Yasemin Fatih Amato

45 ile 60 yaş arasında vücudumuzda neler olur?

26 Haziran 2017
Yaşlanmamak mümkün mü?

45-50 YAŞ ARASI ESTETİK TALEPLER ARTAR

45 - 50 yaş aralığı kadının doğurganlığını kaybettiği yıllardır. Hormon seviyesi düşmeye, progesteron ve östrojen hormonu azalmaya başlar. Ve devamında kaçınılmaz son ‘’menopoz’’ ile tanışılır. Yine de bu süreci, premenopoz (menopoz öncesi) ve menopoz dönemi olarak ayırırız. Premenopoz da kadınlar ne isteyip ne istemediklerini daha net bilmeye başlarlar. Kendilerini neredeyse bir köle gibi ailelerine adamaktan vazgeçerler. Adeta ‘’ben de varım’’ ve önemliyim sürecidir. 

Bu yaş aralığında estetik taleplerinin arttığını görüyoruz. Hormonların azalmasına bağlı olarak dudak üstü barkod veya sigara çizgileri görülmeye başlar. Aynı zamanda bu çizgilere sigara içmeyenlerde de sıkça rastlanılır. Nazolabial çizgiler derinleşir, göz çevresi, alın ve mimikler belirginleşir. Kilo problemi olan kişilerde gıdı sarkmaya başlar. Gıdının tedavisi için, RF ve HIFU uygulanmalıdır. Özellikle sigara çizgileri botoks ile önlenebilirken, oluşan çizgilerse dolgu ile yok edilebilir. Göz kapaklarınız düşükse de plazma ya da cerrahi müdahale gerekebilir. Buradaki önemli nokta cerrahi müdahale erken dönemde uygulanmamalıdır.

50 - 55 YAŞ ARALIĞI

50 - 55 yaş aralığı artık menopoza girilen dönemi kapsar ve birçok ruhsal ve fiziksel problemler ön plana çıkmaya başlar. Gece terlemesi, sıcak basması, hafif sinirlilik bu şikayetlerden bir kaçıdır. Östrojen hormonunun azalmasına bağlı olarak, saç tellerinde kalitesizlik, azalma, dudak üstü çizgilerinde artma, ciltte kuruluk ve hassasiyetlik, sarkma ve kırışıklıklar görülmeye başlar. Sakal bölgelerinde kıllanma, ellerinde lekelenme artar. Kadınların en çok estetik tedaviye ihtiyacı olduğu dönemdir. Ufak dokunuşlarla acımasız ve hızlı başlayan yaşlanma süreci kontrol altına alınabilir. Bu sayede hasta hem fiziksel hem de ruhsal olarak kendini daha iyi hisseder.

SPORU HAYATINIZIN TAM ORTASINA SOKUN!

Unutmamak gerekir ki artık yeni bir dönem başlamaktadır. Menopoz sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Ama alacağınız bazı önlemler ile menopoz öncesi döneme yakın bir süreç geçirebilirsiniz. Öncelikle sporu kesinlikle hayatınızın tam ortasına sokmak zorundasınız. Eğer sokmazsanız hızlı kilo alacak ve mutsuz olacaksınız. Kilo kontrolünüzü, kas kitlenizi korumayı, uyku düzeninizi, gece terlemelerini ve stresi azaltmak spor ile mümkün olacaktır. Düzenli botoks yaptırarak göz kapağınızı sıkılaştırmak elinizdedir. Ayrıca dolgular ile ufak tefek boşlukları doldurup daha mutlu bir yüz yapısına sahip olabilirsiniz. Alınan her yaş ve yer çekimi, cildinizdeki sarkmaları artıracaktır. Bu durumda HIFU, Threat (ip) ve RF ile sarkmaları başarılı bir şekilde toplamak mümkündür. Boyun, dekolte ve yüzünüz için Mezoterapi, PRP yapılarak hücrelerin kendisini yenilemesi sağlanabilir. Yine saçınıza PRP ve saç mezoterapisi yaptırabilir, saçlarınızı sağlıklı gösterebilirsiniz. Buradaki püf noktası vücudunuzdaki kolajen sentezinin artırılmasıdır.

55 - 60 YAŞ ARALIĞI

Bu dönemde genelde menopoz süreci bitip, menopoz sonrası dönem başlar. Kişinin daha anlayışlı ve olgun olduğu bir dönemdir. Kimileri torunlarıyla vakit geçirerek mutlu olur, iç huzurun yüksek olduğu zamanlardır. Genç kalmak isteyenler için emek vermeleri gereken bir dönemdir. İnsanı diri ve genç tutan ruhudur. Yeter ki isteyelim, ruhumuz zamana karşı yaşlanmaz. Fiziken hem genç olup hem de çekici olmak da aslında sizin elinizdedir.

Göz kapaklarınız sizi yorgun ve yaşlı gösterebilir, çözüm plazma ve cerrahi müdahalededir. Aynı zamanda yüzünüzün ideal oval şekli bozulmuş olabilir, bu durumda cerrahi müdahale tek başına yeterli olmayacaktır. Kolajen sentezini artırmak, kaybolan elastikiyeti yerine koymak, varsa gıdıyı almak, saçlarda ve ciltte kaybolan parlaklığı artırmak için bir çok işlemi birarada yaptırmak gerekmektedir. Buradaki püf noktası ufak dokunuşlar ile işlemlerin hepsinden yararlanmaktır.

Amacımız hafif dolgun, parlak, sağlıklı görünen ve sarkmayan bir cilde ulaşmaktır. Spor alışkanlığımız her yaşta olmalıdır, hayat tarzımız aslında alışkanlıklarımızı belirlemektedir. Geceleri geç saatte yatıp, geç saatte uyanan, alkol ve sigara alışkanlığı olan kişilere sınırlı şekilde ancak fayda sağlayabiliyoruz. Önlemlerini erken yaşlarda alan hastalarımızda uyguladığımız tedaviler başarılı sonuçlar vermektedir. Hedefimiz yaşam enerjisi yüksek ve genç görünümlü kişilerin sayısını artırmaktır.

45 - 50 yaş aralığı kadının doğurganlığını kaybettiği yıllardır. Hormon seviyesi düşmeye, progesteron ve östrojen hormonu azalmaya başlar. Ve devamında kaçınılmaz son ‘’menopoz’’ ile tanışılır. Yine de bu süreci, premenopoz (menopoz öncesi) ve menopoz dönemi olarak ayırırız. Premenopoz da kadınlar ne isteyip ne istemediklerini daha net bilmeye başlarlar. Kendilerini neredeyse bir köle gibi ailelerine adamaktan vazgeçerler. Adeta ‘’ben de varım’’ ve önemliyim sürecidir. 

Bu yaş aralığında estetik taleplerinin arttığını görüyoruz. Hormonların azalmasına bağlı olarak dudak üstü barkod veya sigara çizgileri görülmeye başlar. Aynı zamanda bu çizgilere sigara içmeyenlerde de sıkça rastlanılır. Nazolabial çizgiler derinleşir, göz çevresi, alın ve mimikler belirginleşir. Kilo problemi olan kişilerde gıdı sarkmaya başlar. Gıdının tedavisi için, RF ve HIFU uygulanmalıdır. Özellikle sigara çizgileri botoks ile önlenebilirken, oluşan çizgilerse dolgu ile yok edilebilir. Göz kapaklarınız düşükse de plazma ya da cerrahi müdahale gerekebilir. Buradaki önemli nokta cerrahi müdahale erken dönemde uygulanmamalıdır.

50 - 55 yaş aralığı artık menopoza girilen dönemi kapsar ve birçok ruhsal ve fiziksel problemler ön plana çıkmaya başlar. Gece terlemesi, sıcak basması, hafif sinirlilik bu şikayetlerden bir kaçıdır. Östrojen hormonunun azalmasına bağlı olarak, saç tellerinde kalitesizlik, azalma, dudak üstü çizgilerinde artma, ciltte kuruluk ve hassasiyetlik, sarkma ve kırışıklıklar görülmeye başlar. Sakal bölgelerinde kıllanma, ellerinde lekelenme artar. Kadınların en çok estetik tedaviye ihtiyacı olduğu dönemdir. Ufak dokunuşlarla acımasız ve hızlı başlayan yaşlanma süreci kontrol altına alınabilir. Bu sayede hasta hem fiziksel hem de ruhsal olarak kendini daha iyi hisseder.

Unutmamak gerekir ki artık yeni bir dönem başlamaktadır. Menopoz sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Ama alacağınız bazı önlemler ile menopoz öncesi döneme yakın bir süreç geçirebilirsiniz. Öncelikle sporu kesinlikle hayatınızın tam ortasına sokmak zorundasınız. Eğer sokmazsanız hızlı kilo alacak ve mutsuz olacaksınız. Kilo kontrolünüzü, kas kitlenizi korumayı, uyku düzeninizi, gece terlemelerini ve stresi azaltmak spor ile mümkün olacaktır. Düzenli botoks yaptırarak göz kapağınızı sıkılaştırmak elinizdedir. Ayrıca dolgular ile ufak tefek boşlukları doldurup daha mutlu bir yüz yapısına sahip olabilirsiniz. Alınan her yaş ve yer çekimi, cildinizdeki sarkmaları artıracaktır. Bu durumda HIFU, Threat (ip) ve RF ile sarkmaları başarılı bir şekilde toplamak mümkündür. Boyun, dekolte ve yüzünüz için Mezoterapi, PRP yapılarak hücrelerin kendisini yenilemesi sağlanabilir. Yine saçınıza PRP ve saç mezoterapisi yaptırabilir, saçlarınızı sağlıklı gösterebilirsiniz. Buradaki püf noktası vücudunuzdaki kolajen sentezinin artırılmasıdır.

Bu dönemde genelde menopoz süreci bitip, menopoz sonrası dönem başlar. Kişinin daha anlayışlı ve olgun olduğu bir dönemdir. Kimileri torunlarıyla vakit geçirerek mutlu olur, iç huzurun yüksek olduğu zamanlardır. Genç kalmak isteyenler için emek vermeleri gereken bir dönemdir. İnsanı diri ve genç tutan ruhudur. Yeter ki isteyelim, ruhumuz zamana karşı yaşlanmaz. Fiziken hem genç olup hem de çekici olmak da aslında sizin elinizdedir.

Göz kapaklarınız sizi yorgun ve yaşlı gösterebilir, çözüm plazma ve cerrahi müdahalededir. Aynı zamanda yüzünüzün ideal oval şekli bozulmuş olabilir, bu durumda cerrahi müdahale tek başına yeterli olmayacaktır. Kolajen sentezini artırmak, kaybolan elastikiyeti yerine koymak, varsa gıdıyı almak, saçlarda ve ciltte kaybolan parlaklığı artırmak için bir çok işlemi birarada yaptırmak gerekmektedir. Buradaki püf noktası ufak dokunuşlar ile işlemlerin hepsinden yararlanmaktır.

Amacımız hafif dolgun, parlak, sağlıklı görünen ve sarkmayan bir cilde ulaşmaktır. Spor alışkanlığımız her yaşta olmalıdır, hayat tarzımız aslında alışkanlıklarımızı belirlemektedir. Geceleri geç saatte yatıp, geç saatte uyanan, alkol ve sigara alışkanlığı olan kişilere sınırlı şekilde ancak fayda sağlayabiliyoruz. Önlemlerini erken yaşlarda alan hastalarımızda uyguladığımız tedaviler başarılı sonuçlar vermektedir. Hedefimiz yaşam enerjisi yüksek ve genç görünümlü kişilerin sayısını artırmaktır.

Yazının Devamını Oku

Selülitten kurtulmak mümkün müdür?

12 Haziran 2017
Selülit, sadece kilolu kişilerin derdi değildir.

Yaygın olarak bilinenin aksine selülit, sadece kilolu kişilerin derdi değildir. Selülit, hormonal ve dolaşım bozukluğundan kaynaklanan bir genel dengesizliğin sonucudur. Vücuttaki suyun, cildin metabolizma alışverişlerinin yapıldığı canlı tabakasında toplanmasıdır. Bu su tutma olayı üst derinin hemen altında bulunan doku iplikçiklerinin yavaş yavaş balıkçı ağı gibi birikintiler meydana getirmesi ve aynı zamanda bu ilmekler arasında sayısız yağ birikintilerini tutmasıyla gerçekleşir.

Selülitle mücadele, modern kozmetiğin en önde gelen konularından biridir. Çeşitli kremler, cihazlar, selülit masajları, diyet önerileri bunların arasında yer alır. Bu yazıda selülitten kurtulmak için bir çare arayan birçok kadına ümit vaat eden olanakları inceleyeceğiz.

Selülit diyeti ile zayıflama diyetleri farklıdır. Zayıflamak amacıyla düşük kalorili bir diyet yapıldığı zaman, önce aktif yağ dokuları erir. Örneğin karında veya omuzlardaki yağlar gibi. Selülit temelde bir yağ hücresi olsa da yapısı bozulduğu için erimesi kolay değildir. Zayıflama rejimleriyle aktif yağ dokuları erirken selülitler yerli yerinde kalır. Bu nedenle, başlıca sorunu selülit olan kadınlara, fazla kilo vermelerine yol açacak bir diyet yapmaları önerilmez. Selülit tedavisi için daha özel bir diyet tavsiye edilir.

Özellikle tempolu yürüyüş, merdiven çıkmak, yüzme ve bisiklet çok faydalıdır. Bunları yapamıyorsanız, yavaş tempolu bir saatlik yürüyüş, selülitle mücadelede çok yardımcı olabilir. Bütün sporlar kan ve lenf dolaşımını hızlandırır. Aynı zamanda vücuttaki yağ depolarını enerjiye dönüştürerek erimesine katkıda bulunur.

Selülit tedavisi için birçok cihaz kullanılmaktadır. Bu sistemlerin hareket noktası, dolaşımı hızlandırmak ve bölgesel yağ hücrelerini, yağ asitlerini parçalayıp idrarla dışarı atılmasını sağlamaktır. Bu tip cihazların bir kısmı kasları kasarak sıkılaştırır. Bunlar temelde fizik tedavi cihazlarıdır. Başlıcaları, vakumlu sistem, ultrason, elektrik akımıyla çalışan cihazlar ve lenf drenaj cihazlarıdır. Bunların tümü de birçok güzellik merkezinde kullanılmakta ve selülit tedavisinde gerçekten yararlı olmaktadır. Özellikle ses dalgalarıyla çalışan ultrason cihazları çok etkilidir.

Yazının Devamını Oku

Cildimiz ile su arasında nasıl bir ilişki var?

5 Haziran 2017
Güzelliğine önem veren her kadın su tüketimine özen göstermeli...

Ramazan ayının gelmesiyle birlikte beslenme düzenimizde bazı değişiklikler oluyor. Yemek öğünlerimizin değişmesinin yanı sıra özellikle su tüketimindeki değişimler dış görünüşümüzde gözle görülür farklılıklar yaratıyor. Sıcak günlerin başladığı bugünlerde cildimiz için olmazsa olmazların başında su yer alıyor. Su içmenin cilde faydaları bu anlamda sayılamayacak kadar çok ve güzelliğine önem veren her kadının dikkat etmesi gerekenler arasında.

Gün boyunca karşılaştığımız her şey cildimiz üzerinde bir iz bırakıyor. Dış dünya ile temasımızda doğrudan etki altında olan cildimiz, zorlu koşullara karşı vücudumuzu korurken zaman içerisinde yıpranmaya uğraması ve eski estetiğini, sağlığını yitirmesi kaçınılmaz bir süreçtir. Sağlıklı bir cilde sahip olmak için cildinizin görünümüyle ilgili şikayetleriniz varsa öncelikle daha sağlıklı hale getirmek için bol su içmeye çalışmalısınız.

Cildin sağlığını ve güzelliğini korumak için, günde en az 2 litrelik su tüketimi olmak zorundadır. Dışarıdan donuk, mat ve sağlıksız görünen ciltlerin çoğunun esas sorunu muhafaza etmeleri gereken nemi kaybetmeleri ve bu nedenle kurumalarıdır. İşin özü vücudumuzun yüzde 70’ni oluşturan böyle bir kaynağı bünyemizden mahrum etmek büyük bir sorundur. Aklınızda oluşabilecek bir yanlışı da düzeltmek isterim. Cilt bakımı sadece su içmekten ibaret değildir. Günlük su tüketimini düzenli hale getirmek ve ne olursa olsun günlük 2 litre su tüketiminin altına inmemek amacımız olmalıdır.

Su yönünden yetersiz bırakılmış bir cildin; kırışıklar, çatlaklar ve pek çok farklı rahatsızlıklar ile karışlaşması normaldir. Yaşlandıkça ciltte meydana gelen kırışıklıkların sebebi de, cildin nem ve sıvıya ihtiyaç duyan tabakasında gerçekleşmeye başlayan deformasyonlardır. Bunun haricinde nemlendiricileri ve bakım ürünlerini destek olarak kullanmaya devam etmeliyiz. Yine de cildin canlılığı konusunda ana görevi üstlenen madde suyun kendisidir, bunu unutmamalıyız. Tek başına kozmetik malzemeleri çözüm olarak kabul ettiğinizde, cildinize yararı kadar zararı da olacak ürünlere de açık edecektir.

Yazının Devamını Oku

Sivilceli cilde nasıl makyaj yapılır?

29 Mayıs 2017
Sivilceleri sıkmak ve kaşımak cilde kalıcı hasar verir. Sivilce oluşumunu önlemek için tüketilen besinleri de gözden geçirmek gerekir. Çikolata, dondurma, şekerleme gibi yiyicekler sivilce oluşumunu hızlandırır.

Sivilce, cildimizin gözeneklerinin üzerine yerleşen, kırmızı renkte ve ciltten kabarık olarak görülen, zaman zaman içi iltihaplı olabilen aknelerdir. Yüzde, sırtta, omuz başlarında ve göğüs V bölgesinde sıkça görülür. Ayrıca her sivilce de bilindiği üzere akne değildir. Kıl dönmeleri de bazen akne gibi görünebilir. Peki, sivilceli bir cilde sahipsiniz diye üzülmenize gerek var mı? Tabi ki de hayır…

Genç kızlar, sivilcelerinden dolayı psikolojik bunalım yaşarlar. Makyaj ile sivilcelerini kapattıklarında kendilerini daha mutlu hissederler. Ayrıca psikolojileri düzelince öz güvenleri daha çok artar. Bu sayede dolaylı yönden stresin sivilce artışındaki olumsuz etkisinden kurtulmuş olurlar. Esas cilde kalıcı hasar veren sivilcelerin kendisi değil, sivilceleri sıkmak ve kaşımaktır. Makyajlı yüzlerde hasta yüzüyle daha az uğraşır. Dolayısıyla en büyük hasarı veren tırnaklar ve elden uzak kalınmalıdır.

Çikolata, dondurma, sosis ve dondurulmuş hazır et yemekleri, Muz, ekmek, kek, şekerleme, kurabiye, mısır, patates kızartması, sosisli sandviç, pirinç, pizza, makarna, margarin, meyve suları, puding, krakerler, cipsler, pasta, krem peynir, kızarmış yiyecekler, tatlı içkiler sivilce oluşumunu hızlandırır.

1. Makyaj temiz cilde yapılır. Sabah uygun temizleme jeli ve tonikten sonra cilde uygun yağ dengeleyici nemlendirici sürülmelidir. Sonrasında üzerine makyaj yapabilirsiniz.

2. Kullanılan fondöten ya da pudra organik olmalıdır. Kısacası yağlı sivilceli ciltlere uygun olan ürünlerden kullanılmalıdır.

Yazının Devamını Oku

D vitamini uğruna "Photo-aging" olmayın!

16 Mayıs 2017
Bir sezonluk bronzluk ve çekicilik uğruna, daha sonraki yılları kendinize zehir etmeyin.

İnsanı güneşlendiğine en çok pişman edenlerinden biri, “photo-aging” yani yaşa değil güneşe bağlı yaşlanmadır. İnsanlar, daha diri ve daha genç görünmek uğruna güneşe teslim olurken, günün birinde photo-aging’in sonuçlarıyla karşı karşıya kalırlar. Ne yazık ki güneşe çok fazla maruz kalındığında, deriye gerginliğini ve sıkılığını sağlayan liflerin bir kısmı dejenere olur, bir kısmı da yok olur. Bu durum cildi desteksiz bırakır ve son derece derin çizgiler meydana gelmesine, ayrıca köselemsi bir yapı oluşmasına neden olur.

GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ DEYİP GEÇMEYİN!

Yazının Devamını Oku

Herkes çikolata yemeyi sever ya cilde sürmeyi!

13 Mayıs 2017
Kozmetik dünyasının son çılgınlıklarından birisi de çikolata kremleri ve maskeleridir.

Kozmetik dünyasının son çılgınlıklarından birisi de çikolata kremleri ve maskeleridir. Bizi şişmanlattığını, sivilcelerimizin bir numaralı sebebi olarak gördüğümüz çikolatanın gün gelip de kozmetik ürünlerinin içine girip bize fayda sağlayacağını çoğumuz hiç aklına bile getirmemiştir.

Kakao taneleri Avrupa’yla tanıştığı XVI. yüzyıldan bu yana bazen göklere çıkarıldı, kimi zaman da yerden yere vuruldu. Ama giderek itibarı artmaya devam ediyor. Özellikle bitter çikolatalar artık güçlü antioksidanlar olarak adlandırılıyorlar. Eskiden yeşil çay, şarap vb. diye saydığımız gruba çoktan kendini kabullendirdi bile.

Aslında iyi bir çikolatayı nadide bir şaraba benzetebiliriz. Yapılış süreçleri, kokusu, rengi, tadım törenleri ve tanımlanışı şaraba çok benzer. Saf bir siyah çikolatada bol miktarda polifenoller, magnezyum, potasyum, fosfor ve E vitamini bulunur. Gerçekten de yapılan bazı araştırmalarda kakaodaki antioksidanların kırmızı şarap ve yeşil çayla kıyaslanabilecek kadar güçlü olduğu görülmektedir.

Kakaoyağı gerçekten iyi bir nemlendiricidir. Ciltteki en belirgin etkisi yumuşatması ve ince kırışıklıkları düzeltebilmesidir. Kakaodaki zengin antioksidanların cilt proteinlerini beslediği de bilinmektedir, ancak bu özelliği hakkında hala araştırmalar devam etmektedir. Çünkü bazı araştırmacılar kakao moleküllerinin cildin alt tabakasına geçemeyecek kadar büyük olduğunu söylüyorlar. Doğal olarak etkisinin az olacağını düşünüyorlar. Ama cildi yumuşattığı konusunda herkes hemfikir.

Yazının Devamını Oku

Somon DNA’sı nedir?

8 Mayıs 2017
Hamilelik ve sonrasında oluşan değişik bölgedeki çatlakların giderilmesinde de oldukça etkili...

Somon DNA'sı küçük molekül yapısıyla bilinmektedir. Kendisi küçük yaptığı iş büyük olan bu moleküller, büyük miktarda su tutma kabiliyetleri nedeniyle, özellikle yaşlanma ile ortaya çıkan kırışıklık ve kuruluğun önlenmesinde büyük rol oynarlar.

Cildimize dolgunluk ve parlaklık veren şey, sudur. Su tutma yeteneği sayesinde bu moleküller cildin daha nemli ve parlak bir hal almasını sağlarlar. Sıklıkla yüz bölgesine uygulanmakta olan Somon DNA’sı, aynı zamanda boyun, dekolte, kollar ve ellere de uygulanabilmesiyle bilinmektedir. Bugün istenildiği taktirde cildimizin tüm noktalarına başarıyla uygulanabilir.

Somon balığı sütünden elde edilen DNA ile cildin kendini yenilemesi ve gençleşmesi sağlanırken, hacminin 10 bin katı suyu tutma yeteneği nedeniyle, derideki nem dengesini sağlamada kilit rol oynar.

Yaşam kalitemiz sağlığımızı doğrudan etkiler. Bu yüzden sağlıksız yaşam tarzı, sigara dumanı, güneş ışınları, yaşlılığa bağlı olarak göz çevresi, dudak çizgisinde, alın bölgesinde oluşan kırışıklıklar, cildin nem dengesinin bozularak yer çekimine yenik düşmesi sonucu oluşan sarkmalar gibi sorunlarda kolayca ve başarılı şekilde kullanılabilir. Ayrıca hızlı kilo alıp verme sonucu oluşan vücut çatlaklarının çözümünde de somon DNA tedavisi etkilidir. Özellikle hamilelik ve sonrasında oluşan değişik bölgedeki çatlakların giderilmesinde etkili olan yöntem adından sıkça söz ettirmektedir. Bu nedenle deri altına mezoterapi yöntemi ile verilen somon DNA’sı, olumsuz faktör etkilerini yok edip cildin canlılığını kazanma sürecini hızlandırır.

  

Bu tedavi uygulama şekli kombine bir bütünsellik sağladığı için, teke tekte mezoterapi ve dolgudan farklıymış gibi algılanır. Oysa ki bu tedavi her iki yöntemi de içinde doğru bir şekilde harmanlar. Somon DNA’sı, her seansta cilt yapısını güçlendirerek cildin elastikiyetini ve sıkılığını artırır. Kolajeni oluşturan fibroblastların beslenmesini ve UVB'ye bağlı olarak gelişen radyasyon hasarını engeller. Cildin azalan nem dengesini düzenler. Sonuç olarak, etkin cilt yenilenmesi pürüzsüz, sağlıklı görünen ve aydınlık bir cilde sahip olan kişi yepyeni bir enerji ve ışıltı kazanır.

Yazının Devamını Oku

Kaygı ve stresin, dost ve düşman yiyecekleri nelerdir?

1 Mayıs 2017
Gün içinde kendinizi kaygılı ve stresli mi hissediyorsunuz? Bunun tüm sebebi beslenme alışkanlığınız olabilir. İşte detaylar...

Gün içinde en çok içtiğimiz içeceklerden biri, kahvedir. Peki kahve içtikten sonra kendinizi gergin hissediyor musunuz? Bazı içecek ve yiyeceklerin stresinizi artırdığınızı biliyor musunuz? Bu yazıda kaygı ve stres temelli beslenme alışkanlıklarına değinmeye çalışacağım.

Beynimiz, vücudumuzdaki enerjimizi en fazla tüketen organımızdır. Sinir iletici seratonini üretebilmek için triptofan denilen amino aside ihtiyaç duyar. Yapılan bir araştırmada kaygı bozukluğu olanlara, triptofan yüklü atıştırmalık bar verilmiş, bu kişiler diğer katılımcılara göre daha az anksiyete belirtisi göstermişler. Yalnız günlük hayatta alacağınız triptofanların doğal yollardan alınması gerekmektedir. Bu gıdalarda; tavuk, hindi, balık, yumurta, süt, peynir, kabuklu yemiş, çekirdek ve tofu gibi yiyecekler olmalıdır.

  

Kahve içerisinde yer alan kafein, adrenalin ve norepinefrin hormonlarımızın salgılanmasını sağlayarak daha uyanık ve tetikte olmamızı sağlarlar. Ama aynı zamanda dövüşçü ve kaçış tepkimizi harekete geçirerek bizi rahatsız ederler.

Yapılan araştırmalara göre günde 1000 mg. bu yaklaşık beş fincana denk gelir. Kafein, ruh halimizde kaygı bozukluğuna sebep olur. Ancak unutulmamalı ki kafein etkisi kişiye göre değiştiğinden yalnızca bir fincandan daha fazlası bile bünyeye ağır gelebilir. Bu durumu engellemenin yolu doğal olarak olarak kahve alımını yavaşlatarak azaltmaktan geçiyor. Eğer kafeinsizlikten bir türlü ayılamadığınızı hissediyor veya yalnızca sıcak bir şey içmek istiyorsanız kahve yerine yeşil çayı içebileceğinizi biliyor musunuz? Bir fincan kahvede bulunan 200 mg. kafeine oranla bir fincan yeşil çayda yalnızca 45 mg. kafein bulunur. Bunun yanı sıra yeşil çayda tanen denilen bir madde daha bulunur. Bu madde dikkati artırırken, stresi ve kaygıyı azaltır.

  

Balığın her türlüsünü haftada en az 2 gün yemek gerekir. Ton balığı, uskumru veya hamsi fark etmez. Özellikle yağlı balıklarda bulunan omega 3 yağ asitleri, beyindeki iltihabı azaltır ve ruh haline olumlu etkide bulunur. Bol omega 3 tüketen kişilerde daha az kaygı belirtisi görülürken, stresli ortamları idare etmede daha başarılı oldukları bilinmektedir. Eğer balık yemiyorsanız omega 3’ten yararlanmak için doktorunuzdan EPA ve DHA içeren vegan omega takviyelerini alabilirsiniz. Özellikle ceviz ve keten tohumu gibi bitkisel yiyeceklerde de ALA denilen farklı bir omega 3 türü bulunur. Bu omega 3 türünün kaygı ve stres konusundaki etkileri araştırılmadığı için etkileri tam olarak bilinmemektedir.

Yazının Devamını Oku