Ekim Deniz Akarslan 16 yaşında bir balet.
Baleye 9 yaşında başlayıp ilkokuldan mezun olunca konservatuvar sınavlarına girip hem Mimar Sinan, hem İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarını kazanıyor.
Şu anda İstanbul Devlet Konservatuvarı 11. sınıf bale öğrencisi.
Kızım Destina’nın da hayatı dans ve bale olduğundan belki de algıda seçicilik benimkisi.
Arkadaşım facebook’da paylaşınca dikkatimi çekti de haberim oldu.
Dün gece, Pazartesi Kelebek için yazımı yazıp yolladığımda henüz Fenerbahçe otobüsüne saldırı olmamıştı.
Bense tüm olacaklardan habersiz spor kültürü olmayan bir ülkenin, spor yapmayan bir ülkenin, çocukları sporla büyümeyen bir ülkenin değerlerinin nasıl yerle bir olacağını, nasıl medeniyetten nasibini alamayacağını; hoşgörü, saygı, anlayış gibi değerlerin spor ruhu ve kültürünün olmadığı yerlerde olamayacağını ve hatta olan tüm değerlerin yerle bir olacağını yazmıştım.
Hatta bizdeki spor anlayışını da "mezar taşına" benzettiğimi yazıp yollamıştım.
Sabah uyandığımda Fenerbahçe otobüsüne yapılan saldırı haberlerini gördüm.
Saldırıyı kınıyorum.
Ülkemde çocukların sporla büyüdüğü, sporun şiddetle değil, barış ve sevgi ile anıldığı, tanımlandığı bir ortam hayal ediyorum.
Sporun insanları birleştiren, el sıkıştıran, alkışlatan ruhunu hatırlatıp bu toğraklarda sil baştan yaratmak istiyorum.
Büyük geçmiş olsun...
Otizm spektrum bozukluğu, doğuştan gelen ya da yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan, en yaygın ve karmaşık nöro-gelişimsel bozukluktur.
Hastalıkları Kontrol Etme ve Önleme Merkezi (Centers for Disease Control Prevention)'nin 2012 verilerine göre 88'de 1 görülme sıklığı olan Otizmin erkek çocuklarındaki yaygınlığı, kızlardan 4 kat fazladır. (Her 54 erkek çocuktan birini ve 252 kız çocuğundan birini etkilediği kabul edilmektedir).Otizmin çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da ailenin ekonomik koşullarıyla hiçbir ilişkisi yoktur; bu nedenle otizm spektrum bozukluğuna her çeşit toplumda, farklı coğrafyalarda, ırkta ve ailede rastlanmaktadır.
****
Bu verileri Türkiye’de büyük özveriyle Otizm için çalışan Tohum Otizm Vakfı’nın web sitesinden aldım.http://www.tohumotizm.org.tr/2 Nisan, yani bugün, Birleşmiş Milletler tarafından Otizm Farkındalık Günü olarak deklare edilmiş bir gün.Bugün, tüm Dünya’da otizm konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılmakta ve farklılığın zenginliği dile getirilmekte.“Farklılıkların zenginliği” tanımı çok önemsediğim, vurgulamak istediğim bir tanım.Türkiye’de, Tohum Otizm Vakfı, her sene olduğu gibi bu sene de 2 Nisan günü otizm konusunun dile getirilmesi için öncülük ediyor.Sosyal medyada birçok kişi “mavi” bir şeyler paylaşarak desteğini veriyor.Ayrıca bugün Boğaziçi Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Kadıköy Boğa Heykeli dahil olmak üzere birçok şirket, okul, otel, kurum, sinema, mağaza ve restoran otizme farkındalık yaratmak için #otizmemaviisikyak etiketine uygun olarak mavi ışıklarıyla destek verecek.“Otizmli Çocukların Eğitiminde Bilimsel Uygulamalar” konulu seminer Caddebostan Kültür Merkezi’nde saat 11’de başlarken; “Otizme Mavi Işık Yak Koşusu” için mavi giysi ve aksesuarlarla sabah 8’de Bebek Parkı’nda,Akşam 8’de de Şişli’de olmak üzere duyarlı insanlar biraraya gelecek.Bugün siz de, otizmli çocuklar için bir şey yapabilirsiniz. Aslında özünde verilmek istenen mesajla, Tohum Otizm Vakfı’na saygım sonsuz. “Otizme mavi ışık” diyen Tohum Otizm Vakfı’nın farklılıkların zenginliğine dikkat çeken hareketini destekleyip, farklılıkların esas zenginliğimiz olduğu fikrine sahip çıkabilmek, bambaşka bir insanlık boyutu. Her türlü önyargımızın ilişkilerimize çok katı ve yıkılması zor setler çektiği düşünülürse, farklılıklara kucak açmamızın ne kadar büyük özgürlük, saygı, hoşgörü ve olanak demek olduğunu düşünün hele.Çocuklarımız her türlü etiket ve kimlikten arındırılmış bir Dünya’da, farklılıklara saygı ve sevgi duyarak büyüme şansını elde edebilirler böylece.O yüzden böyle çağrılara desteğim sonsuz.Farklılıkların zenginliği denen özgürlüğü biz pek yaşayamadık belki ama, hayalini kurduğum o ortam için destek vermek, hiçbir şey kaybettirmez, çok şey kazandırır hepimize.Bugün bir de bu yüzden önemli işte.Yonca“masmavi”
Ya 5 öpücük sığar içine
Ya 10 öpücük
Kız kardeşim
10 öpücük batar bu gemi dedi
Sen misin
15 öpücük
Anam sakın denize atma dedi
Doğru havuza
İstanbul’da olmadığım için üzülerek katılamayacağım çok önemli bir basın toplantısı var.
Çocuklarımıza nasıl bir doğal katliam mirası bırakıyoruz, nasıl bir kayıp var ortada ona dair bu basın toplantısı.
Kuzey Ormanları Savunması uzun zamandır üzerinde büyük özveri ile çalıştığı 3. Havalimanı üzerine raporunu tamamladı.
Aslında tamamladı demek yanlış olur; çünkü eğer onları azıcık tanıdıysam, bu raporu her gerektiğinde güncelleyeceklerdir.
Büyük emek veriyorlar.
Yaptıklarını düşündüğüm zaman, tarihi sorumluluk açısından yani, gözlerim doluyor.
Kuzey Ormanları Savunması, geleceğimize ve çocuklarımıza “Bak neydi ne oldu ve işte bu güzel insanlar asla vazgeçmedi, en azından onlar doğa adına, ormanlarımız adına ellerinden geleni ardına koymadı ve bu kadar kapsamlı ve ciddi çalışarak, tarihe tanıklık yaptılar, her şeyi belgelediler” diyebilecek olduğumuz bir rapor sunuyorlar bize.
Geçtiğimiz sene hazırladıkları raporu içerik ve kapsamca geliştirerek ve meslek odaları ve STK’ların proje hakkındaki raporlarıyla kuvvetlendirerek son halini verdikleri “Yaşam, Doğa, Çevre, İnsan ve Hukuk Karşısında 3. Havalimanı Projesi” isimli rapor bugün, saat 11: 30’da Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nde düzenlenecek basın toplantısıyla kamuoyu ile paylaşılacak.
O yazılar hala daha gidip gelip tartışmaya açılıyor.
Bundan mutluyum.
Her birimiz kendi köşemizde bir şeylerden huzursuz olmuşuz ve düşünüyoruz demektir.
Dün de, okul hayatına dair daha yeni yaşadığımız bir tecrübeyi, biz ebeveynlere ve hatta çocuk sahibi olmasa da çevresinde çocuklarla veya gençlerle bir şekilde muhatap olan birilerine ilham olması amacıyla yazıp paylaştım.
Aslında eğitim-okul-sistem konularında bir şeyler yazarken amacım bizleri düşündürmek ve güzelce tartışabilmek.
Çocuklara bakış açımız ne, bir o konuda bize ayna tutmak, düşündürtmek.
Biz ebeveynlerin çocuk ve okul konusunda tutumuna dair daha fazla içimde tutamayacağım birkaç merakımı paylaşmak istiyorum.
Siz yazdınız ben okudum.
Kaygılar ve korkular içinde yanıyor buralar.
En çok da kadınlar!
Kadınların kendilerini bu kadar gerçekçi, bu kadar net ve dürüstlükle, dahası cesaretle dile getirmesi, bana umut verdi.
Derdini, tasasını, neden korktuğunu bildi mi bir kadın, çözümünü de üretir.
İlla üretir.
Hislerimizin farkında olduğumuz için dayanıklıyız da bence.
En büyük ortak korkumuz “kaybetme korkusu” veya arayıp bulamamak!
Bugün Abu Dhabi’de herkes nefesini tuttu ve heyecan içinde, güneş enerjisiyle tek bir damla fosil yakıt kullanmadan gerçekleşecek olan ve Türkiye’den de sadece Brisa’nın “Resmi Türk Partner” sıfatıyla eşlik edeceği bu tarihi yolculuk için geri sayım yapıyor.
Solar Impulse, tüm şartlar elverirse, Abu Dabi’den bu sabah havalanacak. Şu ana kadar herhangi bir erteleme haberi de gelmedi...
Geleceğin yolculuğunun ilk anları, internette www.solarimpulse.com sitesi ile www.youtube.com/user/SolarImpulseChannel kanalından ve dünya basını tarafından canlı yayınlanacak.
Ben de gelişmeleri bekliyorum...
3,5 ay sürmesi planlanan tarihi dünya turunda Solar Impulse, toplam olarak 500 saat havada kalacak ve 35.000 kilometre yol kat edecek. Sırasıyla Oman, Hindistan, Burma, Çin’e uğradıktan sonra, Pasifik Okyanusu’nu geçerek Hawaii’ye ulaşacak. Hawaii’den ABD’ye geçip daha sonra Atlantik Okyanusu’nu aşarak dünya turunu tamamlayacağı Abu Dabi’ye dönmeden önce de, hava koşullarına göre, Avrupa ya da Kuzey Afrika’da son molasını verecek.
Solar Impulse, uğrayacağı ülkelerde yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin bilinci ve kullanım alanlarını yaygınlaştırmak amacıyla hükümetlerle ortak kampanyalar yürütecek.
Açıkçası bu yolculuk bizlere neler öğretecek, neler gösterecek dahası nasıl bir gelişmeye ve değişime önayak olacak çok merak ediyorum.
Dileğim Dünyamıza çevre adına daha az zarar verecek çözümlere varabilmek...