Yasemin Fatih Amato

Doğal maden suyunu cildinizde tonik olarak nasıl kullanabilirsiniz?

21 Ağustos 2017
Maden suyuyla evde kolayca uygulanabilecek bakım önerileri...

Gün içerisinde gerek terleme ile gerekse de normal işleyişiyle vücudumuzdan bolca mineral eksilir. Bu durumda yapılması gereken en az 2 - 3 şişe doğal maden suyu tüketmektir. Tüketilecek maden suyu ile sadece kaybedilen mineraller takviye edilmez. Ayrıca vücuttaki toksinler hızlı bir şekilde dışarı atılır. Bu yüzden maden suyu hem en ucuz hem de en doğal toniktir.

MADEN SUYUNU TONİK OLARAK NASIL YÜZÜNÜZDE KULLANABİLİRSİNİZ?

Yüzünüzü temizledikten sonra, ortaya çıkan gözeneklerinizi tonik ile rahatlıkla sıkılaştırabilirsiniz. Eğer tonik kullanılmazsa yağ ve kirler tekrar gözeneklerin tıkanmasına neden olur. Böyle bir durumda sorun olarak akne, gözeneklerin genişlemesi ve sivilce meydana gelebilir.

MADEN SUYUNUN CİLDE FAYDALARI NELERDİR?

  

MADEN SUYU İLE EVDE KOLAYCA UYGULANABİLECEK BAKIM ÖNERİLERİ

Yazının Devamını Oku

Ödem ile selülit arasında nasıl bir ilişki vardır?

14 Ağustos 2017
Doğal yoldan selülit nasıl önlenir?

Ödemin bir çok anlamda tanımı olmakla birlikte; deri ve diğer dokularda, hücreler arası mesafede, normalde bulunması gerekenden daha fazla sıvı bulunması olayına dememiz yanlış olmayacaktır. Ödemsiz bir vücutta sıvılar çeşitli nedenlerin etkisi ile belirli alanlarda bulunurlar. Neden ödem vücudumuzda görülmeye başlar sorusuna cevap; kalp, böbrek ve karaciğer, damar tıkanıklığı gibi ciddi hastalıkları sayabiliriz. Yine insülin direnci ve kanda yüksek şeker sahibi olanlar, yumurtalık kisti olan kadınlar, gıda hassasiyeti veya alerjisi bulunanlar, tansiyon rahatsızlığı bulunanlar ödem sorunu ile karşılaşabilirler.

Yukarıda yazdığım rahatsızlıkların bir veya birden fazlasına sahip olan kişinin vücudu kendi işlemlerini doğru yapmak için su tutmak ister. Ancak tutmak istediği su damarların kaldırabileceğinden fazla olduğunda bu su damarın dışına yine su olarak atılır. Doğal olarak damarların dışına çıkan su bir yerde birikmek zorundadır ve birikebileceği en kolay ilk yer derinin hemen altıdır. Deri altında birikmeye başlayan su hemen yanındaki ve yine derinin altındaki yağ dokusunu sıkıştırır. Yağ dokusunun önünde büyük engeller oluşturur. Bu engeller kılcal damarlar ile bağlantıyı kesmeye başlar ve yağ dokusu sertleşmeye başlar. İşte sertleşen bu yağ dokuları cildimizin üzerinden portakal kabuğu kıvamında bir görüntü sergiler. Bizlerde buna ‘’selülit’’deriz.

Selülit sorununun kaynağı vücuttaki ödemin bulunmasıyla başlar. Vücuttaki ödem atılmadan veya tekrar oluşması engellenmeden hangi tedavi uygulanırsa uygulansın dönüp dolaşıp selülit tekrar oluşacaktır. Bu noktadan olaya bakarsak çoğu kadında selülit sorunu değil de ödem sorunu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

1 - Gün içinde bol bol su içilmelidir.
2 - İşlenilmiş karbonhidrat yerine tam tahıllı ürünler, sebze ve salata grubu, kuru baklagiller gibi kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir.
3 - Yağlı, ağır ve soslu besinlerden uzak durulmalıdır.
4 - Kafeinden az tüketilmelidir.

Yazının Devamını Oku

Yaşlanma teorilerinde serbest radikallerin rolü

9 Ağustos 2017
Yaşlanma, genel anlamda vücudumuzun yavaşlama evresine girmesidir. Bu noktadan sürece baktığımızda, yaşam süresinin değil “genç kalma” süresinin uzatılması sağlıklı ve uzun yaşam için önemli hale gelmektedir. Yıllar içinde çok farklı yaşlanma teorileri or

Yaşlanmayı; "ilerleyen yıllar ile birlikte hücre, doku, organ ve vücut işleyişinde meydana gelen değişimleri ve geriye dönüşü olmayan süreci" tanımlamak için kullanırız. Yaşlanma, genel anlamda vücudumuzun yavaşlama evresine girmesidir. Bu noktadan sürece baktığımızda, yaşam süresinin değil “genç kalma” süresinin uzatılması sağlıklı ve uzun yaşam için önemli hale gelmektedir. Yıllar içinde çok farklı yaşlanma teorileri ortaya atılmıştır. İşte bunlardan bazıları…

- DNA hasarı teorisi,

- Otoimmün teorisi,

- Endokrin teorisi,

-Serbest radikaller teorisi

DNA ve RNA bizim özümüzü oluşturan şifreli yapıdır. Her hücre bölünmesinde DNA kendini tekrarladığı için telomer denilen yapılar kısalır. Kısalma sınırlı noktaya ulaştığında hücre bölünmesi durur ve yaşlanma ile ilgili mekanizmalar devreye girer. Kirli hava, endüstri atıkları, sigara ve alkol gibi maddeler hücreye ulaştıklarında doğrudan ya da dolaylı olarak DNA'da hasara yol açarlar. Vücutta biriken bu hasarlar zamanla genetik yapıyı bozar ve hücrelerin önce yaşlanmasına sonra ölümlerine sebep olur.

Vücudun kendi hücrelerini tanımayıp, hücrelerine reaksiyon göstermemesi için self tolerans mekanizmasının çalışması gerekir. Bu işleyiş normal, beklenilen bir çalışma mekanizmasıdır. Ama otoimmün yaşlanma teorisine göre yaşlanma, bağışıklık sistemindeki gerilemeye bağlı olarak vücudun dış etkilere karşı kendini savunamamasıyla değil, bağışıklık sisteminin vücudun kendi hücrelerini tanıyamaz hale gelmesiyle ve devamında yok etmesiyle işleyen bir döngüdür. Normalde bedenin dışından gelen yabancı maddeler antijen olarak kabul edilip onlarla savaşa giren bağışıklık sistemi, savunma yapan hücreleri kendi bedenine yönelik bir saldırıya geçme şekli olarak algılar. İşte bu süreç insanda yaşlanma sürecini ortaya çıkarıp, hızlandıran bir etkiye sahiptir.

ENDOKRİN TEORİSİne göre yaşlanmanın nedeni, yaş ile birlikte hormonal düzeydeki azalmaya bağlı olarak bağışıklık sistemindeki zayıflamadır. Özellikle hücresel bağışıklık için çok önemli bir görevi olan timus bezinin, ergenlikten sonra fonksiyonlarında azalma meydana gelmesi bu süreci hızlandırıyor. Yaşlanma ile birlikte vücudumuzun hastalıklarla savaşan silahı olan bağışıklık sisteminin fonksiyonları da azalmakta, viral, bakteriyel ya da diğer hastalık yapıcı etkenlere giriş yolunu açmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Zerdeçal çayı ne işe yarar, faydaları nelerdir?

1 Ağustos 2017
Zerdeçal, ödemin yanı sıra eklem ağrılarını da rahatlatmaya yardımcı olur.

Dönem dönem bazı bitkiler kamuoyu tarafından öne çıkartılırken, bazıları da günlük modanın etkisi altında ezilip gidiyorlar. Son günlerde gerek şifalı çayı, gerekse kapsülleriyle kendinden söz ettiren zerdeçala (turmeric) bu yazıda değinmek istiyorum.

Zencefilgiller familyasına ait otsu bir bitki olan zerdeçalın anavatanı Hindistan’dır. Asya ve Afrika kıtalarının çeşitli yerlerinde rahatlıkla yetiştirilmektedir. Altın rengiyle bilinen zerdeçal; Asya mutfağında köri tozu olarak yemeklerde sıkça kullanılmaktadır. Bugün zerdeçal; mide ekşimesi, mide ülseri, safra taşı, iltihaplanma ve antioksidan yapısı nedeniyle gençleşme alanında kullanılmaktadır.

Zerdeçal içerisinde yer alan kurkumin, mükemmel bir antioksidan olarak vücudumuzda etki sağlar. Bu etki serbest radikallere karşı savaşı artırır ve hücre zarlarının hasar görmesini engelleyerek, mutasyona bile uğramış hücrelerin ortadan kaldırılmasında yardıZerdeçal, ödemin yanı sıra eklem ağrılarını da rahatlatmaya yardımcı olur. Hazırlanan bir bardak zerdeçal çayı,mcı olur. Düzenli olarak zerdeçal çayı tüketimi, vücuttaki serbest radikalleri etkisizleştirmede büyük rol oynar.

Zerdeçal, ödemin yanı sıra eklem ağrılarını da rahatlatmaya yardımcı olur. Hazırlanan bir bardak zerdeçal çayı, herhangi bir eklem rahatsızlığı yaşayan kişiye yardımcı olabilmekte ayrıca diz ağrılarının yanı sıra baş ağrılarının da azaltılmasını sağlamaktadır.

Bir çok büyük sağlık sorunlarının sebebi olarak toksinler görülmektedir. Zerdeçal vücuttaki istenmeyen toksinleri hedef almakta ve onları dışarı atmak için vücut sistemine yardımcı olmaktadır. Düzenli olarak zerdeçal çay tüketmek vücut sistemini temizlemeye etki sağlar.

Zerdeçal; akne lekeleri, siyah nokta ve yaşlılık lekelerinin iyileşmesine yardımcı olur. Kurkuminin sahip olduğu antioksidan nitelikler kuru cilt sıkıntısı çeken kişilere yumuşak ve elastik bir görünüm sağlar. Ciltteki ince çizgilerin ve kırışıklıkların azaltılmasında da takviye olarak rahatlıkla kullanılabilir. Bu nedenle zerdeçalı yemeklerde kullanmanın dışında çayını da yaparak diyet programına eklemek oldukça faydalı bir durum olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Bu sene üçgen yüzler neden moda oldu?

24 Temmuz 2017
Yüz şeklimiz hayata karşı duruşumuzu belirlemiyor ama insani ilişkilerde çok önemli bir yere sahip.

Yüz şeklimiz hayata karşı duruşumuzu belirlemiyor ama insani ilişkilerde çok önemli bir yere sahip. Bu yazıda kabaca size yuvarlak, kare, oval ve üçgen yüzlerden bahsetmeye çalışacağım. Bir de moda ve güzellik sektörünün neden bu sene üçgen yüzleri ön plana çıkarmaya çalıştığına değineceğim.

Kare şeklindeki yüzlerde sert duruşu kırabilmek için en az 2 tona ihtiyaç vardır. Bu sayede dikkat yüzün orta bölümüne çekilmeye çalışılır. Yüzümüzün ten rengi ilk aşama için önemlidir, ona uygun bir fondöten uygulayarak işe başlamalıyız. Üst kısımdan farklı olarak 1- 2 ton koyu farklı fondöten kullanılarak saç diplerinden başlayarak, şakaklara doğru kavisli bir gölge yapılabilir. Daha sonra alt bölümde, kulağın üst kısmından, çeneye doğru inen yay şeklinde gölge uygulanabilir. Gözün dış kısmı ve yanak kemiği üzerine de aydınlatıcı sürülerek, kontrast rahatlıkla sağlanabilir. Kesinlikle gözler çekik boyanmamalıdır. Çünkü gölgeleme yaptığımız kısım yine kare şeklinde görünebilir.

Kadınlar arasında ideal yüz şekli olarak benimsenen bu yüz, yanaklardan genişleyip, çenede incelen bir yapıya sahiptir. Bu yüzün en büyük avantajı üzerinde düzeltme yapılmaya ihtiyaç duyulmamasıdır. Diğer sayılan yüz şekillerinde yapılan tüm hareketler yüzleri oval şekle yaklaştırmak içindir. Makyaj yaparken dikkat edilmesi gereken tek husus köşeli çizgilerden kaçınmaktır. Çift ton kullanımına gerek yoktur, allığı elmacık kemiği üzerine gelecek şekilde uygulamak faydalı olacaktır.

Bu yüzlerde, yüzü oval hale getirmek daha kolaydır. Çünkü özellikle çene ve elmacık kemiklerini belirgin hale getirmek işimizi basitleştirecektir. Burada iki ton kullanmak yararlı olacaktır. Cilt rengine uygun renkte fondöten sayesinde cilt pürüzsüzleştirildikten sonra bir koyusuyla şakaklardan kulağa doğru ve kulak ortasından çeneye doğru rahatlıkla bir çalışma yapılabilir. Dikkati orta bölüme çekmek için canlı ve farklı rujlar kullanmak faydalı olacaktır. Bu yüz şekli olanlar rahatlıkla kaş ve gözleri çekik şeklinde boyayabilirler. Yine göz makyajında koyu ton yerine açık tonlar kullanılarak dikkat, elmacık kemiği ve dudaklarda rahatlıkla toplanılabilir.

Üçgen yüzde de kare yüzlerdeki gibi sert ve açılı bir ifade vardır. Yüze daha derin bir ifade kazandırmak ve yumuşatmak için kemikli kısımların mümkün olduğunca göze batmaması gerekir. Koyu renkli fondöten sayesinde gölgelemeleri kullanarak bu durum sağlanılabilir. Aynı şekilde ortaya çıkması istenen kısımlarsa daha açık renk fondöten kullanılarak aydınlatılabilir. Ruj kullanımında ise alt dudak daha ensiz, üst dudak ise daha dolgun gözükecek şekilde boyanmalıdır.

 - Daha geç yaşlanır,
- Gıdı sorunu daha az yaşanır,

Yazının Devamını Oku

Yükselen trend: İpek kirpik uygulaması

18 Temmuz 2017
Uzun ve dolgun kirpikler gözlerimizi son derece alımlı ve çarpıcı gösterir.

Yükselen trend ‘’ipek kirpik’’ uygulaması göz kapaklarının kenarlarında, genellikle tek sıra üzerine dizilmiş olarak bulunan küçük kıllara denir. Gözün üst kapağında 150-200, alt kapağındaysa 70-100 adet civarı bulunurlar. Kirpiklerimizin ortalama ömrü
6-7 aydır. Estetik görünümün bir parçası olduğu için, kadınlar tarafından sıkça uygulama yaptırılan bir yerdir.

Özellikle uzun ve dolgun kirpikler gözlerimizi son derece alımlı ve çarpıcı gösterir. İri göz yüzyıllardan beri güzelliğin simgesi olmakla beraber, kişiye son derecece de estetik bir görünüş katar. İşte bu çarpıcı bakışlara ve alımlı gözlere sahip olmanın bir yolu da ‘’ipek kirpik’’uygulamasıdır.

İpek kirpik uygulaması, kirpiklerin uzunluğunu ve kalınlığını arttıran yöntemin adıdır. Tek tek kirpik bazında uygulanarak, ipekten hazırlanan tüyler, üst göz kapağının doğal kirpiklerine yapıştırılır. 8 - 15 milimetre arasında uzunluğa sahip olan bu sentetik kirpikler, uygunluk göstermeleri için eşitli kalınlıkta, şekil ve doğru renklerde uygulanır.

Kirpik uzunlukları kişinin isteğinin yanı sıra aynı zamanda estetik görünüşe göre ayarlanır. İpek kirpik uygulaması kesinlikle uzman kişiler tarafından yapılmalıdır. Aksi halde gözde ve kirpiklerde zarara yol açabilir. Doğru ve dikkatli bir uygulama yaklaşık olarak bir buçuk saate kadar sürebilir. İşlem öncesi, kişinin göz yapısına göre kirpiklerin uzunluğu ve kalınlığı belirlenir. Daha sonra da ipek kirpikler kişinin kendi kirpiklerinin diplerine özel medikal yapıştırıcısı ile yapıştırılır.

Yazının Devamını Oku

Maden suyunun cildimize faydaları

7 Temmuz 2017
İçeriğindeki asitik bileşenler sayesinde cilde olumlu katkılar sağlayan maden suyu, hem cilt temizliğinde hem de bakımında en doğal maddelerden biridir.

Maden suyu, içerdiği tüm mineraller ve karbondioksit gazı ile birlikte yeraltındaki çatlaklardan yol bularak yeryüzüne çıkar ve tamamen "doğaldır". Soda ise su ve sudan yapılan içeceklere üretim esnasında karbondioksit gazı basılmasıyla elde edilen ve tamamen "yapay" olan bir içecektir.

Doğal suların içerdiği zengin mineraller vücudumuzda vitaminlerin fonksiyonlarına yardımcı olurlar. İçerdiği zengin kalsiyum ve florür gibi mineraller nedeniyle özellikle çocuklar, kadınlar ve yaşlıların daha fazla maden suyu içmeleri gerekir. Günde en az 2 litre civarında su ve maden suyu gibi "yararlı sıvı" tüketilmesi gerekmektedir.

Halk arasında "asitli" denilen içeceklerde aslında kastedilen, içeceğin içindeki "karbondioksit" gazıdır. Karbondioksit gazı dilimiz ile temas ettiğinde geçici olarak tat algılayıcılarını uyuşturduğu için içimi kolaylaştırmaktadır. Gazlı içecek üretiminde çok özel proseslerle üretilen ve % 99,99 saflıkta gıda üretimi için özel karbondioksit gazı kullanılır.

İçeriğindeki asitik bileşenler sayesinde cilde olumlu katkılar sağlayan maden suyu, hem cilt temizliğinde hem de bakımında en doğal maddelerden biridir. Böbrekleri çalıştıran ve kanı temizleyen maden suyu, cildi içeriden de onarır. İçeriğindeki karbondioksit gazının cilt gözeneklerini açıcı etkisi vardır. Cildi rahatlatan, gerginleştiren ve pürüzsüz bir görünüm kazandıran maden suyu, aynı zamanda ciltte biriken yağ ve kiri derinlemesine temizleyerek, arınma sağlar.

Yazının Devamını Oku

Kalıcı makyajda pudralama tekniği nedir?

3 Temmuz 2017
Kalıcı makyaj gerçekten kalıcı mı?

DÖVME VE KALICI MAKYAJ BİRBİRİNDEN FARKLI

Son yıla damgasını vuran bu teknik öncesi, kısaca kalıcı makyaja değinmenin yerinde olacağını düşünüyorum. Kalıcı makyajın tıbbi adı ‘’intradermal-pigmentasyon’’dur. Bir tür dövme uygulamasıdır ancak tekniği farklıdır. Her şeyden önce kullanılan iğneler çok incedir. Dövme için mürekkep kullanılırken, kalıcı makyajda doğal maddelerden yapılan, pigment (renk hücreleri) enjeksiyonu yapılır. Kalıcı makyaj yüzümüzdeki temel çizgileri belirginleştirir. Normal makyaj gibi koyu lekeler oluşturmaz. Sadece yüzdeki ifadeyi netleştiren bir çerçeve yaratır. Kalıcı makyaj deri altına yapıldığı için soluk ve mat görünür. Bu pastel görüntü kalıcı makyaja yumuşacık bir doğallık verir. Akmaz, rengi solmaz, bulaşmaz, sizi hiç uğraştırmaz. Ancak tabii ki ağır bir gece makyajıyla, dıştan sürülen bir eye-liner’la veya parlak rujlarla karşılaştırılamaz. İstendiğinde üzerine klasik makyaj yapılabilir.

KALICI MAKYAJ GERÇEKTEN KALICI MIDIR?

Kalıcı makyajın ömrü genel olarak 1-5 yıl arasındadır. Ancak bu süre, kişinin cilt yapısına, yaşına ve yaşadığı çevreye göre değişir. Deri altına enjekte edilen renkli pigmentler, cilt yenilendikçe azalır, solar ve sonunda tükenir. Bu nedenle kalıcı makyaja belli aralıklarla rötuş yapılması gerekir. Açık renkli ciltler, esmer ciltlerden daha hızlı yenilenir. Bunun doğal bir sonucu olarak, kalıcı makyaj daha kısa sürede azalır. Esmer ciltler bu açıdan daha şanslıdır. Yaş ilerledikçe cildin yenilenmesi yavaşladığından, kalıcı makyajın ömrü uzar. Kalıcı makyaj uygulanan yerler kendi haline bırakılmalıdır. Bu bölgelere, kabuklar düşünceye kadar vazelin içeren yağlı kremler sürülmez ve tabii peeling gibi işlemler de yapılmaz. Vazelin, yağlı kremler veya pomatlar makyajın normalden daha çabuk silinmesine neden olabilir. Pigment kabukları hastayı çok rahatsız edecek olursa sıvı gliserin sürülebilir.

PEKİ PUDRALAMA (GÖLGELEME) TEKNİĞİ NEDİR?

Cildin ince tabakasına yapılan ve sık iğnelemeyle gerçekleştirilen, pigmentlerin derinizin biraz daha üst tabakasında kaldığı gölgelendirme işlemidir. Baktığınızda dolgu tekniği ile benzer özellikler gösterir. Kaşlara yapılan dolgudan farklı olarak daha hafif ve keskin olmayan hatların oluşturulmasında başarılıdır. Gölgeleme tekniğinde hatlar ve renkler buğulu ve fludur. Kalıcı makyaj sonrası yüzünüzün belli bölgelerinde kabuklanmanın görünmesi normaldir. Bu kabuklanma kısa bir süre göründükten sonra süreç sona erer. Bu tekniğin kalıcılığı ya da başarısı bazı durumlarda kaşlara yapılacak kıl tekniği ile birleştiğinde net anlaşılır. Kıl ekme durumu kaşları zayıf olan kişilerde başvurulan bir yöntemdir. Pudralama tekniğinin en önemli farkı, diğer yöntemlere nazaran daha uzun süre kullanılabilir olmasında yatmaktadır. Ayrıca yoğun bir görüntü sağlarken, keskinliği yoktur. Sıkça far kullanmak zorunda olan ya da kullananlara öneri olarak rahatlıkla bu yöntem sunulabilir. Özellikle kıl tekniği, kalıcı kaş makyajda aralarda yine boşluklar olacağı için ve kişilerin uzun süredir daha dolgun kaşlara alışık olması nedeniyle bu teknik daha çok hoşlarına gitmektedir.

Son yıla damgasını vuran bu teknik öncesi, kısaca kalıcı makyaja değinmenin yerinde olacağını düşünüyorum. Kalıcı makyajın tıbbi adı ‘’intradermal-pigmentasyon’’dur. Bir tür dövme uygulamasıdır ancak tekniği farklıdır. Her şeyden önce kullanılan iğneler çok incedir. Dövme için mürekkep kullanılırken, kalıcı makyajda doğal maddelerden yapılan, pigment (renk hücreleri) enjeksiyonu yapılır. Kalıcı makyaj yüzümüzdeki temel çizgileri belirginleştirir. Normal makyaj gibi koyu lekeler oluşturmaz. Sadece yüzdeki ifadeyi netleştiren bir çerçeve yaratır. Kalıcı makyaj deri altına yapıldığı için soluk ve mat görünür. Bu pastel görüntü kalıcı makyaja yumuşacık bir doğallık verir. Akmaz, rengi solmaz, bulaşmaz, sizi hiç uğraştırmaz. Ancak tabii ki ağır bir gece makyajıyla, dıştan sürülen bir eye-liner’la veya parlak rujlarla karşılaştırılamaz. İstendiğinde üzerine klasik makyaj yapılabilir.

Kalıcı makyajın ömrü genel olarak 1-5 yıl arasındadır. Ancak bu süre, kişinin cilt yapısına, yaşına ve yaşadığı çevreye göre değişir. Deri altına enjekte edilen renkli pigmentler, cilt yenilendikçe azalır, solar ve sonunda tükenir. Bu nedenle kalıcı makyaja belli aralıklarla rötuş yapılması gerekir. Açık renkli ciltler, esmer ciltlerden daha hızlı yenilenir. Bunun doğal bir sonucu olarak, kalıcı makyaj daha kısa sürede azalır. Esmer ciltler bu açıdan daha şanslıdır. Yaş ilerledikçe cildin yenilenmesi yavaşladığından, kalıcı makyajın ömrü uzar. Kalıcı makyaj uygulanan yerler kendi haline bırakılmalıdır. Bu bölgelere, kabuklar düşünceye kadar vazelin içeren yağlı kremler sürülmez ve tabii peeling gibi işlemler de yapılmaz. Vazelin, yağlı kremler veya pomatlar makyajın normalden daha çabuk silinmesine neden olabilir. Pigment kabukları hastayı çok rahatsız edecek olursa sıvı gliserin sürülebilir.

Cildin ince tabakasına yapılan ve sık iğnelemeyle gerçekleştirilen, pigmentlerin derinizin biraz daha üst tabakasında kaldığı gölgelendirme işlemidir. Baktığınızda dolgu tekniği ile benzer özellikler gösterir. Kaşlara yapılan dolgudan farklı olarak daha hafif ve keskin olmayan hatların oluşturulmasında başarılıdır. Gölgeleme tekniğinde hatlar ve renkler buğulu ve fludur. Kalıcı makyaj sonrası yüzünüzün belli bölgelerinde kabuklanmanın görünmesi normaldir. Bu kabuklanma kısa bir süre göründükten sonra süreç sona erer. Bu tekniğin kalıcılığı ya da başarısı bazı durumlarda kaşlara yapılacak kıl tekniği ile birleştiğinde net anlaşılır. Kıl ekme durumu kaşları zayıf olan kişilerde başvurulan bir yöntemdir. Pudralama tekniğinin en önemli farkı, diğer yöntemlere nazaran daha uzun süre kullanılabilir olmasında yatmaktadır. Ayrıca yoğun bir görüntü sağlarken, keskinliği yoktur. Sıkça far kullanmak zorunda olan ya da kullananlara öneri olarak rahatlıkla bu yöntem sunulabilir. Özellikle kıl tekniği, kalıcı kaş makyajda aralarda yine boşluklar olacağı için ve kişilerin uzun süredir daha dolgun kaşlara alışık olması nedeniyle bu teknik daha çok hoşlarına gitmektedir.

Yazının Devamını Oku