Dış ekonomik gündem merkez bankaları ağırlıklı. Ancak piyasalar gerek ABD Merkez Bankası (Fed), gerekse Avrupa Merkez Bankası’ndan (ECB) aradığı morali bulamadı. Fed ve ECB toplantılarından beklendiği üzere 25 baz puan artırım kararı çıktı. Fed Başkanı Powell’ın faiz indirimleri için net sinyal vermemesi, yüzde 2’lik enflasyon hedefine bağlılık ve kararların verilere göre bağlı olacağı yönündeki açıklamaları olumsuz algılandı. Ayrıca devam eden resesyon tartışmaları ve ABD bankacılık sektörüne ilişkin kaygıların devam ediyor olması borsalara satış getirmişti.
‘HÂLÂ RİSK VAR’
Benzer durum Avrupa Merkez Bankası toplantısı için de geçerli. ECB Başkanı Lagarde, “hâlâ enflasyona yönelik ciddi yukarı yönlü riskler var” derken faiz artırımlarına devam sinyali verdi. Fed ve ECB toplantı sonuçlarına göre değerlendirme yapmak gerekirse merkez bankaları para politikalarına ilişkin algının tekrar değiştiğini söylemek mümkün. Son aylarda o kadar yön değiştirdi ki, oluşan son tablonun ne kadar korunacağı konusunda kimsenin pek bir fikri yok. Enflasyonun düşmeye başlaması, ekonomideki resesyon tartışmaları, bankacılık krizleriyle birlikte faiz artırımlarında yavaşlama, daha ileriki aşamada durdurma beklentileri öne çıkmıştı. Şimdi tekrar “enflasyon hâlâ risk olmaya devam ediyor” söylemleri dillendirilmeye başlandı. Bu durum piyasalar üzerinde farklı fiyatlamaları da beraberinde getiriyor. İki merkez bankası başkanının birbirine yakın ifadeleri risk iştahını zayıflattı. Borsalarda görünüm zayıflarken diğer piyasa göstergelerine de yansıdı. Önümüzdeki hafta dış gündem enflasyon ağırlıklı olacak. ABD, (TÜFE beklentisi %5.2, geçen ay %5.0), Almanya (TÜFE için beklenti %7.2, önceki 7.4) ve Çin nisan ayı enflasyon verileri açıklanacak. Ayrıca İngiltere merkez bankası faiz kararı var (25 baz puan artırımıyla %4.50 olması bekleniyor).
ABD’DE İSTİHDAM BEKLENTİLERİ AŞTI
Piyasaların yakından izlediği nisan ABD tarım dışı istihdamı 253 bin olarak açıklanırken beklentilerin üzerinde geldi (beklenti 181 bin, geçen ay 165 bin). Verinin beklentileri aşmasına Fed’in faiz artırımlarının devamı veya yüksek kalabileceğine dair olası etkileri açısından piyasalar tepki verdi. Ancak mevcut trendleri bozmadı. Bilindiği üzere istihdam ve enflasyon verileri Fed faiz kararları için önemlidir. Dış borsalarda tepki yükselişi görülürken diğer parametrelere de biraz yansıdı. ABD 10 yıllık bono faiz oranında hafif yükselişle yüzde 3.45 seviyesi test edildi.
ZAYIF DOLAR GÜÇLÜ EURO
Dolar ve Euro’da ise yatay görünüm hâkim. Zayıf dolar, güçlü Euro konumu sürerken Euro/dolar paritesi 1.10, Dolar Endeksi 101 seviyelerinde işlem görüyor. Tahvil faizlerindeki düşüş eğilimi, zayıf dolar, bankacılıkla ilgili endişelerin güvenli liman ihtiyacını artırması altının ons fiyatındaki yükselişin devamını sağlamış ve yılın zirvesi görülmüştü. ABD tarım dışı istihdam verisi sonrası tahvil faizlerindeki artışla kâr satışlarına maruz kaldı ve 2 bin 10 dolar seviyelerine geriledi. Ekonomideki resesyonla birlikte talepteki soğuma beklentileri petrol fiyatını baskılamaya devam ediyor. Brent petrol 70 dolara kadar geriledi. Fakat bu seviyenin üzerinde hafif yükselerek 75 dolar oldu.
İç piyasaların dışarıyla uyumsuzluğu devam ediyor. Uyumsuzluğun temelinde gündemin farklı olması var. Tasarruf sahipleri bu dönemi daha çok güvenli limanlarda geçiriyor. Döviz kurları ile altın fiyatları yükselişte ve bu açıdan ilgi, o yöne kaymış durumda. TCMB verilerine göre 21 Nisan ile biten haftada; kur korumalı mevduat (KKM), 89.2 milyar TL artışla 1.98 trilyon TL’ye ulaşarak rekor tazeledi. Dolar bazında ise 100 milyar doları geçti.
Bankalardaki döviz mevduatı yaklaşık 900 milyon dolarlık artışla 188.8 milyar dolara çıktı. Diğer yandan Borsa İstanbul’da yabancı yatırımcılar 37.1 milyon dolarlık hisse alırken 24 milyon dolarlık tahvil bono sattılar. Seçim öncesi son iki haftadır yabancıların yaptıkları hisse alımları kayda değer. Ancak son birkaç aydır sürekli satışta olmaları nedeniyle bu durum, ‘Yabancılar seçim öncesi borsada alım yapıyor’ demek için yeterli değil. Rakam olarak da çok ciddi bir meblağ olduğu söylenemez. Aynı hafta TCMB brüt rezervleri 5.4 milyar dolarlık düşüşle 116.1 milyar dolara gerilerken bu rakam haftalık bazda son bir yılın en büyük düşüşü olarak kaydedildi. Altın rezervlerinde gerileme biraz daha belirgin. TCMB verilerinin açıkladığı tablo, seçime kadar defans ve korumacı bir eğilimin öne çıktığı şeklinde.
ÇIKAMAYAN BORSA DÜŞER
Bu meyanda Borsa İstanbul’da neler oluyor diye baktığımızda aslında önceki haftaların benzeri bir hareket var. Yükseliş denemeleri satışlar ile karşılaşıyor. Buna karşılık destek seviyelerinde tutunma çabasına bağlı zayıf tepki alımları görülüyor. Bir bakıma “çıkamayan borsa düşer” görünümü hakim. Seçim belirsizliği dışında, para girişlerinin yetersiz olması, olumlu fiyatlamaya konu olabilecek beklenti ihtiyacı gibi gerekçeler Borsa İstanbul’un zayıf kalmasına neden olan gelişmeler arasında sayılabilir. Bu sürecin seçime kadar korunması olasılığı yüksek.
03/2023 dönem bilançoları yayınlanmaya devam ediliyor. İlk gelen bilançolar başta bankalar olmak üzere olumlu değerlendirilebilir. Özellikle bankalar daha yakından takip ediliyor. Geçtiğimiz günlerde bankacılık sektöründen bazı yetkililerin “2023 yılı kârları 2022 gibi olmayacak” şeklindeki açıklamaları hafızalarda yer etmişti. Bu yılın sonraki dönemleri nasıl olacak? Tahmini biraz zor ama açıklananlara göre konuşmak gerekirse, ilk çeyrek bilançoları fena sayılmaz. Bazı önemli sanayi şirketleri için de aynı şeyleri söylemek mümkün. Ancak yüksek kârlı bilançoların hisse fiyatlarına pek bir etkisi olmadı. BIST100 Endeksi hisseleri ortalama fiyat kazanç oranı cuma günü 5 seviyesinin altına düştü. Bazı öncü bankalarda 1.5 seviyesinin altında veya 1.5-2.0 bandında.
İLK ÇEYREK BİLANÇOLAR AÇIKLANIYOR
Fiyat kazanç oranları çok düşük ama borsadaki düşüş havasına iyi bilanço çıkaran şirketler de uymuş görülüyor. İyi bilançolar ve düşük fiyatlanan hisselerin geneli için, piyasalar olağan seyrine döndüğünde yatırımcılar tarafından değerlendirilmek üzere izlemeye alındığını söylemek yerinde olur. Yüksek enflasyona karşı getiri arayışında Borsa İstanbul doğru hisse seçimiyle birlikte önemli adreslerden biri olmaya adaydır. Ancak daha önceki yazılarımızda sıkça vurguladığımız üzere önümüzdeki dönemde “seçicilik” artacak. Bu açıdan yayınlanan bilançoları yakından takip ve analiz etmek yararlı olur. Bu açıdan aracı kurumların araştırma ve şirket raporlarının önemli referanslar arasında yer aldığını söylemek gerekir.
ALTIN son dönemlerin en gözde yatırım araçları arasında. Dalgalı bir seyir izliyor. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artırımlarını yavaşlatacağı ve birkaç toplantı sonrasında da son vereceği beklentileri altın fiyatlarını etkilemişti. Ayrıca bankacılık kriziyle artan güvenli liman ihtiyacı, zayıflayan dolar, ABD tahvil faiz oranlarındaki gevşeme gibi etkenler de altının ons fiyatına zirve yaptırmıştı. Ancak son günlerde kâr satışları nedeniyle düşüş görülmeye başlandı. Kazançların bir bölümü geri verildi. 2.048 seviyesi test edilmişti, 1.970 seviyelerine kadar geriledi.
NEDEN DÜŞÜYOR
Altın fiyatındaki gerilemeye neden olan gelişme yine algı değişimleriyle ilgili. Fed’in faiz artırımlarına devam edeceği beklentilerinin güç kazanması, tahvil faizlerindeki yükseliş ve dolardaki zayıflamanın durması altın fiyatındaki çıkışı zayıflatmış durumda. Biraz daha detaylı bakacak olursak; ABD ekonomisinde “ılımlı resesyon” söylemleri ağırlık kazandı. Enflasyondaki düşüşün sürüyor olmasına karşılık Avrupa ve İngiltere’de aynı ölçüde bir geri çekilme görülmemesi önemli.
Bu arada Fed bölge başkanlarından “şahin” açıklamalar gelmeye başladı. St. Louis Fed Başkanı James Bullard, enflasyonun inatçı bir şekilde yüksek seyretmeye devam ettiğine dikkat çekerken faiz artırımlarının sürmesi gerektiğini söyledi. Bullard, ABD ekonomisinin resesyona gittiği yönündeki görüşlere ise karşı çıktı. Atlanta Fed Başkanı Raphael Bostic de “yüksek enflasyonu düşürmek için Fed’in büyük ihtimalle bir faiz artışına daha gideceğini ve faizin uzun bir süre sabit tutulmasının büyük olasılık olduğunu” belirtti. Ekonominin hâlâ ivme kazandığına ancak enflasyonun çok yüksek olduğuna işaret eden Bostic, para politikası alanında yapılması gereken daha çok iş olduğunu kaydetti.
Dış piyasalarda olumlu seyir sürüyor. İyimserliğin kaynağında düşmeye devam eden ABD enflasyon verileri ve faiz artırım beklentilerindeki zayıflamanın payı var. ABD’de TÜFE verisi martta yıllık yüzde 5.0 (beklenti: yüzde 5.2, önceki: yüzde 6.0) olarak gerçekleşti.
Hatırlanırsa geçen yıl haziranda yüzde 9.0’u görmüştü. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artırımlarının enflasyon üzerindeki etkileri belirginleşti. Yaşanan iyimserlikte Fed tutanaklarında üyelerin, bankacılık krizi nedeniyle üyelerin faiz artırım beklentilerini azaltmasının da katkısı var. Tutanaklar, Fed Başkanı Powell’ın “Birkaç toplantı sonrası faiz artırımlarını durdurabiliriz” açıklamasını teyit eder mahiyette. Buna karşılık Avrupa Merkez Bankası’nın 50 baz puanlık faiz beklentisinde bir zayıflama görülmüyor. ABD ekonomisinde enflasyonda gerileme yaşanırken diğer yandan yüksek faiz politikasına bağlı olarak resesyon tartışmaları da tekrar güncellik kazanmış durumda. Yine Fed tutanaklarında üyelerin “ılımlı resesyon” beklentilerine ilişkin vurgular mevcut.
SIRADAKİ ADIM NE?
Bu arada IMF Başkanı Georgieva’dan “zayıf büyüme ve inatçı enflasyon” şeklinde yaşanan ikilemi özetleyen bir değerlendirme geldi. Kısaca toparlayacak olursak; Fed faiz artırımları deyim yerindeyse enflasyonunun belini kırarken ekonomide yavaşlamaya neden olmaya başladı. Gelen veriler ve yapılan açıklamalar bunu gösteriyor. Şimdi Fed, enflasyonda düşüş hız kazandı diyerek faiz artırımlarına devam edecek ve ekonomideki yavaşlamayı göze alıp yüzde 2.0 hedefine daha da yaklaşmak mı isteyecek? Yoksa, ekonomide resesyon riski artıyor, kantarın topuzunu kaçırmayalım diyerek ekonomiyi durgunluk sarmalına yöneltmeden faizde frene mi basacak? Tutanaklardan anlaşıldığı üzere sanki ikinci şık daha geçerli. Ayrıca piyasa fiyatlamaları da o yönde. Dış borsalardaki çıkışın yanı sıra ABD tahvil faiz oranlarındaki düşüş eğilimi, ABD dolarının değer kaybı, euronun güçlenmesi ve bu gelişmelere bağlı olarak altının ons fiyatının tarihi zirvelerine oldukça yaklaşması bunu gösteriyor. Piyasalar Fed’den önümüzdeki toplantı için 25 baz puanlık artış beklese de birkaç toplantı sonrası faiz artırımlarına son verileceğine inanmaya ve bunu fiyatlamaya devam ediyor.
PİYASA HAREKETLİ
Cuma günü mevcut eğilimler korunmakla birlikte bahse konu piyasa göstergelerinde biraz düzeltme görüldü. Borsalarda satış denemeleri görülürken ABD 10 yıllık bono faiz oranı geri çekilmenin ardından yüzde 3.50 seviyesinin üzerine çıktı. Buna karşılık Avrupa Merkez Bankası’nın 50 baz puanlık faiz artırım beklentileri korunduğu için Almanya 10 yıllık faiz oranında yükseliş sürdü ve yüzde 2.40’ı geçti. Euro/dolar paritesi 1.10’nun üzerini test ederken bu seviyenin üzerinde kalamadı, dolar endeksi 100 seviyesini görüp yukarı tepki verdi. Altının ons fiyatı da 2.048 seviyesini gördükten sonra cuma akşamı 2.000 doların altını test etti. Petrolde OPEC+ Grubu’ndan gelen üretim kesintisi ve zayıf doların etkisiyle yükseliş sürüyor. Brent petrol 86-87 dolar seviyelerine yükseldi. Çin talebinin gerilmesi ve ekonomide yavaşlama tartışmalarının fiyatlara etkisi ise şimdilik çok belirgin değil. Dip not olarak vermek gerekirse; ağırlıklı olarak Euro Bölgesi’ne ihracat yapıp dolar ile borçlanan ve ithalat yapan Türkiye için euronun değer kazanması, buna karşılık dolardaki zayıflama bir avantaj sağlıyor. Fakat etkilerinin çok sınırlı olacağını da söylemek gerekir. Petrol ithalatçısı Türkiye için petrol fiyatındaki yükseliş ise, enerji faturasının yükselmesi ve enflasyona ek yük demek. Dış piyasalardaki olumlu havanın Borsa İstanbul üzerindeki etkileri seçim nedeniyle bu aşamada zayıf kalmış durmda.
BORSADA SEÇİCİLİK ARTTI
ALTIN geleneksel yatırım araçlarının başında geliyor. Yatırım denilince akla ilk gelen alternatiflerden biri. Yastık altında Türk halkına ait 5 bin ton altın olduğu yetkililer tarafından sıkça dillendirilen bir konu. Hal böyle olunca kıymet tanımlamalarında “altın gibi” türünden değerlendirme veya kıyaslamaların geçmişten gelen bir kökü var elbette.
PEK ÇOK PARAMETRE BULUŞTU
Tasarrufları değerlendirmede alternatif yatırım araçları olarak; faiz, döviz, gayrimenkul, borsa ve altın sayılagelmiştir. Ancak son dönemde fiyatı yükselince altın daha bir öne çıktı, herkes onu izler ve sorar oldu. Çünkü uzun süredir yaşanmayan bir şey gerçekleşti; altının yükselmesini sağlayan parametrelerin birçoğu aynı anda bir araya geldi.
Bilindiği üzere altın fiyatlarını etkileyen başlıca parametreler var; enflasyon, faiz, ABD dolarının değerindeki dalgalanmalar, jeopolitik riskler (güvenli liman ihtiyacı) ve merkez bankalarının fiziki alım satımlarını saymak mümkün. Bu çerçeveden bakınca birçok parametrenin sanki aralarında sözleşmiş gibi bir araya geldiği ve altın fiyatlarındaki yükselişe yardım ettiği görülecektir.
Dünyada enflasyon yüksek seyrini koruyor. Hatta yapışkan hale geldiği konusunda bir kabul de var. ABD ve Almanya gibi önemli piyasalarda tahvil faiz oranları ise geriliyor. ABD 10 yılık bono faiz oranı geçen ay yüzde 4.00 seviyesini görmüştü ancak geçen hafta yüzde 3.30 seviyelerine çekildi. Almanya 10 yıllık bono faiz oranı yüzde 2.70’den yüzde 2.10 seviyelerine kadar düştü. Her ne kadar ABD Merkez Bankası (Fed) faiz artımlarını sürdürse de son toplantıda bankacılık sektöründeki gelişmelerin etkisiyle 25 baz puan artırarak yavaşlamak durumunda kaldı. Ayrıca birkaç toplantı sonrası faiz artırımlarına son vereceği beklentisi güçlendi. 2024 yılı için indirim bekleyenler var.
Bu gelişmelere bağlı olarak ABD dolarında zayıflama devam etti. Dolar Endeksi 101 seviyesine geriledi. Euro ise değer kazandı, euro/dolar paritesi 1.09’u geçti. Geçtiğimiz günlerde ABD ve Almanya’da yaşanan bankacılık krizi sonrası “güvenli liman” ihtiyacı ortaya çıkmaya başladı. Diğer yandan Çin ve Türkiye başta olmak üzere merkez bankaları altın alımına yöneldiler.
MERKEZ BANKALARI ALIMI ARTIRDI
Borsa İstanbul’da dalgalı seyir hâkim. Yükseliş denemeleri güç kazanamazken geri çekilmelerde tepki alımları geliyor. Fakat düşüş eğilimi korunuyor. İşlem hacmi artışı ve katılım zayıf. Olumlu fiyatlamaya konu olabilecek yeni bir beklenti ihtiyacı ve gündem oluşmuş görülmüyor. Deprem sonrası piyasalara verilen veya taahhüt edilen desteklerin etkisi azaldı. Yabancı yatırımcı çıkışları devam ediyor. Bununla birlikte dış borsalardaki toparlanmanın iç piyasalara etkisi oldukça sınırlı ve Borsa İstanbul’u taşıyamıyor. Ayrıca mevduat faizlerindeki artışları da dikkate almak gerekecek. Son günlerde dış borsalardan olumsuz ayrışma öne çıkmış durumda.
YÜKSELİŞ DENEMELERİ ZAYIF KALIYOR
Dışta ise ABD ve Almanya borsalarındaki çıkış hareketleri ciddi bir trende dönüşmüş değil. Bankacılık krizinin yatışmasıyla daha çok tepki çıkışı ve toparlanma şeklinde. Görünüm bu minval üzerine olunca Borsa İstanbul’daki yükseliş denemeleri zayıf kalıyor. Ancak düşüş gösteren fiyatlar ile 12/2022 dönem bilançoları sonrası iyice gerileyen fiyat kazanç ve piyasa değeri/ defter değeri oranları bazı hisse fiyatlarında önemli iskontolar barındırmaya başladı. BIST100 hisselerinde fiyat kazanç oranı 5.0 seviyelerine kadar çekildi. Birçok banka hisselerinde bu oran 1.5-2.00 seviyelerinde. Fiyat kazanç oranlarının gerilemesi tek başına alım için yeterli değil. Bu açıdan tavsiye olarak görülmemesinde yarar var.
BORSA İSTANBUL ADRESLERDEN BİRİ
Diğer yandan, yüksek enflasyonu dikkate aldığımızda tasarrufları koruyacak, enflasyonu yenecek yatırım aracı arayışı sürüyor. Borsa İstanbul doğru hissede olmak şartıyla bu adreslerden biri. Ancak yaklaşan seçim, yatırımcıları bekle-gör anlayışına itmiş durumda. Seçim sonrası ekonomi politikalarının nasıl şekilleneceği konusunda henüz net bir görüş yok. Özellikle faiz politikası, buna bağlı olarak döviz kurlarının seyri, konut fiyatları, yabancı yatırımcının tavrı konusunda bu aşamada çok belirgin görüşler mevcut değil.
Dış borsalar bankacılık sektörüne ilişkin gelişmelerin etkisi altında. ABD’de Silikon Vadisi Bankası (SVB) ile başlayıp Credit Suisse ile Avrupa’ya yayılan banka tedirginliği henüz geçmiş görünmüyor. Aslında geçen haftanın son gününe kadar bir sakinleşme söz konusuydu. Soruna gerekli müdahalelerin yapılması hem sektörü hem de piyasaları rahatlatmıştı. UBS’in Credit Suisse’i satın alması, İsviçre Merkez Bankası’nın gerekli likiditeyi sağlaması, ABD’de yine mali zorluk yaşayan First Republic Bank’a aralarında JPMorgan, Citigroup, Bank of America ve Morgan Stanley’nin de bulunduğu 11 bankadan yaklaşık 30 milyar dolarlık mevduat yatırma kararı ortamı yatıştırmıştı.
Ardından ABD Hazine Bakanı Yellen’ın, “banka mevduatları konusunda kapsamlı sigorta sağlamayı düşünmediklerini” söylemesi ABD borsalarına banka hisseleri öncülüğünde satış getirmişti. Aynı Yellen’ın ABD Temsilciler Meclisi’nde bankacılık sisteminde yaşanan sıkıntıların yayılmasını önlemek amacıyla hızlı hareket etmek için önemli araçlar kullandıklarını ve “gerekirse ek önlemler” almaya hazır olacaklarını söylemesi olumlu algılansa da biraz kafa karışıklığına neden oldu.
DEUTSCHE BANK TEDİRGİNLİĞİ
Bu gelişmelerin borsalarda fiyatlanmasıyla stabil bir görünüm oluşmaya başladı. Ancak cuma günü Almanya’nın en büyük bankası Deutsche Bank’ın risk primlerindeki (CDS) yükseliş, bankanın borsada işlem gören hisselerinde yüzde 10’u aşan değer kaybı yaşanması, Almanya’nın tahvil bono faiz oranlarının gelen alımlarla düşüşe geçmesi ve Frankfurt Borsası’nda (Dax Endeksi) yüzde 2’yi aşan düşüşlerin görülmesi tedirginliği artırdı.
Euro değer kaybederken Euro/dolar paritesi 1.07’ye kadar geriledi. Sonra biraz toparlandı. Perşembe günü 1.0930 seviyesi test edilmişti. Almanya 10 yıllık bono faiz oranı gelen alımlarla birlikte yüzde 2.00 seviyesine yaklaştı. Bu gelişmeler üzerine Avrupa Birliği ülkelerinin liderleri, bankacılık konusundaki gelişmeleri görüşmek üzere toplandı. Liderlerden ve Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde güven verici açıklamalar gelmesiyle borsalar ile Deutsche Bank hissesinde toparlanmalar görüldü. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, Euro Bölgesi bankacılık sektörünün dayanıklı olduğunu ve merkez bankası araçlarının gerektiğinde finansal sisteme likidite sağlayacak donanıma sahip olduğunu söyledi.
Geçtiğimiz günlerde yaşanan bankacılık krizi sırasında “Sırada başka banka var mı?” soruları çok dillendirilmişti. ABD ve İsviçre’deki sorunlar aşıldı derken bu defa Almanya’da yaşanan gelişmeler küresel ölçekte borsaları olumsuz etkiledi.
Adı geçen ülkeler finans dünyasının kalbi olarak görülüyor. Bu aşamada daha yaygın bir bulaşıcılık ve domino etkisinden söz etmek fazlaca karamsarlık olacaktır. Bankaların mali yapısıyla ilgili sorunlar geçmişte de oldu ama çözüm bulundu.
Dış piyasalarda son dönemin en hareketli haftaları yaşanıyor. Fiyatlamalarda merkez bankalarının faiz kararları ve ekonomik veriler öne çıkmıştı. Fakat geçen haftaya ABD ve Avrupa’daki bankacılık sektörüne ilişkin gelişmeler damga vurdu. ABD’deki Silicon Valley Bank’ın (SVB) iflası ve ardından krizin Credit Suisse ile Avrupa’ya yayılma endişesi, sonrasında yine ABD’de California merkezli First Republic Bank’ın benzer süreci yaşaması piyasalara olumsuz yansıdı. Ancak Credit Suisse’e İsviçre Merkez Bankası’nın 54 milyar dolarlık likidite desteği sağlayacağını açıklamasının da piyasalarda karşılık bulduğunun altını çizmek lazım.
‘BANKALAR DİRENÇLİ’ MESAJI
ABD’de California merkezli First Republic Bank’a aralarında JPMorgan, Citigroup, Bank of America ve Morgan Stanley’nin de bulunduğu 11 bankanın 30 milyar dolar mevduat yatırma kararı olumlu karşılanan bir başka gelişmeydi. Bankalara zorlandığında yapılan müdahaleler güven verme açısından önemliydi. İsviçre’de bu görevi merkez bankası üstlenirken ABD’de ise özel sektördeki bankalar destek sağladı.
Öte yandan ABD Hazine Bakanı Yellen ve Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde’ın açıklamaları destek açısından kayda değer gelişmelerdi. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, ülkenin bankacılık sisteminin sağlam kalmaya devam ettiğini belirtirken Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde ise “Finansal piyasalardaki gerilimi yakından takip ediyoruz. Euro Bölgesi bankacılık sektörü oldukça dirençli ve bankalarda likidite sıkıntısı yok. Bir likidite krizi yaşanması durumuna dair önemli kararlar aldık ve gerektiğinde yetkimiz dahilinde tüm araçları kullanacağımızı belirtmek isterim” dedi.
TEPKİ ALIMLARINA DİKKAT ETMELİ
Takipte olunması ve gerekirse tedbirlerin alınacağının hissettirilmesinin verdiği güven sert düşen borsalarda tepki alımlarını beraberinde getirdi. Ancak bankacılık sektöründeki tedirginliğin ortadan kalkması zaman alacak. “Zorda başka banka var mı, olay başka ülkelere de bulaşır mı” soruları tamamen kaybolmuş değil. Bu açıdan piyasaların verdiği olumlu tepkiyi temkinli karşılamakta yarar var. Borsa İstanbul’da ise dış piyasalara duyarlılık arttı, dış borsalarla birlikte hareket etmeye başladı.
FAİZ KARARINDA ENFLASYON ETKİLİ OLDU