Bir insanın tam da zamanında değerini bilmek…

Bu yaz...

Haberin Devamı

Bir saniye yutkunma izni verin bana.
Bu yazıyı yazmak zor benim için. Hatta çok zor.
...
Bu yaz, Yılmaz Özdil’in kitabından tiyatroya uyarlanan, Metin Serezli’nin yönettiği İsim-Şehir-Hayvan Oyununu Bodrum’da izlemeye gittim.
Kale’ye.
Çok etkilendim oyundan.
Ne hissettiysem aynen yazdım da zaten.
Yazımın linki burada.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21157652.asp

Oyun başlamadan önce, Metin ve Nevra Serezli’yi görmüştüm.
Kale’nin dışında. Girişin orada.
Oyunu izlemeye gelenleri karşılıyorlardı.
Tek tek... gülümseyerek.
En içten, her zamanki doğal ve samimi halleriyle.
Gıpta edilesi bir sıcaklıkla.
Kendi gibi olmanın, başı dik olabilmenin olağanüstü huzurlu hafifliğiyle.
Işığıyla...
Kalbim duracak sanmıştım ikisini yan yana görünce.
Pırıl pırıl.
Mis gibi.
Öyle zor ki öyle insanları görmek...
İnsan görünce uzunca bakmak, ilham almak, güç almak istiyor.
Ben istiyorum yani.

Haberin Devamı

Çocukluğumdan beri hayranım ikisine de.
Bakın bu yazıda bile ne birini ötekinden, ne öbürünü berikinden ayıramıyorum işte.
Öyle bir örnekti onlar gözümde.
Tarihi...

Uzaktan izledim onları. Çocuklar gibi izledim. Yani utangaç, çekingen çocuklar gibi. Canım nasıl yanlarına gitmek istedi. Ah nasıl istedi...
Hani böyle sanki miniciğim, eteklerinden çekiştirmek istedim. Beni kucaklarına alsınlar, gözlerime gülümsesinler hayal ettim. Yanağımdan bi makas alırlardı belki de.
Gidemedim, yapamadım ama iyi mi!
Onlar benim çocukluğumun kahramanları.
Şimdimin kahramanları.
Hala öyle!
Ah Metin Serezli...

Yanlarından geçerken, Metin Serezli’nin sesini dinledim.
Kendi kendime gülümsedim.
Nasıl başka türlü bir ses tonudur Metin Serezli’nin sesi. İnsan asla unutamaz.
Asla.
Unutmayacağım da.
Baba gibi.
Baba.
Nerede olursa olsun tanırsınız o sesi. Öyle işlemiştir hepimizin kulağına.
İstisnasız hepinizin kulağında yeri vardır sesinin.
Bambaşkadır.
Dinletir kendini.

Durdurur insanı.

Nevra Serezli de öyle hoş ve öyle güçlü gülümsüyordu ki, ışık saçıyordu ortama.
Yine büyülendim.
Metin ve Nevra Serezli bugüne kadar ne söylediyse, ne yaptıysa, ne paylaştıysa bizimle, her birinin başka yeri vardır hafızamda.
Çünkü aşk var aralarında.
Hep özendim öyle muhabbetle yaş almaya...
Gülerek hoş görmeye...
Anlayışa, keyife, eğlenebilmeye...
Hayattan tad alabilmeye...
Bildiğinden şaşmadan ilerlemeye hep gıpta ettim.

Haberin Devamı

Ve Metin Serezli, sanki bütün asaletiyle işte, aramızdan gidiverdi.
Birden bire.
Yıldız kayar ya, sessizce.
Öyle.

***
İsim-Şehir-Hayvan izlendi bitti, o gece.
Alkışlar dinmedi. Herkes ayakta alkışladı Bodrum Kale inledi.
Ertesi gün,
Ben Datça’ya kaçtım. Kitabımı yazmaya.
Karışık Kuruşuk Şeyler’i.
Saklandım bütün Dünya’dan. Kaçtım adeta.
Oyuna dair yazımsa Kelebek’de çıkmıştı o hafta.
Bir telefon geldi Editörüm Nigar Akan’dan; “Metin Serezli arıyor seni yana yakıla...” dedi bana.
“Yana yakıla mı?” dedim, heyecanla. Olacak iş değildi.

Sonra telefonum çaldı. Elim titredi heyecandan.
Metin Serezli’ydi arayan.
Dilim tutuldu konuşurken.
Doğru düzgün konuşamadım bile.
Kendisine de aynen öyle dedim.
Babacan haliyle “İlahi çocuk!” dedi bana.

Haberin Devamı

O kadar onur duydum, o kadar duygulandım.
Büyüğümdü beni arayıp da yazım için teşekkür eden. Yüzüm kızardı bolca.
Bana, Yonca’ya, bir minicik yazara söylenebilecek en güzel şeyleri söyledi o telefonda. “Nevra’da yanımda bak, çok selam söylüyor sana!” dedi.
Ne büyük onurdu benim için, anlatamam asla.
Büyük onur, hala. Sürekli bunu tekrarlamak istiyorum şu anda.
Böyle insanların hayatımızdaki varlığı onur çünkü, evet.

Kucaklarındaki çocuktum ben de o anda.
Kahkahalar attı çocuk kalbim sevinçten...

Ne sesi kulağımdan gidiyor, ne söyledikleri şu anda. Bu yazıyı yazarken de.

Telefonu kapadım.
Hemen kitaba sarıldım.

“Metin Serezli aradı. Yazıma istinaden bana teşekkür etmek istemiş. Veee ben bugün çocukluğumdan beri hayran olduğum Metin Serezli ile konuştum.
Ağzım kulaklarımda.
Kossskoca Metin Serezli, bana öyle inanılmaz güzel şeyler söyledi ki! Gözlerim dolarak dinledim onu, sesim titrekçe telefonda.
Nutkum buna tutuk şu anda.
Ben yazıların sihrine çok inandım hep.
Ömrü hayatımda aklıma gelemeyecek şeylerin gerçek olmasına neden oldu yazılarım. Yazılarım bana mucizeler taşıdılar.
Büyü gibi.
Sihir gibi.
Bir yazıyı yazarken içinden geçen hayalimin gerçek olması olasılığı hiç aklıma gelmiyor oysa.
Ama baksanıza, ben düşünmesem de hayal gerçek oluyor!
Durduk yerde, hayran olduğum Metin Serezli’yle bana bir telefon konuşmasına neden oluyor bir yazım.
Ne onur!
Yazılarım beni asla hayalini edemeyecek olduğum şeylerle buluşturuyor. Hep çok acayip şaşıp kalıyorum yazıların gücüne.
Çok dikkatli yazmak lazım çünkü yazıdaki kader, senin de şansın oluyor...
Gerçekten öyle!” yazdım kitabıma.
Yazmışım yani.
Kitabımda yazıvermişim o anı.
İyi ki yazmışım işte!
***

Haberin Devamı

Metin Serezli’yi kaybettiğimizi duyduğum an, duvara çarpmış gibi oldum.
Alandaydım. Yine.
Uçağa binecektim. Yine.

Nevra Serezli’yi düşündüm. İçim cız etti.
Babamı kaybettiğimizdeki Annem geldi gözümün önüne.

Tek bir tanecik tesellim var kendi kendime.
O da, tam da zamanında, ezelden beri hatta, kıymetini bilmiş olmaktır.

Bu güzel insanın sesiyle büyüdüm ben.
Ve hatta çocuklarım bile.

Saygım, sevgim sonsuz.

İnanılmaz üzgünüm.

Sizler çok başka değerlisiniz bizim için.
Çok.
Hayatımızın en güzel örneklerisiniz. Rengisiniz.
Hep.
Cesur ve sağlam.
Allah gani gani rahmet eylesin Metin Serezli’ye...
Ve Sevgili Nevra Serezli...
Sımsıkı sarıldım size.
Başınız sağ olsun.

Haberin Devamı

Yonca
“üzgün”

Yazarın Tüm Yazıları