Herkesin, hepimizin ortak kurumsal derdi bu; kariyer yapmak.
Bazen kariyer kadar taş yağacak başımıza diyorum.
Amanın ne çok derdimiz var şu kariyerle ilgili.
Ne çok uğraş, ne çok çaba, çalışma gerektiriyor. Amma çok hırs ve öfke ürettiriyor.
Nereye çekersen çek artık kelimeyi.
Kendin yapıyorsun çalacaklar listesini, kendin bozuyorsun.
Dinledikçe bazen coşup, bazen sıkılıyorsun.
Bir şarkıyı ekleyip ötekini çıkarıyor; birini sürekli dinlemek isterken, en sevdiğin bi başkasından bir anda sıkılıyorsun.
Bir saniye yutkunma izni verin bana.
Bu yazıyı yazmak zor benim için. Hatta çok zor.
...
Bu yaz, Yılmaz Özdil’in kitabından tiyatroya uyarlanan, Metin Serezli’nin yönettiği İsim-Şehir-Hayvan Oyununu Bodrum’da izlemeye gittim.
Kale’ye.
Çok etkilendim oyundan.
Ne hissettiysem aynen yazdım da zaten.
Ben maya çalmaya sonsuz bir umutla, azimle çalıştıkça, yoğurt tutuyor...
Tadı da nasıl güzel anlatamam!
Doyamazsınız bi baksanız parmağınızın ucuyla.
Hayatımda hiçbir güzelliğe, iyiliğe böyle tanıklık etmedim.
Yaşayarak...
3 sene önce koşarken Boğaz Köprüsü’nde gördüğüm “iyilik peşinde ADIM ADIM koşan” gönüllü insanların peşine iyi ki takılmışım.
Hem benim hayatım değişti, hem ben de birilerinin hayatında bir değişim yaratır oldum.
Şu anda siz bu satırları okurken ben Runtalya’da ADIM ADIM TOG’un Gençlere Değer projesi için, gençler için 21km koşuyor olacağım.
Koşuyorum hatta şu anda.
Tammm şu anda...
Kesin bir dolu twit atıyorumdur.
Çok acayip bi şey oldu, koşarken video çekiyordum ya, artık twit de atabiliyorum.
Takip ederseniz mutlu olurum. Yoldan canlı twitleyeceğim olanı biteni, kafamdan geçenleri, olabildiğince, yapabildiğimce...
twitter.com/4yaprakliyonca
Gerçekte de öyle.
Sen istersen Dünya’nın parasını cebinde taşı, eğer vizyonun yoksa, sıfırsın.
Emre Tok’u size daha önce de birkaç kere yazdım.
Deli sporcu arkadaşlarımdan biri.
Katılmadığı ZOR yarış yok gibi.
Karısıyla birlikte İngiltere’de yaşıyor.
Ve Emre dün gece yarısı saat 00:00’da TransGrancanaria 119km yarışına başladı.
Kanatların çırpındığı kadar hafif... Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin...Can Yücel
Bugün günlerden Can Yücel bence...
Geçen sene bugün işteki son günümdü.
Çok zor bir gündü. 1 sene nasıl da geçti...
Öyle çünkü.
Türkiye gibi gergin, arkadaşlığı unutmuş, stres içinde bunalan, kendini sanki hiçbir şey yapamıyormuş gibi hissedenler diyarında, harekete geçip aslında yapabilecek bir şeyin olduğunu hatırlatıyorlar.
İyilik peşinde koşanlar, Türkiye’nin en “hassas” konularında harekete geçtikleri gibi, çevrelerini de harekete geçirerek, en önemli eksiklerimiz konusunda da ciddi yapıcı çözümlerin gerçekleşmesi için aracı oluyorlar.
Adım Adım Oluşumu’ndan bahsediyorum evet.
Bakın kimler için iyilik peşinde koşuyor Adım Adımcılar:
Koruncuk – Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı