Yasemin Fatih Amato

Sarımsak sürmek kaşları gürleştirir mi?

22 Nisan 2017
Kaşların sıklaşması için evde uygulayabileceğiniz basit yöntemler...

Kaş seyrekliği bilhassa da bayanların en çok canını sıkan sorunlardan bir tanesi olmuştur ancak çözümü yok değildir. Günümüzde artık çoğu soruna karşı hem modern tıbbın hem de alternatif tıbbın çözümleri mevcuttur.

Seyrek kaşların sıklaşması için pek çok yöntem vardır ancak bu yöntemler arasında en etkili olanı sarımsak uygulamasıdır. Sarımsak sürme yöntemi kötü kokuya sebep olduğundan pek tercih edilmez. Eğer kokuyu dert etmeyecekseniz sarımsağı ikiye bölerek iç kısmını kaşlarınıza sürebilirsiniz.

Sarımsak tedavisini uygulamak istemezseniz seyrek kaşlarınızı sıklaştırmak için besleyici özelliği bulunan tatlı badem yağı ve Hint yağından faydalanabilirsiniz. Bu karışımı pamuk yardımıyla kaşlarınıza sürüp bir saat sonra yıkamalısınız. Haftada 3 gün düzenli olarak uyguladığınızda mutlaka faydasını göreceksiniz.

Sarımsağı çok ince kıyın. Sonra çam balını ve badem yağını ilave edin. Bu karışımı bir gün beklettikten sonra kulak çöpü yardımı ile kaşlarınıza sürün. Kirpiklerinize de çok az miktarda sürün. Gözlerinize kaçmamasına dikkat edin. Günde iki kere uygulayabilirsiniz.

Yazının Devamını Oku

Göz altı morluklarının çözümleri nelerdir?

17 Nisan 2017
K vitamini göz altı morluklarına çare olabilir mi?

Göz altı morluklarının sebepleri ve çözümü üzerine sizlerden sıkça soru gelince arka arkaya iki yazı yazmanın faydalı olacağını düşündüm. Bu noktada geçen hafta sebeplerine değinmiştik bu hafta da çözümlerine değinmeye çalışacağım.

Göz altı morluklarına salt kozmetik bir sorun olarak bakmak eksik bir yaklaşımdır. Sağlığınızla ilgili her türlü ihtimalin üzerine gitmeniz ve tedavi olmanız gerekir. Geriye kalanlar da kozmetik olarak çözümlenebilir veya en azından daha kötü olması engellenebilir. Basit olarak bugün bunları yapmaya başlayabilirsiniz.

- Yeteri kadar su için.
- Sabah yüzünüzü soğuk suyla yıkayın.
- Gözlerinizin altına 30 faktör bir güneşten koruyucu sürmeden sokağa çıkmayın.
- Uykunuzdan fedakarlık etmeyin.
- Göz altı için kullanabileceğiniz doğal malzemeleri daima soğutun. Çayları gazlı beze koyun ve soğuk olarak uygulayın. Hazır çay poşetleri o kadar etkili değildir.

Yazının Devamını Oku

Göz altı morluklarının sebepleri nelerdir?

11 Nisan 2017
Göz çevresi yüzümüzde küçücük bir alanı kaplamasına karşın, boyundan büyük birçok sorunla karşılaşır.

Gözler, hayatımızın ışık kaynağıdır. Yani kelime anlamında da, manevi olarak da; yüzümüzü, yaşamı aydınlatan onlardır. Ben mesleğim icabı bütün gün insanların yüzlerine bakıyorum. İnanın, önce gözlerini görüyorum. Sanırım iletişimin baş aracı gözlerdir. Evinizde hiç evcil hayvan beslediniz mi? Varsa, gözlerin ne kadar anlamlı olduğunu daha iyi bilirsiniz. Her şeyi anlatırlar bakışlarıyla…

Göz çevresi yüzümüzde küçücük bir alanı kaplamasına karşın, boyundan büyük birçok sorunla karşılaşır. Kırışıklar, kaz ayakları, göz kapağı düşmesi gibi yaşa bağlı deformasyonların yanı sıra bir de göz altındaki mor hareler konusu vardır. Bu mor halkalar bazen gençlerde bile olur. Bizi son derece yorgun, bitkin ve karamsar gösterir. Bazılarında bu sorun devamlıdır. Kimisinde bir dönem artar, sonra geçer, sonra yeniden başlar. Dönemsel veya kronik göz altı morluklarının nedenleri farklıdır.

Göz altındaki morlukların en yaygın nedenlerinin başında kalıtım, uykusuzluk, vücut direncinin düşmesi, alerjiler, yaşlanma ve güneş etkileri gelir. Birçok araştırma sigara ve alkolün, fazla kahve ve gazlı içeceklerin de bu sorunu artırdığını gösteriyor.

Göz çevresindeki deri son derece incedir ve elastikiyeti zayıftır. Kolajen bakımından da fakirdir. Bu nedenle deri altındaki kılcal damarların rengi kolayca dışarıya yansır. Özellikle yaşımız ilerleyince bu deri iyice incelir. Güneş ışınları da bu bölgeyi zayıflatan etkenlerin en başında gelir.

  

Bazen göz çukurundaki kılcal damarlar, kanı sızdırırlar. Bu sorun baş gösterdiğinde sızan kan oksijene maruz kalır. Oksidasyon göz çevresinde mor, hatta siyah renge yakın lekeler yaratır.

Özellikle gençlerde gördüğümüz göz altı morlukları bize alerjik olabileceğini düşündürür. Hele saman nezlesi yükselişe geçince gözlerin altı iyice çöker! Örneğin toz, polen ve evcil hayvan tüylerine karşı alerjisi olanlar sık sık gözlerini ovuşturmak zorunda kalırlar. Tabii tek nedeni gözlerin ovuşturulması değildir. Burun bölgesindeki ödemler ve tıkanmalar kanın yukarı çıkmasını engeller. Baş ağrıları, gözlerin kısılması, bulanık görme, zihin dağınıklığı ve baş ağrısı bu nedenle ortaya çıkar. Bir yandan da göz altları morarır. Çünkü dokular besinsiz kalır. Birçok gıda alerjisi ve sindirim sorunları da göz çevresiyle bağlantılıdır. Günümüzün modern doktorları alerjik reaksiyonların kaynağını sindirilemeyen gıdalarda özellikle süt ürünleri ile glütende, eski tip diş dolgularında arıyorlar. Alerjiyi andıran gıda intoleransında çok çeşitli belirtiler ortaya çıkabiliyor. En sık görülenleri; kabızlık, ishal, şişkinlik ve karın ağrısı. Ayrıca hapşırık nöbetleri, kaşıntı, döküntüler, gözlerin sulanması, burun akıntısı, öksürük, baş ağrısı, mide bulantısı, saman nezlesi olabiliyor.

Yazının Devamını Oku

Uçuk ve siğillerinizle nasıl başa çıkacaksınız?

3 Nisan 2017
Herpes simpleks virüsü bulaşıcıdır. Bir kere vücuda girdiği zaman güneş, rüzgar, soğuk, grip, korku, heyecan gibi birçok nedenle yeniden “uçuklamak” işten bile değildir. İnsan tam da en güzel olmak istediği önemli bir günde, dudağının kenarında bir kaşınt

HERPES SİMPLEKS VİRÜSÜ

HERPES SİMPLEKS VİRÜSÜnün (HPV) en yaygın türü genellikle dudakta uçuk çıkmasına neden olur. Nadiren yüzde veya diğer bölgelerde de oluşabilir. Virüsün ikinci bir türü de genital organlara yerleşir ve oldukça sıkıntılı uçuklara neden olur. Genital organda uçuğa sebep olan virüs tipi, rahim ağzı kanseri riskini artırır. Rahim ağzı kanserinden, genital siğillerden ve HPV’nin yol açtığı diğer hastalıklardan aşı yaptırarak korunabilmeniz mümkündür.

UÇUKLAR BULAŞICI MIDIR VE NERELERDE ÇIKARLAR?

HERPES SİMPLEKS VİRÜSÜ bulaşıcıdır. Dudağınızda uçuk olduğu zaman hiç kimseyi öpmeyin. Özellikle bebeklerin güzel yüzünü… Genital organlardaki herpes simpleks ise oldukça ciddi bir hastalık sayılır ve cinsel ilişkiyle bulaşır. Uçuk sık sık tekrar ediyorsa, vücut direncinin düşmüş olduğu anlaşılır. Doktorlar bu durumda vitamin takviyesi önerebilir. Tedavi için hem ağızdan alınan hem de haricen sürülen ilaçlar kullanılabilir. Uçuklar güneşe maruz kalındığında çıkıyorsa, güneşten koruyucu rujlar sürülerek önlem alınabilir. Herpes simpleks virüsünün, yani uçuk sorununun, henüz kesin bir tedavisi bulunamamıştır. Araştırmalar yapılmakta, lazer ve ozon terapileri denenmektedir.

SİĞİL NEDİR VE NEDEN OLUŞUR?

Halk içinde siğilin tıbbi tedavisi olmadığı yönünde bir inanç vardır. Oysa siğilleri yok etmek için gayet etkili, modern yöntemler uygulanmaktadır. Siğil, virüsle bulaşan bir cilt enfeksiyonudur ve özellikle çocuklarda çok sık görülür. Daha az da olsa, yetişkinlerin de başına gelir. Siğillerin çeşitli tipleri bulunur. Genel olarak cilt renginde ve katı dokuludurlar. Ancak bazıları koyu renklidir veya kimisinin yüzeyi düzdür. Siğiller cildin çok değişik bölgelerinde oluşabilir. Ellerde, ayaklarda, genital organlarda, yüzde sıkça görülürler.

    Ellerdeki siğiller, genellikle tırnak kenarlarında ve ellerin üst bölgesinde oluşur.Ayaklardaki siğiller, topuk bölgesinde olur. Yürüme nedeniyle, sürekli basınç altında olduklarından, bu siğiller düzleşirler. Siğiller pek ağrılı olmaz ama bazen yürüme basıncının yol açtığı sıkıntılar yaşanabilir. Bu siğiller ayak tabanındaki nasırlarla karıştırılır. Ancak siğilin üstü girintili çıkıntılıdır ve ortasında siyah noktalar bulunur. Görüntüsü sanki denizkestanesi batmış gibidir. Bu siyah noktalar, siğili besleyen kan damarlarının görüntüsüdür. Siğiller ise ayağın herhangi bir yerinde olabilir ve bir kere başladıktan sonra sayısı giderek artar.Genital siğillere “kondilom” denir. Bunlar cinsel organlarda oluşan yumuşak dokulardır. Anüs kenarında veya vajina içinde meydana gelebilirler. Genelde et benlerine benzerler. Ağrı vermezler ama giderek çoğalırlar. Bu tür siğiller görüldüğünde, zaman kaybetmeden doktora gidilmesi gerekir.Yüzde oluşan siğiller, deriden biraz daha kabarık lekeler gibi görünür. Hasta, “Yüzümde lekeler oluştu” diyerek doktora gider. Doktor bunların leke değil de siğil olduğunu teşhis ettiğinde, hasta inanmakta zorlanır.

SİĞİL TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Ülkemizde çok yanlış olan siğil tedavisi için muskalara, sülüklere (kan emen kurtçuklar) başvurulur. Bazı yörelerde siğili iyileştirmek için üzerine incir sütü bile sürülür. İncir sütü cildi yakar ve ciddi sıkıntılar yaratır. Bu nedenle doktora koşan hastaların sayısı oldukça fazladır. Oysa siğilleri yok etmek için farklı, modern tedavi metotları vardır. Lokal olarak uygulanan lazer, koter ve buz tedavileri son derece etkilidir. Örneğin, led terapisi günümüzde hepsinden daha iyi sonuçlar vermeye başladı.

HERPES SİMPLEKS VİRÜSÜnün (HPV) en yaygın türü genellikle dudakta uçuk çıkmasına neden olur. Nadiren yüzde veya diğer bölgelerde de oluşabilir. Virüsün ikinci bir türü de genital organlara yerleşir ve oldukça sıkıntılı uçuklara neden olur. Genital organda uçuğa sebep olan virüs tipi, rahim ağzı kanseri riskini artırır. Rahim ağzı kanserinden, genital siğillerden ve HPV’nin yol açtığı diğer hastalıklardan aşı yaptırarak korunabilmeniz mümkündür.

HERPES SİMPLEKS VİRÜSÜ bulaşıcıdır. Dudağınızda uçuk olduğu zaman hiç kimseyi öpmeyin. Özellikle bebeklerin güzel yüzünü… Genital organlardaki herpes simpleks ise oldukça ciddi bir hastalık sayılır ve cinsel ilişkiyle bulaşır. Uçuk sık sık tekrar ediyorsa, vücut direncinin düşmüş olduğu anlaşılır. Doktorlar bu durumda vitamin takviyesi önerebilir. Tedavi için hem ağızdan alınan hem de haricen sürülen ilaçlar kullanılabilir. Uçuklar güneşe maruz kalındığında çıkıyorsa, güneşten koruyucu rujlar sürülerek önlem alınabilir. Herpes simpleks virüsünün, yani uçuk sorununun, henüz kesin bir tedavisi bulunamamıştır. Araştırmalar yapılmakta, lazer ve ozon terapileri denenmektedir.

Halk içinde siğilin tıbbi tedavisi olmadığı yönünde bir inanç vardır. Oysa siğilleri yok etmek için gayet etkili, modern yöntemler uygulanmaktadır. Siğil, virüsle bulaşan bir cilt enfeksiyonudur ve özellikle çocuklarda çok sık görülür. Daha az da olsa, yetişkinlerin de başına gelir. Siğillerin çeşitli tipleri bulunur. Genel olarak cilt renginde ve katı dokuludurlar. Ancak bazıları koyu renklidir veya kimisinin yüzeyi düzdür. Siğiller cildin çok değişik bölgelerinde oluşabilir. Ellerde, ayaklarda, genital organlarda, yüzde sıkça görülürler.

Ülkemizde çok yanlış olan siğil tedavisi için muskalara, sülüklere (kan emen kurtçuklar) başvurulur. Bazı yörelerde siğili iyileştirmek için üzerine incir sütü bile sürülür. İncir sütü cildi yakar ve ciddi sıkıntılar yaratır. Bu nedenle doktora koşan hastaların sayısı oldukça fazladır. Oysa siğilleri yok etmek için farklı, modern tedavi metotları vardır. Lokal olarak uygulanan lazer, koter ve buz tedavileri son derece etkilidir. Örneğin, led terapisi günümüzde hepsinden daha iyi sonuçlar vermeye başladı.

Yazının Devamını Oku

Doğru rimel ve allık kullanmanın püf noktaları nelerdir?

20 Mart 2017
Etkisini artırmak için rimel ve allık kullanımının incelikleri bilmek gerekir.

Gözün etrafında doğal bir çerçeve oluşturan kirpikler rimelle daha sık, daha koyu ve daha uzun görünürler. Aynı zamanda gözleri belirginleştirip daha büyük görünmesini sağlarlar. Kirpiklerin sık ve uzun olması gözleri çok güzelleştirir.

Rimel sürerken belirli bir sıra izlemeniz gerekir:

1 - Üst kirpiklerinizi önce üstten, sonra alttan boyayın.
2 - Rimeli, üst kirpiklerinizin diplerinden başlayarak uç kısımlara doğru sürün.
3 - Alt kirpiklerinize de aynı şekilde uygulayın.
4 - Bu işlemi iki üç kez tekrar edin.

Yazının Devamını Oku

Cilt temizliğinde, sabunların nasıl bir rolü vardır?

13 Mart 2017
Cildiniz sabunlandıktan sonra çok kuruyor ve geriliyorsa, kullandığınız sabunun gerekenden daha serttir.

Sabunlanmak, geleneksel bir temizlik yöntemidir. Özellikle vücut temizliği ve ellerin yıkanması için kullanılır. Sabun insana büyük bir güven verdiği için birçoğumuz yüzümüzü sabunla köpürte köpürte yıkamayı çok severiz. Özellikle ciltleri yağlı ve sivilceli kimi hastalar, yüzlerini kuruturcasına sabunlamayı alışkanlık haline getirmişlerdir. Sabun cildi tüm yağlardan arındırır. Oysa cildin bir miktar yağa ihtiyacı vardır. Bunun için sebum adı verilen yağlı bir madde salgılar ve sebum gözeneklerden cildin yüzeyine çıkar.

İyi bir yüz temizliği, ciltteki sebumun kirlenen kısmını ve fazlasını arındırır ancak tümünü silip süpürmez. Çünkü en yağlı cildin bile bir miktar sebumun korumasına ihtiyacı vardır. Cildiniz sabunlandıktan sonra, kısa bir süre için bile olsa çok kuruyor ve geriliyorsa, kullandığınız sabunun gerekenden sert olduğunu bilmelisiniz. Büyük bir ihtimalle cildinizin doğal pH dengesini bozduğunu söylemek mümkündür. Öte yandan, sabunladıktan sonra cildiniz arınmıyor ve yağlı kalıyorsa, bu da hayra alamet sayılmaz. Bu durum, sabunun çok yağlı olduğunun ve derinizdeki gözenekleri tıkayacağının belirtisidir.

Deodorant (parfümlü) sabunlar, koku oluşturan bakterileri yok ettikleri için temizlik ve tazelik duygusu verirler. Ancak bu sabunların sadece vücut temizliğinde kullanılması, yüz için akla bile getirilmemesi gerekir. Parfümlü sabunların alerji yapma riski fazladır.

Sivilceli ciltler için imal edilen özel sabunların, kurutucu özellikleri ön planda gelir. Bu sabunların çoğunluğu, cilt yüzeyindeki tüm sebumu yok ederken, ilaveten cildi soyan maddeler içerirler. Cildi soyarak, zamanla sivilce ve sivilce izlerini azaltması amaçlanır. Bu sabunların bazıları sivilcelere iyi gelse de yerleşmiş izlerde etkili olmaz. Bu tip sabunları seçerken dikkatli olmanız gerekir.

Yazının Devamını Oku

Kalıcı makyaj hakkında bildikleriniz ne kadar doğru?

8 Mart 2017
Yüzdeki hatları belirginleştirir, bazı kusurları gideriyor ve doğal bir görünüm kazandırıyor.

Kalıcı makyaj son derece doğal bir görünümle, yüzdeki kontrastları artırır, hatları belirginleştirir, bazı kusurları giderir. Gündelik yaşamda ve her şart altında bakımlı görünmeyi sağlar. 5000 yıl önce, eski Mısırlıların kalıcı makyaj yaptıklarını duymuş muydunuz? Kalıcı makyajın tıbbi adı “intradermal pigmentasyon’’dur. Bu uygulama bir tür dövmedir. Ancak kalıcı makyajda kullanılan makineler dövmeden farklıdır, ayrıca iğneler çok incedir ve mürekkep yerine pigment enjeksiyonu yapılır.

Bu makyaj gözlere, kaşlara, dudaklara uygulandığında onları sadece belirginleştirir. Normal makyaj gibi abartılı değildir. Kalıcı makyaj yüzdeki ifadeyi netleştiren bir çerçevedir. Kalıcı makyaj cildin yüzeyine yapılmaz. Deri altına pigment (renk hücreleri) enjekte edilerek yapılır. Bu pigmentler derinin altında kaldığı için soluk ve mat görünür. Bu pastel görüntü kalıcı makyaja yumuşacık bir doğallık verir.

Kalıcı makyajın cilt içinde tam olarak olgunlaşması iki hafta kadar sürer. İyileşme sürecinde, cilt üzerinde yeni bir deri tabakası oluşacağı için, özellikle dudaklarda renk solgun görünebilir. Bu geçici durum yanıltıcı olabilir ve hasta kalıcı makyajın başarılı olmadığını düşünebilir. On beş gün ile bir ay arasında bir süre içinde renk istenilen haline kavuşur.

Kalıcı makyaj steril şartlarda ve bilinçli bir şekilde yapıldığı takdirde hiçbir riski yoktur. Uygulama temiz ve iyi aydınlatılmış bir ortamda, steril iğneler ve pigmentlerle, deneyimli bir uzman tarafından yapılmalıdır. Alerjik reaksiyon eğilimi olan ciltlere önce test yapılır. Bunun için derinin göze batmayacak herhangi bir yerinde işlem yapılarak, tepkisi iki hafta gözlenir. Uçuk çıkarma ihtimali olan dudaklara, kalıcı makyaj yapılmadan bir hafta önce, hazırlık tedavisi uygulanır.

Esasında ciddi bir acıdan bahsedilemez. Hastalar acıdan çok makinenin titreşiminden tedirgin olurlar. Bu his özellikle eye liner uygulamasında oluşur. Kaşlardaki uygulama sırasında hissedilen rahatsızlık, ancak cımbızla kaş alındığı zaman duyulan rahatsızlık kadardır.

Kalıcı makyaj öncesinde, lokal anestezik bir kremle uyuşturma yapılır. Bu hazırlık duyarlılığı en az seviyeye indirir. Dudak konturu uygulamalarında, doktor uygun görürse, enjeksiyonla uyuşturma yapılabilir.

Yazının Devamını Oku

Sırt bakımı ne kadar önemlidir?

27 Şubat 2017
Sırtımız ne yazık ki ilgi ve alaka düzeyinde görünmeyen sınıfında kaldığı için ancak yazdan yaza hatırlanır.

Görünenlerin görünmeyenden daha önemli hale gelmesi tüm konularda geçerlidir. İşte sırtımız da ne yazık ki bu ilgi ve alaka düzeyinde görünmeyen sınıfında kaldığı için ancak yazdan yaza hatırlanır. Ama sırt bakımını ihmal etmemek ve bakımını belli periyotlarda yaptırmak gereklidir. Bu bakımı evinizde da yapmanız mümkündür.

Yogada omurganın esnekliği ve hareketliliği büyük önem taşır. Omurga ne kadar esnekse, insanın o kadar genç olduğu kabul edilir. Tüm yoga duruşları omurganın hareketini sağlayan kasların esnekliğini, kuvvetini ve omurga eklemlerinin hareketliliğini artırır. Böylece duruş düzelir, hatalı duruş bozukluklarından veya hareketsizlikten kaynaklanan bel, sırt, boyun ağrıları giderilmiş olur.

Yoganın temel bir şekli olan “kedi duruşu”, tüm sırt ve karın kaslarını güçlendirir, esnekleştirir; sırt ağrıları ve ensedeki gerginliklerin giderilmesine yardımcı olur.

Yere hafifçe esnekliği olan bir mat veya battaniye serin. Sonra aynı kediler gibi 4 ayaklı, dizleriniz ve elleriniz üzerinde bir duruş oluşturun. Yüz ve boynunuzun gevşek, omuzlarınızın arkada, ellerinizin tam olarak omuz hizasında olmasına dikkat edin. Ayaklarınızın ön yüzü ve avuçlarınızla zemine aynı kedinin pençeleriyle kavradığı gibi yerleşin. Ve nefes alıp vermeye başlayın.

Nefes verirken, sırtınızı kamburlaştırın ve alırken de belinizi çukurlaştırın. Bu arada karın kaslarınızı kasın, başınızı kaldırın, boynunuzu ve ensenizi zorlamadan yukarıya bakın. Bir süre nefessiz kalın. Omuzlarınızı geriye alın. Uyluklarınız yerle dik açı oluşturmalı. Sırt kaslarınızın kasıldığını hissedin. Nefesinizi bir süre içinizde tutun. Bu hareketi birkaç kez tekrarlayın. Daima dik yürüyün, dik oturun ve her gün bu hareketleri tekrarlayın.

Zamanla çok rahatladığınızı ve hoş göründüğünüzü fark etmeye başlayacaksınız. 

Yazının Devamını Oku