamıyla sonraki dirençler 5.400-5.500 ve 5.800 seviyelerinde. Teknik göstergeler ile uyumsuzluk göstermeye başlayan endekste yükseliş trendi korunmakla birlikte yükseliş denemeleri kâr satışlarıyla karşılaşabilir.
Borsa İstanbul’da çıkış trendi ve iyimserlik kâr satışı denemelerine rağmen korunuyor. Bu görünümde alternatif yatırım araçlarının (konut hariç) enflasyona karşı tasarrufları korumada yetersiz kalmasının en önemli etkenlerden biri olduğu geçtiğimiz yazılarımızda sıkça vurguladığımız bir konuydu. Halen de geçerliliği olan bu durum, olumlu şirket bilanço performansları, dış piyasalardan bu dönem negatif bir etki ve haber akışının gelmemesi, borsaya devam eden yatırımcı katılımı gibi gerekçelerle destekleniyor. Borsa İstanbul’da benzerine uzun yıllardır tanık olmadığımız teknik ve temel verilerle izahı zor bir çıkış yaşanıyor. Cuma gününü baz aldığımızda, yılbaşından bu yana yaşanan yükseliş 1999 yılından sonraki en sert çıkış. BIST100 Endeks getirisi yılbaşından bu yana yüzde 160 seviyelerine ulaştı. Hisse bazında çok daha yüksek ve çarpıcı primler var. Bazı hisselerde bilanço ve temel verilerle açıklanması mümkün olmayan yükselişler yaşandı. Geçmiş yıllarda sert çıkışlar yaşandığında “yükseklik korkusundan” bahsedilir, temkinli davranılırdı. Bu dönem için BIST100 Endeksi’nde bu yönde değerlendirmeler yok veya çok az. Halen daha üst seviyeler hedef olarak dillendiriliyor. Bu hedefler çok gerçekçi bulunmasa da ciddi bir alternatifin olmaması nedeniyle belli yatırımcı grupları tarafından kabul görüyor.
PARTİ SÜRÜYOR
Referans noktalarından biri olarak BIST100 Endeksi’nde TL bazlı yeni zirveler oluşmakla birlikte dolar bazlı grafiklerde 2010 ve 2013’deki 500’lü zirvelerin oldukça gerisinde bulunulması gösteriliyor. Piyasanın görünümüne bakıldığında; “Nakit kraldır, bazen hiçbir şey yapmamak da en iyi yatırımdır” türünden yatırımcı tavsiyeleri için erken görülüyor. Ancak olumlu gelişmelerin belli ölçüde fiyatlamalara dahil olduğunu kabul edersek “düşüş başlayacağı zaman zil çalmaz” diyen eski bir borsacı sözüyle yine temkinli olmamız gereken bir dönemden geçtiğimizi hatırlatmakta yarar var. Geçen haftanın son günlerinde kâr satışları görülse de Borsa İstanbul’da olumlu hava devam ediyor. Bir başka anlatımla parti sürüyor.
FAİZ ARTIRIMINDA YAVAŞLAMA
Kâr satışlarına rağmen borsada iyimserlik ve çıkış trendleri korunuyor. Borsa İstanbul’da gelen satışları bu aşamada teknik düzeltme olarak görmek mümkün. Çıkışa öncülük eden bazı hisselerde satışların derinlik kazanması BIST100 Endeksi üzerinde etkili oldu. Ancak lokomotif işlevini başka hisselerin almasıyla endeksteki düşüşün devamı gelmedi ve sınırlandı. Eylül ayının son günlerindeki 3.000 seviyelerinden bu yana ciddi düzeltme yapmadan devam eden çıkış hareketi sekteye uğradı ve geçtiğimiz perşembe günü sert satışlar ile kısa süreli bir panik havası yaşanmasına neden oldu. Yatırımcılar borsanın düşebileceğini de görmüş oldu desek yeridir. Bu dalgalanma durumu gözden geçirme ve daha seçici olmayı da beraberinde getirebilir. Özellikle son aylarda borsaya deyim yerinde ise akın akın gelen yeni yatırımcılar açısından daha dikkatli olmak gerekecek.
BAKİYELİ YATIRIMCI 6 MİLYONU AŞTI
Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) kaynaklı açıklamada, 17 Kasım itibariyle bakiyeli yatırımcı sayısının 6 milyonu geçtiği duyuruldu. Hisse senedi sayısının ise 3 milyon 48 bin kişi olduğu, yılbaşından bu yana 682 bin yeni yatırımcının geldiği açıklandı. Yüksek enflasyona karşı getiri arayışı, gayrimenkulü hariç tutarsak alternatif piyasaların düşük kazanç sağlamaları, 2022 dönem bilançolarının ekonomideki büyüme ve yüksek enflasyon nedeniyle iyi performans göstermeleri yatırımcıları borsaya çeken haklı gerekçeler. Ayrıca; Döviz kurlarında bir süredir devam eden yatay seyir ve gerileyen kazanç nedeniyle “kur korumalı mevduata (KKM)” olan ilginin azalması yanında kripto para sektöründe yaşanan son gelişmeler ve kayıpların borsaya ilgiyi daha da artırdığı kabul gören bir konu.
KONUT DIŞINDA SEÇENEK YOK
Özellikle son günlerde piyasaya merhaba diyen yatırımcılar primli bir sürece katılmış oldular. Piyasa ağzıyla tanımlayacak olursak; Tren yola çıkalı epey oldu, bayağı da yol aldı. Ama son durağa daha var mı, yolun neresindeyiz gibi sorular perşembe günkü satışlarla biraz öne çıkmış olabilir. Fakat hisse senetlerini sattıktan sonra enflasyonu yenecek konut dışında ciddi bir alternatif de bulunmuyor. Gerçi konut fiyatlarında da benzer durum var, o sektör de Borsa İstanbul’dan pek farklı değil. TCMB verilerine göre; Konut fiyatları, 2022 yılı Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre nominal olarak yüzde 189.2, reel olarak ise yüzde 58 oranında arttı. İstanbul için artış yüzde 212.1 olarak açıklandı. BIST100 Endeksi için ise yılbaşından bu yana getiri geçen hafta içinde yüzde 140-150 prim seviyelerine ulaştı. Konuttaki prim daha yüksek. Bilançolara bakıldığında primli fakat temel veriler açısından pahalı olmayan hisseler halen mevcut. Bu açıdan Borsa İstanbul’da olumlu seyir korunmakla birlikte “daha seçici olma” gerekliliğinin altını bir kere daha çizelim.
ABD ENFLASYONU ETKİSİ AZALIYOR
Dış piyasalarda ABD enflasyon verilerindeki gerileme ile Fed’in faiz artırımlarını yavaşlatacağı beklentisinin etkileri zayıflamaya başladı. Güçlü gelen ABD perakende verileri Fed’in faiz artırımına devam için marjının bulunduğu şeklinde değerlendirildi. Bunun yanında ABD haftalık işsizlik başvurularının beklentilerin altında kalarak 222 bin kişi gelmesi istihdam piyasasının gücünü koruduğuna yoruldu. Bilindiği üzere Fed faiz kararları açısından istihdam ve enflasyon verileri ayrı bir öneme sahip. Diğer yandan Fed kaynaklı temkinli görüşler gelmeye başladı. Düşük gelen ABD TÜFE verileri sonrası Fed yetkililerinin “güvercin” tondaki açıklamaları biraz şahinleşti. St. Louis Fed Başkanı James Bullard, politika yapıcıların faiz oranlarını daha da artırması gerektiğini ve enflasyonu düşürmek için faizlerin yeterince kısıtlayıcı seviyeye çıkması gerektiği görüşünde. Minneapolis Fed Başkanı Neel Kashkari ise, ABD Merkez Bankası’nın faiz oranlarını ne kadar yükseltmesi gerekeceğini bilmenin zor olduğunu, ancak enflasyonun zirve yaptığı netleşene kadar durmaması gerektiğini söyledi. Kashkari, “Gelecekteki faiz artışlarının ilerlemesini durdurmayı savunmadan önce, enflasyonun tırmanmayı durdurduğuna ikna olmam gerekiyor. Henüz orada değiliz” dedi.
Küresel piyasalarda iyimserlik hâkim. Olumlu havanın kaynağında beklentilerin oldukça altında gelen ABD enflasyon verileri (TÜFE) var. ABD TÜFE verisi yüzde 7.7 olarak açıklandı (beklenti yüzde 8, geçen ay yüzde 8.2). Aylık TÜFE ise yüzde 0.3 oldu (beklenti yüzde 0.5, önceki yüzde 0.6). Enflasyondaki gerileme piyasalara moral verdi ve artan risk iştahıyla birlikte ABD borsalarında görülen sert yükseliş diğer borsalara da yansıdı. Borsa İstanbul zaten bir süredir dış borsalardan olumlu ayrışma gösteriyordu. Enflasyon verisiyle Fed’in aralık ayı toplantısı için faiz artırım beklentileri 50 baz puana gerilerken diğer piyasa parametrelerini de olumlu etkiledi. ABD 10 yıllık bono faiz oranı sert düşüş gösterdi ve yüzde 3.80 seviyelerine geriledi, ABD doları zayıfladı, Dolar Endeksi 106 seviyesine düştü. Euro, dolar karşısında güç kazandı ve Euro/dolar paritesi 1.03 seviyesine yükseldi. Bu durum iç piyasalarda dolar/TL kurunda düşüş, Euro/TL kurunda yükseliş olarak kendini gösterdi.
EMTİA FİYATINDA ARTIŞ
Petrol fiyatında ise tepki çıkışı sürdü ve Brent Petrol 95 dolara ulaştı. ABD TÜFE verisindeki gerileme ile Fed’in faiz artırımında yavaşlama beklentileri artarken bu durum azalan resesyon tedirginliğiyle emtia fiyatlarında (sanayi emtiaları) tepki yükselişini beraberinde getirdi. Bu arada ABD enflasyonunda zirvenin görülüp görülmediği tartışmaları tekrar başlayabilir. Diğer yandan Almanya’da enflasyonda yükseliş sürüyor. Cuma günü TÜFE yüzde 10.4 olarak açıklandı (geçen ay %10.00). Fed’in yüksek faiz ve sıkı para politikasının enflasyon üzerindeki etkileri iyice belirginleşince yetkili ağızlardan ardı ardına açıklamalar gelmeye başladı.
İYİMSERLİK KORUNUYOR
ABD Başkanı Joe Biden, enflasyonu normal seviyelere döndürmenin zaman alacağını belirterek, enflasyonu düşürme konusunda ilerleme kaydettiklerini açıkladı. Fed kaynaklı açıklamalarda ise faiz artırımında yavaşlama vurgularının yanında artırımları tamamen durdurmak için erken olduğu tekrarlandı. Dallas Fed Başkanı Logan, “Faiz hızı artışlarının yavaşlaması yakında uygun olabilir. TÜFE verileri memnuniyet verici bir rahatlama getirdi ancak daha gidilecek çok yol var” derken Richmond Fed Başkanı Harker, “Faiz oranı yüzde 4.5 civarını gördüğünde olası faiz artışlarının durmasından yanayım” açıklamasında bulundu. San Francisco Fed Başkanı Mary Daly ise, Fed’in faiz artırımlarının hızını yavaşlatmanın zamanının geldiğini düşündüğünü, Kansas City Fed Başkanı Esther George, ABD faiz oranı artışlarının daha yavaş bir hızda yapılmasına verdiği desteği yineledi. Enflasyonda yakalanan düşüş ivmesi küresel piyasalarda ve ABD ekonomi yönetiminde bir memnuniyet yarattı. Ancak Fed’in mevcut politikadan vazgeçmesini beklememek lazım. Sonuç almaya başlamışken işi yarım bırakmaları beklenemez. Fakat faiz artırım adımları resesyon tedirginliği nedeniyle kısa tutulabilir. Doğru teşhis ile doğru tedavi sonuç vermeye başlamış görülüyor. Piyasalarda artan risk iştahıyla birlikte iyimserlik korunuyor.
Rallinin devam ettiği Borsa İstanbul’da iyimserlik sürüyor. Alternatif piyasaların görünümü sermaye piyasalarına (hisse senetlerine) ilginin devamında önemli paya sahip. Para piyasaları (faiz, döviz) yüksek enflasyona karşı tasarrufları korumaktan uzak. Dövizdeki hareketlilik azaldı ve yükseliş hareketi yatay seyre döndü. Faizin durumu zaten herkesin malumu. Kur Korumalı Mevduat da (KKM) benzer görünüme bürünmeye başladı. Konut fiyatlarındaki yükselişte önceki ivmeler yok, bir yavaşlama söz konusu. Bu durum hisse senetlerine olan ilgiyi besliyor.
Son günlerde etrafımızda sıkça; Borsa primli, primsiz hisse yok gibi, artık satma zamanı, peki hisseleri satarsak parayı nereye yatıracağız, gibi sözleri birçoğumuz duymuşuzdur. Alternatifsizlik, bazı hisse fiyatlamalarında ciddi balon veya köpük oluşumlarını beraberinde getirmiş durumda. Bilanço değerleme kriterlerini işlevsiz hale getiren bu tür fiyat oluşumlarına karşı dikkatli olmak gerektiği uyarısını tekrar yapmakta yarar var. Zirve seviyelerindeki duyarsızlıkların sonraki dönemlerde faturası biraz ağır olabiliyor. Diğer yandan 09/2022 bilançolarının yayınlanması önümüzdeki hafta tamamlanacak. Şimdiye kadar gelen bilançolarda özellikle bankalar ve bazı sanayi şirketlerinde oldukça parlak sonuçlar var. Bu durum hisse bazlı hareketliliğe neden olmakla birlikte borsadaki çıkışa katkı veriyor. Ancak bilançolardaki yüksek enflasyon etkisini de dikkate almak gerekir. Enflasyondan arındırılmış reel kazançlara ayrıca bakmak yararlı olacaktır. Yabancı yatırımcıların ilgisinin azalmasına rağmen yerli yatırımcıların katkısıyla Borsa İstanbul’da olumlu hava devam ediyor.
Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) verilerine göre ocak ayında yaklaşık 199 bin olan açılan hesap sayısı ekimde yaklaşık 652 bin 500 oldu. Bakiyeli yatırımcı sayısı da ocakta 5 milyon 136 bin olurken, ekimde 5 milyon 750 bini aştı.
FED POLİTİKALARINDA DEĞİŞİM YOK
Dış piyasalarda bir süredir ABD Merkez Bankası (Fed), faiz artırımlarını yavaşlatacak, 2023’ün ilk aylarında durduracak gibi söylemler iyimserliğe neden olmuştu. Bu durum Çarşamba günkü Fed toplantısı sonrası Başkan Powell’ın açıklamalarıyla sonlandı. Fed beklendiği üzere faiz oranını 75 baz puan artırarak yüzde 4.00 seviyesine yükseltti.
Toplantı metnindeki ifadeler önce güvercin tonda bulunup Aralık toplantısı için 50 baz puanlık faiz artırım olasılığının güçlendiği şeklinde yorumlandı ve ABD borsalarına yükseliş olarak yansıdı. Ancak Fed Başkanı Powell’ın toplantı sonrası açıklamalarında farklı bir ton vardı ve oldukça şahin bulundu. Bu defa ABD piyasalarında olumsuz yönde fiyatlamalar öne çıktı, ABD Borsalarına satışlar geldi. Parasal sıkılaşma politikalarına devam mesajı veren Powell’ın açıklamalarında; “Faiz artışlarına ara vermeyi düşünmek için çok erken. Devam eden faiz arttırmalarına hala ihtiyaç var. Daha yavaş faiz artırımlarının zamanı Aralık ayında gelebilir.” vurguları vardı. Bir yavaşlama sinyali verilse de faiz artışına ara vermek veya 2023’ün ilk aylarında tamamen durdurmak gibi bir söylem yoktu. Borsalar dışındaki parametrelerde de Powell’ın açıklamaları karşılık buldu. ABD 10 yıllık bono faiz oranı yüzde 4.15, Dolar Endeksi 112 seviyelerini test etti. Buna karşılık euro değer kaybıyla birlikte euro/dolar paritesi 0.97’ye çekildi. Bu gelişmelere bağlı olarak altının ons fiyatında satış baskısı devam etti ve 1.630 doların altına çekilip daha sonra tepki alımlarıyla yükseldi. 1.650 dolar seviyesi geçildi. Diğer yandan parasal sıkılaşmanın devamının etkisiyle “resesyon” beklentileri tekrar öne çıktı. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, “hafif bir resesyonun” mümkün olduğunu söyledi. Parasal sıkılaşma ve resesyon beklentilerine rağmen petrol fiyatında ise yükseliş sürüyor. Brent petrol 96.00 doları geçti. Petrolde, Kasım ayından itibaren OPEC+ üretim kesintilerinin başlaması, AB’nin Rusya ile ilgili yeni yaptırımları ve Çin’in Kovid önlemlerinde gevşeme sinyalleri fiyatlamaya yönelik önemli gelişmeler. Özetle, dış piyasalar kısa bir faiz artırım süreciyle ilgili yavaşlama beklentisinin ardından tekrar sıkı para politikası sürecine ve daha temkinli bir görünüme dönmüş oldu.